Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/115 E. 2020/385 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/115
KARAR NO: 2020/385
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2018
NUMARASI: 2015/272 Esas – 2018/537 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03.12.2020
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı ve davalı … vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirkette, 04.04.2013 tarihinden beri ihracat uzmanı göreviyle müşteri bilgilerine ve üretim sırlarına vakıf olarak çalışmakta olan numaralı davalılardan …’nın 15.06.2015 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığını, işten ayrılma sebebi olarak da yurt dışına gideceğini ve kişisel gelişimi ile ilgili çalışmalar yapacağını belirttiğini, ancak davalının, istifa dilekçesi ile eş zamanlı olarak, müvekkili şirket ile aynı alanda hizmet veren, geliştirdiği ürünler ile rekabet eden müvekkili şirkete rakip firma olan diğer davalı şirkette çalışmaya başladığını, davalının müvekkili ile imzaladığı iş sözleşmesinin 17. Maddesi “Sır saklama 18. Maddesi “Rekabet yasağı” gizlilik, fikri mülkiyet ile ilgili hükümlerini ihlal ettiğini, davalının, müvekkili şirktte çalıştığı sürece yapmış olduğu görev icabı müvekkilinin müşterilerine vakıf olduğu gibi, yine eline ulaşan analiz sertifikalarından da üretim sırlarına da vakıf olduğunu, diğer davalı şirketin de haksız fiilden ve oluşan zarardan İş kanunun 23. Maddesi uyarınca, müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davalı işçinin yabancı uyruklu olup, çalışma izninin alınmasının yasal zorunluluk olduğunu, davalı şirketten davalı işçi için yapılan çalışma izni başvuru tarihinin müvekkili şirketten istifa tarihi ile çakıştığını, müvekkili tarafından daha önceden alınan çalışma izni süresinin geçerliliğini koruduğunu, organize sanayi bölgesinde müvekkili şirket ile kapı komşusu olan davalı şirketin, davalı işçinin müvekkili şirkete olan yükümlülüklerine aykırı hareket ettiğini gayet iyi bildiğini, davalıların rekabet yasağına aykırı eylemlerine son vermesi için keşide edilen ihtarnemenin semeresiz kaldığını, dolayısıyla müvekkili şirkette araşştırma, üretim sırları ve özellikle müşteri ilişkilerinde çalışan ve bu konuda doğal olarak bilgi ve tecrübe sahibi olan davalı işçinin yeni işvereni olan diğer davalı şirkete bu bilgi ve tecrübelerini taşıyacağını, bu nedenle müvekkilinin sahip olduğu müşteri portföyünde rekabet nedeni ile eksilme olabileceği ve müvekkilinin önemli zarara uğracağının gerçek bir olasılık dahilinde olduğunu ileri iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddelerine ve gizlilik taahhütnamesine aykırı hareketlerine son verilerek müdahalenin men edilmesine, tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile davalılardan 83.928,00 TL (24 aylık brüt ücret tutarı) cezai şartın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … AŞ vekili, müvekkili şirketin, davacı ile davalı işçi arasındaki rekabet yasağı anlaşmasının tarafı olmadığını, diğer davalı işçinin, müvekkili şirkette 03.08.2015 tarihinden beri satış destek uzmanı olarak çalıştığını, İş Kanununun 23. Maddesi uyarınca, müvekkili şirkete sorumluluk yüklendiği iddiasının dayanaktan yoksun olduğunu, zira anılan maddenin eksi işverenin işçisinin ihbar sürelerine uymadan veya süresinden önce feshetmesi halinde uğradığı zararları düzenlediğini, işçi ile işveren arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin ihlalinin bu kapsamda olmadığını, müvekkili şirketin davacının müşteri bilgilerine, iş veya üretim sırlarına, fikri mülkiyet haklarına vakıf olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, sözleşmenin okutulmadan ve sözleşme maddeleri üzerinde pazarlık yapılmadan imzalatıldığını, müvekkilinin davacı şirkette düşük bir pozisyonda destek elamanı olarak bir nevi evrak takip memurluğu gibi çalıştığını, ticari sırların kendisi ile paylaşılmasının söz konusu olmadığını, sadece aromatisyenlerin ulaşabileceği formüllere ulaşmasının yada bilmesinin mümkün olmadığını, analiz sertifikalarında ise davacının iddia ettiği aksine ürünlerin formüllerinin yer almamakta olduğunu ticari sır değeri olacak nitelikte hiç bir bilgi yer almadığını, bu belgelerin tüm şirket çalışanları ve 3. Şahıslar tarafından kolayca ulaşılabileceğini, rekabet yasağının yer ve konu bakımından sınırlı olmadığını, kanunun aradığı şarlara haiz olmadığından geçersiz olduğunu, cezai şartın fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı ile davalı … arasında 02.05.2014 tarihli süreli iş sözleşmesi akdedildiği, iş sözleşmesine ve görev tanımına göre ihracat satış destek uzmanı olarak aylık brüt 3.497,00 TL ücret ile görev yaptığı, davalının 15.06.2015 tarihinde istifa dikçesi vererek davacı şirketten ayrıldığı, akabinde davacı şirket ile aynı alanda ve yerde faaliyet gösteren diğer davalı şirkette çalışmaya başladığı, davalı işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği, davalı işçinin satış destek uzmanı olarak çalışması davacının müşteri ile müşterilere verilen fiyat politikalarını bilmesi, davalı işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı diğer davalı firmada kullanarak davacı şirketi önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunmasının yeterli olduğu, istenilen cezai şarttan (24 aylık) davalı …’nın davacıda çalışmış olduğu sürenin üzerinde olduğu görüldüğünden %20 oranında indirim yapıldığı, diğer davalı ile davacı arasında rekabet yasağına ilişkin bir sözleşmenin yer almadığı gerekçesiyle davacı tarafından davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, 67.142,40 TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafından davalı … A.Ş. aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı … vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: A-Davalı … vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacıya ait müşteri çevresinin, üretim sırlarının, davacının yaptığı işe dair bilgilerin müvekkili işçi tarafından yeni girdiği işte kullanıldığının ve davacının önemli zarara uğratıldığının ispat edilemediğini, rekabet etme yasağının kanunun geçersiz olduğunu, yer ve konu itibari ile sınırlandırılmadığını, müvekkilinin anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetini engellediğini, cezai şartın fahiş olup, mahkemece yapılan tenkis oranının hakkaniyete uygun düşmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir. B-Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ve davalı … AŞ nin faaliyet alanlarının aynı olduğu ve rakip sayılmaları gerektiği, dava dosyasındaki vakıa ve delillerden davalı firmanın davalı işçinin davacının firmasında çalıştığı bilgisine vakıf olduğu, bu nedenle zarardan birlikte sorumlu olduğunun kabulü gerektiğini, bu davalı yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, iş sözleşmesi bünyesinde düzenlenen rekabet yasağına aykırılık nedeniyle haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve cezai şart alacağı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davalı işçi … yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı ve davalı … vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355. maddesi gereğince, istinaf edenler tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacı, davalılardan … aralarında imzalanan 04.04.2013 tarihli hizmet sözleşmesi gereğince, davalının davacı şirkette ihracat uzmanı olarak çalışmakta iken, kendi isteğiyle 15.06.2015 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığını, akabinde, davacı şirketin rakibi olan ve aynı yerde faaliyet gösteren davalı şirkette çalışmaya başladığını, rekabet yasağı kaydını ihlal nedeniyle, cezai şart alacağının doğduğunu, bu alacaktan diğer davalı şirketin de sorumlu olduğunu iddia ederek cezai şart alacağın davalılardan tahsilini istemiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin “Rekabet Yasağı” başlıklı 18. Maddesinde; “İşçi, işbu sözleşme herhangi nedenle sona erdikten sonra 1 (bir) yıl süresince işverenin faaliyet konusu ile doğrudan veya dolaylı olarak, Marmara Bölgesi: -İstanbul, Bursa, Balıkesir, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya. Bilecik. Yalova, Çanakkale, İç Anadolu Bölgesi: -Ankara, Eskişehir, Karaman, Kayseri, Konya. Sivas, Tokat, Ege Bölgesi: -İzmir, Aydın, Muğla, Manisa, Uşak, Denizli, Afyon, Kütahya, Güneydoğu Anadolu Bölgesi: -Diyarbakır, Gaziantep, Doğu Anadolu Bölgesi -Malatya, Elazığ, Erzurum kapsamına giren illerde faaliyet gösteren diğer kuruluşlar-şirketlerde herhangi bir görev almayacağını, çalışmayacağını kabul ve taahhüt eder. İşçi, işbu Sözleşme süresince ve/veya Sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işverenin müşterileri ve müşteri olmaları ihtimali bulunan şahıs ve/veya şirketlerle, kendi adına doğrudan veya dolaylı olarak ticari bir ilişki tesis etmeyeceğini ve/veya mcvcut ticari ilişkilerini sona erdirmeleri konusunda herhangi bir telkinde bulunmayacağım beyan ve taahhüt eder. İşçinin, işbu sözleşmede rekabet yasağı kapsamında düzenlenen taahhütleri ihlal etmesi halinde, isçi, işverene aldığı son bürüt ücreti üzerinden 24 (yirmidört) aylık tutarında bir cezai şartı herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın ödeyeceğini gayri kabili rucu olarak kabul ve taahhüt eder. İşveren, ihlalden dolayı uğradığı zararlar nedeniyle, ayrıca. Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca tazminat ve/veya dava haklarım saklı tutar, işbu maddede kararlaştırılmış cczai şartın ödenmesi, işbu maddeyi veya işçinin bu yöndeki diğer yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz,” denilmiştir. Olaya uygulanması gereken TBK.’nın 445/1.maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”. Aynı maddenin 2.fıkrasına göre ise “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir”. TBK.’nın 445.maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı). Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı işçi …’nın davacıya ait işyerinde satış destek uzmanı olarak çalışmakta iken istifa sonucu işten ayrıldığı, akabinde davacı ile aynı konuda ve yerde faaliyet gösteren diğer davalı şirkette ihracat destek uzmanı olarak çalışmaya başladığı ihtilafsızdır. Rekabet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için coğrafi sınırlama yapılması zorunlu olmakla birlikte eğer sınırlama yapılmamışsa coğrafi sınır tüm Türkiye’dir. Dava konusu sözleşmede coğrafi sınırın kapsamı, Türkiye coğrafi bölgelerinin tamamını kapsadığından TBK.’nın 445/2.maddesi uyarınca hakim tarafından kapsam olarak yani coğrafi sınır yönünden sınırlandırılmalıdır. Sınırlandırma yapılırken davalının davacı nezdinde çalıştığı il sınırlarının esas alınması hakkaniyete uygun görülmüştür. Davalı, İstanbul’da davacı iş yerinde çalışırken, rekabet yasağı sözleşmesini imzaladığına göre, rekabet yasağı hükmünün İstanbul ili için geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davalı İstanbul’daki çalışması için rekabet etmeme taahhüdünde bulunduğuna ve işten ayrıldıktan sonra da İstanbul’da aynı faaliyet kolunda diğer davalının işletmesinde çalışmaya başladığına göre, rekabet yasağı hükmünün geçersiz olduğunun ileri sürülmesi aynı zamanda TMK.’nın 2.maddesine de aykırıdır. Diğer yandan, davalı işçinin davacının iş yerinde satış destek uzmanı olarak çalıştığı dönemde, ürünlerin tedarik sürecini koordine ederek ihracat prosedürlerini gerçekleştirdiği, diğer davalı işveren nezdinde ise, ihracat destek uzmanı pozisyonunda yönetici konumda olduğu, dolayısıyla davalı işçinin davacı bünyesinde iken yaptığı yönetim işinin benzerini davalı iş yerinde de yaptığı, davacı ile davalı şirket ortak coğrafi alanda benzer konuda ihracat yaptığından, her iki şirketin de ortak müşteri portföyüne sahip olabileceği, bu itibarla gerek davacı iş yerinde edinmiş olduğu yönetim deneyimine, gerekse ortak müşteri portföyü ve benzer ürün isim ve içerik bilgilerine sahip olan davalı işçinin, davacı şirketin gizli bilgilerine sahip olarak, ekonomik alanda davacı şirketi önemli ölçüde zarar yönünde etkileyebileceği sonuç ve kanaati hasıl olmakla somut olayda davalı işçinin rekabet yasağını ihlal ettiğinden davacının cezai şart talebi yerindedir (Yargıtay 11. H.D.’nin 2015/8396 E. – 2016/3470 K. sayılı, 30.03.2016 tarihli kararı). Davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmakla birlikte TBK.’nın 182/son maddesi uyarınca; hakim, fahiş bulduğu cezai şartı resen terkin edebilir. Davaya konu olayda, davalının rekabet yasağını ihlal etmesi halinde son bürüt 24 aylık maaşı cezai şart olarak kararlaştırılmıştır. Bu cezai şart karşılığında, davacı işveren herhangi bir yükümlülük üstlenmemiş olup, 24 aylık ücret tutarının fahiş olduğu kanaatine varılmakla ilk derece mahkemesinin bu yöndeki tespit ve değerlendirilmesi yerinde olmuştur. Ne var ki, sözleşme hükmü, dosya kapsamı, davalı işçinin davacı nezdinde çalıştığı süre, bürüt maaşı, ekonomik durumu ve davacı işverenin rekabet yasağı karşılığında herhangi bir yükümlülük altına girmemiş olması gibi olgular hep birlikte dikkate alındığında, cezai şarttan 3/4 oranında tenkis yapılması uygun olacağı kanaatine varılmakla ilk derece mahkemesinin gerekçeleri yeterince ortaya konulmayan tenkis oranına göre, cezai şarta hükmetmesi doğru olmamıştır. Davacının, TBK’nın 182/2. maddesi uyarınca, tenkis edilen cezai şart tutarını önceden takdir ve tespit etmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, sözleşme ile belirlenen cezai şartın tahsilini talep hakkına sahip davacının, açtığı dava neticesinde cezai şartın dairemizce fahiş görülerek tenkisi nedeniyle, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği açıktır. Diğer bir ifadeyle, hakimin takdir hakkını kullanarak TBK’nın 182/son maddesini uygulamak suretiyle yapmış olduğu indirim miktarı vekalet ücretinin hesabında dikkate alınamayacağından, reddolunan kısım üzerinden davalı lehine karşı vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmeyerek hüküm kurulması gerekecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/18-421 Esas, 2009/526 Karar sayılı 18/11/2009 günlü içtihadı). Diğer davalı şirket yönünden ise, davalı şirketin davacı ile davalı işçi arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine taraf olmadığı gibi, davadaki talebin rekabet yasağı sözleşmesinde düzenlenen cezai şart alacağının tahsili isteminden ibaret olup, TTK md 54 vd maddelerine dayalı herhangi bir talebin bulunmadığından ve İş Kanunun 23. Maddesinde yer alan düzenlenmenin yeni işverenin haksız fiil sorumluluğuna ilişkin olup, somut olaya uygulanamayacağından bu davalı yönünden pasif husumet nedeniyle davanın usulden reddinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/(1)b-1.maddesi uyarınca esastan reddine, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun, HMK.353/(1)b-2 maddesi uyarınca, kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca, ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Davacı tarafından davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, 20.982,00 TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından davalı … A.Ş. aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan usulden reddine, 5-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 1.433,28 TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 1.433,29 TL’ nin mahsubu sonucunda başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 6-Davacı tarafından yatırılan 1.433,29 TL peşin harç ve 27,70 TL başvurma harcının davalı …’ dan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereği kabul edilen bedel üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı …’ dan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı … yararına reddedilen bölüm için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 9-Davalı … A.Ş. kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince, 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 10-Davacı tarafından yatırılan ve yargılama sırasında sarf edilen 381,50 TL tebligat gideri, 129,00 TL müzekkere ve diğer giderler ile 1.212,80 TL bilirkişi gideri toplamı 1.723,30 TL yargılama giderinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, 11-Davalı … tarafından yargılamada sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 12-Yargılama sırasında davalı … A.Ş. tarafından yatırılan delil avansından harcanan 221,80 TL keşif harcı ve 299,20 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 521,00 TL’ nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 13-Yargılama sonucunda ve re’sen yapılacak gider olmadığı takdirde, gerekirse re’sen yapılacak gider de mahsup edilmek ve 6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının talep halinde yatırana iadesine, 14-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafça yapılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, b-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, c-Davalı … tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, d-Davalı … tarafından, istinaf başvurusu yapılırken yatırılan 1.146,63 TL istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince ve talep halinde bu davalıya iadesine, e-Davalı … tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı gideri ve 44,00 TL posta giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine, 15- Kararın HMK.’nın 359-(4) maddesi uyarınca, taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren2(iki) haftalık süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.