Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/116 E. 2020/354 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/116
KARAR NO : 2020/354
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2018
NUMARASI 2016/417 Esas – 2018/191
DAVA: Tazminat (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Çin’den ithal edeceği ürünlerin taşınması konusunda davalı ile e-mail yoluyla anlaşma yapıldığı, sözkonusu ürünlerin Çin’in Ningho limanından, Ambarlı limanına 28 gün içinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, 17/02/2015 tarihinde yüklenen malların yüklemeden itibaren 33 gün geçtikten sonra Ambarlı limanına indirildiği, taşımaya konu ürünlerin davalı tarafından taşınması gerekirken davalı tarafından dava dışı Teamleader firmasına taşıtıldığı, adı geçen firmaya taşıma talimatı vermedikleri gibi hukuki ilişkilerinin de olmadığı ve davalı tarafından, ürünlerin limana gelmesine rağmen Teamleader firmasından kaynaklanan nedenlerle çekilemediğinin belirtildiği, bunun üzerine müvekkilince 06/04/2015 tarihle maille gecikme nedeniyle imalatın yapılamadığı, masraflar davalıya ait olacak şekilde en kısa zamanda yeni bir yüklemenin organize edilmesinin bildirildiği, davalı tarafından verilen cevabi maille, sorunun kendisinden kaynaklanmadığı bu nedenle masrafları karşılayamayacakları ve hava yolu ile yeni ürün getirilmesi gerektiğinin ifade edildiği, en son davalı tarafa 14/04/2015 tarihli ihtarnamenin gönderilerek ürünlerin iki gün içinde teslim edilmesi gerektiğinin bildirildiği ancak davalı tarafından teslim borcunun ifa edilmediği ve müvekkili tarafından üretim yapılamadığından hava yolu ile yeniden ürün ithal edilmek zorunda kalındığı gibi daha yüksek fiyattan alım yapıldığı ve müvekkilinin zarara uğratıldığı belirtilerek hava yolu taşıması nedeniyle ödenen 6.455,28 TL ile daha yüksek fiyattan yapılan alım nedeniyle uğranılan 7.094,17 TL ki toplam 13.549,45 TL nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yükün taşınması ve teslimi ile ilgili bir gecikmenin olmadığı, davacının talep ettiği zarara ilişkin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediği, gecikme zararından sorumlu olunması için yükün müvekkilinin hakimiyetinde iken gecikmeye neden olan olayın meydana gelmesi gerektiği, dava konusu olayda yükün taşıyıcının hakimiyet alanından çıktıktan ve boşaltma limanına tesliminden sonra alt taşıyıcı … firmasının iflas etmesi nedeniyle evrak eksikliğinden gümrük işlemlerinin yapılamadığı dolayısıyla müvekkilinin gecikmeden sorumlu olmayacağı aksinin kabulü halinde dahi kast veya ihmalin bulunmadığı, TTK 1179 maddesine göre, taşıyanın ve adamlarının kastından veya ihmalinden doğmayan nedenlerden meydana gelen zarardan sorumlu olmayacağı, davacının sunduğu yazışmalardan, gecikmeden müvekkilinin kusurunun bulunmadığının anlaşıldığı, … firmasının iflas etmesinin mücbir sebep olarak kabulü gerektiği ayrıca gecikme nedeniyle doğan zararda taşıyıcının sorumluluğunun navlunun 2.5 katı ile sınırlı olduğu ileri sürülerek davanın reddi savunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında mail yoluyla taşıma sözleşmesinin kurulduğu, taşımanın deniz yoluyla yapılacağının kararlaştırılmasına rağmen hangi gemi ile yapılacağının belirtilmediği bu durumda TTK 1138 madde gereğince kırkambar taşımasına ilişkin anlaşma yapıldığının kabulü gerektiği, davalının TTK 932 maddesine göre, taşımayı herhangi bir gemi ile yapma hak ve yetkisine sahip olduğu ve bu kapsamda taşımayı Teamleader firmasına yaptırdığı, bu durumda anılan firmanın TTK 1191 maddesine göre fiili taşıyan konumunda olduğu ancak davalının sorumluluğunun devam ettiği, taşıma süresi 26-28 gün olarak belirlenmesine rağmen yükün bu süre içinde davacıya teslim edilmediğinin sabit olduğu, gecikmenin davalının hakimiyet alanında gerçekleştiği ve fiili taşıyanın iflas etmesi nedeniyle meydana gelen gecikmeden davalının sorumlu olacağı, davacının gecikme ihbarını TTK 1185/5 maddesine göre 06/04/2105 tarihli mail ile süresinde yaptığı ve zarar miktarı 13.549,45 TL olarak belirlenmişse de, davalının kast veya pervasızca bir hareketle gecikmeye neden olduğunun söylenemeyeceği ve bu durumda da, TTK 1186/6 maddesine göre, davalının sorumluluğunun sınırlı olduğu ve navlun bedelinin 2.5 katını geçemeyeceği, navlun bedelinin 275 USD olup, 2.5 katının 687.50 USD ye tekabül ettiği, bu tutarın dava tarihi itibarıyla 2.406,25 TL ye tekabül ettiği gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bu karara karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, taşımaya konu ürünlerin 17/02/2015 tarihinde gemiye yüklendiği, 21/03/2015 tarihinde Ambarlı limanına getirildiği, fili taşıyıcı firmanın iflası nedeniyle malların gümrükten çekilemediği ve ancak 1.5 ay sonra 29/04/2015 tarihinde alıcısına verildiği, 26 günde yapılması taahhüt edilen taşımanın 75 günde yapılıp, malın teslim edildiği dolayısıyla davalının ağır kusurunun bulunduğu, davalının seçtiği fiili taşıyıcının ihmal ve pervasızca hareketinden sorumlu olduğu, fiili taşıyıcı firmanın iflas etmesine, ağır bir borç yükü altında olduğunu ve malların teslim edilmeme ve gümrükte el konulma ihtimalinin bulunduğunu bilmesine rağmen taşımayı bu firmaya yaptırdığı, TTK 1191. maddesine göre, davalının , fiili taşıyan ve onun taşıma borcunun ifasında kullandığı ve görevi ve yetkisi içinde hareket eden adamlarının fiil ve ihmallerinden bu kanun hükümlerine göre sorumlu olduğu, ilk derece mahkemesince, TTK 1187. maddesinin yanlış yorumlandığı zira anılan maddede, taşıyanın ve adamlarının teslimdeki gecikmeye kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın veya gecikmenin meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edildiği takdirde taşıyan ve adamlarının 1186. maddedeki sınırlı sorumluluktan yararlanamayacağının belirtildiği, mahkemece gecikmenin fiili taşıyıcının iflasından kaynaklandığı kabul edilmiş, ancak taşıma ile ilgisi olmayan bu durumun ihmal veya pervasız hareket olarak sayılmadığı, kusur ve ihmal yönünden fiili taşıyıcı bakımından değerlendirme yapılması gerekirken, davalı taşıyıcının gecikme ihbarını yapmış olmasını yeterli gördüğü ve sınırlı sorumluluktan faydalandırıldığı, taşıyıcının iflas etmesine, gümrükte ve 3.kişiler nezdinde ciddi bir borç içinde olmasına ve taşıma belgelerine haciz yapılması çok yüksek bir durum iken, davalıya TTK 1187. maddesi hükmünün uygulanmamasının yasaya aykırı olduğu, fiili taşıyıcının eyleminin kast derecesinde bir eylem olduğu, malın gecikmesine neden olan iflas halinin taşıma ile ilgili olağan bir durum dahi olmadığı, esasında gecikmenin taşımada değil, teslim engelinden doğduğu zira gümrük idaresinin iflas nedeniyle borçlarından dolayı malların teslimine izin verilmediği, taşımanın bitmesinden sonra gecikme olduğu, davalının sorumluluğunun sınırlı olmayacağı, mahkemece sınırlı sorumluluğun uygulanma gerekçesinin açıklanmadığı, müvekkilinin davalı tarafından oyalandığı ve olayların gizlendiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararlarında, malın alıcısına uluşamamasının makul, kabul edilebilir bir açıklamasını yapamayan davalının bu hareketinin kötü niyete eş değer bir kusur olduğunun kabul edildiği belirtilerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, Müvekkilinin fiil taşıyan olmadığı, TTK gereğince taşıyana sorumluluk atfedilebilmesi için emtianın taşıyanın hakimiyet alanında bulunması gerektiği, alt taşıyıcının taşımayı makul sürede gerçekleştirdiği, yükün 21/03/2015 tarihinde boşaltma limanına indirildiği bu durumda emtianın taşıyanın fiili hakimiyetinden çıktığının açık olduğu, müvekkilinin gecikmeden sorumlu olduğu kabul edilse dahi, davacının yükü çekememesinin alt taşıyıcı firmanın iflas etmesi ve gümrük idarelerinde yaşadığı sorunlardan kaynaklandığı, TTK 1179. maddesi gereğince taşıyanın sorumluluğunun öngörülemeyen ve mücbir sebepten doyalı ortadan kalktığı, alt taşıyıcının iflas ettiğinin müvekkiline 1 hafta sonra söylendiği, alt taşıyıcının işlerinin bozulmasından ortaya çıkan gecikme nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, deniz yolu ile taşıma sözleşmesi kapsamında yükün geç teslimi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.Davacı, geç teslim nedeniyle uğradığı zararının tazminini istemiş, davalı ise, yükün limana zamanında geldiği, fiili taşıyıcının iflas etmesi nedeniyle malın gümrükten çekilemediği, zarardan sorumlu olmadığını savunmuşturİlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle dava kısmen kabul edilmiş, bu karar taraf vekillerince istinaf edilmiştir.İstinaf incelemesi, HMK 355 maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır.Taraflar arasındaki mail yazışmaları ile kurulan uluslararası deniz yolu ile yük taşıması sözleşmesi ile davacının Çin’den ithal ettiği malların, davalının Çin’in Ningohn Limanından, Türkiye Ambarlı limanına taşıma işini taahhüt ettiği, taşımayı yapacak geminin belirlenmediği bu durumda sözleşmenin kırkambar türü navlun sözleşmesi olduğunun kabulü gerektiği ve davalının taşıma borcunun ifasını dava dışı Team Leader firmasına bırakmasında yasal bir engelin olmadığı, adı geçen firmanın TTK 1191. maddesi anlamında fiili taşıyan olduğu, anılan madde kapsamında davalının, akti taşıyan olarak, fiili taşıyanın ve onun taşımada kullandığı kişilerin fiil ve ihmallerinden sorumluluğunun devam ettiği, taşıma konusu yükün tesliminin kararlaştırıldığı şekilde 26-28 gün içinde yapılmadığı zira yükün boşaltma limanı olan Ambarlı’ya 21/03/2105 tarihinde getirilmesine rağmen fiili taşıyanın iflas etmesi nedeniyle malın gümrükten çekilmesi işlemlerinin aksadığı ve ancak 29/04/2015 tarihinde davacıya teslim edilebildiği, bu haliyle yükün geç teslim edildiğinin sabit olduğu, yükün geç teslim edilmesi nedeniyle davacının üretiminin durduğu ve 3. kişilere karşı ediminin ifasını teminen havayolu ile daha yüksek fiyattan yeniden ithal etmek zorunda kaldığı, hava yolu taşıma ücreti ve ürünlerin yüksek fiyattan alınması nedeniyle oluşan zararının tazmini amacıyla eldeki davayı açtığı ihtilasızdır. Taraflarca istinafa konu edilen ihtilaf, gecikmenin, yükün davalı taşıyanın hakimiyet alanında bulunduğu sırada meydana gelip gelmediği, fiili taşıyanın iflas etmesinin mücbir sebep ya da öngörülemeyen durum ya da kast yahut pervasızca hareket olarak olarak kabul edilip edilemeyeceği buna göre davalının sınırlı sorumluluktan yararlanıp yararlanamayacağı noktasındadır.Davacı vekili, dava dışı fiili taşıyanın ve adamlarının eylemlerinden sorumlu olan davalının, fiili taşıyanın iflasta olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği gerektiği gibi iflası nedeniyle gümrükte yaşanan gecikmenin TTK 1186. maddesi uyarınca kast veya pervasızca hareket olarak kabulü gerektiğinden davalının TTK 1186/6 maddesinde ki sınırlı sorumluluktan yararlanmasının mümkün olmadığını ileri sürmüş ve istinaf nedeni yapmıştır.Davalı vekili ise, gecikmenin, yükün taşıyanın hakimiyet alanında iken meydana gelmediği gibi fiili taşıyanın iflas etmesinin mücbir sebep olarak kabul edilmesi gerektiği bu durumda sorumluluğunun bulunmadığını savunmuş ve istinaf nedeni olarak ileri sürmüştür. HMK 341. maddesi uyarınca, “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebin kabul edilmeyen kısmı ilk derece mahkemesince kararın verildiği tarih itibarıyla 3.560,00 TL TL’yi geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz”, hükmü gereğince mahkemece kabul edilen ve davalı aleyhine hüküm altına alınan kısım 2.406,25 TL olup, kesinlik sınırının altında kaldığından esasen miktar itibarıyla davalı tarafın istinaf yoluna başvurması mümkün değildir. Bu itibarla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.TTK 1178/2. maddesinde maddesinde, taşıyan, eşyanın zıyaı veya hasarından yahut geç tesliminden doğan zararlardan, zıya, hasar veya teslimde gecikmenin, eşyanın taşıyanın hâkimiyetinde bulunduğu sırada meydana gelmiş olması şartıyla sorumludur, 3.fıkrasında da, eşya, yükleten veya onun adına veya hesabına hareket eden bir kişiden yahut yükleme limanında uygulanan kanun ve düzenlemeler uyarınca eşyanın taşınmak üzere kendilerine teslimi zorunlu makamlardan ya da üçüncü kişilerden taşıyanca teslim alındığı andan;
a) Taşıyan tarafından gönderilene teslim edildiği ana veya b) Gönderilenin eşyayı teslim almaktan kaçındığı hâllerde sözleşme veya kanun hükümlerine yahut boşaltma limanında uygulanan ticari teamüle uygun olarak gönderilenin emrine hazır tutulduğu ana ya dac) Boşaltma limanında geçerli kanun ve düzenlemeler uyarınca eşyanın kendilerine teslimi zorunlu makamlara veya üçüncü kişilere teslim edildiği ana, kadar taşıyanın hâkimiyetinde sayılır” hükmü ve taşımaya ilişkin konşimentoda, taşıyanın malları teslim yeri ve zamanına kadar olan yere taşımayı ve bu tür nakliyeye ve bu tür servislere karşı sorumluluğu kabul eder kaydı karşısında deniz taşımasını üstlenen davalının, yükü gümrükten çekerek alıcı olan davacıya teslim etmediği sürece malın davalının hakimiyetinde sayılacağı açıktır.TTK 1191. maddesi gereğince, taşımanın, tamamen veya kısmen bir fiili taşıyana bırakıldığı takdirde , taşıyan, navlun sözleşmesine göre böyle bir bırakma hakkına sahip olup olmadığına bakılmaksızın, taşımanın tamamından sorumlu kalmaya devam eder, taşıyan, fiili taşıyanın ve onun taşımada kullandığı ve onun görevi ve yetkisi içinde hareket eden adamlarının fiil ve ihmallerinden de bu kanun hükümlerine göre sorumlu olduğundan dava dışı fiili taşıyanın kusur ve ihmalinden davalının sorumlu olduğu da tartışmasızdır.TTK 1186. maddesinde taşıyanın sorumluluğu sınırlandırılmış olup, gecikme halindeki zarar nedeniyle sorumluluğunun sınırı 6.fıkrada gösterilmiş ve navlun ücretinin 2.5 katı ile sınırlı olduğu açıklanmıştır. TTK 1187. maddesi ise, sınırlı sorumluluğun uygulanamayacağı halleri düzenlemiştir. Anılan maddede, zarar veya teslimdeki gecikmeye, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın veya gecikmenin meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edildiği takdirde taşıyanın ve taşıyanın adamlarının 1186. maddesindeki sorumluluk sınırlarından yararlanamayacakları belirtilmiştir.Gecikme, fiili taşıyanın iflas etmesi ve buna bağlı olarak gümrük idaresindeki işlerin tam ve zamanında yapılamamasından kaynaklanmıştır.Davacı vekili tarafından, fiili taşıyanın iflas halinde bulunduğu ve bu durumun davalı tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği böylece iflas halinin kasten veya pervasızca hareket sayılması gerektiği zira gümrük müdürlüğünce mali durumu iyi olmayan şirket yönünden haciz uygulanma ihtimalinin bulunduğunun davalı tarafından bilinebilecek bir durum olduğu ileri sürülmüştür. Kural olarak, taşıyanın sorumluluğu sınırlı sorumluluk olup aksini iddia edenin bu iddiayı ispatlaması gerekir. Dosyadaki belge ve bilgilere göre, fiili taşıyanın iflası hali ile kastedilenin, mahkemece verilen bir iflas kararı neticesinde ortaya çıkan hukuken iflas hali mi yoksa mali durumunun bozulması mı olduğu tam olarak anlaşılamamakla birlikte her iki durumda da davalının pervasızca hareketi veya ağır kusurundan bahsedilmesi mümkün değildir. Nitekim yasa koyucunun amacı ve uygulamaya bakıldığında, pervasızca hareket veya ağır kusur, kastla ve kasta yakın düzeyde bir eylemle zarara sebebiyet verilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Taraflar arasında aktedilen taşıma sözleşmesinin niteliğine göre, davalının taşıma işini fiilen 3.kişiye yaptırmasına engel bir durum olmadığı, dava dışı fiili taşıyanın iflas etmesi nedeniyle nedeniyle gümrük idaresi işlemlerini zamanında yerine getiremediği, bu durumun davalının pervasızca hareketi veya ağır kusur olarak kabul edilemeyeceği aksine ibraz edilen yazışmalara göre, davalının bu sürecin her aşamasından davacıyı bilgilendirdiği, öncesinde de, davacı tarafınan, davalının dava dışı fiili taşıyanın iflas edeceğini bildiği ve böylece gümrük işlemlerini yerine getirememe ihtimalinin bulunduğu ve buna bağlı olarak teslimde gecikmenin yaşanacağını bilerek hareket ettiğine ilişkin bir delilin sunulamadığı anlaşılmakla, davalının teslimdeki gecikmeye, kasten veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın veya gecikmenin meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği davacı tarafından ispatlanamadığından, mahkemenin sınırlı sorumluluğa ilişkin TTK 1186/6 maddesini uygulamasında bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmış ve davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeninin yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin taşımadaki gecikme nedeniyle davacının uğradığı zarardan davalı taşıyanın sınırlı sorumluluğu bulunduğu yönündeki tespit ve kabulünde isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, yukarıda açıklandığı üzere davalı vekilinin istinaf başvurusunun da HMK 352. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352 maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,3- Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4- İstinaf yoluna başvuru sırasında davalıdan alınan 35,90 TL istinaf karar harcı ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının istemi halinde kendisine iadesine,5-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca KESİN olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/11/2020