Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1071 E. 2022/1059 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1071
KARAR NO: 2022/1059
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2019
NUMARASI: 2014/397 Esas – 2019/484 Karar
DAVA: ALACAK
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının tekstil işi ile ilgili olarak ticari faaliyette bulunduğunu, yaklaşık yıldır da tüm döviz alım-satım işlemlerini … A.Ş. ile yaptığını, geçen bu dönem içerisinde davacı dövizini bozduracağı anda, … çalışanı …’nün davacıdan talimat almak suretiyle bankaya giderek davacının hesabından dövizi çektiğini, döviz karşılığını aldığında davacının makbuz düzenleyip verdiğini, bu şekilde çalışmanın yaklaşık 6 yıl sürdüğünü, en son Türk Lirasına çevrilmek amacıyla … Bankası Sıracevizler Şubesi … numaralı hesabından yapılan ödemelerin; 03/09/2008 tarihinde 100.000,00-$ ve 28/10/2008 tarihinde 41.000,00-$ olmak üzere toplam 291.000,00-$ olduğunu, müvekkilinin ev almak üzere pazarlık aşamasında bulunduğunu, … tarafından , ”Madem ev alacaksın dövizin bizde kalsın, Türk lirasına ihtiyacın olduğunda bize haber verirsen en yüksek kurdan dövizini bozarız, tekrardan dövizi senden almak için bankaya talimat vermek zorunda kalmazsın şeklinde açıklama yapıldığını, arada senelerin verdiği güven ilişkisi olduğundan müvekkilinin, dövizinin … de kalmasında bir sakınca görmediğini, müvekkilinin ev satın almak üzere 28/10/2008 tarihinde anlaşma yaparak kaporasını teslim ettiğini, yine aynı 41.000,00-$ miktarında parayı Türk lirasına çevirmek üzere davalı şirkete gönderdiğini ve 03/11/2008 tarihinde tapuya gideceğini ve tüm parasınnın Türk lirası karşılığının hazır edilmesini talep ettiğini, ancak dövizinin karşılığını alamadığını, bugüne kadar kendisine bir ödeme yapılmadığını, evi satın alamadığından ödediği kaporasını da geri alamadığını, bu nedenlerle, fazlaya ilişkin her türlü haklar saklı kalmak kaydıyla, davacının alacağı olan 291.000,00-$ tutardan şimdilik 15.000,00-$ nin ödeme tarihinrdeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası olarak, dava tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte, davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline ve davacıya ödenmesine, tüm yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı …. Anonim Şirketi vekilinin cevap dilekçesi özetle; Müvekkili şirketin yıllardan beri döviz piyasasında güvenilirliği ile tanınmış dürüst ticari ilkeleri ile bilinen bir firma olduğunu, tüm faaliyetlerini yasalar çerçevesinde resmi kayıtlara uygun şekilde gerçekleştirdiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği tarih ve miktarlarda şirket adına hiçbir para girişi bulunmadığını, bu hususun ticari defter kayıtlarında sabit olduğunu, müvekkilinin faaliyeti gereği işlemlerin anlık olarak gerçekleştirilmesi zorunlu olduğunu, şirket nezdinde hiçbir kişi veya kurumun parası veya dövizi emanete alınamayacağını ve tutulamayacağını, müvekkilinin Yönetim Kurulu Başkanı … ile üyeler … ve …’nin temsil ettiğini, bu kişiler dışında şirketi temsilen para tahsil etmek yetkisi hiçbir kişide olmadığını, diğer davalı …’nün bir dönem şirkette kurye olarak çalıştığını, bu kişinin açtırdığı hesaba para transferi yapıldığını, kendisine davacı tarafından talimat verilerek bankalardan para çektirildiğini Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/55036 soruşturma sayılı evrakı ile öğrendiklerini, bu nedenlerle binaen haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile tüm yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “…Davacı yanca, dosyada suretleri bulunan banka dekontlarıyla da sabit olduğu üzere davalı …’nün hesabına toplam 291.000-USD döviz cinsinden para gönderilmiştir. Para gönderilen hesap davalı …’nün şahsi hesabı olup davalı şirketle ilgisi bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Davacı yanca davaya konu dövizlerin davalı şirketin talimatıyla davalı …’nün hesabına gönderildiğine ilişkin bir delil de dosyaya sunulamadığı gibi davalı … sunduğu dilekçe ile döviz alım satımlarının dava dışı …’ün talimatı ile ve davalı şirketin bilgisi dışında gerçekleştiğini beyan etmiştir. Bu sebeple davacı yanın iradi olarak davalı …’nün şahsi hesabına para gönderdiğine kanaat getirilmiştir. Borçlar Kanunu’nda adam çalıştıranının kusursuz sorumluluğuna ilişkin düzenleme mevcutsa da bu yönde bir sorumluluktan bahsedilebilmesi için zararın çalışana verilen işin ifası kapsamında gerçekleşmesi gerekmektedir. Davaya konu işlemlerin davalı şirketle ticari ilişki kapsamında gerçekleştirildiği ispat olunamadığı gibi, davalı şirketin bilgisi ve/veyahut talimatı doğrultusunda gerçekleştirildiği de ispat edilemediğinden davalı şirketin kusursuz sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Ayrıca davacı ile davalı şirket arasında alacak borç ilişkisini doğurur bir ticari ilişki ve bu ilişkide davalının borçlu olduğunu gösterir bir delil de dosyaya sunulamadığından davalı …’ye karşı açılan davanın yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Davalı … temsil yetkisi çerçevesinde para aldığını iddia etmişse de, dosyadaki kayıt ve belgeler itibariyle ancak davacıyı temsilen bu paraları almış olabileceği ve vekalet ilişkisi kapsamında da aldığı paraları iade etmesi gerektiği, hesabına giren paraların döviz cinsinden veyahut Türk Lirası karşılığı olarak iade edildiğine ilişkin bir delil dosyaya sunulamadığından davalı …’ye yöneltilen davanın yerinde olduğu kabul edilmekle; tarafların iddia, savunmaları ve toplanan tüm deliller nazara alınarak davalı …’ye karşı yöneltilen davanın reddine, davalı …’ye karşı açılan davanın taleple bağlılık ilkesi gereğince dava konusu edilen bedel üzerinden kabulüne yönelik Davalı … Ticaret A.Ş.’ne karşı açılan dava yerinde görülmediğinden REDDİNE, Davalı …’ye karşı açılan davanın KABULÜ ile, 15.000,00-USD’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca işleyecek faizi ile adı geçen davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, müvekkilinin davalı … ile ticari ilişkisinin bulunduğunu, bu ticari ilişkide para alışverişi yapan şahsın da davalı … çalışanı diğer davalı … olduğunu, davalılar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 27 Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/605 Esas sayılı dosyasında …’nün 09.02.2010 tarihli celsede dava konusu paranın bir kısmını esasen … firmasının kendi adına açtığı hesaba yatırmış olduğuna dair ifadesinin bulunduğunu, yine ceza yargılamasında …’ in ortağı …’ün 23.12.2010 tarihli celsede …in kağıt üzerinde kurucu ortağı olduğunu, …’in de müşteri sıfatının bulunduğunu, …’in …’den döviz bozdurduğunu, …’nün …’in yanına giderek dövizi elden aldığını, …’nün beyanlarının hepsinin doğru olduğunu beyan ettiği görülmüştür. Dava konusu çekilen paradan 100.000-USD paranın gönderildiği, …’in 23.12.2010 tarihli celsedeki ifadesinde …’yü tanımadığı, …’den …’ı tanıdığı, telefonda kur konusunda anlaştıklarını, kendisinin TL yi nakit gönderdiğini, karşı tarafın da elinde nakit olduğu zaman doları nakit olarak verdiğine dair beyanının olduğunu, çekilen paralardan gönderildiği anlaşılan … AŞ yetkilisi …’nın 16.06.2011 tarihli celsede ifadesinde … ismi söylenince aklına bir şey gelmediğini, bu ismi hatırlayamadığını, 2008 yılında … ile alışverişleri olduğunu, …’ü bu vesile ile hatırladığını beyan etmiş olduğunu, sonuç olarak müvekkilinin … ile işlem yaptığını, davalı …’nün diğer davalı şirketin çalışanı olmasının ve yine davalı şirketin çalışanı ve hissedarı …’ın talimatı ile hareket etmesinin çalıştığı şirketten ayrı münferit iş yaptığı anlamına gelmeyeceği, …’nün müvekkilinden aldığı paraların çalışmakta olan diğer davalı şirket talimatlarına göre diğer bazı hesaplara ve kendi hesabına aktardığını, her ne kadar ceza soruşturmasında davalı şirket yetkilileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, mahkemenin tespit edilen maddi gerçekler ile bağlı olduğunu, bahsi geçen sebeplerle müvekkilinin alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davalarının tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacının mal varlığının haksız şekilde eksilmesinden farklı hukuki sebeplere dayalı olarak sorumlulukları bulunduğu iddia edilen davalılara karşı açılan tazminat davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde her iki davalıya karşı açılan davanın da kabul edilmesi nedeniyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davacı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme yapılmıştır.İstanbul 27 Asliye Ceza Mahkemesi’nin 29.09.2017 tarihli 2016/128 Esas 2017/345 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; katılanın …, sanığın …, sanık üzerine atılı olan suçun hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanmak olduğu, sonuç olarak …’nün hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçundan bahisle hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve kararın 20.11.2018 tarihinde Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/81755 Soruşturma , 2012/40584 Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığın Dair kararın incelenmesinde; müştekinin …, şüpheliler … AŞ yetkilileri ve … oldukları, şüphelilerin üzerine atılı suçlamanın hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanmak suçu olduğu, … ve … yetkililerine şikayet eden tarafından teslim edilmiş bir para veya bankadan döviz almaları için verilmiş bir talimat olmadığı, …’nün çektiği paraların … ve … yetkililerine teslim ettiğine dair bir kanıt olmadığı anlaşıldığından Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair karar verilmiş, söz konusu takipsizlik kararına ilişkin itiraz incelenerek reddedilmiştir. Davalı … ..A.Ş vekili, diğer davalı …’nün bir dönem şirketlerinde kurye olarak çalıştığını, davalı … ile müvekkili şirketi bilgisi dışında irtibat kuranın … isimli şahıs olduğunu, davacı ile … arasında menfaat ilişkisi olduğunu, zira bu hususta …’nün Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/55036 sayılı soruşturma dosyasında verdiği ifadelerden anlaşılacağı, müvekkili şirketin yönetim kurulu üyeleri arasında … isimli bir şahsın bulunmadığını, dolayısıyla şirket yönetim kurulu üyeleri dışında başka hiçbir kimsenin şirket adına para tahsil etme yetkisinin olmadığını beyan etmiştir. Dosya içerisindeki Beyoğlu … Noterliğine ait imza sirkülerinde … Ticaret AŞ’nin 04.03.2008 tarihli yönetim kurulu kararında yönetim kurulu üyeliğine 3 yıl süre ile …, … ve … oldukları görülmektedir. Davacı tarafça dosyaya sunulan 28.10.2008, 25.09.2008, 06.10.2008 ve 03.09.2008 tarihli muhtelif tutardaki banka ödeme dekontlarında hesap sahibi …, ödeme yapılan alıcının ise … olduğu anlaşılmaktadır. TBK’nın 74.maddesi gereğince, hakim, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.Sonuç olarak hukuk hâkimi, Türk Borçlar Kanununun 74. maddesine göre kusurun bulunup bulunmadığına karar vermesi için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabulü hukuk hâkimini de bağlayacaktır.Bu durumda, ceza soruşturmasında … AŞ hakkında takipsizlik kararı verilmiş ve söz konusu karar kesinleşmiş olsa dahi bu karar dikkate alınmaksızın taraflar arasındaki maddi vakıa, dosyamız kapsamındaki deliller ve taraf beyanlarıyla belirlenmektedir.Davalı vekili dosya içerisindeki beyanlarında diğer davalı …’nün bir dönem müvekkili şirkette kurye olarak çalıştığını beyan etmiştir. Davalı …’ye teslim edilen döviz niteliğindeki para …’ye …’in çalışanı sıfatıyla verilmemiş; davacıya ait döviz niteliğindeki para davalı …’ın şahşi hesabına yatırılmıştır. Davalı … döviz alım satımlarının dava dışı …’ün talimatı ile ve davalı şirketin bilgisi dışında gerçekleştiğini beyan etmiştir. İstanbul 27 Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/128 Esas, 2017/345 Karar sayılı ilamında …nin güveni kötüye kullanma suçundan mahkum olduğu ve hakkında verilen cezanın kesinleştiği anlaşılmıştır. Eldeki davada dinlenen tanıklar da …’nün … ile işbirliği içinde hareket ettiğine ilişkin beyanda bulunmuşlardır. Dosya içerisinde …’ün dava dışı şirketi temsilen hareket ettiği veya dava dışı şirketle emir, talimat ilişkisi içerisinde çalıştığına dair bir delil yoktur Davaya konu işlemlerin davalı şirketle ticari ilişki kapsamında gerçekleştirildiği ispat olunamadığı gibi, davalı şirketin bilgisi ve/veyahut talimatı doğrultusunda gerçekleştirildiği de ispat edilememiştir. …’nün somut olayda haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluğu mevcut olmakla, bu noktada belli bir süre … ile istihdam edenin sorumluluğu kapsamında çalışmış olan diğer davalının kusursuz sorumluluk hükümleri uyarınca sorumluluğuna gidilmesini gerektirecek koşullar az yukarıda bahsi geçtiği üzere oluşmadığından ilk derece mahkemesinin davalı şirket hakkında davanın reddi yoluna gitmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353(1)-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.06/10/2022