Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1095 E. 2022/1293 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1095
KARAR NO: 2022/1293
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2018/722 Esas – 2019/1050 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu … İnş. San. Ltd Şti’nin %40 ortağı olduğunu, şirketin %60 oranında hissedarı olan davalı …’in aynı zamanda şirketi temsile münferit yetkili yöneticisi olduğunu, davalının usulsüz ve haksız işlemler ile şirketi borçlandırıp zarara uğrattığını, söz konusu zararın tazmini amacıyla davalı aleyhine İstanbul 14. ATM 2017/1043 esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, yargılamanın halen devam ettiğini, davalının şirketi temsile yetkili olması nedeniyle şirketi daha fazla zarara uğratmaması adına temsil yetkisinin şirketi temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, şirketin herhangi bir faaliyetinin de bulunmadığını, davacının da aynı zamanda şirketi temsile yetkili kişi olduğunu, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “davacı ile davalının ortağı olduğu dava konusu şirketin münferiden temsil ve ilzam yetkisinin davalı tarafa ait olduğu, davalı tarafın kardeşleri olan … Ve …’i alacaklı göstermek suretiyle şirketi borçlandırıcı eylemlerde bulunduğu, şirketin ticari defter ve kayıtları davalı tarafın uhdesinde bulunduğu halde söz konusu kayıtları gerek mahkememize gerekse bilirkişi incelemesine sunmadığı, bu bağlamda davacı tarafından davalı aleyhine TTK 630/2 md gereğince açmış olduğu davanın kabulüyle davalının şirketi temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılmasına” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların tamamen şirketin iç işleyişi ile ilgili olup bankalardan yapılan ödemelerin bir kısmının şirket adına alınan taşınmazlar ile bir kısmı şirkete dışarıdan üçüncü kişilerden gelen paraların geri ödemesi ile bir diğer kısmının da şirket müdürü olarak …’ in şahsen yapmış olduğu harcamaların şirket tarafından ödenmesine ilişkin olup tüm bu hususlarda zaten davacının diğer ortağın bilgisi ve kontrolü altında olan hususlar olduğunu, zira; şirketin sermayesi ile yaptığı iş hacmi karşılaştırıldığında ciddi bir oransızlık ortaya çıktığını ve bu noktada gerekli finansman da genellikle davalının şirket müdürü …’ in akrabalarından sağlandığını, dosyada mübrez bilirkişi raporu ile de sabit hale gelmiş olduğu üzere davacının dava konusu iddialarını ortaya koyar herhangi bir tespit yapılamamış olup, davalının herhangi bir usulsüz işlemine rastlanılamadığını, … ve … davalı … ‘in kardeşleri olup şirketin nakit paraya ihtiyaç duyması nedeniyle ve de …’in ricası üzerine dosyaya sunmuş olduğu konuya ilişkin kayıt ve dekontlardan da görülüp anlaşılacağı üzere doğrudan şirket hesabına ödünç para gönderdiklerini bu nedenle de şirketten alacaklı duruma geldiklerini bu nedenle de bahse konu senetlerin adı geçen kişilere verildiğini, kaldı ki; huzurdaki davayı açan davacıda şirketin münferiden müdürü iken ve bu sıfatla şirkette birçok iş ve işlem yapmışken yani kendisinin de yetkili olduğu bir durumda böyle bir davayı açmış olmasının anlamsız olduğunu, dolayısıyla hukuki menfaat yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken esasına girilerek karar verilmiş olması da doğru olmadığını, davacı, davalının şirketin hakim ortağı olması ve müdür seçilmesine engel olamaması (zira davalı müvekkil davacının kötüniyetli tavır ve tutumu nedeniyle sirküler tipi karar neticesinde müdür seçilmiştir ) nedeniyle iş bu davayı kötüniyetli açtığını, davacının iddia ettiği gibi şirketi sadece davalı müvekkilin yönettiği davacının hesaplardan hiç haberi olmadığı iddiası da bu açıdan doğru olmayıp hatta şirketin muhasebe işlerini yürüten kişinin bile davacının yakın arkadaşı olup bu açıdan da şirket kayıt ve defterlerinin davalı uhdesinde olma olasılığı bile bulunmadığını, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket yöneticisinin haklı sebeple azli, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, şirket yöneticisinin azli için haklı sebeplerin bulunup ulunmadığı noktasındadır. Dava dışı … İnş. San. Tic. Ltd. Şti’nin İstanbul … Noterliği’nin 27/04/2010 tarih ve … YN’lu işlemi ile onaylanan ortaklar kurulu kararına göre, şirket müdürlüğüne 10 yıllığına … ve davalı … seçilmiş ve münferit imza ile şirketi temsile yetkili kılınmışlardır. Daha sonra İstanbul … Noterliği’nin 26/12/2011 Tarih ve … YN’lu işlemi ile onaylanan ortaklar kurulu kararına göre payını devreden …’in şirket müdürlüğü ve imza yetkisi kaldırılmıştır. Davacı tarafça, haklı sebeplerin bulunduğu iddiasıyla davalının dava dışı … İnş. San. Tic. Ltd. Şti’nin yöneticiliğinden azline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 630/2-3. maddesinde, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği ve yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve dava dışı şirket kayıtlarında 280.000,00 TL tutarında borç senetlerinin şirket tarafından lehdarlar … ve … namına keşide edilmesine rağmen şirket kayıtlarında davalı … adına borç kaydı yapılmış olduğu tespit edilmiştir. Şirket adına keşide edilen senetlerin davalı … tarafından … ve … isimli şahıslara verildiği ancak bu şahısların şirket ile ticari bir ilişkileri olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca dosya kapsamına göre bu senetler ile ilgili lehdarları tarafından icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davalının şahsi kredi karlı ödemelerinin şirket hesaplarından yapıldığı, karşılığında davalının hesabının borçlandırıldığı, aynı şekilde davalıya banka aracılığı ile gönderilen tutarlar karşılığında hesabının borçlardırıldığı, 09.03.2016 tarihinde … plakalı … ve 10 06.2017 tarihinde … plakalı … marka araç satış bedellerinden bir kısmının davalı tarafından tahsil edildiği ve karşılığında hesabının borçlandırıldığı görülmüştür, sonuç olarak davalının şahsi harcamaları ve şirket adına yaptığı tahsilatlar karşılığında hesabının borçlardırıldığı ve muhasebe tekniği olarak usulsüz bir kayıt yapılmadığı bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Taraflarca ticari defterlerin ibraz edilmemiş olup, 2012-2018 dönemi yevmiye defteri kayıtları ile muavin defter kayıtları ibraz edilmekle birlikte bunların delil vasfının bulunmadığı rapor edilmiştir. Davalı taraf, bilirkişi raporuna itirazında, … ve …’in davalı …’in kardeşleri olup şirketin nakit paraya ihtiyaç duyması nedeniyle ve …’in isteği üzerine bir örneği sunulan kayıt ve dekontlardan da anlaşılacağı üzere doğrudan şirket hesabına ödünç para gönderdiklerini, bu nedenle de şirketten alacaklı duruma geldiklerini, bu nedenle de bahse konu senetler adı geçen kişilere verildiğini beyan etmiştir. Ancak davalının sunduğu dekontlarda, havale işlemine konu paranın gönderilme sebebine ilişkin herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Ayrıca havale tutarıyla, senet tutarları birbiriyle uyuşmamaktadır. TTK’nın 626/1. Maddesine göre, müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. Bilirkişi incelemesine göre, davalının şahsi kredi karlı ödemelerinin şirket hesaplarından yapıldığı, karşılığında davalının hesabının borçlandırıldığı, aynı şekilde davalıya banka aracılığı ile gönderilen tutarlar karşılığında hesabının borçlardırıldığı, 09.03.2016 tarihinde … plakalı … ve 10 06.2017 tarihinde … plakalı …marka araç satış bedellerinden bir kısmının davalı tarafından tahsil edildiği tespit edilmiştir. Davacının bu işlemler karşılığında karşılığında hesabı borçlandırılmış ise de, bunlara ilişkin şirkete ödeme yapıldığına dair bir kayıt ve iddia söz konusu değildir. Bunun gibi, … ve …in şirket hesabına ödünç para gönderdikleri ileri sürülmüş ise de, incelenebilen şirket hesaplarında böyle bir kayıt bulunmamaktadır. Ayrıca, davalının iddiasına göre, 280.000,00 TL tutalı senetlerin şirkete gönderilen ödünç karşılığında olması halinde, bu senetler için davalının şirkete borçlandırılması hayatın olağan akışına uygun değildir. Davacı ortağın bu işlemlerden haberdar olduğu ve kontrolünde gerçekleştiği iddiası ise ispatlanabilmiş değildir. Şirketin sermayesi ve iş hacmi karşılaştırıldığında ciddi bir oransızlık ortaya çıktığı ileri sürülmekle birlikte, şirketin ticari defterlerinin sunulmamış olması karşısında bunun tespiti mümkün değildir. Şirket defterleriyle ilgili olarak, şirketin muhasebe işlerini yürüten kişinin davacının yakın arkadaşı olduğu ve bu açıdan da şirket kayıt ve defterlerinin davalıda olma olasılığının bulunmadığı savunulmuştur. Ancak şirketin ticari defterleri yöneticinin sorumluluğundadır. Davalı tarafça ticari defterlerin kendisine teslim edilmemesiyle ilgili olarak herhangi bir ihtar veya şikayet dosyaya bildirilmemiştir. Bu halde, davalının bu savunmalarına itibar etme olanağı yoktur. Buna göre, davalının kredi kartı harcamalarının şirketten ödenmesi, şirkete yapılan ödemelerin ve araçların satış bedellerinin bir kısmının şirket hesabına aktarılmaması ayrıca herhangi bir ticari ilişki olamamasına rağmen kardeşleri lehine senet düzenlemiş olması karşısında davalının müdürlük görevini gereken özeni göstererek yerine getirmediğinin ve şirketin menfaatlerini ihlal ettiğinin kabulü gerekir. Bu halde mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.22/11/2022