Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/117 E. 2020/193 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/117
KARAR NO: 2020/193
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2017
NUMARASI: 2015/514 2017/837
DAVA:Şirket Müdürünün Azli/Kayyum/ Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Taraflar arasındaki şirket müdürünün azli-kayyum-tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili ile İran Uyruklu davalı … Ltd. Şti’nin hissedarları olup, şirketin 10.000.000,00 TL’lik sermayesinin 9.000.000,00 TL’lik kısmının davalıya, 1.000.000,00 TL’lik kısmının da müvekkiline ait olduğunu, İstanbul … Noterliğinin 26.11.2012 tarihli ve … sayılı ile onaylı 03/12/2012 tarihinde tescil, 07/12/2012 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ilan olunan ortaklar kurulu kararının 7 nolu bendi ile, davalının süresiz olarak görev yapmak üzere şirket müdürü olarak seçildiğini, şirketin her konuda ve her anlamda tam bir yetki ile temsil ve ilzam etmek üzere şirket unvanı altına atacağı münferit imza ile yetkili kılındığını, ancak davalının müdür olduğu tarihten itibaren hiçbir yasal görevini yerine getirmediği gibi, 3 hesap yılında genel kurul çağrısı yapmadığını ve şirketin faaliyetleriyle ilgili olarak müvekkiline bilgi vermekten kaçındığını, bu nedenle müvekkilince Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 15/12/2014 tarihli ihtarname ile şirket işleriyle ilgili bilgi alma, şirketin faaliyet ve müdür seçimi ile ilgili olan gündemle genel kurul toplantısına çağrı yapılmasını talep edildiğini, davalının vekili tarafından verilen Beyoğlu … Noterliğinin 12/01/2015 tarihli cevabi ihtarla şirket müdürü olan davalının sağlık problemleri nedeniyle şirket ortaklar kurulunun toplanamadığını ve bu sorunun sona ermesini müteakiben genel kurul toplantısına çağrı yapılacağının bildirildiğini, davalının 03/12/2012 tarihinden itibaren şirketi zararlandırıcı faaliyetlerde bulunarak iyi yönetemediğini, şirkete ait Kartal’da bulunan arsalar üzerine inşa edilecek binalar için … Kiralama A.Ş’den çektiği 11.148.738,39 USD kredi karşılığı şirketin maliki bulunduğu İstanbul ili Sarıyer ilçesi … ada … parsel sayılı yalı nitelikli taşınmazı finansal kiralama şirketine temlik ettiğini, yine İstanbul ili Kartal ilçesi … ada … parsel sayılı ve aynı yerde bulunan … parsel sayılı arsalar üzerine ipotek tesis ettirdiğini, ancak kiralama şirketine planına uygun olarak ödeme yapılmaması nedeniyle temerrüde düşüldüğünü ve şirketin tüm malvarlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalındığını, finansal kiralama şirketin kullanılan kredilerin bir kısmı inşaatın yapımı için harcanmış ise de önemli bir kısmının davalının kendi şahsi menfaatleri için kullanıldığını, bu hususun yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağını, davalını İran uyruklu olup zamanının önemli kısmını Dubai’de geçirdiğini, Türkiye’de çok az kaldığını, bu hususun yurda giriş çıkış kayıtlarıyla sabit olduğunu ve davalı vekilince belirtildiği üzere sağlık problemleri olması halinde zaten şirketi yönetemeyeceğinin aşikar bulunduğunu belirterek şirketin müdürü olan davalının müdürlük görevinden azline, temsil yetkisinin kaldırılmasına, şirketin idaresi için kayyum atanmasına ve kusuru nedeniyle müvekkilini ve şirkete uğrattığı zarar nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin faiziyle birlikte davalından tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, azil davasının şirkete yöneltilmesi gerektiğini, şirket müdürü olan müvekkiline husumetin düşmeyeceğini, kaldı ki, şirket müdürü olan müvekkili ile şirket arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan davanın yalnızca müdür olan müvekkiline yönlendirilmesinin usule aykırı olduğunu, müvekkilinin yasanın öngördüğü tüm görevlerini özen ve bağlılık yükümlülüğüne bağlı olarak yerine getirdiğini, davacının ileri sürdüğü iddiaların azil için haklı sebep olamayacağını, haklı nedenlerin somut dayanaktan yoksun olduğunu, davacının yasayla kendisine açıkça tanınan hak ve yetkileri kullanarak genel kurulun toplanmasını sağlaması imkânı mevcut iken sırf genel kurulun toplanamadığı gerekçesiyle müvekkilinin azlini isteyemeyeceğini, müvekkilinin ikametgâhının yurtdışında olmasının görev ve yetkilerine kullanmasına engel teşkil etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, şirket müdürü olan davalının müdürlük görevine başladığı tarihten itibaren TTK. hükümleri ve ana sözleşme çerçevesinde ortaklar kurulu toplantısını yapmak üzere çağrıda bulunması ve bu toplantıların yapılmasını sağlaması gerekirken, bu gereği yerine getirmediği, iş bu dava açıldıktan sonra yargılama sırasında 2012 yılından itibaren takip eden yılları da kapsayacak şekilde 16/05/2016 tarihli genel kurul toplantısını yaptığı, şirkete ait taşınmazla ilgili olarak finansal kiralama sözleşmesi akdetmiş ise de sözleşmesel edimleri gereği gibi yerine getirmesini sağlayamadığı ve sözleşmenin feshi ile sözleşme konusu ve şirkete ait gayrimenkulün finansal kiralama şirketine geçmesine neden olduğu, davalının müdür olduğu tarihten itibaren şirket bilançolarının zararla kapatıldığı ve şirketin sermayesinde azalmaların yıllara göre artarak devam ettiği, son olarak sermayenin tamamen yitirilmiş olmasına rağmen yasa gereği mahkemeye bildirimde bulunulmadığı, SGK ve vergi borçlarını zamanında ödemeyerek birikmesine ve gecikme zammı tahakkuk etmesine neden olduğu, dosya içeriğiyle sabit olduğundan, davalının müdürlük görevini ifası sırasında gerekli özeni göstermeyerek bağlılık yükümlülüğünü de ihlal ettiği, kanunda şirket müdürüne tanınan devredilemez ve vazgeçilemez yetkilerini gereği gibi yerine getirmeyerek kanuni ve ana sözleşmede üstlendiği yükümlülüklerini ağır surette ihlal ettiği, şirketi iyi şekilde yönetemediği kanaatine varılmakla TTK. 630/2. maddesine dayalı olarak şirketin diğer ortağı davacının, davalının müdürlük görevinden azlini istemekte haklı olduğu, davacı pay sahibinin ortaklar kurulunu toplantıya çağırma hususunda mahkemeden izin alma yetkisi olduğu anlaşılsa da davacının kendisine tanınan bu hakkı kullanmamasının kanunen müdüre verilen görevin yerine getirilmemesi durumunun haklı hale gelmesini sağlamayacağı, davacı taraf, şirketin zarara uğratıldığını ileri sürerek 5.000,00 TL tazminatın kendisine ödenmesini istemiş, daha sonra bu talebini geri almış ise de, davalı tarafça geri almaya muvafakat edilmediğinden bu talebinde değerlendirilmesi gerektiği, şirketin kötü yönetim ve özen yükümlülüğüne aykırılık nedeninden kaynaklanan zararların pay sahibinin dolaylı zararı niteliğinde bulunduğu, bu durumda pay sahibi olan davacının doğrudan bir zararından sözedilemeyeceği ve dolaylı zararların da ancak şirkete verilebileceği yasa gereği olduğundan davacının 5.000,00 TL tazminatın kendisine ödenmesi yönündeki talebinin yerinde olmadığı, ayrıca, şirketin yönetim boşluğunun ya da organ boşluğunun olmadığı görülmekle kayyum tayini isteminin yerinde bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının dava dışı … Limited Şirketi’ndeki müdürlük görevinden azline, davalının şirketteki müdürlük yetkilerinin kaldırılmasına, davacının tazminat ve kayyum tayini istemlerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket müdürünün azli için haklı nedenlerin bulunmadığını, müdür sıfatından doğan tüm yükümlülüklerini ilgili mevzuatta öngörüldüğü şekilde, özen ve bağlılık yükümlülüğüne uygun olarak ifa ettiğini, müvekkilinin 2016 yılında oybirliği ile ibra edildiğini, bu nedenle davacının, ibra edilen döneme ilişkin olan faaliyetlerden dolay müvekkile dava açma hakkının bulunmadığını, müvekkilin müdür sıfatına haiz olduğu dönemde yaptığı bütün ticari faaliyetlerde davacının bizzat aracı olduğunu, dolayısıyla müvekkilin özen borcuna aykırılık oluşturacak faaliyetlerde bulunmasına ve şirket aleyhine sonuç oluşturacak faaliyetlerin gerçekleşmesini kolaylaştırdığını, bunun dışında müvekkilinin şirket sermayesinin %90 oranına sahip olduğunu, bu nedenle müvekkilinin şirketin zarar etmesine neden olan faaliyetler gerçekleştirdiği, şirketin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi için gereken özen ve bağlılığı göstermediği iddialarının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığını, davacı ortağın azlık sıfatıyla genel kurul toplanmasının talep etmişse de, sonrasında yasadan doğan haklarını kendi iradesi ile kullanmayıp, Genel Kurulun toplanmamasını sebep gösterip, kötü niyetli şekilde, müvekkilini müdürlükten azledilmesi için işbu davayı ikame ettiğini, belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket müdürünün yerine kayyım atanmasına ve kayyım ücretinin şirket tarafından ödenmesine karar verilmesi gerekirken bu taleplerinin reddedilmesinin doğru olmadığını, şirket müdürünün görevinden azli, hem de şirket müdürünün kusurundan kaynaklanan zararlarımızın tazmini talebine yönelik görülen işbu davada verilen 25/10/2017 günlü dilekçede; “….Yapılan bilirkişi incelemesi sonucu bilirkişi heyetince davalıdan talep ettiğimiz zararın dolaylı zarar olduğu bu nedenle talep hakkımızın olmadığı ve tespit edilmediği belirtilmiştir. TTK. 553 ve TTK. 555 maddesi gereğince yöneticinin kusuru nedeniyle uğramış olduğumuz zararların ancak şirket adına tahsil edebileceğimiz söz konusu olmakla birlikte, talep sonucunu tahkikat tamamlanıncaya kadar hem miktar yönünden hem de zararın şirkete ödenmesi yönünden ıslah ile değiştirmemiz mümkündür. Bu nedenle şirket müdürünün görevinden azline ilişkin davanın geldiği aşama gözönüne alınarak yapacağımız ıslah ile mahkemece tespit edilecek zararın davalıdan alınarak … LTD. ŞTİ.’ ye ödenmesi şeklinde talep sonucunu değiştireceğimizden, tazminata ilişkin davamızın dosyadan tefrik edilerek verilecek yeni dosya numarası üzerinden görülmesine karar verilmesini” talep etmiş olmamıza rağmen tazminat talebimizin tefriki hakkında bir değerlendirme ve karar oluşturulmaksızın bu talebimiz hakkında red kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, limited şirket müdürlüğünden azil ve limited şirket müdürünün sorumluluğuna dayalı tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı, davalı ile hissedar oldukları şirkette davalının müdür ve tek başına imza ile temsile yetkili olduğunu, davalının genel kurul yapmadığını, şirketi iyi yönetemediğini, şirket zararına faaliyette bulunduğunu, finansal kiralamalar neticesinde şirketin malvarlığını kaybetme riski ile karşı karşıya kaldığını, kredileri şahsi menfaatleri için harcadığını, yönetimi 3. kişilere yaptırmış olduğunu, vaktinin çoğunu Dubai/Arap Birleşik emirlerinde geçirdiğini iddia ederek, davalının şirket müdürlüğü yetkisinin kaldırılmasını ve davalının kusuru sebebiyle uğradığı zararın tahsilini talep etmiş, davalı ise, müdürün azli için aranan şartların oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı taraflar vekillerince süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olmak üzere, istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava dışı …Ltd Şti’nin ticari sicil kayıtlarında; şirketin ortaklık yapısının davacı ile davalıdan ibaret olup, 2012 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davalının süresiz olarak şirket müdürlüğüne seçildiği ve münferiden şirketin temsil ve ilzama yetkili olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporunda özetle; 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait şirket genel kurullarının yapılmadığı, şirketin 2012 yılından beri zarar ettiği, 2015 yılında sermayesini tamamen yitirdiği, borca batıklığın mahkemeye bildirilmediği, bu sebeplerle davalının şirket müdürlüğünden azli için haklı sebeplerin oluştuğu belirtilmiştir. Limited şirketlerde TTK nun 630/2 -3 madde hükmü şu şekilde kaleme alınmıştır. (2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. (3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. Anılan hüküm limited şirketlerde ortaklara actioprosocio niteliğinde, mutlak bir hak tanımaktadır. Söz konusu dava hakkı ortaklık sıfatı ile bağlıdır. Diğer bir ifadeyle, dava ortak tarafından açılmalı ve dava sonuna kadar ortaklık sıfatı devam etmelidir. Davanın şirkete karşı açılması gerektiği kabul edilmekle birlikte, doğrudan yönetici ortağa karşı da açılabileceği yönünde kararlar da mevcuttur (Örneğin bkz. Yargıtay 11. HD’nin 2012/8208 E. ve 2014/74 K. sayılı, 10.01.2014 tarihli kararı ve aynı Dairenin 2016/12601 E. ve 2018/4153 K. sayılı, 30/05/2018 tarihli kararı). Haklı sebebin ne olacağı kanun koyucu tarafından açıklanmamış, ancak yukarıda arz edildiği üzere maddenin 3. fıkrasında nelerin haklı sebep teşkil edeceği sayılmıştır. Buna göre yöneticilerin özen ve bağlılık yükümlülükleri ile kanun ve esas sözleşmeden doğan diğer yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya yönetim için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep sayılır. Haklı sebepler sürekli borç doğuran sözleşmelerin feshi için geçerli sebep sayılmaktadır. Nelerin haklı sebep teşkil edeceği belirlemesi yapılırken ortaya çıkan vakıaların artık ortaklığın/sözleşmenin devamını çekilmez, hale getirmesi, taraflardan ortaklığı devam ettirmelerinin beklenemez olması ölçütü belirleyici olacaktır. Öncelikle her şirket açısından olduğu gibi limited şirketler de, yöneticilerin hiçbir kusuru olmasa dahi, kar veya zarar edebilir, sermayesini kaybedebilir, iflas edebilir. Yöneticiler her ne kadar zarardan doğrudan sorumlu olmasa da, yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı ortaya çıkan zararlardan kusurları olduğu ölçüde şirkete karşı sorumlu olurlar. Limited şirketlerde TTK m. 626 hükmüne göre; yöneticilerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmesi ve dürüstlük kuralı çerçevesinde şirket menfaatlerini gözetmesi gerekmektedir. Bu durumda, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, somut olayda, şirket müdürü olan davalının göreve başladığından buyana şirket genel kurul toplantılarının ifasını sağlamadığı, şirketin zarar ederek öz sermayesini tamamen kaybettiği, davalı tarafça haklı bir gerekçe ileri sürülemediği, davadan sonra yapılan genel kurulda alınan kararların sonucu değiştirmediği gibi anılan genel kurul kararların iptali için davanın açılmış olduğu gözetildiğinde, davalı şirket müdürünün kanuna ve özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği dolayısıyla azil için somut olayda haklı sebeplerin bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Dava dışı şirkette organ boşluğu olmadığı, azil kararıyla birlikte hükmün kesinleşmesi halinde müdürlük görevi sona erse dahi, şirketin müdürünü seçecek olan TTK 616-b maddesi gereğince ortaklar genel kurulu olduğundan ilk derece mahkemesince, kayyım talebinin reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Somut olayda, davacı tarafça iddia edilen zarar kalemlerinin doğrudan zararlar olmayıp, dolaylı zararlar olduğu ihtilafsız olup, davacı böyle bir davayı açabilirse de hükmedilecek tazminatın kendisine değil ancak şirkete verilmesini talep edebileceğinden ve yargılama sırasında davacı tarafından sunulan dilekçeden tazminatın şirkete verilmesi yönünde açık bir istemi bulunmadığından bu yöndeki dava hukuken dinlenemez. Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, taraflar vekillerinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4- Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(3) maddesi uyarınca taraflara tebliğine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi