Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1076 E. 2022/1058 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1076
KARAR NO: 2022/1058
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2018/536 Esas – 2019/610 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı borçlu adına keşide ettiği faturalara dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra dosyasında ödeme emrinin 18/04/2018 tarihinde borçluya tebliğ edildiğini, borçlunun 768,00-TL tutarında kısmi ödeme yaptığını, ancak 25/04/2018 tarihli dilekçesi ile alacağa ilişkin borcu bulunmadığı iddiasıyla borca itiraz ettiğini, davalının kötü niyetli olarak borca yaptığı itirazın iptalini, takibin devamına ve davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı veya vekili cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “….davacının taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerine uygun olarak faturalar düzenlediği, bu faturaların davacının resmi ve mevzuata uygun ticari defterlerine kayıtlı olduğu, davacı tarafın bilirkişi incelemesi için defter, kayıt ve belgelerini ibraz ettiği, davacı tarafça sunulan ticari defter kayıt ve belgelerine göre düzenlenen bilirkişi raporuna göre hesaplanan alacak miktarı dikkate alınarak ve davacının talebi ile bağlı kalınarak takip tarihi itibariyle davalı tarafın davacıya 4.500,00-TL. tutarında borçlu bulunduğu ve bu miktara yönelik olarak davalı şirketin borca yaptığı itirazın haklı ve yerinde olmadığı anlaşılmakla, hükme esas alınmasında sakınca görülmeyen ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporunda tespit edilen miktara göre davanın kabulüne, alacak likit ve belirlenebilir nitelikte bir para alacağı olduğundan kabul edilen alacağın %20’si oranında hesaplanan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin olarak, Davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasındaki 4.500,00-TL. asıl alacağa ilişkin itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminat tutarı olan 900,00-TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 17.09.2019 tarihli celsede belirtildiği üzere, müvekkili şirketin Ankara’da faaliyet gösterdiğini, davadan süresi içinde haberdar olmadığını, o tarihte firmada çalışan …’in taraflarına haber vermediğini, kaldı ki …’in tebligatı kabul yetkisinin bulunmadığını, dosya içindeki tebligat parçasından görüleceği üzere tebligatın usulsüz olduğunu, tebliğe yetkili kişinin durumu ve ona tebliğ edilememe nedenine ilişkin tespit yapıldığına ilişkin şerhin bulunmadığını, ayrıca bilirkişi raporunun sadece tek taraflı olarak davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak hazırlandığını, müvekkili şirketin merkezi Ankara’da olduğundan ilk derece mahkemesince talimat yazılmak suretiyle müvekkilinin ticari defterlerinin de uyuşmazlık kapsamında incelenmesi gerektiğini, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davali vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme yapılmıştır. Davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun … Olduğu, 5.267,09 TL asıl alacağın takibe konu edildiği, takip sebebi olarak muhtelif tarihli altı adet farklı tutarlarda faturanın gösterildiği, icra dosyasının ekinde fatura suretlerinin yer aldığı, faturaların irsaliyeli fatura şeklinde düzenlendiği, keşidecilerin …, muhatapların … olduğu, teslim eden ve teslim alan kısımlarında isim ve imza görülmediği anlaşılmaktadır. İtiraz eden vekili icra dosyasına itirazında alacaklı durumundaki şahsın alacağına istinaden 4.500,00 TL ödemenin önceden mevcut olduğu, geri kalan 768,00 TL borcun da icra veznesine yatırıldığı sebepleriyle itiraz ettiği anlaşılmıştır. Eldeki dava da müdavin değeri 4.500,00 TL olarak gösterilmiştir. İlk derece mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda; davacının ticari defterlerinin incelendiği, davacının kayıtlarında davalı adına keşide ettiği altı adet irsaliyeli faturanın yer aldığı, irsaliyeli faturalarda teslim alan imzası bulunmadığı ancak zaten davalının itirazının borcun ödendiğine yönelik olduğu, teslimata ilişkin bir itirazının bulunmadığı, davacı yanın ticari defterlerinde davalı yandan takip tarihi itibari ile 12.348,54 TL alacaklı olduğunun görüldüğü, davalı yanın borcun ödendiğini iddia ettiği ve icra dosyasına 06.09.2017 tarihinde 3.500,00 TL ödendiğini ve 27.11.2017 tarihinde 1.000,00 TL ödendiğine ilişkin dekont çıktısı sunduğu, icra veznesine 25.04.2018 tarihinde yapılan ödemenin de 768,00 TL olduğu , davacı tarafın söz konusu belgeleri kabul ettiği ancak ödemelerin senet için yapıldığına dair beyanının mevcut olduğu, bahsi geçen … Bankasına ait 05.09.2017 tarihli 3.500,00 TL tutarındaki ödemenin başında; “Senet Ödemesi Dekontu” şeklinde ibarenin yer aldığı, dolayısıyla ödemenin cari hesaba mahsuben değil senet ödemesi kapsamında yapıldığı, icra dosyasına yapılan ödemenin ise faizden mahsup edildiği dolayısıyla infaz anında icra müdürlüğünce göz önünde bulundurulacağı, davacı yanın ticari defterlerine göre takipten sonra ve davadan önce yapılan ödemelerden sonra 4.641,54 TL alacaklı olduğu, davacının talebinin ise 4.500,00 TL şeklinde olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. Tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliği’nin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Ancak, Kanunun 21/1.maddesine göre tebligat yapılması halinde, tebliğ memuru, tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de, mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.Tüzel kişilere yapılacak tebligatlarda muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerekmemektedir. Öte yandan TK’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede dava dilekçesi ve 13.06.2018 tarihli tensip zaptının davalının aynı konutta birlikte çalıştığı daimi işçisi … adına … Cad. … Sok. No:… Altındağ/Ankara adresinde tebliğ edildiği, davaya esas İstanbul … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında borçlunun borca itiraz dilekçesinde aynı adresi şirket merkezi olarak gösterdiği, zira ödeme emrinde de borçlunun adresi olarak bahsi geçen adresin gösterildiği anlaşılmıştır. Davalıya davaya konu tüm deliller varsa ve ticari defterlerin inceleme günü olan 03.05.2019 tarihinde hazır edilmesi gerektiği yönündeki ihtaratlı davetiye ve yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu … Cad. … Sok. No:… Altındağ/Ankara adresine davalı ile aynı konutta birlikte çalışan daimi işçisi … imzasına tebliğ edildiği ve davalı şirket yetkilisinin inceleme günü olan 03.05.2019 tarihinde mazeret içerir beyan dilekçesi sunduğu anlaşılmakla ; davalı vekilinin tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı teslim olgusunu kabul etmekte ancak borcun ödenmiş olması sebebiyle son bulduğunu ileri sürmektedir. Ödeme iddiası yönünden ispat külfeti davalı üzerinde olup, teslim olgusu ispatlanmış olmakla, bu bağlamda davalının ticari defterlerinin incelenmesi gerekmemektedir. Havalenin mevcut bir borcun ödemesi için yapıldığı karine olarak kabul edilir. 05.09.2017 tarihli 3.500,00 TL tutarındaki ödemenin başında; “Senet Ödemesi Dekontu” şeklinde ibare mevcut olup,davacının delil olarak dayandığı havale dekontunda, başka bir amaçla ödeme yapıldığına dair bir şerh bulunduğundan bu ödemenin eldeki dava konusu kapsamında bir ödeme olarak kabulü mümkün değildir. Takipten sonra yapılan ödeme icra dosyasına bildirilir ve icra müdürlüğü bu ödemeyi önce harç, masraf ve takipten itibaren işleyen faize mahsup ederek bakiye ana para alacağı için takibi devam ettirebilir. Kural olarak; itirazın iptali davalarında takip tarihindeki borçluluk durumu saptanarak, takipten sonra ve ancak davadan önce bu takip sebebiyle yapılan ödemeler yönünden dava açılmasında hukukî yarar bulunmadığı gözetilerek uyuşmazlık çözülmelidir. Somut olayda; istinafa konu dava 12.06.2018 tarihinde açılmıştır. 27.11.2017 tarihinde 1.000,00 TL ödendiğine ilişkin dekont çıktısı sunduğu, icra veznesine 25.04.2018 tarihinde yapılan ödemenin de 768,00 TL olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan bu ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsubu gerekir (TBK.nın 100 md). Bu durumda davacının icra takip tarihi itibari ile 5.267,09 TL olan alacağına kısmi ödemelerin yapıldığı tarihte geçerli olan avans faiz oranları dikkate alınarak toplam faiz alacağı hesaplanmalıdır. Davalının kısmi ödemelerin mahsubu sonucunda dava tarihinden önceki en son ödeme tarihi tarihi itibari ile davacının alacağı TL olduğu belirlenmelidir. Karara esas alınan bilirkişi raporunda takipten sonra ve davadan önce yapılan ödemelerden sonra 4.641,54 TL alacaklı olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Davalı vekilinin buna ilişkin hesaplamaya yönelik herhangi bir istinaf başvurusu yoktur. Davadan önce, borçlu tarafından yapılan ödemeler yönünden itirazın iptali davası açılmasında davacının hukuki bir yararı olmadığının kabulü gerekir. Zaten eldeki davada davacı, önceki ödemeleri mahsup etmek suretiyle harca esas değer olarak 4.500 TL göstermiştir. Yukarıda anlatılanlar ışığında ilk derece mahkemesi karar isabetli olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-(b)/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 77,70 TL harcın, alınması gerekli olan 307,39 TL harçtan mahsubu ile bakiye ‬‬229,69‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.06/10/2022