Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1070 E. 2022/1275 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1070
KARAR NO: 2022/1275
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2019
NUMARASI: 2017/945 Esas – 2019/794 Karar
DAVA: Haklı Sebepten Ötürü Ortaklıktan Çıkma Olmadığı Taktirde
Fesih ve Tasfiye
DAVA TARİHİ: 18/10/2017
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’un İstanbul Ticaret Odası’nda … sicil nosu ile kayıtlı ve iştigal alanı her türlü bina ve yapıların mimari statik makine tesisatı elektrik tesisatı projelerini yapmak bu konularda müşavirlik ve danışmanlık yapmak ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işleri olan iki ortaklı davalı … Limited Şirketi’nde %50 pay sahibi hissedarı olduğunu, diğer ortak ve yine %50 pay sahibi hissedar/yönetici …’in münferiden 10/10/2026 tarihine dek yetkili ve müdür olduğunu, şirketin yaptığı bütün işlerin büyük yoğunluğunun danışmanlık ve laboratuvar işlemleri olup iştigal alanı “Yapı Test” hizmeti olduğundan sınırlı sayıda bakanlık izni ile kurulduğundan şirketin bu hali ile (İstanbul’daki taksi plakası gibi) ayrı bir değeri olduğu gibi kârlılığının yüksek olup az sayıda personel ve girdi gideri dışında harcaması bulunmayıp malvarlığı olarak (demirbaş) şirkete kayıtlı araçlar, bir kısım laboratuvar malzemeleri, büro malzemeleri bulunmasına rağmen yönetici ortak tarafından müvekkilinin bilgilendirilmediği gibi aktif azalmaya, fiktif işlemler ve müvekkilinin izni/bilgisi bulunmadan demirbaş satışı yaparak bedellerinin kendi ya da ortağı olduğu başkaca şirketlere aktarmasının öğrenilmesi üzerine yapılan tüm şifahi görüşmelerin sonuçsuz kaldığını, davalı şirket yönetici ortağı ve %50 pay sahibi … tarafından dava tarihine dek hiçbir kâr payı hesabı yapılıp bilgi verilmediği gibi var ise doğmuş bulunan kâr payı ödemesi yapılmadığını, sınırlı sayıda davalı şirkete verilen lisans hakkının layıkı ile işletilmeyerek kârlılığın engellendiği gibi aksine şirketin faaliyetinin durdurulmadığını, şirkete ait hizmetin ifası ve çalışanların iştigal konusuna uygun olarak alınan demirbaşa kayıtlı, araçların tamamının satılmaya çalışıldığını, bedellerinin ise zimmete geçirme ya da eşinin ya da kendisinin hissedarı olduğu şirketlere aktarıldığını, çeşitli marka ve modellerde 12 adet araç parkuruna sahip şirketin on adet aracının satıldığı sadece … ve … plakalı aracın kaldığını, bu araçların satış gerekçeleri ile bedellerine dair bilgi verilmediğini, şirket amacına tahsis edilen demirbaşa kayıtlı malların mülkiyetinin elden çıkarıldığını, bu yönde hiçbir toplantı, karar ve bilgilendirme yapılmadığıı, müvekkilinin sermaye koyması haricinde yüzbinlerce lira parayı (600.000,00-TL civarı) ayrıca şirkete araç alımı için borç olarak transfer rağmen bu bedelin yıllardır ödenmediği gibi şirketi imkanlarının kötü niyetli yönetici ortağın çıkarına kullanıldığını, ortakla görüşme randevusunda tarafsız inceleme amaçlı bulunan hakem SMMM’nin dahi kabul edilemeyerek bilgi saklandığını ileri sürerek öncelikle ve ivedilikle şirkete tedbiren yönetim kayyumu tayin edilmesine, … Bankası Merkez şubesinde davalı ıban hesabı üzerine tedbir kararı verilerek bloke edilmesine, … ve … plakalı araçların kaydına tedbir konulmasına, müvekkilinin hissesinin davalı şirketin gerçek mal varlığına nispetle haiz olduğu gerçek değer karşılığında davalı şirkete veya ortağına devri ile pay bedelinin müvekkiline ödenmesine, karşılığında müvekkilinin şirketten çıkmasına, bu mümkün olmadığı taktirde şirketin fesih ve tasfiyesine, TTK gereğince şirketten çıkma payının emsal ve güncel değerlendirme ile yetkin bilirkişiler marifeti ile tespiti ile 6100 sayılı HMK.nın 107.maddesi gereği belirsiz alacak davası” ikame edilerek fazlaya dair dava ve talep ile ıslah hakları saklı kalmak ve gerçek bedel belirlendiğinde harcı tamamlanmak üzere şimdilik 100.000,00-TL’lik çıkma payının davalıdan reeskont faizi ile tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının huzurdaki davayı ikame ettikten sonra müvekkili şirket davadan haberdar olmadan önce müvekkili şirkete ödeme yapacağını söyleyerek 16/11/2017 tarihinde 148.000,00-TL değerindeki şirket aracını şahsı üzerine devraldığını, ancak bugüne kadar hiçbir ödeme yapmadığını, TTK 245/1-c bendine açıkça aykırı olan bu eylemi nedeniyle haklı sebeple şirketin feshini isteyemeyeceğini, müvekkili şirket zarar ettiğinden ortakların kâr payı alamadığını, aynı zamanda şirketin 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait SSK ve vergi borcu olmak üzere 340.000,00-TL borcu bulunduğunu, davacı ortağın bu ödemelere hiçbir şekilde katılmadığını, dava dilekçesinde davacının kendisinden habersiz satıldığını iddia ettiği 10 adet aracın satış bedelleri ile şirketin personel maaşları, kıdem tazminatları, işçiler tarafından açılan davalar nedeniyle İİK 36.maddesi gereğince icra dosyalarına teminat olarak yatırılan paralar vergi ve SSK borçları, araçların motorlu taşıtlar vergisi, trafik cezaları, kira, elektrik, su , telefon, internet, araçların kredi ödemeleri, şirket adına kullanılmış banka kredilerinin ödendiğini, hatta bu satış bedellerinden davacının hesabına paralar da gönderildiğini, bu nedenle davacının yıllardır zarar eden müvekkili şirketten kâr payı alamadığı yönündeki iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, şirketin 2016 yılında zararı oldukça fazlalaştığından dolayı davacı ve diğer ortağın birlikte şirketin faaliyetini durdurma ve şirkete numune alımını durdurma kararı aldıklarını, şirketin 22/06/2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınmış olan faaliyet belgesinin askıya alındığını, çalışan personellerin işten çıkartıldığını, şirket elindeki işlerin başka laboratuarlara devredildiğini, alınan tüm kararlardan davacının haberi olduğunu, bu hususta tanık olarak şirketin yöneticisi ortağı … ile şirket muhasebecisini gösterdiklerini, iddia olunan lisans hakkının ise fiziki ve teknik şartları yerine getiren herkese verildiğini, şirketin faaliyetlerinin kârlılığın olmaması nedeniyle durdurulmasını önerenin davacı olduğunu, davacının bilgi alamadığına ilişkin iddialarının da asılsız bulunduğunu, zira müvekkili şirkete yönlendirdiği tek bir talebinin dahi bulunmadığını, davacının şirket müdürü ile bir araya gelmekten her daim kaçındığını, şirketin her işleminden haberdar olan davacının şirkete ait araçların satıldığından da haberdar olduğunu, hatta bir kısım şirket aracının tanıdığı kişilere satışını bizzat davacının organize ettiğini, … plakalı aracın satış bedelinin alıcı tarafından şirket hesabına ödenmediğini, araçların satışlarını gösterir noter satış sözleşmelerini cevap dilekçesi ekinde sunduklarını, davacının müvekkili şirketi ve diğer ortağı aldatarak 148.000,00-TL bedelli şirket aracının kendi adına devir aldığından ve 13/01/2017 tarihinde … plakalı aracı tanıdıklarına satarak 80.000,00-TL veya daha fazla satış bedelini tahsil etmiş olduğundan davacının şirketten talep edebileceği çıkma payı alacağının bulunmadığını, davacının şirketten çıkmak için haklı bir sebebi olmasa da şirket ortakları arasında güven ilişkisi zedelendiğinden ve bu aşamadan sonra ortakların bir araya gelip şirketi devam ettirmesi mümkün olmadığından davacının şirket ortaklığından herhangi bir bedel ödenmeden çıkartılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, yine davacının haklı sebeple şirketin feshini isteme hakkının bulunmadığını, ancak mahkemenin uygun çözüm yolu olarak çıkma payı ödenmeden davacının şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verebileceğini ileri sürerek davacının fesih ve tasfiye talebinin reddine, herhangi bir çıkma payı ödenmeden davacının müvekkili şirket ortaklığından çıkartılmasına, şirketin amme borçlarının yargılama sonuna kadar tedbiren dondurulmasına, davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesi halinde şirketin kamu borcundan davacının sermaye hissesi oranında sorumlu olduğunun belirtilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince “Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … numarasında kayıtlı … Limited Şirketi’nin 6102 sayılı TTK.nun 636/3.madde ve fıkrası uyarınca fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini yürütmek ve sonlandırmak için tasfiye memuru olarak mali müşavir …’ın atanmasına, tasfiye memuruna emek ve mesaisine karşılık toplam 5.000.-TL ücret takdirine, ücretin ileride davalı şirket hesaplarından tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından kesinleşmesinden itibaren 1 haftalık süre içerisinde yatırılmasına” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yönetici ortağa (müvekkil şirkete) huzurdaki davayı açtığını söylemeden, şirkete ödeme yapacağını söyleyerek şirket aracını şahsı adına devir aldığından ve böylelikle kişisel menfaatleri uğruna şirketin mallarını kötüye kullandığından, T.T.K 245/1-c bendine açıkça aykırı olan bu eylemi nedeniyle haklı sebeple şirketin feshini isteyemeyeceğini, müvekkil şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin verilen karar T.T.K 245/1-c bendine açıkça aykırılık teşkil ettiğinden öncelikle Yerel Mahkeme kararının bu gerekçeyle kaldırılması gerektiğini, Yerel Mahkeme tarafından kendi içerisinde çelişkili olan bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, Yerel Mahkeme tarafından bilirkişi raporunda tespit olunduğu üzere yönetici ortağın şirket borçlarını ödemek için azami çabayı gösterdiği dikkate alınmadan, (satılan araçlarla şirket borçlarının ödendiği) davacının 148.000,00 TL bedelli aracı şahsı adına geçirmiş olmasının hukuki değerlendirilmesi yapılmadan ve davacının şirketten çıkartılması halinde limited şirketin tek kişi ile faaliyetlerine devam edebileceği değerlendirilmeden verilen fesih ve tasfiye kararının haksız ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, fesih ve tasfiyesine ilişkin verilen kararın kaldırılması gerektiği, çıkma payını müvekkil şirketten fazlasıyla alan davacıya hiçbir bedel ödenmeden davacının şirketten çıkartılmasına karar verilmesi gerektiği, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava limited şirketten çıkmasına karar verilmesi bunun mümkün olmaması halinde şirketin feshine karar verilmesi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın şirketin feshine karar verilmiştir.Karara karşı davalı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İstinafa incelemesine konu uyuşmazlık, şirketin feshine karar verilip verilemeyeceği hususudur.Davacının birincil talebinin şirketten çıkmasına karar verilmesi olduğu, bunun mümkün olmaması halinde terditli talebinin şirketin feshine karar verilmesi olduğu görülmektedir. Limited şirketlerde çıkma 6102 sayılı TTK 638 vd. Maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre her ortak haklı sebeplerin varlığı halinde şirketten çıkmasına karar verilmesini isteyebilir.Mahkemece öncelikle davacının şirketten çıkması talebi yönünden bir değerlendirme yapılarak çıkma sebepleri bulunması halinde bu konuda bir karar verilmesi, bu sebepler yok ise ikincil(terditli ) talep olan fesih şartlarının bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapılması, eğer fesih şartları var ise bu seferde TTK 636/3 düzenlemesi gereği fesih kararı yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmetmesi gerekmektedir. 6102 sayılı TTK olaya uygulanma ihtimali bulunan 612. Maddesi; (1) Şirket kendi esas sermaye paylarını, sadece, bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe kullanabileceği özkaynaklara sahipse ve alacağı payların itibarî değerlerinin toplamı esas sermayenin yüzde onunu aşmıyorsa iktisap edebilir.(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen veya mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bulunan bir şirketten çıkma ya da çıkarma dolayısıyla, esas sermaye paylarının iktisabı hâlinde, birinci fıkradaki üst sınır yüzde yirmi olarak uygulanır. Şirket esas sermayesinin yüzde onunu aşan bir tutarda iktisap edilen esas sermaye payları iki yıl içinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edilir.” hükmünü içermektedir. Bu düzenleme şirket sermayesinin korunması amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. Davacının birinci talebi ayrılma akçesi belirlenerek çıkma isteği olduğu gibi davalının savunmasında da davacının çıkma akçesi verilmeden çıkmasına karar verilmesi talebi bulunmaktadır. Bu durumda tarafların çıkma kararı verilmesi konusunda iradeleri örtüşmektedir. Taraflar arasındaki görüş ayrılığı ayrılma akçesi konusundadır. TTK’nın 641/1. maddesine göre ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir. Çıkma payı bir nevi tasfiye payıdır. Yani çıkan ortak için tasfiye payının yerine geçmektedir. Bu nedenle bu hak, farazi tasfiye payı olarak ifade edilmektedir. Çıkma ile ortaklık, sadece çıkan ortak için sona erdiğinden, ona düşen payın verilmesi amaçlanmaktadır, zira diğer ortaklar için ortaklık ilişkisi devam etmektedir. Bu bağlamda ayrılma payını, ortaklıktan ayrılan ortağa esas sermaye payını ve bu payın ona sağladığı ortak sıfatını kaybetmesine karşılık kendisine ödenmesi gereken değer olarak kabul etmek gerekir (Bkz. Yrd. Doç. Dr. Nihat TAŞDELEN, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Limited Ortaklıklarda Çıkma Çıkarılma ve Fesih, Ankara 2012, sf. 179 vd.).Hukukun genel ilkeleri ayrılma akçesinin ayrılma ile muaccel olmasını gerekli kılar; bu kural burada da geçerlidir. Ancak bu kural şirketin “kullanabilir öz sermayesi” varsa uygulanır. Çünkü ayrılan ortağa ödenecek ayrılma akçesi, esas sermaye payının gerçek değerine göre belirlenecek olup, payın gerçek değeri belirlenirken şirketin en azından bilanço değerinin bulunması gerekir. Somut olayda 2 ortaklı limited şirkette %50 paya sahip davacı ve dava dışı ortak arasında anlaşmazlık bulunduğu, ortaklık ve yönetim ilişkisinde güven ortamının kalmadığı, tarafların birbirlerini ağır şekilde suçladıkları, birlikte şirket faaliyeti yürütmelerinin beklenemeyeceği, güven ortamının sarsılmasında her iki ortağın müşterek sorumlu oldukları, şirketin ticari faaliyetine son verildiği anlaşılmakla davacının TTK 638/2 maddesinde düzenlenen haklı sebeple çıkma hakkının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporuna göree şirketin -226.733,70 TL öz kaynağı bulunmakta olup, davacının ortağı olduğu şirket öz varlığını kaybetmiş durumdadır. Şirketin pasiflerinin aktiflerini aşmış olması nedeniyle çıkma kararı verilmesi durumunda davacının payına isabet eden bir ayrılma payı bulunmamaktadır. Bu durumda bu madde kapsamında ödenecek bir tutar olmadığından serbestçe kullanabileceği öz kaynağın bulunması ve %20 lik pay sınırlamasının eldeki uyuşmazlıkta uygulanma yeri yoktur. Yine davacının şirketin borca batık hale gelmesinde ve ortaklığın çekilmez bir hal almasında tek kusurlu olmadığı, diğer ortakla beraber kusuru bulunduğu anlaşılmakla çıkma talebinde bulunma hakkının olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim haklı sebeple çıkma hakkı vazgeçilmez, mutlak bir haktır. Ayrıca ayrılma akçesinin bulunmaması çıkma kararı verilmesine engel bir durum da değildir.Bu durumda ilk derece mahkemesince davacının ayrılma akçesi ödenmeden şirketten çıkmasına karar verilmesi gerekirken, davacının ikincil talebi olan ve hukuk sisteminde ikincil seçenek olarak kabul edilen şirketin feshine karar verilmesi dosya içeriğine uygun değildir.Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından davacının limited şirketten çıkmasına ve ayrılma akçesi ödenmesine yer oladığına dair aşağıdaki şeklide hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, 2-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 638. maddesi gereğince davalının davacı … Limited Şirketi’nden çıkmasına, davacıya ayrılış akçesi ödenmesine yer olmadığına, 3-Davacı tarafın yargılama sırasında yapmış olduğu bilirkişi ücreti 3.261,20 TL yargılama masrafının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 1.707,75 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 1.627,05 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 5-Davacı yargılama sırasında kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince tayin ve takdir olunan 2.725,00- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde davalıya iadesine, b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL, tebligat ve posta gideri 72,20 TL olmak üzere toplam 193,5‬0 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/11/2022