Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1079 E. 2022/1331 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1079
KARAR NO: 2022/1331
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2019
NUMARASI: 2019/87 Esas – 2019/931 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/12/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında İnternet Sitesi Devir Sözleşmesi yapıldığını, sözleşmenin 3.maddesinde geçen ve kullanım ile isim haklarının müvekkili şirket uhdesinde bulunan internet sitelerinin davalı şirkete devri konusunda 12 maddeden oluşan bir sözleşme imzalandığını, davalı şirketin sözleşmede belirtilen mali yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine müvekkili şirket yetkilisi …’ın Beyoğlu … Noterliği kanalıyla 5 Ekim 2015 tarihinde … yevmiye numarası ile davalı şirkete ihtarname gönderdiğini, ancak bu ihtarnameye rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı şirketin sözleşme hükümlerini yerine getirmemesine rağmen internet sitelerine ait twitter hesabından haberleri okuyucularına iletmeye devam etmekte olduğunu, davalı şirketin sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkili şirketin ekonomik anlamda zor durumda kaldığını, taraflar arasında yapılan internet sitesi devir sözleşmesi kapsamında, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete Eylül 2015 tarihinde ödenmesi gereken ve halen ödenmeyen 500.000 TL + KDV’nin Eylül 2015 tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile birlikte tahsil edilerek müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin davaya dayanak gösterdiği internet sitesi devir sözleşmesinin hukuken geçersiz, hükümsüz nitelikte bir sözleşme olduğunu, müvekkili şirket ile davacı tarafın, www…com.tr başta ve esaslı olmak üzere davacıya ait olan bir takım web sitelerinin müvekkili şirkete satış ve devri konusunda mutakabata vardıklarını ve internet sitesi devir sözleşmesinin imzaladığını, 2015 yılı Eylül ayı başında web sitesindeki trafik salınımlarında normal ziyaretçi trafiğinin farklı salınımlar, gariplikler olduğu farkedilince www…com.tr web sitesi içeriğinde gizlenmiş ve teknik olarak BOT olarak tabir edilen ve 3.kişiler nezdinde bir web sitesi üzerinde gerçek durumdan farklı olarak sanki çok daha fazla veri trafiği (siteye günlük erişen kişi sayılı, site üzerindeki veri alış verişi) olduğu izlenimi yaratan bir tür korsan yazılımın yerleştirildiğinin anlaşıldığını, söz konusu yazılım devre dışı bırakıldığında alıp satıma konu web sitesi üzerindeki gerçek trafiğin görünürdeki trafik ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı, gerçek trafiğin son derece düşük bir trafik olduğunun tespit edildiğini, 05/10/2015 tarihinde davacı şirket yetkilisi ile müvekkili şirket yetkilisinin bir toplantı gerçekleştirdiğini, bu durumun kabul edilemeyeceğinin kendilerine bildirildiğini, davacı tarafın sözleşme görüşmeleri süresi boyuncu, müvekkili şirkete satışa konu web sitesinin ticari olarak yüksek değerli bir web sitesi algısı yarattığını, yasa dışı kullanımdan kesinlikle söz etmediğini ve neticede müvekkili şirketi yanılgıya düşerek bu sözleşmeyi imzalamasına sebebiyet verdiğini, TMK’nın 2.maddesi ve TBK’nın 36.maddesi gereğince müvekkilinin sözleşme ile bağlı olmadığını, sözleşmenin hüküm ifade etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “taraflar arasında internet sitesi devir sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin 3.maddesinde sözleşme konusu web sitelerinin belirtildiği, 5.maddesinde mali yükümlülüklerin belirlendiği, sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen web sitelerinden asıl önemli olanın www…com.tr sitesinin olduğu, davalı tarafın BOT yazılımın web sitesinde bulunduğunu iddia ettiği, davacı tarafın davalının yazılmalarına dayandığı kişinin web sitesinin yazılımı ile sorunlu olduğunu kabul ettiği, bu yazışmalara göre bu şekilde bir yazılım olduğu, bu BOT yazılımının web sitesinin gerçek ziyaretçi trafiğinden oldukça farklı bir durum yarattığının kabul edilmesi gerektiği, bunun sözleşme konusu açısından önemli bir husus olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu tür sözleşmelerde bedelin belirlenirken web sitesinin trafik bilgilerinin de önem arz ettiği ve web sitesinin ticari değeri açısından etkili olduğu, buna göre davalının bu veriden haberdar olması halinde sözleşmeyi hiç yapmayacağından ya da bu koşullarda yapmayacağının kabulü gerektiği, davacı tarafça sözleşme bedelinin yarı yarıya indirilmesi teklifinde bulunulmasınında bu durumu doğrular nitelikte olduğu, BOT yazılımından davalının davacı tarafından haberdar edilmesi gerektiği, bu konuda aydınlatma görevini davacının yerine getirmediği, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede çok sayıda web sitesi söz konusu ise de asıl önemli olanın ve sözleşmenin yapılması ve edimlerin belirlenmesinde ön planda duranın www…com.tr adlı web sitesi olduğu, davalı tarafın süresi içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını karşı tarafa bildirdiği, davalı tarafın TBK.nın 36.maddesindeki aldatma hükümlerinden yararlanabileceği ve bu madde hükümlerine göre sözleşme ile bağlı olmadığı, bu nedenle bedel yükümlülüğünün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, davanın öncelikle İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde görüldüğünü, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde Fikri ve Sinai Mahkemesinin görevli olduğunu bahisle görevsizlik kararı verildiğini, Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/263 esas ve 2018/188 Karar sayılı ilamı ile bu kez görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiğini, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37 HD’ne geldiğini ve sözkonusu dairenin , davaya bakmakla görevli mahkemenin İstanbul 9. ATM’nin olduğuna karar verdiğini, bunun üzerine davanın İstanbul 9. ATM nin 2019/87 Esas sayılı dosyası üzerinden yeniden görülmeye başlandığını ancak mahkemece görevsiz Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinde alınan bilirkişi raporundaki tespitlere dayanılarak değerlendirme yapıldığını ancak bahsi geçen bilirkişi heyetinin hazırlamış olduğu kök ve ek raporlarda ; “Taraflar arasında yapılan sözleşmenin salt alan adlarından ibaret olmadığı yönünde tespit yapıldığı, bu şekilde web sitesindeki ziyaretçi sayısında farklı bir görünüm yaratılarak site reklam kapasitesini artırmaya yönelik bir yazının bulunduğu verisinden hareket edilirse davacının bu hususta davalıyı aydınlatma yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı, eğer varsa somut olayda davacının davalıyı aydınlatıp aydınlatmadığı, davacının bu şekildeki aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranmasının söz konusu olması durumunda davalının iradesinin fesada uğradığı, dolayısıyla sözleşmenin geçersizliğinin gündeme gelebileceği, ayrıca tıklanma sayısı açısından sözleşmede hüküm bulunmadığının önemli olmadığı” yönünde değerlendirmeler yaptıkları, oysa ki davalı şirketin kurumsal bir şirket olduğu, dava konusu sitelerin kendilerine satılması teklifinin de davalıdan geldiği, dava konusu sözleşmenin davalı şirketin yönetim kadrosu ve hukuk müşavirlerince hazırlandığı, sözleşme yapılırken satışa konu internet sitelerine giren insan sayısının göz önünde bulundurulmadığı, bu sitelerin spor kamuoyu tarafından çok bilinen ve marka olmuş isimlerden oluşmasının ve bu isim haklarını da davalı şirket bünyesine katma isteğinin mevcut olduğu, dolayısıyla davalının iradesinin sakatlandığından bahsedilemeyeceği, bilirkişi heyetinin sadece davalı yanın iddiaları doğrultusunda rapor hazırladığı, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararın gerekçesi ile görevsizlik kararındaki gerekçesinin birbiri ile çeliştiğini, müvekkili şirketin tek sahibi ve yetkilisinin … olduğu, …’ın davalı şirket yetkilileri ile görüşmediği, fiyat indirimi konusunda herhangi bir teklif sunmadığı, müvekkilinin eski ortağı olan …’in şirketi temsil ve izama yetkisinin olmamasına rağmen davalı şirket yetkilileri ile görüştüğü, davaya konu sözleşmenin amacının isim hakkının satılması ve internet sitesinin devrinden ibaret olduğu, … isminin ve internet sitesinin spor kamuoyu tarafından yakınen bilinen bir isim olduğu, sözleşme ile birlikte siteye ait tüm şifre ve teknik malzemenin de davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirketin bilgisi olmadan siteye giremeyeceği, sitenin şifresinin değiştirilmesi meselesinin de davalıyı ilgilendirdiği, bahsi geçen sebeplerle görevsiz mahkemece alınan bilirkişi raporu hukuka aykırı olduğundan ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalıya sözleşme ile devredildiği iddia edilen alan adlarının devir bedellerinin ödenmesi talebine ilişkin alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul 2. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/263 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen 14.06.2017 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasında internet sitesi devir sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede www…com.tr yanında bir çok web sitesinin devrinin sözleşmeye konu edildiği, diğer web sitelerinin hiçbirinin tr. uzantılı olmadığı, sözleşmenin 5. Maddesinden de anlaşılacağı üzere sözleşmenin Barter sözleşmesi niteliğinde olduğu, tarafların birbirlerine nakit ödeme yapmayacakları, …’ün internet sitelerinin alanlarının içerikleri ile birlikte kendisi tarafından satın alınması, davacı nezdinde çalışan isimleri belli iki çalışanın iş akidlerinin …’e devredilmesi karşılığında Eylül 2015 tarihine kadar 500.000,00 TL ve KDV ödeyerek davalının gayrimenkul ve araçlarının mülkiyetlerinin davacıya tesliminin gerçekleşeceğinin anlaşıldığı, sözleşme ile sadece alan adının değil web sitelerinin bütün içerikleri ile birlikte devrinin hedeflendiği, yine içeriklere alt yapı sağlayan tasarım, BOT gibi unsurların da sözleşmenin konusunu oluşturduğu, web sitesinin teknik alt yapısında iş yapan elemanların iş akidlerin de devrinin söz konusu olduğu, çok sayıda alan adı ve web sitesi sözleşmede devre konu söz edilse de www…tr ve www…net dışında diğer web sitelerin içerik olarak bir değerlerinin olmadığı, sözleşmenin şeklen geçerliliğinde bir sorun bulunmadığı zira web sitelerinin ve alan adlarının devri hususunda özel bir şekil şartının mevzuatta yer almadığını, davalının iradesinin fesada uğradığı yönündeki iddiasının irdelenmesinde; davalının iddia ettiği BOT yazılımın web sitesinde bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise bunun sözleşmenin kurulmasında ne ölçüde etkili olduğunun ortaya konulması gerektiği, gerçekten BOT yazılımının bulunduğu ve bunun web sitesinin gerçek ziyaretçi trafiğinden oldukça farklı bir durum yarattığı kabul edilir ise davalı tarafın bu veriden haberdar olsaydı sözleşmeyi hiç yapmayacağı ya da bu koşullarda yapmayacağı düşünülebileceği, davacının bu durum sonrasında sözleşme bedelinin yarıya düşülmesi neticesi davacı tarafından BOT yazılımının olmamasının sözleşmenin kuruluşunda belirleyici bir durum olduğunun kabulünü gerektireceği, kural olarak davacının bu halde karşı tarafı da aydınlatması gerektiği, elbette ki davalı tarafından web sitesini almadan önce bu konuda bağımsız bir kuruluşa değerlendirme yaptırabilecekken yaptıramadığı, şu halde asıl kusurun davacıdan kaynaklandığı, davalıya atfedilen özensizlik düşük seviyede durduğundan davalının aldatma hükümlerinden faydalanabileceği, davalı taraf süresi içinde sözleşme ile bağlı olmadığını karşı tarafa bildirdiğinden herhangi bir bedel ödemesinin söz konusu olmadığı değerlendirilmiştir. 14.02.2018 tarihli ek raporda ise,bot yazılımı ile site trafik verilerinin değiştirilmesinin davalı açısından esaslı unsur olduğu, davalının gerçek verileri bilmesi halinde sözleşmeyi yapmayacağı,davacıının sözleşmede bedel indiriminin esasen yetkili durumda olmayan bir şahıs tarafından yapıldığını ileri sürmüş olsa da sonrasında bu teklif ile bağlı olmadığı yönünde karşı tarafı bilgilendirmediğini,kök rapordaki görüşlerin aynen korunduğu belirtilmiştir.Dosya içerisindeki internet sitesi devir sözleşmesinin taraflarının … ve … Medya oldukları, … içeriği kısaca …, …un kısaca firma olarak anıldığı, sözleşmenin konusunun firmaya ait olan ve isimleri yazılı bazı internet sitelerinin bütün içerikleri ile birlikte …’e devrinin ve yine firmada çalışan iki çalışanın iş akitlerinin …’e devrinin amaçlandığı, sözleşmenin bila tarihli olduğu ve taraflarca imzalandığı anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde … Yönetim Aş’de Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışan …’ın 03.08.2015 tarihli belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ve … Yönetim Aş’de editör sıfatıyla çalışan …’a ait 03.08.2015 tarihli belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ve yine … AŞ’de editör olarak çalışan …nun 03.08.2015 tarihli belirli süreli hizmet sözleşmesi bulunmaktadır. Davalı vekili; karşı tarafın sahibi olduğu www…com.tr adlı web sitesini, teknik verilere göre ticari anlamda kayda değer veri trafiği yaşandığı ve kamuoyundan ilgi gördüğü yönünde algı oluşturarak müvekkilinin söz konusu web sitesi ve bağlantılı web sitelerinin alımı konusunda iradesinin fesata uğratıldığını, ancak devir işleminden sonra www…com.tr sitesinin gerçek içeriğinin müvekkilinden gizlendiği ve teknik olarak BOT olarak tabir edilen ve 3. Kişiler nezdinde bir web sitesi üzerinde gerçek durumdan farklı olarak çok daha fazla veri trafiği olduğu izlenimi yaratan korsan bir yazılımın varlığından şüphelenildiği, müvekkili şirket yetkilisi …’nın davacı tarafın teknik destek işlemlerini gerçekleştiren … ile bu hususta sms yolu ile görüştüğü, …’ın söz konusu korsan yazılımın üç yıldır reklam şirketlerini daha kolay reklam satmak için yaptıklarına dair beyanının bulunduğu, davacı tarafın Beşiktaş … Noterliğinn 30.09.2015 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile taraflar arasında imzalı bulunan sözleşmenin 590.000,00TL bedelinin 250.000,00TL olarak revize etmek istemesi sebebinin de iddiaları desteklediğini, davacının 23.10.2015 tarihinden itibaren müvekkil şirketçe ilgili web siteleri ve sosyal medya hesaplarına olan tüm erişim ve katkılarını sonlandırdığını, dava konusu hukuka aykırı sözleşme kapsamında müvekkil şirketin tüm iade yükümlülüklrerini yerine getirdiğini, ilgili web sitesi ve sosyal medya hesaplarına katkılarını sonlandırdığını, internet sitesi devir sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketçe transferi yapılan …, …, … ve …’ın müvekkil şirket tarafından iş akdinin sonlandırıldığını, …com.tr tweeter hesabından yapılan her bir paylaşıma tıklandığında ilgili link in doğrudan www…com alan adlı web sitesine yönlendirildiğini, bu web sitesinin davacının eski çalışanı …’a ait olduğunu, müvekkili şirketin mülkiyetinde hatta zilyetliğinde dahi olmayan web sitelerinin devir tescil işlemi gerçekleşmiş de müvekkili şirket bedelini ödememiş gibi izlenim yaratılarak hukuka aykırı şekilde bedelinin talep edildiğini beyanla açılan davanın reddini talep etmiştir. Alan adları, İnternet üzerinde bulunan bilgisayar veya web sitelerinin adresini belirlemek için kullanılan IP (Internet Protokol) numarasını tanımlayan isimlerdir, yani alan adı bir web sitesinin internetteki adıdır. “Com” uzantılı alan adları ticari işletmeler ve ticari ürünler için kullanılmaktadır. Bu tip alan adları ABD’den ICAAN konsorsiyumuna kayıtlı firmalardan alınır. Uluslararası alan adları uzantılarına göre de sınıflandırılır; en çok bilinen …com,.net, ve .org’dur. Hak sahibi olmaksızın, kötüniyetle alınmış alan adlarının gerçek hak sahibine devri de mümkündür. Sözkonusu alan adlarının gerçek hak sahibine devri için … nezdinde kurulmuş olan hakem heyetine başvurulması gerekmektedir. 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 35. maddesinde, internet alan adlarının tahsisini yapacak kurum veya kuruluşun tespiti ile alan adı yönetimine ilişkin usul ve esasların Ulaştırma Bakanlığı tarafından belirleneceğinin düzenlendiği, anılan Bakanlık’ça hazırlanan İnternet Alan Adları Yönetmeliği’nde, “.tr” uzantılı internet alan adı sisteminin ve buna ait merkezi veritabanının işletilmesine, rehberin oluşturulmasına, güncellenmesine ve rehberlik hizmetinin sunulmasına ve alan adı başvuru işlemlerinin gerçek zamanlı olarak yapılmasına imkân veren “.tr ağ bilgi sistemi (TRABİS)”nin kurulmasının öngörüldüğü, Yönetmeliğin geçici 1. maddesinde ise bu sistem kurulana kadar mevcut işleyişin devam edeceğinin hüküm altına alındığı, dava konusu karar tarihinde TRABİS sistemi kurulmadığı, zira TRABİS’in 14.09.2022 tarihi itibariyle devreye girdiği anlaşılmaktadır. Karar tarihindeki mevcut uygulamada ise; “.tr” uzantılı alan adı başvurusunda bulunan yurt içi/yurt dışı tüm kurum, kuruluş ve şahısların, alan adı başvurularını değerlendirmek ve uygun olan başvuruların tahsis işlemlerini sonuçlandırmak görevi Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde, ICANN ve IANA rehberliğinde çalışmalarına devam etmekte olan … (“.tr” Alan Adları) Yönetimi tarafından yerine getirilmektedir. “.tr” uzantılı alan kurmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler istenilen evraklar ile yukarıda belirtilen kuruma başvurarak site açtırabildikleri için site ile ilgili bilgilere ulaşılma imkanı vardır. Somut olayda sadece alan adının değil web sitelerinin bütün içeriklerinin, içeriklere alt yapı sağlayan tasarım, BOT gibi unsurların da devrinin amaçlandığı, ancak davacı vekilinin dava dilekçesinde zaten alan adının tesciline yönelik bir talebi bulunmadığı görülmemektedir. Dava konusu web siteleri hiç bir zaman davalı adına tescil edilmemiştir. Davacı, kendisine ait olan ve isimleri yazılı bazı internet sitelerinin bütün içerikleri ile birlikte aradaki sözleşme gereği kağıt üzerinde devir olgusun gerçekleştiğini ve sözkonusu web sitelerinin davalının kullanımına hasredildiğini ancak devir bedelinin ödenmediğini ileri sürmektedir. Esasen davalının üzerine tescili yapılmış bir alan adı dava konusu değildir. Davalı taraflar arasındaki, internet devir sözleşmesinin Beşiktaş …Noterliğinin 30.09.2015 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile karşı tarafın hileli davranışları sebebine dayalı olarak tek taraflı feshettiğini sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde bildirmiştir. Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.(HGK. 09.02.2005 tarih ve 2005/1-19 E.- 2005/42 K.sayılı ilamı, HGK. 23.06.2004 tarih ve 2004/1-379 E. 2004/382 K.sayılı ilamı). Hilede tarafların irade ve beyanları arasında bir uygunsuzluk mevcut değildir, iradenin oluşması sırasında bir sakatlıktır. Karşı tarafın etkisi ile meydana gelmiş bir “saikte hata” halidir. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunlulu halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlandığından sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.Hilede aldatan, sözleşmenin yapılması ve özellikle görüşmeler sırasında, belirli konu ve hususlarda doğru olmayan bilgiler vermekte veya bazı hususları dürüstlük kuralına göre açıklaması gerekirken kasten gizlemektedir. Bu gibi hallerde aldatan gerçek ve doğru olmayan açıklama ya da beyanlarla karşı tarafta yanlış bir kanaat yaratmaktadır. Dürüstlük kurallarına göre bilgi verilmesi gereken bir hususta susma da bir aldatma fiilidir. Hukukta genel bir aydınlatma yükümlülüğü mevcut değildir. Özellikle hiç kimsenin, bir başkasını, onun gerekli dikkat ve özeni göstermesi halinde öğrenip, fark edebileceği hususlarda aydınlatma yükümlülüğü yoktur. İnternet sitesi devir sözleşmesi yapılırken devre konu siteye gün içinde yapılan ziyaretçi erişim sayısının esaslı bir unsur olduğu, davacının sonradan sözleşme bedelinin yarıya düşürmesinin, web sitesinde BOT yazılımın bulunduğunun davalı yanca önceden bilinmesi halinde davalının sözkonusu sözleşmeyi aynı koşullarda hiç bir zaman yapmayacağının davacı yanca da biliniyor olduğunu göstermektedir. Davalıya devri gerçekleşen web sitesinde BOT yazılımının bulunduğu ve bunun web sitesinin gerçek ziyaretçi trafiğinden oldukça farklı bir durum yarattığı dolayısıyla davalının iradesinin fesada uğradığı, ,web sitesi devir sözleşmesin neticesi davacı tarafından BOT yazılımının olmamasının sözleşmenin olmazsa olmaz unsuru niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.Bu nedenle davalı sözleşmeyi iptal etme hakkına sahip olmakla,davalı süresinde sözleşmeyi iptal etmiştir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır. İlk derece mahkemesince davacının henüz ödenmemiş devir bedelini isteyemeyeceğinden bahisle davayı reddetmiştir. Davalı vekili, 23.10.2015 tarihinden itibaren müvekkili şirketçe ilgili web siteleri ve sosyal medya hesaplarına olan tüm erişim ve katkılarını sonlandırdıklarını beyan etmiş olsa da davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde ilgili web sitelerinin halen kullanımında olduğu yönünde iddiası mevcuttur. İlk derece mahkemesince bu yönde herhangi bir değerlendirme yapılmadan ve araştırma faaliyeti içine girilmeden yargılamanın neticelendirildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince sektör uzmanlarından oluşan bilirkişi marifetiyle davalının internet devir sözleşmesi kapsamında ilgili web sitesi ve sosyal medya hesaplarına erişiminin sonlanıp sonlanmadığı kesin şekilde belirlendikten sonra ,davalının erişiminin tümüyle son bulduğu ve ilgili web sitesi ve sosyal medya hesapları üzerinde bir tasarruf hakkı kalmadığı anlaşılırsa sözleşmenin davalı yanca feshi neticesi davacının devir bedelini talep etmesinin mümkün olup olmadığı değerlendirilmelidir. Açıklanan nedenlerle HMK ‘nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacı vekilinin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 05/12/2022