Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/11 E. 2020/349 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/11
KARAR NO : 2020/349
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/04/2018
NUMARASI : 2015/1209 Esas – 2018/301 Karar
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yan davacı şirket nezdinde çalışmaya başladığı 24.04.2011 tarihinden davacı yanın bünyesinden evlilik sebebiyle istifa ettiği 29.05.2015 tarihine kadar davacı şirkette çalışmasını eksiksiz sürdürdüğünü, davacı şirket ile davalı arasında imzalı 25.04.2011 tarihli “belirsiz süreli iş sözleşmesi” ile yine aynı tarihli çalışan gizlilik tebliğinin mevcut olduğunu, davalının evlilik nedeniyle istifa ettiğini ve tüm tazminat ve haklanın alarak iş sözleşmesini tek taraflı sona erdirmiş olduğunu, sonra davalı, davacı şirket ile aynı iş alanında bir diğer deyişle danışmanlık alanında faaliyet gösteren … hr adlı bir danışmanlık şirketi kurup ve bu şirkette aynı pozisyonda çalışmaya başlamış olduğunu, hatta rekabet yasağına aykırı davranış sergileyerek davacı şirketten sırf bu iş yerinde işe başlamak amacıyla evliliği de bahane ederek istifa ettiğini ve derhal ilgili rakip şirketi kurarak çalışmaya başlamış olduğunu, taraflar arasında imzalı belirsiz süreli iş sözleşmesinin rekabet yasağını düzenleyen al. maddesinde düzenlenen rekabet etmeme yükümlülüğüne davalının aykırı davrandığını, davalının, davacı şirketten edindiği meslek sırları ile davacı şirketin rakibi durumundaki … adlı firmada iş akdinin feshi üzerinden 1 (bir) yıl geçmeden iş yapmaya başladığını, davacı ile davalı arasında imzalı 25.04.2011 tarihli “belirsiz süreli iş sözleşmesi’nin” rekabet yasağım düzenleyen maddesinin davalı tarafça ihlali nedeniyle davacı şirket zarara uğramış olmakla sözleşmeye bağlı cezai şart alacağı olan 10.000,- usd’nin tl karşılığının t,c. merkez bankası döviz kuru üzerinden hesaplanarak ve iş sözleşmenin feshi tarihi itibariyle mevduata uygulanan en yüksek faiz işletilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davalı, davacı işveren şirket bünyesinde 25.04.2011 tarihinden 29.05.2015 tarihine kadar aralıksız olarak çalıştığını, davalının 06.09.2014 tarihinde evlenmiş olup, evlendikten yaklaşık 8 ay kadar sonra, eşinin yurt dışında görevlendirilmesi sebebiyle işten ayrılmak zorunda kaldığını, davalı, davacı şirket bünyesindeki işinden ayrıldıktan sonra, eşinin iş pozisyonundaki değişikliğin askıya alındığını, yurt dışına çıkma mecburiyeti ortadan kalkınca davalının yeniden çalışmak zorunda kaldığını, davacının, davasını dayandırdığı, delil olarak gösterdiği, “çalışan gizlilik tebliği” başlığını taşıyan belgede davacı, rekabet yasağının tanımının yapıldığını, davalının, bu düzenlemeleri ihlal etmediğini, davalının, yürüttüğü iş nedeniyle davacı şirketin uğramış olduğu herhangi bir zararının bulunmadığını, davacı şirket uğradığı zararı dava dilekçesinde belirtmediği gibi ileride uğraması muhtemel bir zarardan ve böyle bir tehlikeden de bahsetmediğini, davalının, sözleşmenin sona ermesinin ardından 1 yıl süre ile davacı işverenin iş alanına giren bir faaliyette bulunamamasını bir rekabet etmeme koşulu değil yargıtay’ın deyimiyle kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinin davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hüküm olduğunu, dolayısıyla, buna dayanak olarak konulan cezai şart koşulunun da geçersiz olduğunu, davalının, davacının ticari sır niteliğindeki bilgilerine sahip olmayıp kendisi davacı şirkette çalışmış alelade bir çalışan olduğunu, davacı şirketin doğmuş ya da doğabilecek herhangi bir zarar bulunmadığı gibi, davalının davacının ticari sırlarını da bilmediğini, taraflar arasındaki sözleşmede, söz konusu rekabet yasağının sınırlarının da belirtilmemiş olduğunun göz önüne alınması neticesinde, söz konusu cezai şartın geçersiz olduğunu ve kabul edilemeyeceğini, davacı şirketin, davalıya hiçbir eğitim vermemiş olup, davalının, tüm eğitimlerini kendi çabasıyla tamamladığını, almış olduğu eğitimlerin ve bu eğitimler karşılığında aldığı sertifika/ diploma/ yeterlilik belgelerinin tümünün ücretinin kendisi tarafından ödendiğini, beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında ” yargıtay kararları doğrultusunda Anayasanın 48.maddesi ile teminat altına alınan çalışma özgürlüğü anılan sözleşme şartı görmezden gelindiği ve meşru olmadığı B.K. 445.madde hükmü göz önüne alınmak suretiyle davalının daha önce çalıştığı ilçede sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile mesleği icra edememesi bir rekabet etmeme koşulu değil kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup,davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bu hüküm ve buna dayalı cezai şart koşuluda geçersiz olduğundan buna dair Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2012/17736 Karar 2013/9814 Esas sayılı kararında belirtildiği üzere davacının ayrıca rekabet yasağını ihlal ettiğine dair delilde elde edilemediğinden açılan davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının evlilik nedeniyle istifa etmiş olması nedeniyle tüm tazminat ve haklarını alarak iş sözleşmesinin tek taraflı olarak sona erdiğini, davalının sonrasında davacı şirket ile aynı iş alanında bir başka deyişle danışmanlık alanında faaliyet gösteren … adlı bir danışmanlık şirketi kurduğunu, bu şirkette aynı pozisyonda çalışmaya başladığını, iş sözleşmesindeki rekabet yasağına rağmen davalının buna aykırı davranarak davacı şirketten edindiğim meslek sırları ile davacı şirketin rakibi durumundaki … adlı firmada iş akdinin feshi üzerinden bir yıl geçmeden iş yapmaya başladığını, Mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, rekabet etmeme sözleşmesinin Türk Borçlar Kanununda düzenlenen hukuken geçerli bir sözleşme türü olduğunu, yerleşik içtihatlara göre coğrafi sınırın anlamı ve etkisinin her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesinin gerektiğini, davanın istifa ettikten sonra çok kısa bir süre içinde aynı sektörde aynı işi yapan rakip bir firmada çalıştığını ve bu nedenle rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiğinin sabit olduğunu, Yargıtay’ın işçinin ekonomik özgürlüğünün kısıtlanması ve kelepçeleme sözleşmesine dönüşmesi adına bir yıla kadar olan rekabet yasağı sözleşmelerini cevaz verdiğini, davalının davacı şirkette şube müdürü olarak çalışması sebebiyle iş yapılan firmalara ilişkin stratejik bilgilere ve ticari ilişkilere vakıf olduğunu ve bu yüzden eski işverene karşı zarar verme olasılığının kuvvetle muhtemel olduğunu, mahkemenin vermiş olduğu karar da rekabet etmeme sözleşmesinin kelepçeleme sözleşmesi kaymasının rekabet yasağı sözleşmesinin tamamen göz ardı edilerek farklı şekilde nitelendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek , ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE :Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 444 vd. maddelerinde düzenlenen ve iş sözleşmesi ile kararlaştırılan işçinin rekabet etme yasağını ihlal etmesi nedeniyle rekabet yasağı kaydına bağlanan cezai şartın tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır.Davalı, davacı işveren nezdinde 25/04/2011 tarihinde çalışmaya başlamış ve 29/05/2015 tarihinde ise 06/09/2014 tarihinde evlenmiş olmasını gerekçe göstererek, kadın işçinin evlenmesi sebebi ile işten ayrılmıştır. Davalıya işten ayrılması nedeniyle 14.499,40 TL kıdem tazminatı ödenmiş ve davalı tarafından davacı iş veren ibra edilmiştir. Davalının da imzasının bulunduğu personel işten çıkış formuna göre davalının davacı şirketteki pozisyonunun Bakırköy Şube Müdürü olduğu anlaşılmaktadır.Taraflar arasında fesihle sonuçlanan 25/04/2011 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinin 11/d maddesinde, iş sözleşmesinin bitiminden itibaren 1(bir) yıl süre ile rekabet yasağına ilişkin düzenleme yapılmıştır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Her ne kadar mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde yer alan cezai şartın hükümsüz olduğu kabul edilmiş ise de TBK’nın 445/1 ve 2. maddesi hükmü nazara alındığında hakime, rekabet yasağı sözleşmesindeki aşırı hükümlere karşı sözleşmeyi ayakta tutacak önlemleri alma ve sözleşmeye müdahele etme imkanı tanınmış olup, somut uyuşmalıkta rekabet yasağı konusunda tarafların iradeleri birleştiğinden anılan sözleşmede kesin hükümsüzlük-butlan hali bulunmayıp hakimin müdahalesi ile giderilebilecek hükümsüzlük hali bulunduğundan TBK’nın 445/2. maddesi hükmüne göre bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Davalı … akdi sona ermeden önce davacı şirket nezdinde Bakırköy Şube Müdürü olarak çalıştığından alelade bir çalışan olmadığı açıktır. Davalının, davacı şirketteki pozisyonu, davacının Bakırköy şubesinin müşteri çevresi veya işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı vermektedir. Davalı taraf cevap dilekçesinde, davalının, insan kaynakları uzmanı olduğunu ve yıllardır bu alanda çalışıp, kendisini geliştirerek tecrübe edindiğini, başka bir mesleği bulunmadığı, mesleği için yıllardır emek ve mesai harcadığını, davalıdan hukuka aykırı bir rekabet yasağından söz edilerek, iş kolu değiştirmesi ve başka bir alana yönelerek farklı bir alanda çalışarak hayatını idame ettirmesinin beklenemeyeceğini beyan ettiğine göre davalının davacı ile aynı alanda faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davalının UYAP’tan alınan vergi kaydına göre, davalı 09/06/2015 tarihinde Zincirlikuyu vergi dairesine bağlı olarak 10/08/2019 tarihinden itibaren ise Mecidiyeköy vergi dairesine bağlı olarak “iş bulma acentelerinin faaliyetleri(işe girecek kişilerin seçimi ve yerleştirilmesi faaliyetleri dahil)” meslek bilgisi ile faaliyet göstermektedir. Bu haliyle hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydı geçerlidir.Davalı taraf hizmet sözleşmesinin 11. Maddesi ile hizmet sözleşmesinden sonra 1 yıl süre ile işverenin iş alanına giren faaliyette bulunup, rekabete girmeyeceğini taahhüt etmesine rağmen, davacı ile aynı alanda iş akdinin sona erdiği 29/05/2015 tarihinden itibaren 1 yıl geçmeden vergi kaydına göre 09/06/2015 tarihinde davacı ile aynı konuda faaliyette bulunduğuna göre TBK’nın 446. Maddesi uyarınca rekabet yasağının bağlandığı cezai şarttan sorumludur.Sözleşmede 10.000,00 USD cezai şart belirlenmiş olmakla birlikte, dava dilekçesinde cezai şartın TL karşılığı talep edildiğinden dava tarihi itibariyle efektif satış kuru 2,9800 üzerinden cezai şartın Türk Lirası karşılığı 29.800,00 TL’dir. TBK’nın 182/3. Maddesine göre, Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan tazminat bordrosuna göre, davalının işten ayrılmadan önceki son aylığı 3.840,00 TL’dir. Rekabet yasağı kaydına ilişkin davacı iş verenin üstlendiği bir edim de bulunmamaktadır. Buna göre davalı işçinin bir aylık ücreti ve işverenin üstlendiği karşı bir ediminin bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde rekabet yasağı kaydında kararlaştırılan cezai şartın hakkaniyete uygun olmadığı ve aşırı nitelikte bulunduğunun kabulü ile cezai şarttan %60 oranında bir indirim yapılması uygun, makul ve gereklidir. Buna göre sonuç olarak davacının, davalının rekabet etmeme yasağı nedeniyle 11.920,00 TL cezai şart alacağı bulunmaktadır. Davalı daha önce temerrüte düşürülmediğinden temelde iş ilişkisinden kaynaklanan bu alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmalıdır. Ayrıca sözleşme ile tayin edilen bir cezai şartın tahsilini istemek hakkını haiz olan davacının açtığı dava sonunda cezai şartın mahkemece fahiş görülerek hakimin takdir hakkını kullanarak tenkis edilmesi halinde, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilemeyecektir. Bu sebeplerle Mahkemenin somut olaya uygun düşmeyen ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece cezai şartın geçersiz olduğu ve rekabet yasağının ihlal edildiğinin ispatlanamadığı nedenleri ile eldeki davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin İstinaf talebinin KABULÜ İLE; istinafa konu mahkeme kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın KABULÜNE,2-Dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 11.920,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,3-Başlangıçta peşin olarak alınan 506,76 TL harcın, alınması gerekli olan 814,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 307,49 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan başvuru harcı 27,70 TL, peşin harç 506,76 TL, posta ve tebligat gideri 139,50 TL, bilirkişi ücreti 1500,00 TL olmak üzere toplam 2.173,96 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Uyarınca 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. Maddesi uyarınca, artan gider avansının davacıya iadesine,7-Davacı vekilince yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,8-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 98,10 TL, posta ve tebligat gideri 73,50 TL olmak üzere toplam 171,6‬0 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/11/2020