Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1121 E. 2022/1213 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1121
KARAR NO: 2022/1213
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2019
NUMARASI: 2018/655 Esas – 2019/925 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı şirket ile davacı müvekkili arasında ticari iş ilişkisi kurulmuş olup, cari hesap ekstresi alacağı tahsil edilemeyince İstanbul …İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin icra takibine itiraz ederek icra takibini durdurduğunu, bu nedenle davalı itirazının iptali ile takibin devamına, % 20 tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın iddia etmiş olduğu hususları ispat yükü altında olduğunu, dava dilekçesinde delil olarak sunulan bilgi ve belgelerin hiçbirisinin usul kuralları çerçevesinde, iddia edilen vakıayı ispata elverişli araçlar olmadığını, davacı ile müvekkili arasında, dava dilekçesinde iddia edilen hususların hiçbir zaman gerçekleşmediğini, müvekkili şirket çevresinde sayılan, sevilen, saygınlığı ile bilinen borçlarına sadık bir şirket olduğunu, davalı şirket iddialarının hiçbir şekilde karşılığının olmamasından kaynaklı müvekkili şirketten herhangi bir alacağı da mevcut olmadığını, müvekkili şirketin diğer ortaklarının yabancı olması ve Türkçe bilmedikleri de dikkate alındığında davacı şirket sahibinin müvekkili şirket ile ortaklığında muhasebe kayıtları dahil tüm işlemlerin bizzat kendi muhasebecisi tarafından tutulduğu için tamamen maddi kazanç sağlanmak amaçlı bir takip başlatıldığını, davacı şirket sahibi … müvekkili şirkette % 20 oranla kurucu ortaklarından ye şirket ortaklarından … ile birlikte imza yetkisi bulunduğunu, 29.11.2017 tarihli şirket toplantısında alınan karar ile (karar no: 2017-03) şirket müdürlüğünden ayrıldığını, İstanbul … Noterliğinin 05.12.2017 tarih ve … Yevmiye No’lu tasdikiyle söz konusu davacı şirket sahibi …’nün hissesinin % 15’ini şirket ortaklarından …’ye; İstanbul … Noterliği’nin 05.12.2017 tarih ve … Yevmiye No lu tasdikiyletiklinin % 5’ini yine şirket ortaklarından …’a sattığını, davacı şirketin, müvekkili şirketten hiçbir alacağı mevcut olmadığını, müvekkili şirket ile ortaklık yaptığı zamanda müvekkili şirket muhasebe kayıtlarını tutan … uzun yıllar davacı şirket sahibi olan … ile birlikte çalıştığını ve davacı şirketin de 2009 yılından beri muhasebe kayıtlarını tuttuğunu, müvekkili şirketin yabancı uyruklu ortaklan olmasından yararlanılmış olduğunu, müvekkili şirkete ait defter ve kayıt evraklarının hali hazırda davacı şirketin uhdesinde olduğunu, bu nedenle de sıhhatli muhasebe bilgilerine ulaşılmasının imkansız olduğunu, … hakkında suç duyurusunda bulunularak soruşturma numarası bildirileceğini, soruşturma ile müvekkili şirketin zarara uğratıldığının ve aslında olmayan işlemler yapıldığının ispat edileceğini, davacı tarafça davaya konu hizmet ya da diğer işlemlerin gerçekleştiğine dair evraklar sunularak davasını ispat etmek mecburiyetinde olduğunu, bu nedenle davanın reddine, davacının alacağın % 20‘sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarata yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “… davacının aralarındaki ticari ilişkiye binaen cari hesap alacağına istinaden başlatmış olduğu icra takibine davalının borçlu olmadığından bahisle itirazı üzerine duran takibin iptali için açılan bu davada toplanan deliller, bilirkişi raporu kapsamında davacının 221.037,96 TL alacaklı olduğu, davalının defter ve belgelerini sunmaktan kaçındığı, şirketin kurucu ortağının muhasebecisi ile birlikte gerçek dışı faturalar düzenleyerek hiç varolmamış alım satım ilişkisi varmış gibi göstererek, kendi şirketini davacı şirket lehine borçlandırdığını savunmuşsa da, bu hususu ispatlayamadığı, savcılıkça bu konuda defterdarlığa yönelik görevsizlik kararı verildiği, o döneme ait KDV iade konulu inceleme başlatıldığının bildirildiği, bu haliyle iddiasını ispatlamaya yeterli delil sunulmadığı, davalı şirketin mal alımına ilişkin davacı tarafça düzenlenen faturaları vergi dairesine bildirdiği anlaşılmakla, asıl alacağa ilişkin davanın 221.037,96 TL üzerinden kabulüne, temerrüt unsuru gerçekleşmediğinden ayrıca faize ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş, alacak likit olduğu…. ” gerekçesi ile, “1-Davacının davasının kısmen kabul, kısmen reddine, İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın 221.037,96 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, fazlaya dair istemin reddine, 2-Asıl alacağın % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, cari hesap adı altıdaki kayıtların alacağın varlığına delil teşkil etmediğini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi akdedilmediğinden salt davacı tarafça düzenlenen cari hesap adı altındaki kayıtlara itibar edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından delil olarak ileri sürülmeyen maddi gerçekleri yansıtmayan belgelerin bilirkişi raporunda değerlendirmeye alındığı, zira davacının BA ve BS formlarına dava dilekçesinde delil olarak dayanmadığını, biran için mahkemece BA ve BS formlarının resen getirtilebileceği kabul edilse dahi ilgili formların davacı şirket muhasebecisi tarafından hazırlandığını ve gerçeği yansıtmadığını, davacıya ait defter ve kayıtların ilk derece yargılamasında ibraz edilmediğini, bu hususta müvekkili tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu, gerekli araştırmalar yapılmadan mahkemece hüküm kurulduğu, dosyadaki bilirkişi raporundan tespit edildiği üzere irsaliyeli faturalarda malı teslim alan bilgisinin bulunmadığını çünkü davacı şirketin müvekkiline mal teslim etmediğini, taraflar arasında mal alışverişi gerçekleşmediğini, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, cari/açık hesap alacağına dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir (YHGK. 2017/19-1634 Esas – 2018/633 Karar sayılı ilamı). İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında cari hesap alacağına dayalı olarak 223.511,96 TL asıl alacak ve 15.519,79 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 239.031,75 TL alacak için başlatığı ilamsız icra takibi davalı borçlunun itirazı üzerine durmuştur. İcra dosyasındaki takip talebine ekli olarak davalı Alabrar olarak tek taraflı düzenlediği 2017 dönemine ait muavin defter sureti ve davacının 01.01.2018 – 30.06/2018 tarihleri arası için tek taraflı düzenlediği muavin defter suretinin bulunduğu görülmektedir. Davacı …Ltd.Şti tarafından davalı … Ltd.Şti adına keşide edilen irsaliyeli fatura suretleri sunulmuş olup, söz konusu irsaliye faturalar üzerinde teslim eden ve teslim alan isim ve imzaları bulunmamaktadır. Yargılama aşamasında yaptırılan birlirkişi inelemesi sonucunda davacının 2017 yevmiye defterinin usulüne uygun olduğu, defteri kebir ve envanter defterini ibraz etmediği, davacının davacının davalı adına toplamda KDV dahil 362,217,96 TL faturalar keşide ettiği davalı tarafın 141.180,00 TL ödeme yaptığı, davacının halen cari hesap bakiyesinde 221.037,96 TL bakiye alacağının bulunduğu,davacının ticari defterine davalı adına borç kaydettiği faturaların davalı ticari defterleri incelemeye sunmadığından kayıtlı olup olmadığı tespit edilememiş is de davalı şirket mükellefi olduğu Vergi Dairesine davacı şirketin düzenlediği faturalar 46 fatura ile KDV hariç 332.261,00 TL tutarında ürün aldığını beyanında bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesi ve delil listesinde her iki tarafın ticari defterlerine ve resmi belgelere dayanmakla; davalı yanın usulüne uygun ihtara rağmen ticari defter ve belgelerini ibraz etmemesi nedeniyle, esasen davacının ticari defterleri ile davalı tarafından vergi dairesine bildirilen BA formları üzerinden inceleme yapılarak rapor düzenlenmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Zira, davalı tarafın resmi bir kuruma yöneltmiş olduğu dava konusu malları teslim aldığına ilişkin beyanı kendisini bağlayacaktır. Ancak somut olayda, davacı şirket yetkilisinin önceden bir süre davalı şirketi müştereken temsil ve ilzama yetkili olduğu, sahte fatura ve belge düzenlemek suretiyle davalı şirketi borçlandırdığı hususunda davalı tarafça mali müşavir ve davacı şirket ortağı hakkında savcılığa yaptığı suç duyurusu sonucunda şüphelilerin üzerine atılı suçlamanın 213 sayılı vergi usul kanununa muhalefet suçunu oluşturduğu gerekçesiyle CBS’nin görevsizliğine ve evrakın İstanbul Defterdarlığına gönderilmesine karar verildiği iddia edilmekte ve bahsi geçen bu suç duyurusu ile takipsizlik kararının varlığı, ilk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda da tespit edilmiştir. Bu sebeple mahkemece İstanbul Defterdarlığına müzekkere yazılarak yürütülen soruşturmaya ilişkin belgeler dosyaya kazandırılmak suretiyle soruşturma sonucunun bekletici mesele yapılarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Yukarıda bahsi geçen sebeplerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,3-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.03/11/2022