Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1152 E. 2022/1346 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1152
KARAR NO: 2022/1346
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/07/2019
NUMARASI: 2018/996 Esas – 2019/621 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin endüstriyel malzeme sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı … Hiz. Tic. A.Ş.’nin müvekkili şirketten muhtelif tarihlerde değişik tür ve miktarlarda mal siparişinde bulunduğunu, cari hesap ekstresinde yazılı faturaların ve faturalar içeriğinde yazılı malların davalı tarafından itirazsız kabul edildiğini, davalı ödemeleri ile iadeye dair fatura bedelleri düşürüldükten sonra takip tarihi itibariyle davalıdan 70.376,93 TL alacağının bulunduğunu, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı itirazının yerinde olmadığını, açıklanan nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında tesis edilen ve 10 yılı aşkındır sürmekte olan ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmadığını, davacının muaccel hale gelmeyen bir alacağı için kötü niyetle icra takibine giriştiğini, davacının hiçbir ihtar ve bildirimde bulunmaksızın icra takibine girişerek müvekkili şirketi zarara uğratmaya çalıştığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” davacının 70.376,93-TL asıl alacak bakımından itirazın iptali talebinde bulunmuş olması nedeniyle taleple bağlılık ilkesi gereği davanın kabulü ile, davalının İstanbul İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına konu itirazının 70.376,93–TL asıl alacak bakımından iptali ile takip talepnamesindeki şartlarla devamına, İİK m.67/2 kapsamında 14.075,38-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında tesis edilen ticari ilişki kapsamında oluşan cari hareket dökümüne karşı herhangi bir itirazı bulunmadığını, davacının, çok açık bir şekilde muaccel hale gelmeyen bir alacağı için kötü niyetli bir şekilde icra takibine giriştiğini, muaccel hale gelmeyen işbu alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuki bakımdan hatalı olduğun, taraflar arasındaki ticari ilişki herhangi bir sözleşmeye dayanmamakta ve taraflar arasında kararlaştırılmış herhangi bir vade tarihi bulunmadığını, bu kapsamda davacı’nın işbu davaya konu icra takibini açtığı tarihte davalı şirket’ten muayyen bir alacağı bulunmadığından takibe konu alacağın likit olarak değerlendirilmesinin ve icra inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetli olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafından davalıya satılan malların satış bedeli alacağının, davalıya satılan her bir malın davalıya teslimi anında muaccel hale gelmekte olup, taraflar arasında, davacı tarafından davalıya satılan malların satış bedelinin malların tesliminden daha ileri bir tarihte ödeneceğine dair açık ya da örtülü hiçbir anlaşma olmadığını, davalı, icra takibine haksız ve kötüniyetli olarak ve takibi sürüncemede bırakmak amacıyla yapmış olduğu mesnetsiz itirazı kendince haklı göstermek amacıyla “örtülü ödeme ilişkisi” adı altında tamamen hayali bir savunma ileri sürerek, bu kez davayı uzatmaya ve davacının alacağına kavuşmasını engellemeye veya geciktirmeye çalıştığını, zira, satım akdinde “birlikte ifa kuralı” geçerli olup, “birlikte ifa kuralı” gereğince davalının davacıdan satın ve teslim aldığı her bir malın davalıya teslimi esnasında davacının satım bedeli alacağı muaccel hale gelmiş olup yazışmalardan da görüleceği üzere, davalının hayali ve uydurma savunmasının aksine, taraflar arasında davalının iddia ettiği şekilde bir örtülü ödeme ilişkisi olmadığını, satım akdinde “birlikte ifa kuralı” geçerli olup, “birlikte ifa kuralı” gereğince davalının davacıdan satın ve teslim aldığı her bir malın davalıya teslimi esnasında davacının satım bedeli alacağının muaccel hale geldiğini, davalıya siparişleri üzerine takibe dayanak cari hesap ekstresine konu faturalar içeriğindeki mallar eksiksiz olarak satılarak teslim edilmiş olup, düzenlenen faturalara davalı tarafça itiraz ve faturaların iade edilmediğini, dava konusu alacağının takip tarihi itibariyle muaccel, gerçek ve likit olup, davalının takibe haksız ve kötüniyetli şekilde itiraz ettiğini örtbas edebilmek ve icra inkar tazminatı ödememek için kendince böyle bir hayali savunmada bulunma yolunu seçtiğini, zira davalı sırf müvekkili mahkemede yıllarca uğraştırıp alacağına geç kavuşmasını sağlamak için kötüniyetli şekilde takibe itiraz etmiş olup bu itibarla, yerel mahkemece haksız ve kötüniyetli olarak borca ve ferilerine itiraz eden davalı borçlunun, dava konusu alacağın %20’si tutarında icra inkar tazminatını davacıya ödemekle yükümlü kılınması haklı ve doğru bir karar olduğunu bu nedenle istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari(açık) hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, cari(açık) hesaba konu fatura alacaklarının muaccel olup olmadığı ve alacağın likit olup olmadığı noktasındadır.Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “cari hesap alacağı” sebebine dayalı olarak 70.376,93 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 12/10/2018 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur.Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.Bilirkişi aracılığıyla incelenen davacı ticari defterlerine göre, takip tarihi itibariyle davalıdan 70.376,93 TL alacaklı durumdadır. Davalı ticari defterlerine göre ise, takip tarihi itibariyle davacıya 70.154,97.TL borçlu görünmektedir.Taraf ticari defterlerindeki mutabakatsızlık, davacının ticari defterlerinde, davalının ödemesinin 72,00 TL fazla gösterilmesi ve davalının 295,00 TL iade faturasının davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır. Taraf ticari defterlerinde gerekli düzeltme yapıldıktan sonra kuruş yuvarlaması dışında taraf defterleri mutabık olmaktadır.Ancak davalı taraf, alacağın muaccel olmadan takibe konulduğunu savunmaktadır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 207/2. Maddesi, Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları düzenlenmiştir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı ve bir vade kararlaştırılmadığı iki tarafında kabulündedir. Davalı tarafça ara ödeme yapılmak suretiyle “örtülü bir ödeme ilişkisi” kurulduğu ileri sürülmekle birlikte tarafların incelenen ticari defterlerine göre cari(açık) hesap ile tarafların çalıştığı anlaşılmakta olup, cari(açık) hesap düzeninde ara ödemeler yapılması olağan olup bunun vade belirleyen bir işlem olarak kabulü mümkün değildir. Taraflar arasında ispatlanmış bir ifa zamanı bulunmadığına göre borçlar aynı anda ifa edilmelidir. Bu halde. Davalının borcu takip tarihi itibariyle muaccel olup, davalının savunması yerinde değildir. Bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Ayrıca, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Eldeki davada, dava konusu cari(açık) hesap alacağı likit (belirlenebilir) olup, mahkemece hükme esas alınan miktar üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinin şartları oluşmuş bulunmaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.202‬ TL harcın, alınması gerekli olan 4.832,03 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.630,03 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 06/12/2022