Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/109 E. 2020/172 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/109
KARAR NO: 2020/172
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2018
NUMARASI: 2011/211 Esas – 2018/379 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/10/2020
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININI ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi tarafından Emtia Sigorta poliçesi ile sigortalanan … AŞ.’ye ait toplam 9 adet konteyner içerisinde bulunan emtianın 14/03/2010 tarihli ve … numaralı konşimento tahtında … gemisine yüklenerek Singapur Limanından ayrıldığını ve akabinde … gemisine aktarıldığını, … gemisinin İzmit Körfezi’nden Yılport limanına doğru seyir halindeyken 04/04/2010 tarihinde ” …” gemisi ile çatıştığını, meydana gelen çatma hadisesi nedeni ile sigortalı …’ a ait emtiaların tam ziya olduğunu, sigortalı …’a ait emtiaların tam ziya olması nedeni ile sigortalı …’a müvekkil şirkete … Sigorta tarafından 03/08/2010 tarihinde 210.274,00-TL ödendiğini, müvekkili şirket tarafından yapılan ödeme nedeni ile müvekkilinin Türk Ticaret Kanunu poliçe hükümleri ve ibraname içeriği gereğince halefiyet ve temlik esaslarına göre sigortalının haklarını devraldığını ve TTK’nın ilgili hükümlerine istinaden davalılara rücu hakkı doğduğunu ileri sürerek öncelikle yabancı bayraklı ” … ” ve ” …” gemileri üzerinde Kanuni Rehin Hakkının Tespitine ve Tanınmasını, fazlaya ilişkin tüm haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 210.274,00-TL rücuen tazminat alacağının sigortalıya ödeme yapılan 03/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ”…” Gemisi Donatanı …/İşleteni/Gemi İşletme Müteahhidi Kaptanı vekili, müvekkilinin donatanı bulunduğu ”…” gemisinin 01/04/2010 tarihinde yükleme ve tahliye işlemlerini tamamladıktan sonra, Port Said Limanından İzmit Limanı’na doğru sefere çıktığını, 04/04/2010 tarihinde İzmit açıklarına geldiğini ve Pilot İstasyonu ile temas kurarak kılavuz kaptanını aldığını, ”…” gemisi kılavuz kaptan nezaretinde Evyap Limanına yanaşmak üzere seyrine devam ettiğini, bu esnada müvekkilinin donatanı bulunduğu geminin aynı bölgede seyreden ”…” gemisinin kusurlu çatmasına maruz kalındığını, çatma neticesinde müvekkiline ait gemide hasar meydana geldiğini, gemide bulunan bir kısım konteynerlerin hasarlandığını ve çatma neticesinde gemi bordasında da hasar olduğunu ve ambar içinin su aldığını, ambar içinde bulunan bir kısım konteynerlerin de su altında kaldığını, davacı tarafın aktif husumetini kanıtlayamadığını, konişmentonun arka yüzündeki yetki şartı uyarınca, mahkemenin yetkili olmadığını, müvekkilinin olayda kusurunun olmadığını, kaldı ki meydana gelen çatma hadisesinin geminin sevki ve/veya teknik idaresindeki kusurdan kaynaklandığından müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sorumluluğunun da sınırlı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı ”…” Gemisi Donatanı …/İşleteni/Gemi İşletme Müteahhidi/ Kaptanı vekili, dava konusu çatma hadisesinden doğmuş ve doğabilecek ve neticesinde müvekkillerine rücu edilebilecek ve yönlendirilebilecek olan tüm zararlar bakımından müvekkili donatanın sorumluluğunun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de taraf olduğu ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan 1976 Londra Konvansiyonu’nun ilgili hükümleri gereğince keza T.C. Anayasası md. 90 hükmü mucibince ve Rotterdam Mahkemesi’nin fon tesisine ilişkin kararına göre değerlendirilmesi gerektiğini, Rotterdam Mahkemesi’nin müvekkillerinin çatma hadisesi sebebiyle zühur eden sorumluluğunun üst sınırını tespit ederek buna ilişkin fon tesisinin konvansiyon hükümleri gereğince Rotterdam Mahkemesi tarafından oluşturulduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, … ve … gemilerinin 04.04.2010 tarihinde Hereke açıklarında çarpıştıkları, bu çarpma sonucunda, … gemisinin su almaya başladığı, ve gemide bulunan konteynerlerin su alarak konteynerler içerisinde bulunan yüklerin hasarlandığı/zayi olduğu, dava dışı … A.Ş.’ye ait 9 adet konteyner içerisinde taşınan ve dava konusu olay nedeniyle hasarlanan kağıt orijinli emtianın “Hükmi Tam Ziya” olduğunun açıklandığı, dava konusu kağıt emtia için düzenlenen Nakliyat Emtia Poliçesi %5 oranında muafiyet tenzili öngörmekte olduğu, bu husus dikkate alınacak olursa, dava dışı … A Ş.’nin dava konusu çatışma nedeniyle uğradığı toplam maddi kayıp 137.764,9 – 0,05 X 137.764,9 = 130.876,65 ABD dolar olduğu, davacı … şirketinin sigortaladığı, ancak hasar nedeniyle bedelini sigortalısına ödeyip, rücuen davalılardan tahsilini talep ettiği toplam maddi kayıp miktarı, dava konusu çatışma tarihi itibariyle 130.876,85 x 1,5179 = 198.658,00 TL olduğu, dava konusu çatmada her iki geminin donatanının %50 oranında kusurunun bulunduğunun kabulü gerektiği 20/05/2014 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilerek, dava konusu çatmaya karışan ’’…” gemisi donatanının kusuru geminin sevk ve idaresine ilişkin “teknik kusur olarak değerlendirildiği, dava konusu talep eşya zararına ilişkin olduğu için ”…” gemisi donatanı meydana gelen zarardan sorumlu olmadığı, bu durumda çatma sonucunda meydana gelen zararlardan sorumluluğun “…” gemisi donatanına ait olduğu, E-TTK m. 1218 f. 1 uyarınca eşya zararları bakımından çatmaya karışan gemilerin donatanları arasında müteselsil sorumluluk söz konusu olmayacağını, bu sebeple ‘…’ gemisi donatanının meydana çıkan zarardan % 50 oranında sorumlu olduğu, davalı donatan sorumluluğunu kabul etmekle birlikte 1976 Sözleşmedi uyarınca sorumluluğunun sınırlı olduğunu, dosyaya sunulan 21.02.2011 tarihli … Gazetesi’nde davalı donatanın Rotterdam Mahkemesi nezdinde fon tesis etmiş olduğu, donatandan talepte bulunacak alacaklıların anılan mahkemeye başvurmasının gerektiği ve başvuruya davet edildiği, dosyada Rotterdam Mahkemesi nezdinde tesis edilen fona ilişkin herhangi resmi bir belgenin bulunmadığı, 25/05/2014 tarihli kök bilirkişi raporunda sigorta muafiyet oranı %5 olarak belirtilmiş olsa da, sigorta emtia poliçesinde muafiyet oranı kayıtlı olmayıp, ekspertiz raporunda %0,5 olarak tespit edildiği, 1 numaralı davalı donatanı ”…” gemisi donatanı … adına … gemisi kaptanı …’ nun teknik kusur sebebiyle zarardan sorumlu olmadığı, 2 numaralı davalı ”…” gemisi donatanı … Ltd./İşleteni/Gemi İşletme Müteahhidi/Kaptanı’nın 1976 sözleşmesi kapsamında taraf devlet nezdinde fon tesis etmiş olduğunu resmi olarak belgelendirmesi halinde davacı sigortacının davalı donatana karşı talebini bu fona yöneltmesi gerektiği, sigorta poliçesinde muafiyet oranının belirlenmediği gerekçeleriyle davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -ilk derece mahkemesinin gerekçesinde “dosyada Rotterdam Mahkemesi nezdinde fon tesis edildiğine ilişkin herhangi bir resmi belgenin bulunmadığı” yönünde kanaat bildirilmiş ve fakat en nihayetinde, “ilgili davalının fon tesis edildiğine ilişkin resmi bir belge göstermesi halinde davacının talebini bu fona yöneltmesi gerektiğini” ifade ederek davanın reddine karar verildiğini, fon tesisi olup olmadığının araştırılmadan karar verildiğini, kaldı ki, Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, 2010/312 Esas sayılı dosyasına, Prof. Dr. …, Dr. … ve … tarafından hazırlanarak sunulan 10/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda da; fon tesis edilmiş olsa dahi, iş bu durumun yetkili Mahkemede, dava açılmasına ve yargılama yapılmasına engel teşkil etmediği/etmeyeceği açıkça ifade edildiğini, -çatma hadisesi bakımından her iki geminin de müşterek kusurlu olduğu; her iki geminin de zarardan sorumluluklarının müştereken bulunduğunun kabulü gerektiğini, tarafların kusur oranlarının ancak ve ancak kendi aralarındaki rücu ilişkileri bakımından önem arz ettiğini, -yine, mahkeme tarafından teknik kusur gerekçesiyle sorumlu olmayacağı yönünde hüküm verilen davalı taraf ile ilgili, diğer davalı tarafın beyanlarının göz ardı edildiğini, çatma hadisesinin, tamamen bahsi geçen gemiden kaynaklandığı ve geminin sevkinde ve idaresinde teknik bir kusurun olmadığı, diğer davalı tarafından kabul ve ikrar edildiğini, tüm bu hususların yeniden incelenmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, emtia nakliyat sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat talebine ilişkindir. Davacı, emtia sigorta poliçesi ile sigortalanan sigortalı … AŞ.’ye ait toplam 9 adet konteyner içerisinde bulunan emtianın 14/03/2010 tarihli konşimento tahtında … gemisine yüklenerek Singapur Limanından ayrıldığı, akabinde … gemisine aktarıldığı, … gemisinin İzmit Körfezi’nden Yılport limanına doğru seyir halindeyken 04/04/2010 tarihinde … gemisi ile çatıştığı ve meydana gelen çatma hadisesi nedeniyle sigortalıya ait emtiaların tam ziya olduğundan sigortalıya ödenen bedelin davalılardan rücuen tahsilini istemiştir. Davalı … Gemisi Donatanı, çatma hadisesinde kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … Donatanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de taraf olduğu ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan 1976 Londra Konvasiyonu’nun ilgili hükümleri gereğince, Rotterdam Mahkemesi’nden alınan fon tesisine ilişkin karar uyarınca, çatma hadisesi sebebiyle meydana gelen sorumluluğunun üst sınırının tespit edilmiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, 1 nolu davalı gemi donatanın teknik kusur sebebiyle zarardan sorumlu olmadığı, 2 nolu davalı gemi donatanı yönünden ise, davalının 1976 Tarihli Londra Konvansiyon hükümleri kapsamında taraf devlet nezdinde fon tesis edilmiş olduğundan davacı sigortacının davalı donatana karşı talebini bu fona yöneltmesi gerektiğinden her iki davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olmak üzere, istinaf incelemesi yapılmıştır. 1976 tarihli Deniz Alacaklarına Karşı Sorumluluğun Sınırlandırılmasına Dair Milletlerarası Sözleşmenin, 01/07/1998 tarihinden itibaren Türkiye için bağlayıcı hale geldiği, Konvansiyonun 1. maddesine göre, gemi maliki ve maliki olmayan işleten Konvansiyon çerçevesinde sorumluluğunu sınırlandırma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. 1976 Konvansiyonu’na göre sorumluluk; fon tesis edilmeksizin def’i yoluyla öne sürülerek yahut fon tesis edilerek sınırlandırılabilmektedir. “Fon Tesis Edilmeksizin Def’i Yoluyla Sorumluluğun Sınırlandırılmasına ilişkin Konvansiyon 10. maddesinde; “(1) Onbirinci maddede yazılı sınırlama fonu tesis edilmeden dahi sınırlı mesuliyet ileri sürülebilir. Şu kadar ki sözleşmede taraf olan bir devlet milli mevzuatında, sınırlamaya tabi bir alacağın tahsili için mahkemelerinde dava açılması halinde sorumlu şahsın ancak bu sözleşme hükümlerine uygun olarak sınırlama fonunun tesis edilmiş veya sınırlı mesuliyetin dermeyanı anında tesis edilecek olması takdirinde mesuliyetini sınırlamak hakkını ileri sürebileceğini hüküm altına alabilir. (2) Sınırlama fonu tesis edilmeksizin sınırlı mesuliyet ileri sürüldüğü takdirde 12 nci madde hükümleri uygulanır. (3) Bu maddenin tatbiki için gerekli usuli hükümler, ülkesinde dava açılan taraf devletin milli mevzuatına tâbidir.” “Fonun Tesisi” başlıklı 11. Maddesinde; “ (1) Mesuliyeti ileri sürebilecek olan her şahıs, sınırlamaya tâbi alacaklar dan ötürü ülkesinde dava açılan ve sözleşmede taraf olan devletin mahkemeleri veya yetkili sair mercileri nezdinde bir fon tesis edebilir. Fon, 6 ve 7 nci maddelerin mezkûr şahsın sorumlu tutulabileceği alacaklara tatbiki kabil olan hükümleri uyarınca hesaplanan meblağ ile mesuliyetin doğumuna yol açan olay gününden fonun tesisi tarihine kadar işlemiş olan faizlerin toplamından terekküp eder. Bu suretle tesis olunan fon ancak, haklarında sınırlı mesuliyet dermeyan edilebilecek olan alacakların tediyesinde kullanılabilir. (2) Fon, tespit olunan meblağın yatırılması yahut fonun tesis olunacağı taraf devletin mevzuatı bakımından şayanı kabul ve mahkeme veya yetkili sair mercilerce yeterli sayılacak olan bir teminatın gösterilmesi ile tesis olunabilir. (3)Dokuzuncu maddenin 1 inci paragrafının (a), (b) veya (c) bentleri ile 2 nci paragrafında yazılı şahıslardan biri veya sigortacısı tarafından tesis olunan fon, bununla mütenazır olarak 1 inci paragrafın (a), (b) veya (c) bentlerinde veya 2 nci paragrafta yazılı bütün şahıslar tarafından tesis edilmiş sayılır.” Denilmiştir. Sınırlama fonunun tesis edilmesi akabinde fon alacaklıları, bu alacaklarına ilişkin olarak fon tesis eden kişinin diğer malvarlığı üzerinde fona karşı sahip oldukları haklarını kullanamaz. Aynı zamanda fon tesis eden kişinin 1976 Konvansiyonu’na taraf bir devlette haczedilmiş veya üzerine rehin konmuş gemisi yahut diğer malvarlığı veya gösterilmiş bir teminatı var ise, ilgili devlet kararı ile bunlar serbest bırakılabilecektir. Burada dikkat çekilmesi gereken en önemli nokta, bu hallerde serbest bırakma kararının ihtiyari olmasıdır. Ancak, sınırlama fonunun, sınırlı sorumluluğa konu olan olayın gerçekleştiği limanda veya; olay liman dışında gerçekleşmişse olayı takiben uğranılan limanda veya; ölüm ve yaralanmadan doğan alacaklarda inilecek limanda veya; yük zararlarında boşaltma limanında ve haczim veya tedbirin konulduğu devlette tesis edilmiş olması hallerinde serbest bırakma kararı zorunludur. Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta, davalı Malta Bayraklı “…” gemisinin sicile kayıtlı gemi maliki tarafından 1976 Londra Konvansiyonuna taraf olan Hollanda’da Rotterdam Mahkemesi nezdinde fon tesis edilmiş olduğu, ayrıca dosyada fotokopisi yer alan … Gazetesini 21/02/2011 tarihli nüshasında “Alacaklılara İlan” ile Rotterdam Mahkemesi nezdindeki usuli gelişmelerin duyurulduğu görülmüştür. Dolayısıyla davalı donatanın sorumluluğunun kabul edilmesi halinde, Konvansiyonun 13.maddesi gereğince tesis olunan Sınırlama Fonu (Limitation Fund) kapsamından alacağın tahsil imkanının olduğu, bunun dışında fon tesis eden şahsın sair mal ve hakları üzerinde icra imkanının bulunmayacağı tabiidir. Ancak şu husus da ifade edilmelidir ki; fonun somut olayda olduğu gibi Hollanda’da tesis edilmiş olması ilk derece mahkemesinin yetki ya da görevini ortadan kaldıran bir sonuç doğurmaz. Sadece mahkemece deniz alacağına hükmedilmesi halinde hükmün infazı ile gemi üzerine ihtiyati tedbir konup konamayacağı gibi konularda etkili olabilir. Bu durumda, 2 nolu davalı “…” gemisi donatına karşı açılan davanın esasına girilip, toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken bu davalı yönünden yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının 1 nolu davalı hakkındaki istinaf sebepleri bu aşamada incelenmemiş, 2 nolu davalı yönünden istinaf başvurusu kabul edilerek HMK 353/1.a.6. md uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması yönünde aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/211 Esas-2018/379 Karar sayılı ve 12/07/2018 tarihli kararının kaldırılmasına,HMK 353(1) a-6 gereği KALDIRILMASINA; 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, istinaf peşin karar harcının istek halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.