Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1081 E. 2022/1115 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1081
KARAR NO: 2022/1115
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2019
NUMARASI: 2018/900 Esas – 2019/793 Karar
DAVA: Menfi Tespit Davası
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı taraf ile müvekkilinin 18.01.2016 tarihinde karşılıklı olarak imzalamış oldukları protokol ile …’nun … Tekstil San. Tic. ve Ltd. Şti.’nde sahibi olduğu %20 hissesini müvekkili …’ya devretmesi konusunda anlaştığını ve hisseler karşılığında müvekkilinin 45.000,00-USD bedelli senet keşide ederek davalıya verdiğini, söz konusu hisselerin devri yapılmadığı için senedin bedelsiz kaldığını, davalı tarafın bu bedelsiz senedi Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takibe koyarak haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, müvekkili ve müvekkili ile birlikte Alman vatandaşı dava dışı … adlı şahıs davalının ortak olma teklifini kabul ederek anlaşmaya varıldığını, müvekkili ve dava dışı … Almanya’da ikamet ettiklerini ve yabancı ortak … Türkiye’de uzun süre kalamayacağı için davalı …’nun Türkiye’ deki yasal tüm prosedürleri kendisinin halledeceğini ve diğerlerinin sadece gelerek belgeleri imzalayacağını söylediğini, … tarafından davaya konu edilen şirketin, 25.06.2009 tarihinde İstanbul’da … Ticaret Sicil numarası ile … Sanayi Ticaret Limited Şirketi olarak değiştirildiğini, müvekkili …’nın ve dava dışı …’in, 20.12.2012 tarihli ortaklar kurulu kararı ve Bakırköy … Noterliği’nin 20.12.2012 tarihli ve … sayılı hisse devir sözleşmesi ile şirkete ortak olarak girildiğini, bu hisse devir sözleşmesinin tescili ile beraber de müvekkili şirketin ortağı olarak kaydedildiğini, …’nun kötü niyetle kandırarak müvekkilin bono keşide etmesini sağladığını, hisse devrinin yapılamayacağını bilmesine rağmen noter aracılığıyla sözleşme yaptığını, sonuç olarak hem şirket hisselerini elinde tutmuş olduğunu hem de 45.000,00-USD tutarındaki senedi müvekkilinden alarak haksız kazanç sağladığını, şirket ana sözleşmesi 14. maddesi gereği genel kurul kararı olmaksızın hisse devri sözleşmesi yapılamayacağı için ve alınmış bir genel kurul kararı olmadığı için hisse devri sözleşmesinin geçersiz olduğunu, yasal tescil süresi de dolduğu için artık geçersiz sözleşme ile müvekkilin hisselere sahip olma şansı kalmadığını, bütün bu durum ise şirket ana sözleşmesini bildiği halde usulüne uygun olmayan bir şekilde hisse devri sözleşmesi yapılmasını sağlayan ve bunun karşılığında ise bedelsiz senedi alarak kötü niyetle kullanan kurucu ortak …’nun kötü niyetli davranışları sebebiyle geliştiğini, müvekkil kötü niyetli bir şekilde takibe konan bedelsiz senedi icra zoruyla ödemek durumunda kalacağı için takibin iş bu dava kesinleşene değin ihtiyaten durdurulmasına karar verilmesini talep ettiğini beyan ederek, müvekkili aleyhine başlatılmış olan Bakırköy … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan takibin ihtiyaten durdurulmasına, müvekkilinin 18.01.2018 vadeli 45.000,00-USD tutarlı bedelsiz senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinin iptaline, davalı tarafın kötü niyetle takip yapmış olduğundan alacağın %20 ‘sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davalı davaya cevap vermemiştir. Fakat daha sonra 2. celsede beyan dilekçesi ve ekinde vatsap yazışmaları sunduğu görülmüştür. Davalı beyan dilekçesinde özetle; bahse onu şirketin önceden sahibi olduğunu, eşinin kardeşinin kocası ile aile içi sohbetlerinde “Türkiye’de iş yapmak istediğini, kendi alanında Türkiye’de faaliyet gösteren az sayıda firma olduğunu” dile getirdiğini, müteakip ziyaretlerinde ortak olma fikrini kendisine defaten ifade ettiğini, ortaklık adına … ismi telafuz edilmediği zamanlarda bu konu üzerine istişarelerde bulunduğunu ve şirket yönetiminin kendisinde olmadığı bir ortaklıkta olmayacağını, daha önceki ortaklarında bu nedenle çok zarara uğradığını kendisine söylediğini, bir süre sonrasında …’in Türkiye’de iş yapmak istediğini, onu ortak almaları durumunda Avrupa’dan iş alacaklarını ve şirkete bu anlamda dinamizm katacaklarını ifade ettiklerini, böyle bir ortaklıkta …’ın bize kendilerine güvenmediği için çoğunluk hissesine sahip olmak istediğini söylediğini, yaptıkları görüşmelerde yönetimin kendisinde kalmak üzere kabul edeceğini söylediğini, yeni bir şirket kurmakla ya da halihazır faal kendi şirketinde hisse devri ile ortaklığa katılmalarının artısı ve eksisini belirttikten sonra şirketin o zamanki temsilcisi olarak yabancı ülke vatandışı müstakbel ortakların onayını alarak ve her konuda bilgilendirerek yasal prosedürleri tamamlayıp hisselerini ilgili şahıslara devrettiğini, sonrasındaki süreçlere geçmeden önce şirketin o zaman ki hal ve durumunda borcu bulunmadığını, … ve eşinin şirket yetkilerini gasp ettiklerini, …’nın şirketinin para kazandığını düşündüğü dönemlerde şirket sermayesinde artışa giderek sermaye koymadan usulsüz olarak şirketin çoğunluk hissesini kendi üzerine geçirdiğini, …’nın kendisine borcu olduğunu, parayı ödememek için sürekli bahaneler uydurduğunu, karar defteri, yapmış olduğu protokol vs. ile ispatlanabileceğini, kendi adına iş yapmayı bu şirkette daha fazla sürdürmediğini, kendine temiz sayfa açmak için İzmir’de şirket kurma planlarını uygulamaya başladığnıı, bu süreçte yalanlarına devam ettiğini, şimdiye kadar yaptıkları ile borçları kendi üzerine yıkmaya çalıştığını, kendisinden aldığı borca karşılık dava konusu senedi kendisine verdiğini, şirketin hesapları üzerinden aldığı borcun daha fazla olduğunun tespit edilebileceğini, şirket ortaklığından çıkmak üzere 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2018/616 esas sayılı davayı açtığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; Davacı taraf özetle, icra takibine konu bononun davalı ve dava dışı 3. şahıs ile birlikte ortağı oldukları şirketteki davalı hissesinin davacıya devri karşılığında 18/01/2016 tarihli protokolle davalıya verdiğini, davalının hissesinin davacıya devrinin hukuken gerçekleşmediğini ,davaya konu bononun davalının şirket hissesini davacıya devri karşılığında düzenlenerek davalıya verildiği hususu davalının isticvapta verdiği beyanı ve 18/01/2016 tarihli protokolle sabit olduğunu , davalı her ne kadar Bakırköy … Noterliği’nin 18.02.2016 tarihli devir sözleşmesi ile şirketteki hissesini davalıya 60.000,00 TL karşılığında devretmişse de, 60.000,00 TL’nin davalı hissesinin nomunal değeri oluğundan sözleşmeye bu miktarın geçirildiği, asıl devir bedelinin taraflar arsındaki 18/01/2016 tarihli protokolle belirlenen dava konusu senet olduğu, şirket ana sözleşmesinin 14. maddesi kapsamında ortaklar kurulu kararı olmadıkça pay devri yapılamayacağının kararlaştırılmış olması ve hisse devri işlemine 3. ortağın onay vermemesi nedeniyle İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce devir işleminin yapılmadığı, şirket sicil kayıtlarında davalının hala şirket ortağı olarak geçtiği, sonuç itibariyle devir prosedürünün tamallanamadığı, hisse devri karşılığı davalıya verilen bononun bedeliz kaldığı gerekçesiyle menfi tespit talebinin kabulüne, davalının icra takibinde haksız olduğu anlaşılmışsa da takipte kötü niyetli olduğu dosya kapsamından ispatlanamamakla kötü niyet tazminatı talebinini reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı … Şirketinin üç ortağından birisi olduğunu, 18.01.2016 tarihinde protokol imzalandığını, söz konusu protokolde; müvekkiline 45.000 USD tutarında senet imzalanarak verildiğini, bunun dışında müvekkilinin şirketin daha önceki alacaklarından hiçbir hak talep etmeyeceğini, karşı tarafın da müvekkili ile ilgili haklarının kalmadığını kabul ettiklerini, protokolde hisse devrine ilişkin açıkça yazılan herhangi bir husus olmadığını, buna rağmen ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı karar verdiğini, taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarının dosyaya ibraz edildiğini ancak mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, bir an için aksi düşünülse dahi kıymetli evrakın mücerretliği ilkesine aykırı karar verildiğini, zira senet keşide edenin temel borç ilişkisindeki sakatlığı ileri süremeyeceğini, davacı tarafça ileri sürülen dava konusu senedin müvekkil tarafından davalıdan alınan paralara denk geldiği yönündeki savunmanın dosyadaki mübrez protokol sebebiyle kabulünün mümkün olmadığını, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bonoya dayalı icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davalı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip davalı alacaklının , borçlunun davacı hakkında 208.350,00 TL tutarında bono ve 8.117,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 216.467,09 TL alacak yönünden 18.01.2016 düzenleme tarihli,18.01.2018 vade tarihli ” Bedeli Nakden …” bedel kayıtlı lehtarın davalı …, keşidecinin davacı … olan 45.000,00 USD bedelli senede istinaden icra takibi başlattığı görülmektedir. İTO dan gelen sicil kayıtlaından … Ltd Şti nin ortaklarının davalı …, davacı …,dava dışı …, yetkililerinin ise davacı ve davalının ı olduğu anlaşılmaktadır. 18.01.2016 tarihli “protokol” isimli belgenin … Şirketinin %20’lik hissedarı olan davalı …’nun şirketten kendi isteği ile ayrıldığı, bu ayrılması ile ilgili olarak kendisine 45.000,00-USD bedelli senet imzalandığı, bu imzalanan senetten sonra kendisinin şirketten alacak ve borçlarından sorumlu olmayacağı ve şirketin daha önceki alacaklarından hak talep etmeyeceği, sözleşmenin karar defterine işlenmesinden itibaren hiçbir hakkının kalmadığının bildirildiği, sözleşmeden devreden davalı imzasının bulunduğu, devir alan ibaresinin altında da davacı isminin yazdığı görülmektedir. Bakırköy … Noterliğinin 18.02.2016 tarihli Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinde devir edenin davalı …, devir alanın …, devir bedelinin 60.000,00TL olarak görüldüğü, devralan …’nın devir eden … kişinin beyanında yazılı olduğu şekilde adı geçen şirketteki 20 payının bütün aktif ve pasifi ile hukuki ve mali yükümlülükleri ile birlikte 60.000,00 TL bedel karşısında devir aldığı, devir bedelinin kendisine nakden ve tamamen ödendiği belirtilmektedir . Davalı tarafça, söz konusu protokol uyarınca 45.000 USD tutarında senet imzalanarakdavacıya verildiğini, karşılığında davalının şirketin daha önceki alacaklarından hiçbir hak talep etmeyeceğini,davacının davalı ile ilgili haklarının kalmadığını kabul ettiklerini, protokolde hisse devrine ilişkin açıkça yazılan herhangi bir hususun olmadığı ileri sürülmüştür. Dava konusu bono metninde yer olan bedeli nakden ahzolunmuştur ibaresine rağmen senetteki alacağın hisse devir bedelinden kaynaklandığının ileri süren davacı yanca senedin talil ederek ispat yükünü üzerine almıştır. Davacı yan, nakden ibareli bononun, davalı tarafça devredilen hisselerin bedeli karşılığı kendisinden alındığını ancak hisse devrinin resmi olarak gerçekleşmemesi sebebiyle senedin bedelsiz kaldığını iddia etmektedir. Bahsi geçen protokole şirket taraf değildir. Ancak, bononun düzenlendiği tarih itibariyle davanın tarafları dava dışı şirketi temsil ve ilzama yetkilidir. Davalı …’nun şirketten ayrılması karşılığı davacı senet keşide ederek davalı lehdara vermiştir. Davacı senedin keşidecisidir. Sözkonusu senette dava dışı şirket borçlu olarak gösterilmediğinden .davacının üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde senet imzalayarak şirketi borç altına soktuğu düşünülemez. Davacı senedi şirket adına değil kendi adına imzalamakla, senet borçlusudur. Limited şirket hisse devri sözleşmelerinde, bedel veya alacak bakımından ayrı bir sözleşmenin yapılabileceği ve bu sözleşmelerin resmi şekilde yapılmış olması şartı aranmamaktadır. Davacı ile davalı arasında imzalanan 18.01.2016 tarihli protokol devir bedelinin miktarının tespitine ve ne şekilde ödeneceğine ilişkin olduğundan geçersizlik söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle, noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesindeki bedelin muvazaalı olduğu, bunun aksinin gerek davacı tarafça sunulan ve davalı yanca da imzası inkar edilmeyen protokolle ispatlamak mümkündür. Dolayısıyla limited şirket hisse devir bedeli ve bunun ödeme şekline ilişkin sözleşmenin ayrı olarak, adi yazılı şekilde düzenlenebileceği, devir bedeline ve ödeme şekline ilişkin bu sözleşmenin hisse devir şekli olan noterde imzaların onaylamasının bir geçerlilik şartı olmadığı yüksek yargı kararında içtihat edilmiştir (Bkz. Yüksek 11. Hukuk Dairesinin 16.09.2013 T. 2012/18047 E., 2013/15799 K. sayılı kararı). Dosya kapsamında mevcut taraflar arasında geçen whatsup ve email yoluyla yapılan yazışmalarının içeriği 18.01.2016 tarihli “protokol” isimli belgenin hisse devrinin dışında farklı alacak ve borçluluk ilişkisine istinaden düzenlendiğini ispata yeter değildir. Sözkonusu protokolde, sözleşmenin karar defterine işlenmesinden itibaren devredenin hiçbir hakkının kalmadığının yazıldığı, bu hususun da protokolün pay devrini sağlamak ve pay devri sonrası şirketten olan alacakların tasfiyesi amacı ile yapıldığının göstergesi olduğu anlaşılmaktadır. Şirket ana sözleşmesinin 14. maddesi kapsamında ortaklar kurulu kararı olmadıkça pay devri yapılamayacağının kararlaştırılmış olması ve hisse devri işlemine 3. ortağın onay vermemesi nedeniyle İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce devir işleminin yapılmamıştır.Dolayısı ile takip konusu bono bedelsiz kaldığından davacı davasını ispatlamış olmakla, ilk derece mahkemesince davacının davasının kabul edilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık yoktur. Açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesi kararı yerinde olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 3.696,72 TL harcın, alınması gerekli olan 14.786,87 TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.090,15 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.13/10/2022