Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1143 E. 2022/1366 K. 12.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1143
KARAR NO: 2022/1366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2015/582 Esas – 2019/996 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/06/2015
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/12/2022
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemece verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’ın yıllardır hiçbir bankadan kredi kartı alamamakta ve kredi kullanamakta olduğunu, kredi kartı başvurularının sürekli olarak reddedildiğini, davacı bu durumu araştırıp T.C. Merkez Bankasının İskenderun Şubesinden kendisine, … Kartal /Pendik Şubesinden kaynaklı kredi kartı borcunun olduğunun söylendiğini, davacı bu konuyu araştırdığında davalının … bünyesinde birleşen … Kartal/Pendik Şubesinden davacının kimlik bilgilerinin kullanılarak sahte kimlikle krdei kartı alındığını ve kredi kartı borcunun ödenmeyerek yasal takibe atıldığının ortaya çıktığını, davacının bankanın geekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle TC Merkez Bankası nezdinde kara listeye alındığını, icra takibi ile karşı karşıya kaldığını, hiçbir bankadan kredi kullanamadığını ve bu durumun yıllarca devam ettiğini, davacının Cumhuriyet Savcılığı nezdinde gerekli yasal başvuruları yaptğını, yaptırılan kriminal incelemede davalı bankanın hazırladğı kredi kartı ve genel sözleşmesindeki imzaların davacıya ait olmadğının ortaya çıktğını, davalı bankaya gerek yazılı, gerek telefonla, gerek faks ile yapılan tüm başvuraların sonuçsuz kaldığını, davacının bankanın ihmali nedeniyle kendisini zarar gördüğünü işlemden dolayı suç duyurusunda bulunduğunu, soruşturma dosyasının açıldığını, davacının davalı bankadan 5.000,00 TL manevi tazminat talep ettiğini, davacıya ait TCMB’deki kaydının geriye dönük olarak düzeltilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilesini talep ve dava etmiştir. talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının menfi tespit davasının ikame etmesinde hukuki yarar olmadığını dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, borcun tahsili aşamasında 30.05.2011 tairhinde davacının bankaya başvurarak Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu, bilgisi dışında kulanılan kart borcuna itiraz ettiğini ve mağduriyetinin giderilmesini istediğini, davacının ayptığı itirazın bankaca kayıtlarına alındığını, davalıya gönderilen cevapta itirazının incelendiği, kredi kartı başvuruyla ilgili yapılan araştırmada sahtecilik olduğu şüphesinin oluştuğu, savcılık soruşturması sonuçlanana kadar icra takibinin durdurulduğu ve o aşamada herhangi bir alacak talebi olmayacağını belirttiğini, bu durum alacağını temin edemeyen müvekkil bankanın basiretli bir şekilde verdiği tabi bir cevap olduğunu, söz konusu husus davacının belirttiği gibi dikkate alınmama, savsaklanma özen gösterilmeme gibi bir durum söz konusu olmadığını, aksine davacının itirazı nazara alınarak değerlendirilip ve sahtecilik olabileceği şüphesi ile davalıya alacak taleplerinin olmayacağını bildirdiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Somut olayda; davacı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile … kredi kartından kaynaklanan takibin 05/06/2008 tarihinde başlatıldığı, takip dosyasında herhangi bir haciz işleminin yapılmadığı, davacı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına icra takibinden önce 02/10/2007 tarihinde suç duyurusunda bulunulduğu, soruşturma başlatıldığı, bu soruşturma kapsamında kredi kartı başvuru evrakı, genel hizmet sözleşmesi, davacıya ait istiktap tutanağı ile kriminal laboratuarında incelenerek 24.01.2012 tarihli rapor gönderilmiş, … adına atılan imzaların mevcut imzalarla karşılaştırılmasında …’ın eli ürünü olmadığı bildirilmiş, mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da sözleşme ve başvuru formunda yer alan imzaların … eli ürünü olmadığı kanaatini bildirmiştir. Davacının fiziken herhangi bir evrakı imzalamadığı anlaşılmış, bu nedenle kredi kartı borcundan dolayı davacının sorumlu olmadığından icra dosyasındaki takipten borçlu olmadığı yönündeki talebin kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili menfi tespit talebinin yanında maddi ve manevi tazminat talebi ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasındaki kaydın geriye dönük olarak düzeltilmesini talep etmiştir. Kredi kartı başvuru formu incelendiğinde davacıya ait kimlik bilgileri kullanılarak kredi kartı başvurusunda bulunulduğu, davalı bankanın davacıya ait kimlik bilgilerinin ele geçirilmesinde herhangi bir ihmalinin ve kusurunun olmadığı anlaşılmakla davacının maddi ve manevi tazminat istemleri reddedilmiştir. Diğer yandan davacı Merkez bankasındaki kaydının geriye dönük olarak düzeltilmesini talep etmiş ise de dosyada taraf olmayan Merkez Bankası hakkında karar verilemeyeceği gözetilerek Merkez Bankası’ndaki kaydın geriye dönük olarak düzeltilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacının kimlik bilgilerinin kullanılarak, davalı banka tarafından hesap açılmasında, kredi kullandırılmasında, akabinde takipten önce dahi olay ortaya çıkmışken 2018 yılına icra takibine geçilmesinde, davacının TCMB kara listeye alınmasında, ihtarlarına ve diğer yazılı taleplerine rağmen icra dosyasından müvekkili ibra etmeyen, TCMB kaydını düzeltmeyen, kredi yasaklısı konumunun devam etmesine sebep olan bankanın kusurlu olduğunu, müvekkilinin yıllarca kredi kullanamadığından dolayı maddi zararlarının oluştuğunu, diğer yandan ailesinde, çevresinde, iş yerinde bankalara borcu olan, hakkında icra takibi olan borçlu ve borcunu ödemeyen bir insan olarak görüldüğünü, her an haciz riski ile yaşamak zorunda kaldığını, davalı bankanın yukarıda belirtilen iş ve eylemlerinden, ihmalinden daha sonra da kasten ve bilerek kayıtları düzeltmemesinden dolayı, kusuruyla zarar doğduğunu ve artmasına neden olduğunu, zararın doğmasında ve büyümesinde bankanın kastının mevcut olup illiyet bağı bulunduğunu, belirtilen sebepler neticesinde kararın maddi ve manevi tazminat talebinin reddi yönünden kaldırılmasını ve maddi – manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava; davacı kimlik bilgileri kullanılarak davalı banka ile 3. Kişiler arasında düzenlenen “genel hizmet sözleşmesi” kapsamında kullandırılan kredinin ödenmemesi nedeniyle başlatılan İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas Dosyasından davacının borçlu olmadığının tespiti ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın menfi tespit istemi yönünden kabulüne, maddi ve manevi tazminata ilişkin istemler yönünden reddine karar verilmiştir.Reddedilen maddi ve manevi tazminata ilişkin kararlara davacı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinafa incelemesine konu uyuşmazlık davacı adına atılan sahte imzalar ile kullandırılan kredi nedeniyle davacının maddi zararın bulunup bulunmadığı ve manevi tazminata hükmedilmesi şartlarının bulunup bulunmadığı hususlarıdır. Somut uyuşmazlıkta dava dışı kişilerce davacıya ait kimlik bilgileri kullanılarak davalı banka ile bankacılık hizmetleri sözleşmesi yapıldığı, imzaların davacıya ait olmadığı, taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleşen İlk Derece Mahkemesi kararı ile sabittir. Yine dosyaya toplanan delillerden davacı hakkında icra takibi başlatılmakla beraber herhangi bir haciz/ muhafaza işlemi yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda bahsi geçen sözleşme üzerindeki imzalar davacı tarafça takip öncesi inkar edilmiş olsa dahi bu aşamada imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda tam bir kanaat sahibi olmamakla icra takibi başlatmış olması tek başına haksız fiil olarak nitelenemez. Kaldı ki davacının maddi tazminat talebi 26/10/2017 tarihli talep açıklama dilekçesi ile ulaşım gideri ve çalışmadığı günlere ilişkin ücret kaybına ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Öte yandan ispat yüküyle ilgili kanunda açık bir hüküm bulunması halinde öncelikle ona bakılmalıdır. Haksız fiillerde ispat yüküyle ilgili özel düzenleme getiren Türk Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi gereği zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Davacı taraf zararını ve davalının bu zararın meydana gelmesinde kusurunu da ispatlamış değildir.Manevi zarar malvarlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. Manevi tazminat talebi yönünden ise davacı bankanın takip başlatmış olmasının tek başına haksız fiil oluşturmadığı gibi davacının kişilik haklarını ihlal ederek bir zarar verildiğine dair bir delilde dosyaya sunulmamıştır. Bu durumda davacı vekilinin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı yerindedir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının alınması gereken 80,70 TL harçtan mahsubu ile 36,3‬0 TL eksik harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.12/12/2022