Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1102 E. 2022/1319 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1102
KARAR NO: 2022/1319
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2019
NUMARASI: 2017/1147 Esas – 2019/431 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket …’inde faaliyet göstermekte ve müvekkil şirket ile davalı arasında ticari iş ilişkisi bulunmamakta olduğunu, müvekkil şirketin davalıya çeşitli tarihlerde gönderdiği mallara ait 2012-2013 yıllarına ait ekte delil olarak sunulan 120 adet faturanın bedeli olan 112.391,79-TL’nin tahsil edilememesi üzerine tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü nezdinde … E. Numarası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlu icra takibine 03/01/2017 tarihinde itiraz ederek müvekkil şirkete borcunun bulunmadığını, takibe konu borcun ödendiğini iddia ettiğini ve ekte … imzalı hiçbir hukuki değeri olmayan bir kağıt sunulduğunu, borçlunun söz konusu bütün iddiaların hukuka, gerçeğe aykırı ve mesnetsiz olduğunu, müvekkil şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü …’dir. … ise şirketi … ile atacağı müşterek imzalı ile temsil ve ilzama yetkili olduğunu, dolayısıyla …’ın müvekkil şirket adına düzenlenmiş müstahsil fatura ile teslim edilmiş malların bedelini tek başına tahsil hakkı ve yetkisinin kesinlikle olmadığını, iş bu sebeple düzenlendiğini, müvekkil şirketin davalıdan hiçbir alacağı olmadığı beyanının hiçbir hukuki geçerliliğinin olmadığını, işbu alelade tanzim edilmiş kağıdın davayı akim kılmak, alacağı almalarını önlemek için borçlu ve … kötü niyetle sonradan düzenlendiğini, bu kağıdın davayla hiçbir alakasının olmadığını, şirketi münferiden temsil yetkisi haiz olmayan …’ın tek başına böyle bir beyanda bulunma yetkisi olmadığı gibi şirket kayıtlarında takibe konu faturaların ödendiğine dair hiçbir kayıt bulunamamakta olduğunu, borcunu …’a ödediği iddiası ile icra takibine itiraz eden davalı, basiretli tacir gibi davranarak borcunu müvekkil şirketin banka hesap numarasına yatırmak suretiyle veyahut şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili şahsa ödemekle yükümlü olduğunu, TTK 18/2 maddesini tekrar ettiğini, tek başına yetkisi olmayan şahsa ödeme yaptığını iddia eden davalı borçtan kurtulamaz ve yetkisiz kişiye yapılan ödeme davacı şirkete yapılmış sayılamaz, huzurdaki dava ile birebir aynı konuda olan ve emsal nitelik taşıyan İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/718 E. Ve 2015/379 K sayılı kesin kararı, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1256E. Ve 2015/327 K. Sayılı kesin kararı ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/670 E. Ve 2015/147 K. Sayılı dosyalarından davanın kabulüne dair verilen kesin kararlar mahkemeye ekte sunulduğunu, 6098 sayılı TTK madde 146’yı aynen tekrar ettiğini, dolasısıyla borçlunun, alacağın zaman aşımına uğradığı iddiaları da gerçeğe aykırı olup tamamen mahkemeyi yanıltmaya matuf olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın kabulüyle borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasındaki haksız ve mesnetsiz itirazın iptaline ve takibin 112.391,79-TL üzerinde devamını, kötü niyetli davalı/borçlu aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın reddini, haksız olarak itirazın kaldırılması talebinde bulunulduğundan davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmasını, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmaması nedeniyle delil vasfını haiz olmadığı, talebe dayanak fatura ve ödeme makbuzlarının 2012-2013 tarihli olup, takibin ise 4 yıl geçtikten sonra (2016 yılında) başlatıldığı, 2014 yılında davacı tarafından dava dışı birçok şirkete de benzer mahiyette ödeme itirazlarının/ savunmalarının ileri sürüldüğü davaların ikame edildiği, bununla birlikte dava dışı ödeme alan şirket ortağına karşı davacı tarafından açılmış herhangi bir sorumluluk davası yahut ceza dosyasına rastlanılmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla tüm bu tespitler karşısında davacı şirketin ortaklarından …’ın davacı şirketi münferiden temsil etmek ve şirket adına tahsilat yapmak hususlarında 3. şahıslar nezdinde yetkili olduğuna yönelik kanaat ve güvenin oluşmasına sebebiyet verdiği, davacı şirketin ticari ilişkisinin bu şekilde devam ettiği ve bu durumun teamül halini aldığı gibi davacı şirketin, ortağı …’ın ödeme alma işlemlerine uzun süre sessiz kalarak itiraz etmemesi karşısında, olayın özelliği ve TMK 2 madde bağlamında dürüstlük kuralı göz önüne alındığında, davacının dava konusu işlemlere icazet verdiğini ortaya koymakta olduğu, buna rağmen davacı yanın alacak isteminde bulunmasına cevaz verilmesinin yerinde olmayacağı kanaatine varılmakla; davanın reddine, davacı tarafın kötüniyetli olduğu yönünde davalı yanın ispata elverişli delil ibraz etmemesi nedeni ile de koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı Şirket … Halinde faaliyet göstermekte olup, taraflar arasında iş ilişkisi bulunmadığını, davacı Şirketin Davalıya çeşitli tarihlerde gönderdiği mallara ait 120 adet faturanın bedeli olan 112.391,79-TL’nin davacı şirkete ödenmemesi üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, Davalı Borçlu icra takibine niyetle itiraz ederek davacı şirkete borcunun bulunmadığını, takibe konu borcun ödendiğini iddia etmiş ve … tarafından imzalandığı iddia olunan hiçbir hukuki değeri olmayan sonradan düzenlendiği apaçık ortada olan bir kağıt sunduğunu, davacı Şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili şirket müdürü … olduğunu, … ise şirketi, … ile atacağı müşterek imzası ile temsil ve ilzama yetkili müdür olduğunu, dolayısıyla …’ın davacı şirket adına düzenlenmiş müstahsil fatura ile teslim edilmiş malların bedelini tek başına tahsil etme hakkı ve yetkisi kesinlikle olmadığını, işbu sebeple Davalı tarafından icra dosyasına ibraz edilen …’ın davalıya verdiği tarihsiz dilekçesi ile davalı şirketten herhangi bir alacağı olmadığı beyanının hiçbir hukuki geçerliliği olmadığını, ayrıca şirket kayıtlarında takibe konu faturaların ödendiğine dair hiçbir kayıt bulunmadığını, dolayısıyla tek başına yetkisi olmayan şahsa ödeme yaptığını iddia eden davalının borçtan kurtulamayacağını ve yetkisiz kişiye yapılan ödeme müvekkil şirkete yapmış sayılmayacağını, Davalının yetkisiz şahsa yaptığını iddia ettiği ödeme davacı şirketi son derece zor durumda bırakmış ve mağduriyetine sebep olmuş olup ayrıca taraflarınca … hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına Resmi Belgede Sahtecilik, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarından dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu, huzurdaki davamız ile birebir aynı konuda olan ve emsal nitelik taşıyan İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/718Esas ve 2015/379K sayılı kesin kararı, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1256Esas ve 2015/327Ksayılı kesin kararı ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/670Esas ve 2015/147K sayılı dosyalarından davlarının kabulüne dair verilen kararların dosyada bulunduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, titicari satım sözleşmesine dayalı faturadan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, takibe konu alacağın ödenip ödenmediği, davacı şirket ortağı …’a yapılan ödemelerin geçerli olup olmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “120 adet fatura” sebebine dayalı olarak 77.865,68‬ TL asıl alacak ve 34.526,11 TL işlemiş faizinin tahsili istemiyle 19/12/2016 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf ödemelerin davacı şirket ortağına yapıldığını ve buna ilişkin belge alındığını savunmaktadır. Davacı şirketin 08/04/2010 tarihinde ticaret sicil gazetesinde yayımlanan ana sözleşmesinin temsil başlıklı 9. maddesinde, şirketi müdürlerin temsil ve izam edeceği, şirketi temsil ve ilzam edecek imzaların ortaklar kurulu tarafından tespit, tescil ve ilan ettirileceği, ilk 20 yıl için müdür seçilen …’in münferit imzası ile …’ın, … ile atacağı müşterek imzası ile temsil ve ilzama yetkili olduğu düzenlenmiştir. Dava dışı … ve … davacı şirketin %50’şer hisse ile ortağıdır. TTK’nın 623. Maddesine göre, limited şirketlerin yönetim ve temsili ana sözleşmeyle düzenlenir ve yönetim ve temsil yetkisi bir ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere bırakılabilir. Somut olayda, davalı vekilince, fatura bedellerinin ödendiğine ve davacı alacağının kalmadığına ilişkin davacı şirket ortağı ve müşterek imza ile temsile yetkili müdürü … tarafından şirket kaşesi ile imzalanan makbuz ve 13/04/2013 tarihli belge sunulmuştur. Ancak davacı tarafça bu makbuz ve belgeler …’ın tek başına şirketi temsil ve ilzama yetkili olmaması nedeniyle kabul edilmemiştir. Bilirkişi incelemesine göre de takip konusu faturaların ödendiğine ilişkin davacının defterinde bir kayıt bulunmamaktadır. Davalı vekili, 27/09/2018 tarihinde verdiği beyan dilekçesinde, aynı şekilde davacı şirketin ortağı …’a … Tic. Ltd. Şti., …, … San. Ve Tic. Ltd. Şti., … San. Tic. Ltd. Şti., … tarafından yapılan ödemelerin davacı şirketçe kabul edildiği ileri sürülmüş ve bir kısım tahsilat makbuzları ve cari hesap dökümleri sunmuştur. Ayrıca davacı vekilince emsal olarak sunulan mahkeme kararları incelendiğinde, bahsi geçen dava dosyalarında davalılar … Tur. Ltd. Şti., … San. Ltd, Şti., … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Tarafından borcun …’a ödendiği savunulmuştur. Tarafların beyanlarına göre, … tarafından yapılan tahsilatlara ilişkin aynı durumda başka kişi ve şirketler de bulunmaktadır. Borcun, doğrudan alacaklıya veya bu konuda yetkilendirilmiş temsilcisine yapılmış olması esastır. Ancak … davacı şirketin alelade bir çalışanı olmayıp, şirketin ortağı ve müşterek imza ile şirketi temsile yetkili olsa da şirket müdürüdür. Bunun yanı sıra 2012 ve 2013 yıllarında başkaca firmalarla aynı mahiyette uyuşmazlık çıkmıştır. Davacı bir ticaret şirketi olup, basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü altındadır. Bu halde davacı şirketin, tek başına şirketi temsil yetkisi bulunmayan şirket müdürü …’ın tahsilat yaptığı ve bunun karşılığında makbuz ve belge düzenlediğini bildiğinin ya da bilebilecek durumdadır. Davacı şirketin şirket müdürü …’ın tahsilat yapma yetkisinin bulunmadığı konusunda bir bildirimde bulunulmayarak sessiz kalınmış olması karşısında, …’ın yaptığı tahsilatların ve düzenlediği borcu sona erdiren belgenin davacı şirketi bağladığının kabulü gerekir. Davacı tarafça … hakkında şikayette bulunulmuş olması da şirket ile şikayet olunan arasındaki ilişkiye dair olup davacıya karşı ileri sürülemez. Bu nedenlerle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/11/2022