Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1139 E. 2022/1482 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1139
KARAR NO: 2022/1482
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2016/851 Esas – 2019/119 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan kaynaklanan
DAVA TARİHİ: 21/11/2012
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
BİRLEŞEN İSTANBUL 24 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/115 ESAS,
2014/92 KARAR SAYILI DOSYASINDA;
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 27/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; özetle; davalı şirketin başlangıçta … San. Ve Tic. Ltd. Şti. ünvanı ile (sonradan yapılan değişiklikle … Otom. Ve Turizm Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirilmiş) 1993 yılında kurulduğunu, davacı … ve davalılar …, … ve …’ın şirketin %25 pay oranında ortakları olduğunu, şirketin mülkiyeti İstanbul Teknik Üni.’ne ait bulunan kültür merkezini cafe, restoran v.b. İşleri yapmak üzere kiraladığını ve faaliyete geçirdiğini, şirket ortaklarının tamamının değişik tarihlerde ve değişik statülerde şirket müdürü olarak atandıklarını, daha sonra davacı …’nun şirkete ortak olduğunu ve ortaklık kararının tescil ve ilanından sonra yapılan ortaklar kurulu toplantısında 20/04/2010 – 06/05/2019 tarihine kadar geçerli olmak üzere … ve şirket dışından babası …u’nun şirkete müdür olarak atandığını, 28/10/2011 tarihinde yapılan bir toplantıda …’nun müdürlüğüne son verildiğini, bunun üzerine müvekkil …’nun şirket işlerine karıştırılmadığını, bütün işlerin ortaklar tarafından yürütüldüğünü, müvekkilinin şirket iş ve işlemleri hakkında bilgi almasının bile engellendiğini, şirketin Edirne’de kurulu … İth. İhr. Tic. Ltd. Şti’nin %99 pay oranında ortak olduğunu, müvekkilinin davalıların talimatı doğrultusunda Edirne’de bulunan bu şirkete sokulmadığını, davalılar tarafından hukuka aykırı davranıldığını, davalıların şirkete zarar verici mahiyette yaptıkları iş ve işlemlerin bulunduğunu beyanla toplam 1.052.500,00 TL tutarındaki şirket alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile … Tic. Ltd. Şti.’ye ödenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Ltd Şti’nin davalı … tarafından kurulduğunu, daha sonra diğer ortaklara bir kısım paylarını verdiğini, şirkette davalı …’ın %50, davalı …’ın %25, davacı …’nun %25 paya sahip olduğunu, şirkette …,…, … ve babası …’nun müdür olarak görev yaptığını, daha sonra davacı ve babası …’nun şirketi kendi kafalarına göre yönetmeleri nedeniyle …’nun müdürlük görevine son verildiğini, davacının ise müdürlük görevinin devam ettiğini, … şirketinin mali ve işletme sorumluluklarını davacı … ve babası …’nun yürüttüğünü, muhasebe işlemlerinin bu müdürler tarafından yapıldığını, müdürlük görevi olan …’nun müdürlük görevine son verilmesine ilişkin karar toplantısına davacı …’nun da fiilen katıldığını, ancak imzadan imtina ettiğini, alınan kararda bir usulsüzlük bulunmadığını, bu karar nedeniyle davacının kendilerine husumet duyduğunu, şirketteki %25 hissesi ile şirketin yönetimini tekrar ele geçirmeye çalıştığını, davacının ve babası …’nun müdürlük görevleri sırasında şirketin defter ve belgelerinin kendilerinde olduğunu, şirket defter ve belgelerinin şirket merkezine teslim etmediklerini, şirket defterlerinde defter kayıtları dolmadan yeni defter ve kayıt oluşturduklarını, yaptıkları işlemlerden şirketi zarara uğratmadıklarını, şirketin %75 hissesine sahip olan davalıların şirketi zarara uğratmak için kararlar alıp bunu uygulamasının mümkün olmadığını, davacının bu davayı açmasındaki amacının %25 hisse ile şirketi ele geçirmeye çalışmak olduğunu, haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir. davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda aldırılan raporlarda davacının ortağı ve müdürü olduğu şirkete ait defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilenlerin usulüne uygun tutulmadığının tespit edilmiş olması, asıl ve birleşen davadaki taleplere ilişkin bilirkişilerce yapılan incelemenin şirket defter ve belgeleri üzerinden değil, doğruluğu belgelenmeyen flash disk üzerinden yapılmış olması, davacının şirkete ait defter ve belgeler kendi uhtesinde olmasına karşın defter ve belgeleri incelemeye ibraz edilmemiş olması, davalıların iddia edilen zarara neden oldukları ancak şirket defter ve belgeleri üzerinden tespit edilebileceğinden davacının asıl ve birleşen davalarda iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği, ortağı ve müdürü olduğu … Ltd Şti’nin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmayıp davacının şirkete defter ve belgeleri iade etmemesi nedeniyle defterler üzerinden inceleme yapılamadığı, bu nedenle de davacının asıl ve birleşen davada davasını ispatlayamamış olması nedeniyle asıl ve birleşen davalarda davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece, davacının, zararın oluştuğu tarihlerde, şirketin müdürü olduğu, bir anlamda, zarara, davacının sebebiyet verdiğinin kabul edildiğini, bu görüşün tümüyle yanlış olduğunu, davacının hiçbir zaman, ne babası ile ve ne de tek başına, şirketin yönetiminde hiç bir tasarrufta bulunamadığını, ortaklar kurulunca alınan karara göre, davacının, şirketi temsil edebilmesi için en az davalılardan biri ile birlikte hareket etmesi zorunluluğu olduğunu, bu şirketin yönetiminde, davalı şirket müdürlerinden hiçbirinin, hiçbir zaman, ne davacı ile ve ne de, şeklen müdürlüğü sırasında, babası … ile birlikte hareket etmediğini, Yerel Mahkemece, defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmadığını, kayıt dışı flash bellek üzerinden hesaplama yapıldığını, bilirkişilerce düzenlenen raporlar benimsenmediğini, şirkete ait kayıt, defter ve belgelerin usulüne uygun tutulmadığını, Flash bellekte kayıtlı hususların resmi defterlere işlenmemiş olmasının davacının kusuru olmadığını, davalı şirket müdürleri, bilinçli olarak, araç için alınan kredi borcunu ödememek suretiyle, davacının araç kullanma hakkını gasp ettiklerini, bundan doğan haklar saklı kalmak kaydı ile, araç satışındaki zararın, davalılarca karşılanmasının zorunlu olduğunu, 30/09/2019 tarihili istinaf dilekçelerine ek beyan olarak; Mahkemece verilen kararda, tüm savunmaları göz ardı edilerek, usul ve esas bakımından hiç bir şekilde adil olmayan istinaf konusu karar oluşturulduğunu, bu kararın gerekçesine bakıldığında, kararın kendi içinde çelişkilerle dolu olduğunu, İstinaf dilekçelerinde VII maddesinde; “şirketler usulsüz yönetilmektedir” başlığı altında, 15. Sayfadan 17. sayfadaki “istinaf nedenleri” başlığına kadar olan bölümde, sehven aynı taraflar arasında, aynı konu ile ilgili olarak karşı tarafça davacı … aleyhine açılan davaya verdikleri cevap dilekçesinde yazılı hususlar, bilgisayardan sözü geçen dilekçelerine aktarıldığını, anılan davada, karşı taraf “davacı”, müvekkilleri ise “davalı” olduğundan, yanlış anlamaya sebebiyet verebileceği şekilde, bir karışıklık ortaya çıktığını, Öncelikle, anılan nedenlerle, dilekçelerinin sözü geçen sayfalarındaki davacı tarafın, eldeki dava dosyasında davalı taraf olduğunu, davalı tarafın ise eldeki dosyada davacı taraf olduğunu beyan ederek bu yanlışlığı düzeltmek istediklerini, Ayrıca istinaf dilekçelerinde bir kısım ek belgelerin numaralandırılmasında yanlışlık yapıldığını, Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini, belirtilen sebepler ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin davacı iddialarının kanıtlanmadığı ve şirketin ticaret defterinin belgelerinin kendisinde olup ibraz etmediği ve böylelikle Yerel Mahkeme kararının haklı ve hukuka uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğu davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Limited şirket müdürlerinin sorumluluğu, 6762 sayılı TTK da olduğu gibi, 6102 sayılı TTK’nda da anonim şirket sorumluluk hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmiştir. Gerçektende, TTK m. 644 fıkra 1 bent a hükmü açıkça, anonim şirketlere ilişkin sorumluluk hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağını, hüküm altına almıştır. Atıf yapılan anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir. Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir. Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır. Bilindiği gibi; Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortak tarafından açılacak dava, ortaklığın dava açabilmesi için alınması gerekli genel kurul kararına bağlı da değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir. Bu nedenle, ortağın doğrudan zararı ile dolaylı zararın açıklanması gerekmektedir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda çokça tartışılan doğrudan zarar ve dolaylı zarar kavramlarına 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer verilmemiştir. Ancak yeni Kanunda da şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara uğradıkları zararlar için dava açma hakkı tanınmıştır. Bu kişiler, uğradıkları doğrudan zararların tazmini için kusurlu yönetim kurulu üyelerine yönelebilirler. Ayrıca şirketin uğradığı zararlardan yansıma yoluyla zarar gören yani dolaylı zarara uğrayan pay sahibi ve alacaklılar da belli koşullarda sorumluluk davası açabilirler (TTK 553, 556). Doğrudan ve dolaylı zararlar, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında pay sahipleri ve alacaklılar bakımından önemli kavramlardır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin, pay sahibinin veya alacaklının alanında doğrudan yol açtığı zararlara doğrudan zarar denir. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının şirketin malvarlığına zarar verdiği ve bu zararın pay sahiplerini veya alacaklıları etkilediği zararlara da dolaylı zarar denir. Doğrudan zarara istinaden dava hakkı her bir ortağa ve alacaklıya direk ve kişisel olarak tanınmıştır. Diğer ortakların, alacaklıların veya şirketin tazminat talebinden tamamen bağımsızdır. Zararın doğrudan zarar olması halinde, ortak bu davayı hem yönetim kurulu üyelerine hem de şirkete yöneltebilir. Dolayısıyla zarar olarak nitelendirilen zarar ile kastedilen, ortakların veya alacaklıların, yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışlarından şirketin zarara uğraması neticesinde uğradıkları zarardır (yansıma zarar/Reflexschaden). Burada doğrudan zarar gören şirket olmakla birlikte, onun malvarlığında azalma meydana getiren bütün işlemler, ortaklar ve alacaklılar bakımından dolayısıyla zarar teşkil etmektedir, çünkü bu zarar nedeniyle şirketin ödeme gücünde meydana gelen azalma, alacaklıların ve ortakların taleplerinde bir kayba yol açmaktadır.6102 s. TTK mülga TTK md. 309 dan farklı olarak dolaylı zarar kavramını kullanmamış, şirketin uğradığı zararın şirket ve ortaklar tarafından talep edilebileceğini belirterek dolaylı zarara üstü kapalı olarak yer vermiştir. Ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararından ancak şirketin zarara uğraması ve bu zararın ortakların ve alacaklıların malvarlığında bir azalmaya sebep olması halinde bahsedilebilir. Şirketin zararı ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararının “olmazsa olmaz/conditio sine qua non” şartıdır. Dolaylı zararın talebi halinde ise davanın şirkete yöneltilmesi mümkün değildir. Zira bu durumda asıl zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ortak ile alacaklı, şirketin zararının giderilmesi talebiyle bu davayı açmaktadır. Bu genel açıklamalardan sonra somut olayda açılan davalar ve gelişimi şöylece özetlemek gerekmektedir: 21/11/2012 tarihinde İstanbul 21 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/274 esas dosyası ile davacı … tarafından davalılar …, … ve … davalı gösterilerek tarafların ortak olduğu … Ltd. Şti’nin 2011 yılı ile 2012 yılı ilk üç aylık dönemine ilişkin gerçek gelirlerinin şirket kayıtlarına aktarılmayarak 945.000,00 TL, şirkete ait aracın Ortaklar Kurulu Kararı ile 125.000,00 TL bedel ile satılmasına karar verilmiş olmasına rağmen 100.000,00 TL bedel ile satılmasından kaynaklanan 25.000,00 TL zarar ile kiracıların ödemekte bulunduğu kira bedelinden indirim yapılmak suretiyle 2011 yılı içinde doğan 82.500,00 TL zararın davalı yönetim kurulu üyelerinden tahsiline ilişkin dava açılmıştır. Açılan bu dava ile birleşen İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/115 Esas sayılı dosyası ile yine davacı … tarafından davalılar …, … ve … aleyhine esas dava ile aynı gerekçelerle 2012 yılı 1 nisan tarihinden başlayıp 2014 yılı mart sonuna kadar dönem için aynı şirketin uğradığı zararlar yönünden dava açılmış ve davalar birleştirilmiştir. İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen dosya Ticaret Mahkemelerinin heyet haline dönüşmesi üzerine İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/760 Esas numarasını almış, yargılama bu dosyadan yürütüldüğü esnada bu Mahkemece taraflar arasında İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2015/576 Esas sayılı aynı şirkete ait yönetim kayyımı atanmasına ilişkin dosya ile birleştirilmiş, bilahare bu Mahkemece de birleşen bu dosya tefrik edilerek yine İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/851 Esas sayılı dosyasına kaydedilerek yargılama yürütülmüştür. Bahsi geçen Mahkemece verilen 14/02/2019 tarihli karar başlığında esas dava yönünden 4 numaralı davalı olarak görülen … Tic. Ltd. Şti’nin asıl ve birleşen davada davalı olmadığı, bu şirketin dosyanın tefrik edildiği İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/576 Esas dosyasının davalı olduğu, UYAP sisteminde sehven kayıtlı kaldığı, karar başlığına da bu şekilde sehven davalı olarak geçtiği belirlenmiştir. Dosyaya toplanan deliller, bilirkişi raporları, tanık beyanları, Vergi Dairesinden gelen kayıtlar, şirketin dava konusu edilmeyen 2010 yılı dahil olmak üzere ticari faaliyetlerinde kayıt dışı işlem yapmayı usul haline getirdiği, resmi kayıtlar ile vergi yükümlülüklerinden kaçınıldığı, resmi kayıtların dışında ayrıca gayri resmi kayıt tutulduğu, ortaklar arasında bu gayri resmi kayıtlara göre kar paylarının paylaşıldığı, davacı ortağın ve şirkette bir dönem müdürlük yapan davacının babası …’nun da bu durumu bildikleri, bu kişilerin yönetici oldukları dönemde de aynen müteakip dönemlerde olduğu gibi çifte kayıt tutulduğu, gayri resmi kayıtlar üzerinden kar payları alındığı, bu şekilde …’na gayri resmi kayıtlar üzerinden belirlenen gelire göre bir kısım ödemeler yapıldığı, davacının babasının şirket müdürlüğünden azlinden ve davacının da şirket işlerinden uzaklaştırılmasından sonra davacının bu duruma karşı çıktığı, daha önceki dönemde şirketin bu şekilde işleyişine herhangi bir itirazları bulunmadığı, kendilerinin de şirketi bu şeklide yönettikleri anlaşılmaktadır. Ancak yasal sorumluluklardan kaçınmak ve usulsüz işlemlerin sürekli hale gelmesi diğer ortaklar yönünden kazanılmış hak oluşturmayıp, bu duruma karşı çıkılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmemiştir. Dava konusu edilen aracın Ortaklar Kurulu Kararı ile davacıdan geri istenilmesi, ancak davacı tarafından şirkete teslim edilmemesi üzerine şirketin kullandığı kredi borçlarının ödenmeyerek icra takibine başlanılmasının davalı ortaklarca yolunun açıldığı, aracın muhafaza altına alındıktan sonra satışının gerçekleştirildiği, aracın kasko değerinin 124.300,00 TL olmasına Ortaklar Kurulu Kararınca 125.000,00 TL ye satılması yönünden karar verilmiş olmasına rağmen 100.000,00 TL bedel ile satılmış olmasında satış sözleşmesini yapan davalı ortakların kusurunun bulunduğu, şirketin bu yolla 25.000,00 TL zarara uğratıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada toplanan deliller, tanık beyanları, vergi kayıtları ve davacı tarafından flash bellek ile dosyaya sunulan kayıtlar ve gayri resmi kayıtlara ait evrak suretleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalıların müdürü oldukları şirkette gerçek satışları gizleyerek düşük gelir göstermek suretiyle şirketi zarara uğrattıkları sabittir. Ancak dosyaya kazandırılan bilirkişi raporlarında asıl davada 2011 yılı ile 2012 yılının Mart ayı sonuna kadar olan bölüm için kayıtların gizlenerek şirketin zarara uğratıldığına ilişkin talep gözden kaçırılarak, 2010 yılı dahil hesaplama yapıldığı, yine birleşen dava yönünden 2012 yılının 1 Nisan tarihinden başlayıp 2014 yılının Mart ayı sonuna kadar olan dönem için hesaplamanın denetime elverişli ve açık olarak yapılmadığı belirlenmiştir. Bu durumda Mahkemece asıl dosya ve birleşen dosya yönünden talep tarihleri de dikkate alınarak her bir dosya yönünden ayrı ayrı zarar miktarının belirlenmesi için dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdi edilerek denetime elverişli rapor alındıktan sonra karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi Yasa ve usule uygun bulunmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1) g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.27/12/2022