Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1072 E. 2022/1284 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1072
KARAR NO: 2022/1284
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2018/57 Esas – 2019/809 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … müvekkil şirket bünyesinde 19.01.2015 – 27.10.2017 tarihleri arasında ve en son Yurtdışı Satış Sorumlusu görevinde çalıştığını, müvekkil şirket ile iş sözleşmesi davalının istifası ile sonlandığını, davalı iş akdi süresince müvekkil şirkete ait müşteri bilgileri, ürün fiyat bilgileri ve benzer mahiyette ki ticari bilgi ve sırlarına vakıf şekilde çalıştığını, davalı işten ayrılması akabinde müvekkil şirketin duyumlarına göre İstanbul’da kurulu bulunan, müvekkil şirketten ayrılmış olan bazı çalışanların ortak-irtibatlı olduğunu, müvekkil şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başlamış olduğunu, müvekkil şirket nezdinde edindiği ticari bilgileri kullanma imkân ve ihtimaline haiz olduğunu, bu durum taraflar arasında imzalanmış bulunan 19.01.2015 tarihli İş Sözleşmesi’ nin Rekabet Yasağı başlıklı 12. Maddesinin açıkça ihlali mahiyetinde olduğunu, taraflar arasında imza bulunan iş Sözleşmesi’ nin 12. Maddesi gereği davalı 2 (iki) yıl süre ile işverenin açık yazılı izni olmaksızın İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Bursa, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, İzmir, Gaziantep, Samsun, Trabzon, Adana ve Konya illeri ile sınırlı olmak üzere, işveren ile aynı veya benzer iş kollarında… hangi isim ve unvan altında olursa otsun iş verenle rekabet sayılabilecek şekilde kazanç getirici faaliyette bulunamaz.” Maddesi uyarınca rekabet yasağı sözleşmesi imzalamış olduğunu, rekabet yasağı yükümlülüğüne aykırılık halinde ise hizmet akdinin son bulduğu aydaki aylık brüt ücretinin 10 (on) katı tutarında ceza-i şart bedeli öngörüldüğünü, fazlaya dair haklarının ve zarar giderleri taleplerinin saklı kalmak kaydıyla, haklı davanın kabulünü, davalı tarafça rekabet yasağı hükmünün ihlal edilmesi nedeniyle 79.946,30 TL cezai şart bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İş Sözleşmesinden kaynaklanan davalara bakma görevi İş Mahkemeleri’ne ait olduğunu, davacı vekili gerek dava dilekçesi ile birlikte ve gerekse tensip zaptının kendisine tebliğinden itibaren yasal süre içerisinde davasına dayanak oluşturacak delillerini sunmadığını, müvekkil işyerinde 19.01.2015 – 27.10.2017 tarihleri arasında yani yalnızca 2 yıl 9 ay gibi bir süreyle, Kuzey Afrika – Ortadoğu satış sorumlusu olarak çalışmış olup, davalı şirketin gerek yurt içi gerekse yurt dışında bulunan diğer müşterileri ile ilgili herhangi bir bilgiye sahip olmadığını,davacı şirket satış sorumlusu olarak işe aldığı personele bir satış bölgesi belirlemekte ve bu bölgede bulunan müşteri bilgilerini verdiğini, personelden bu müşterilere satış yapmasını istendiğini, müvekkilin ise başladığı tarihte davacı şirketin bu bölgedeki müşteri sayısı yaklaşık 5 olduğunu, müvekkilin bu 5 müşteri dışındaki yaklaşık 20 – 25 müşteriyi sektörde ihracat istihbarat olarak isimlendirilen bir araştırma yöntemi ile bizzat kendisi araştırıp bulduğunu, bu firmalar dışında müvekkilin irtibatta olduğu herhangi bir müşteri söz konusu olmadığını, dolayısıyla müvekkilin zikredilen 20 – 25’ini bizzat kendisinin bulduğu yaklaşık 25 – 30 müşteri dışındaki davacı müşterilerine satış yapma olasılığı söz konusu olmadığını, müvekkilin davacı firmada çalışmakta olduğu dönemde satışını yapmış olduğu ürün, terlik tabanı, spor ayakkabı tabanı, araba koltukları, araba ön paneli, buzdolabı, şofben, çatı izolasyonu, ses izolâsyonumu izolasyonu, soğuk oda depoları, frigo frik kamyon kasası imalatı, ortopedik yastık, yatak vb. onlarca ürünün imalatında kullanılan ve kimyasal bir madde olan … olduğunu, ancak davacı şirketin imalatının % 80’i terlik taban poliüretanıdır ve müvekkilin satış yaptığı Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da bulunan firmaların satın almış oldukları ürün de terlik taban poliüretanı olduğunu,bu ürünün ortalama fiyatı sektörde herkes tarafından bilinmekte olduğunu, fiyat aralığı kg başına 2.10 Euro – 2.60 Euro arasında değiştiğini, dolayısıyla davacının fiyatların müvekkilin tarafından biliniyor olması müvekkile bu anlamda bir avantaj yaratmadığını, davacı firma da müşterisine, sipariş miktarına, ödemenin peşin veya vadeli yapılmasına, … üretiminde kullanılan kimyasalların piyasa fiyatındaki değişikliğe vs. göre bu fiyatı hemen hemen 2.10 Euro – 2.60 Euro bandında her zaman güncellendiğini,ayrıca satışa gidildiğinde zaten müşteri farklı farklı sı teklifleri satıcının önüne kovup fivat kırdırmak için bu rakamları satıcıya söylediğini, yani davacı firmanın ürün fiyat bilgisi ticari bir sır olmadığını, neticeden haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “somut olayda taraflar arasında imzalanan rekabet yasağına ilişkin taahhütnamenin yer sınırlaması bakımından irdelenmesi gerekmektedir. TBK m.445/1 hükmüne göre, rekabet yasağının yer bakımından başka bir deyişle coğrafi alan bakımından işçinin iktisadi menfaatini hakkaniyete aykırı tehlikeye sokmayacak şekilde olması gerekir. Bu çerçevede işverenin haklı bir menfaatinden söz edilemeyeceği açık olan işverenin iş ilişkisi dışındaki bir coğrafi alanda işçinin rekabet edemeyeceği şeklinde bir yasak geçerli olmayacaktır. Başka bir deyişle yasak kapsamındaki coğrafi alan, işverenin faaliyet gösterdiği yer ve müşteri çevresi ile ilgili olmalıdır. Yargıtay uygulamasına göre, Türkiye sınırları içinde rekabet etmeme yönünden öngörülen düzenlemelere geçerlilik tanınmamıştır. Davaya konu rekabet yasağı hükmü incelendiğinde sadece bir bölge ile sınırlı olarak değil davalının çalışma hürriyetini ortadan kaldıracak şekilde İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Bursa, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, izmir, Gaziantep, Samsun, Trabzon, adana ve Konya illeri rekabet yasağı kapsamına alınmıştır. Bu çerçevede davava konu rekabet yasağı hükmünün TBK 445/1 hükmü gereğince geçersiz olduğu takdir ve sonucuna varılarak davacı tarafın davasının reddine karar verilmiştir. Bir an için rekabet sözleşmesinin geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında yapılan incelemede; bilirkişiler rekabet yasağının suni deri, süet, bilimum kumaş, … ve benzer konularda olduğunu belirtmiş, akabinde davalının çalıştığı dava dışı … ve … Şirketlerinin Ticaret Odasındaki Faaliyet alanlarını sıralamış ve bu faaliyet alanlarının rekabet hükmü kapsamında kaldığını rapor etmişlerdir. Ancak dinlenen tanık beyanları uyarınca davalı …’ün davacı firmada çalışırken terlik taban … sistemleri satışını yapmakta olduğu, bu firmadan ayrıldıktan sonra … firmasına geçtiği, ancak … firmasının terlik taban … sistemleri üretilmediği, pluskimde rijid … ürünleri üretildiği ve davalının da bu firmada … ürünlerinin yurt dışı satış sorumlusu olarak çalıştığı, dolayısıyla ürün farklılığı nedeniyle davalının rekabet yasağını ihlal etmediği takdir ve sonucuna varılarak bu bakımdan da şartları oluşmadığından davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece eksik inceleme yapılmış olup hatalı olarak davanın reddine karar verildiğini, oysa ki somut olayda, davanın kabulü için tüm şartların oluşmuş ve davalı işçinin, davacı şirket ile olan iş ilişkisini istifa etmek sureti ile sona erdirdiğini, bu hususta davalı tarafından cevap dilekçesi ve beyan dilekçelerinde her ne kadar başkaca hususlar belirtilmiş olsa da, davalı tarafından bu hususların hiçbirinin maddi gerçekle bağdaşmadığından ispatlanamadığını, aynı şekilde; dosya kapsamındaki bilirkişi raporu ile de davalı’nın müvekkil şirket’ten ayrıldıktan sonra çalışmaya başladığı rakip firma ile davacı şirketin faaliyet alanlarının aynı olduğunun belirtildiğini. bilirkişi raporu ile tanık beyanlarının birbiri ile örtüşmekte olup, davalının rekabet yasağı hükmünü ihlal ettiği şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlandığını, bilirkişi raporunda aksi belirtilmesine karşın, yalnızca aralarında davacı şirket ile husumet bulunan bir tanığın da bulunduğu davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilmesinin hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle, mahkemece varılan hatalı kanaatin yerinde olduğu kabul edilse dahi davanın reddi yerine somut olayın koşullarına göre TBK 445/II uyarınca karar verilmesi gerekmekle yerel mahkeme tarafından TBK 445/II’nin değerlendirilmeksizin doğrudan davanın reddine karar vermesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Yerel Mahkeme’nin sözleşmenin coğrafi alan bakımından geçersiz olduğuna ilişkin tespitleri son derece yerinde olup gerçekten de mahkeme kararında da belirtildiği üzere davacının davalıya imzalatmış olduğu sözleşmenin, Borçlar Kanunu’nun 445. maddesine, T.C. Anayasa’sına ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, sözleşmenin bu maddesinin geçersiz olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 16.03.2017 tarihinde vermiş olduğu 2016/2751 e. ve 2017/1589 k. Sayılı kararı ile benzer nitelikteki bir davaya ilişkin sözleşme maddesinin geçersiz kabul edilmesi gerektiği şeklinde karar verdiğini, Yargıtay kararı doğrultusunda, tüm sanayi şehirlerini davalıya çalışmaya kapatan ve aksine hareket halinde maaşının 10 katı tutarında fahiş bir cezai şart getiren sözleşme maddesinin batıl sayılması gerektiğini, sözleşme hükmünün batıl sayılması durumunda ise cezai şart söz konusu olmayacağından TBK.445/2 gereğince rekabet yasağı hükmünün geçerli sayılıp, hakaniyete uygun düzeltmeyle cezai şart talebinin kabul edilmesi mümkün olmayacağını, tanığının, davalının … isimli firmada farklı bir ürünün pazarlanması konusunda çalıştığını ve satış yapmış olduğu ülkelerin davacının müşterimizi çaldı dediği ülkelerden farklı olduğunu ifade ettiğini beyanla istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 444 vd. maddelerinde düzenlenen ve iş sözleşmesi ile kararlaştırılan işçinin rekabet etme yasağını ihlal etmesi nedeniyle rekabet yasağı kaydına bağlanan cezai şartın tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır.Taraflar arasında 19.01.2015 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı 10/10/2017 tarihli dilekçesi ile 27/10/2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere istifa etmek suretiyle iş akdini feshetmiştir. Daha sonra davalı, dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de çalışmaya başlamıştır. Bunun üzerine davacı taraf, işçinin iş sözleşmesiyle kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 12. maddesi, “işçi İş Sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’na göre haklı neden olmaksızın feshederse veya iş akdi işveren tarafından haklı nedenle feshedilirse, 2(iki) yıl süre ile, iş verenin açık yazılı izni olmaksızın İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Bursa, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, İzmir, Gaziantep, Samsun, Trabzon, adana ve Konya illeri ile sınırlı olmak üzere, işverenle aynı veya benzer iş kolları olanı suni deri, süet, bilimum kumaş, poliüeratan ve benzer konularında, hizmet akdine bağlı olarak veya konusu bir işin görülmesi olan başka bir akitle başka bir işveren emrinde yada kendi adına veya hesabına serbest faaliyet olarak, tam zamanlı veya yarı zamanlı, doğrudan veya dolaylı olarak, fiilen veya internet yada telemarketing olarak işçi, pazarlamacı, satış danışmanı, ortak, direktör, koordinatör, temsilci, yönetici, yönetmen, denetçi, gözetmen, bayii, alt bayi, disbritör, plasiyer, danışman, komisyoncu yada hangi isim ve unvan adı altında olursa olsun işverenle rekabet sayılabilecek şekilde kazanç getirici faaliyette bulunamaz. Aksi durumda işçi, işverenin uğradığı her türlü zarar ve çıkar kaybı hariç olmak üzere işçinin hizmet akdinin son ki brüt ücretinin 10(on) katı tutarında cezal şartı Türk Lirası üzerinden, peşinen ve bir defada işverene ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmede 2 yıllık rekabet yasağı süresi öngörülmüş, rekabet yasağının geçerli olacağı yer İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Bursa, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, İzmir, Gaziantep, Samsun, Trabzon, adana ve Konya illeri olarak belirlenmiştir. TBK’nın 445/1 fıkrasında bu tür sözleşmeler bakımından yer ve zaman sınırlaması öngörüldüğü gibi, aynı maddenin ikinci fıkrasında da mahkemece aşırı nitelikteki rekabet yasağı hükümlerinin kapsamı veya süresi bakımından sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda TBK.’nın 445. maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2016 Tarih ve 2015/12450 E – 2016/6672 K. Sayılı Kararı). Gerek 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi ve gerekse de mülga 818 sayılı BK’nın 348. maddesi ile mer’i hukuk düzeni içerisinde yerini bulan ve kısaca rekabet yasağı olarak adlandırılan davaya konu sözleşme, kanun ile düzenlenmiş bir sözleşme olup içeriğinin sınırlandırılması da yine kanun hükmü ile sağlanmış, 6098 sayılı Kanun’un 445. ve 818 sayılı Kanun’un 349. maddelerinde bu yolda hükümlere yer verilmiştir. Bu bağlamda, içeriği ve sınırları kanunla düzenlenmiş bir sözleşmenin, doğrudan, Anayasa’nın çalışma hürriyetine ilişkin hükümleri ile bağdaşmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılmak suretiyle geçersiz addedilmesi mümkün değildir. Bu yöndeki bir değerlendirme, ancak, bu hususun Anayasanın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nde yöntemince ileri sürülmesi, anılan mahkemece bu yönde bir karar verilmesi ve Anayasanın 153. maddesi çerçevesinde mümkündür. Şu halde, mahkemenin taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin çalışma hürriyetini sınırladığı yolundaki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Bu halde, davacı şirket merkezi İstanbul’da bulunmakta olup, dava dışı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ninde merkezinin İstanbul olduğu nazara alındığında rekabet yasağı sözleşmesinin yer yönünden geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davalı hizmet akdi sona ermeden önce davacı şirket nezdinde yurt dışı satış sorumlusu olarak çalıştığından alelade bir çalışan olmadığı açıktır. Davalının davacı şirketteki pozisyonu, davacının müşteri çevresi, fiyat ve pazarlama politikası ile işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı vermektedir. Ancak rekabet yasağına ilişkin kaydın geçerli olabilmesi için işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması da gereklidir. Davalı taraf cevap dilekçesinde, sahip olduğu müşteri bilgisinin, yaklaşık 20 – 25’ini bizzat kendisinin bulduğu müşteriler olduğunu ve yeni işinde bu müşterilerle hiç bir şekilde irtibat kurmadığını, zira yukarıda bu müşterilerin davacı firmanın üretimini yapmakta olduğu “terlik taban pollüretanı” satın alan müşteriler olduğunu, kendisinin yeni çalışmaya başladığı … San. Ve Tic. A.Ş.’nin “terlik taban poliüretanı” imalatı yapmadığını beyan etmiştir. Davacı tanıkları, davalının davacı şirkette satış sorumlusu olarak çalıştığını ve davacı firmanın … hammaddesi üretip sattığını; davalı tanığı … ise, davalının davacı şirkette ihracat bölümünde satış temsilcisi olarak çalıştığını ve davacı firmanın terlik taban … sistemleri satışını yaptığını, … firmasının ise terlik taban … üretmediğini, davalı tanığı … da, … firmasında çalıştığını, … firmasında … ürünleri üretildiğini, terlik taban … ürünlerinin üretilmediğini, davalının da … ürünlerinin yurtdışı satış sorumlusu olarak çalıştığını ifade etmişlerdir. Gerek davalı tarafın beyanları gerekse tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacı ile dava dışı … firmasının her ikisi de İstanbul İlinde, … sektöründe faaliyet gösteren firmalar olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, davacı ile dava dışı … firmasının ürün yelpazesi itibariyle, davalı tarafın … firmasının terlik tabanı … imalatı yapmadığı savunması da nazara alındığında rakip firma olup olmadığı dosya kapsamı itibariyle belirsizdir. Bilirkişi raporunda bu yönden yapılan incelemede ticaret sicil kayıtlarıyla yetinilmiş, gerçek üretim faaliyetleri araştırılmamıştır. Mahkemece davalı tarafça delil olarak dayanılan … firmasının kayıtlarının incelenmesine karar verilmesine rağmen bu inceleme yapılmamış, gerekçesi de belirtilmemiştir. Bu haliyle bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu halde, mahkemece öncelikle … firmasından ihtilaf konusu dönemde terlik tabanı … imalatı yapılıp yapılmadığı sorulup buna ilişkin kayıtlar istenerek alanında uzman bir rekabet uzmanı ve bir sektör bilirkişisine heyet olarak dosyanın tevdi ile, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, faaliyet gösterilen piyasa itibariyle … firmasının terlik tabanı … üretip üretmediği, … ürünlerinin terlik tabanı … ürünü yerine kullanılıp kullanılamayacağı, davacı ile … firmasının aynı müşteri çevresine hitap edip etmediği ve terlik tabanı … ürünü bakımından rakip firmalar olup olmadığı hususlarında rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Hal böyle iken mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 22/11/2022