Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1128 E. 2022/1184 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1128
KARAR NO: 2022/1184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2018
NUMARASI: 2017/1176 Esas – 2018/998 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/10/2022
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkileri tarafından sigortalanan şirketin gönderdiği emtiaların davalı tarafından taşınırken hasar gördüğünü, sigortalının zararının ödendiğini ve rücu hakkının davalıya yönelik kullanıldığını, davalının borcunu ödemediğini açılan icra takibinede haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olaya Montreal konvansiyonu hükümlerinin uygulanacağını, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, kargonun hasarsız teslim edildiğini, müvekkillerinin sorumluluğunun sınırlı olduğunu, faize itiraz ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü adına bilirkişi marifetiyle tarafların ticari kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmış ve buna göre; gerek Gürcistan, gerekse Türkiye taşımanın yapıldığı sürece 1999-Montreal Konvansiyonuna taraf ülkeler olup, taşıyıcının sorumluluğu hususunda bu konvansiyona göre karar verilmesi gerektiği, davacı tarafça toplam yükten 2 koli hasarı iddia edildiği, ancak sırf ambalaj hasarı olması yükün de hasarlı olduğu anlamına gelmeyeceği, bu nedenle yükün hasarlı olduğunun ayrıca davacı tarafından ortaya konulması gerektiği, ancak davacı tarafından bu hususun ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Ayrıca hasarlı olan malzemenin carheter cinsi malzemeler olduğu şeklinde bilgiler dosyada mevcut olmakla birlikte steril olup olmadığı, sterilse ambalajlarının delik olup olmadığı ve son kullanma tarihlerinin ne zaman olduğuna dair herhangi bir bilginin davacı tarafça dosyaya sunulmadığı, dolayısıyla mevcut deliller itibariyle gerçek hasarın tespiti, emtiaların kullanılabilir olup olmadığı tespit edilememiştir. ” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hasara neden olan olayın taşıma esnasında meydana geldiğini, bu hususu ispat etmiş olduklarını,Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre; zarara sebep olan olay hava taşıması esnasında meydana gelmiş ise taşıyıcının zarardan sorumlu olacağını, taşıyıcının sorumluluğunun yalnız fili taşımayı değil, emtianın taşıyıcı koruması altında olduğu süreci de kapsadığını, bu hükümler gereği taşıyıcının zarardan sorumlu tutulabilmesi için zarara neden olan olayın hava taşıması sırasında meydana gelmiş olması gerekli ve yeterli olduğunu, taşıyıcının, eşyanın kendisine teslim edildiği tarihten gönderilene teslim edildiği tarihe kadar geçen sürede uğradığı zıya ve hasardan sorumlu olduğunu, Taşıyıcının sorumluluktan kurtulabilmesi için hasara neden olan olayın taşıma esnasında meydana gelmediğini ya da Montreal Konvansiyonu 18. Maddesinde sayılı sebeplerden birinin mevcut olduğunu ispatlaması gerektiğini,Hasar tespitinin hava taşıması sonrasında varış yeri hava terminalinde gerçekleştirildiğini, resmi makamlarca hasara ilişkin tutanak hazırlandığını, hasar tespitinin akabinde müvekkili sigortalısı davalı …’ye taşımayı fiilen gerçekleştiren taraf olarak öncelikle yazılı başvuruda bulunduğunu, daha sonra prosedür gereği Kargo Tazminat Başvuru Formu gönderildiğini, hasara ilişkin tutanağın davalının bizzat kendi hakimiyetinde ve tespiti ile oluşturulduğunu, dolayısıyla ihbar şartının yerine getirildiğini, Dosyaya sundukları belgelerden de anlaşıldığı üzere, emtia hasarsız ve herhangi bir çekince şerhi konulmaksızın taşıyıcıya teslim edilmiş olup, taşıma sonrası yapılan tahliye işlemlerinin ardından emtianın hasarlı olduğunun tespit edildiği, ayrıca ekspertiz raporunda da belirtildiği gibi ”emtiadaki hasar uçak nakliyesinin bir aşamasında muhtemelen yükleme, aktarma ve beklemelerde emtianın üzerinde daha ağır koli/palet konularak kırılması/ıslanması veya kayıp olması sonucu” meydana geldiğini,Bu durum karşısında davalının aksi yönde bir ispat vasıtası olması ve bunu sunması halinde mesuliyetten kurtulması mümkün olacağını, ancak davalının aksi yönde iddialarını ispat eder bir delili bulunmadığını,Hasarın yalnızca ambalaj hasarı olmayıp yükün de hasarlandığını ispat ettiklerini, emtiaların hasara uğrama nedeninin ”emtia üzerine daha ağır koli/palet konularak kırılması/ıslanması” olduğunu, ambalaja ilişkin eksiklik bulunmadığını,Kararda ambalaj hasarının yük hasarı anlamına gelmeyeceğini belirtmiş olsa da emtia tıbbi malzeme olduğu için ıslaklık sebebiyle hijyen özelliğini kaybetme riskinin göz önüne alınması gerekitğini, ekspertiz raporunda da belirtildiği üzere emtia tıbbi malzeme olduğu için emtia üzerindeki ıslaklık sebebi ile mikrobik bakteri bulaşma riskinin olduğunu, sovtaja konu kıymet değeri kalmadığını, bu haliyle emtianın kullanılamaz hale geldiğinin kabulü gerektiğini, dolayısıyla yükün hasara uğradığının ispatlanamadığı iddiası isabetsiz olduğunu, eksper raporunun 5. Sayfasındaki sonuç bölümünün dikkate alınmadığını,Ambalaj eksikliğinin bulunmadığını, Mahkemenin hasar miktarının belirlenemediğine ilişkin tespitinin yerinde olmadığını, ekspertiz raporunda hasarın niteliği ve miktarının ayrıntılı olarak hesaplandığını, söz konusu hasar miktarı tespitine katılmakla birlikte bilirkişi raporundaki Montreal Konvansiyonuna göre karar verilmesi gerektiği ve taşıyıcının sınırlı sorumluluğunun mevcut olduğu tespitine de katıldıklarını, bilirkişinin sonuç bölümünde; Montreal Konvansiyonuna göre taşıyıcıdan hasar bedelini talep edebilecekleri ve bu hasar bedelinin 19 SDR x 22 KG=418 SDR olduğu ve Türk Lirası karşılığı 2.675,12 TL olduğu tespitine katıldıklarını ve bu tutar üzerinden karar verilmesini talep etmiş olduklarını,Bilirkişi raporunda hasarın mevcut olduğu, talep edebilecekleri tazminat tutarı hesaplamasına ve bu hesaplamanın kabul edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince bu tespitler dikkate alınmadan hüküm tesis edildiğini, Hasarın varlığı ve miktarı ispatlanabildiğinden mahkemece söz konusu belgeler dikkate alınarak hüküm tarihi kurlarında SDR/TL üzerinden zarar tespit edildikten sonra, hüküm tarihi kurlarında TL karşılığına hükmedilmesi gerekirken, bu hususlar hiç dikkate alınmadan hasar miktarının belli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hukuka uygun olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, emtia nakliyat sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen hasar bedelinin uluslararası hava taşımasında akdi taşıyıcı davalıdan rücuen tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş,karar karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davaya konu taşıma Türkiye-Çin arasında gerçekleştirilmiş olup her iki devletin taraf olduğu uyuşmazlığa 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Sigorta hukukundan kaynaklanan halefiyet ve rücu konularında ise 6102 sayılı TTK hükümleri esas alınacaktır. TTK 1472. maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. Dava dışı sigortalıya hasar ödemesi yapan davacının, sigortalısının haklarına halef olduğu anlaşılmakla aktif dava ehliyeti mevcuttur. Montreal Protokolünün 18. maddesine göre, taşıyıcı, yükün mahvolması, zıyaı veya hasarı halinde maruz kalınan zararlardan dolayı, sadece zararı doğuran olayın hava yoluyla taşıma esnasında gerçekleşmesi şartıyla sorumludur. Bununla beraber, taşıyıcı eğer yükün mahvının, zıyaı veya hasarının yükün kendine has bir kusuru, niteliği veya ayıbından veya taşıyıcı ya da adamlarının ya da temsilcilerinden başka bir kimse tarafından yükün kusurlu şekilde ambalajlanması kaynaklandığını kanıtladığı nispette sorumlu olmaz. Montreal Sözleşmesinin 31.m. “(1) Kontrol edilmiş bagaj ya da kargoyu teslim almaya yetkili şahıs tarafından şikayetsiz olarak alınması, bagaj ya da kargonun iyi koşullarda ve sırasıyla Madde 3’ün 2.paragrafında ve Madde 4’ün 2.paragrafında anılan taşıma dökümanına ya da farklı yöntemlerin içerdiği kayıtlara uygun olduklarına dair kesin olmayan karine teşkil eder.(2)Hasar durumunda, teslim almaya yetkili şahıs hasarın fark edilmesinden sonra derhal ve en geç kontrol edilmiş bagajlar durumunda alınan tarihten itibaren 7 gün içerisinde ve kargo halinde de anılan tarihten itibaren 14 gün içerisinde taşıyıcıya şikayette bulunmalıdır. Gecikme durumunda şikayet, kargonun kendi kullanımına verilmiş olması gereken tarihten itibaren 21 gün içerisinde yapılmalıdır. (3)Her şikayet, yazılı olmalı ve sözü edilen süreler içerisinde verilmeli ya da gönderilmelidir. (4) Eğer yukarıda bahsedilen süreler içerisinde bir şikayette bulunulmazsa, taşıyıcının kötü niyeti olması dışında, taşıyıcı aleyhinde bir dava olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Hava yolu ile yapılan kargo taşımasında , emtianın hasarlı olduğuna dair 14 günlük süre içinde davalıya bir ihbarda bulunulması zorunlu ise de taşıyıcının herhangi bir suretle hasarı öğrenmesi halinde ihbarın süresinde yapılmadığını ileri sürmesi, TMK’nın 2. maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu durumda hasar nedeniyle ihbar şartı aranmamalıdır(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 19/09/2018 tarihli 2016/14162 E., 2018/5436 K. sayılı emsal kararı). Somut olayda … kodlu uçak ile Çine yapılan hava yolu taşıma sonucunda 03.03.2016 tarihinde, hava limanına tahliyesi sırasında emtiada hasar tespit edilerek “cargo Damaged Form” düzenlendiği, dış ambalajın karton kutu olup, ıslak olduğu ve hasar tespitinin konteynerden paletin indirimi sırasında olduğunun belirtildiği 14.03.2016 tarihli kargo tazminat başvuru formununda da emtianın tibbi malzeme olduğu ve hijyen özelliğini emtia üzerinde ıslaklık sebebi ile mikrobik bakteri bulaşma riski sebebi ile sovtaja konu kıymet değeri olmadığı belirtilmiştir. Kural olarak ambalajlama göndericiye ait olup, somut olayda da taraf beyanlarından ambalajmanın dava dışı gönderici olan sigortalı tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Taşıyıcının, kargonun ambalaj itibariyle taşımaya uygunluğu noktasında denetleme görevi olmakla birlikte bu denetim ambalajın genel görünüşü ile sınırlıdır. Hasar, münhasıran emtianın ambalaj içine doğru ve sağlam yerleştirilmemesinden kaynaklanmışsa ambalaja müdahale imkanı olmayan hallerde taşıyıcının sorumluluğu olmaz. Dava ve taşımaya konu emtianın ambalajında ıslaklık olduğu konusunda kargo hasar tutanağı düzenlenmesine göre ambalaj hasarı mevcut ise de dosya kapsamındaki delillerle davacı sigortacı yükün hasara uğradığını ve kullanılamaz hale geldiğini ispatlayamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesine bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu itibarla istinaf sebepleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/10/2022