Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1066 E. 2022/1063 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1066
KARAR NO: 2022/1063
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2015/573 Esas – 2019/366 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyası ile davalılar hakkında ilamsız takip başlatıldığını, ancak dosya borçlularının takibe itiraz ettiklerini, takibe konu edilen alacağın borçlunun … AŞ’ den kullanmış olduğu krediye ilişkin Genel Kredi Sözleşmesi ve Ek Kredi Sözleşmesine dayandığını, … AŞ’nin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredildiğini, bu sebeple icra takip dosyasının TMSF tarafından takip edildiğini, alacağın fon alacağına dönüştüğünü, müvekkili şirketin bu alacağı TMSF’ den temlik aldığını, fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, davalıların (borçlu …’un müşteri olarak, …’un müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak) müvekkili şirkete borçlu olduklarını ancak bunu bildikleri halde takibe haksız şekilde itiraz ettiklerini, her türlü yasal haklarının saklı kalması kaydıyla davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın (kefilin sorumluluğunun kefalet limiti ve buna ilişkin faiz ve masraflarla sınırlı olmak üzere) iptalini, takibin takip talebindeki şartlarla devamını, yapılan itirazın kötü niyetle yapılmasından dolayı davanın asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama ücreti ve ücreti vekaletin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; diğer davalı …’un dava tarihinden önce vefat ettiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itiraz dilekçesinin dava konusu alacağın davacının iddiasının aksine fon alacağı olmadığını, dolayısıyla 20 yıllık zamanaşımına tabi olmadığını, kredi sözleşmesinden doğan alacağın zamanaşımına uğradığını, borcun kabulü niteliğinde olmamakla birlikte takibe konu edilen asıl alacağın miktarının hatalı olduğunu, asıl alacağın 2.500,00 TL olduğunu, davacının hukuki ve maddi nedenlerini ortaya koyarak asıl alacağının miktarını ve dayanağını ispatlaması gerektiğini, kefil olan müvekkili tarafından 1998-2001 yılı içerisinde borcun cebri icra yolu ile ödendiğini, …’ın durumunun araştırılarak alacağın fon alacağı olmaması sebebiyle zamanaşımı itirazlarının kabulünü, dosyanın esasına girilmesi halinde kredi sözleşmesinden kaynaklanan asıl alacak ve ferilerinin müvekkili tarafından ödenmiş olması sebebiyle haksız davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …’ un dava tarihinden önce 06.04.2014 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “….Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce kefalet için öngörülen 10 yıllık sürenin dolduğu anlaşılmaktadır. 6101 Sayılı Kanunun 5/2. maddesinde Türk Borçlar Kanunu ile hakdüşürücü sürenin ilk defa öngörülmesi ve bu sürenin kanunun yürürlüğünden önce dolmuş olması halinde hak sahiplerine yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanabilme imkanının getirildiği anlaşılmaktadır. Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce 2005 tarihine kefalet için öngörülen 10 yıllık sürenin dolduğu, kanunun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği ve bu tarihten itibaren hak sahiplerine bir yıllık sürenin tanındığı ve bu sürenin de 01.07.2013 tarihi itibariyle dolduğu görülmektedir. Davaya esas icra takibi ise 12.07.2013 tarihinde yapılmıştır. Buna göre yasayla tanınan ek sürenin dolmasından (01.07.2013) sonra yapılan bu takibe dayalı olarak açılan davanın dinlenmesinin mümkün bulunmadığı, zira davacının artık kefili takip etme hakkının ortadan kalktığı kanaatine varılmakla müteselsil kefil olan davalı …’a karşı açılan davanın bu sebeple reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından davalı …’a karşı açılan davada, her ne kadar mirasçısı davaya dahil edilerek davetiye gönderilmiş ise de davalı …’un işbu dava açılmadan önce 06.04.2014 tarihinde yani davadan yaklaşık 1 sene önce vefat ettiği anlaşılmakla ölüye karşı dava açılması mümkün bulunmadığından ve de dosyada maddi bir hata bulunmadığı gibi HMK 124. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı değerlendirilmekle bu davalı hakkındaki davanın bu nedenle reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra takibinin başlatıldığı tarihte davalı …’un hala hayatta olduğunu ve 11.10.2013 tarihinde borca itiraz dilekçesini bizzat verdiğini, itiraz dilekçesi verilmesinden sonra bu şahsın vefat edip etmediğini müvekkilinin bilmesinin mümkün olmadığını, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde HMK 124. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle … aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı … hakkında açılan davada ise fon alacağı yönünden geçerli olan zamanaşımı süresinin temlik kapsamında olduğunu, dosya alacaklarını temerrüt eden … Aş yönünden uygulanması gerektiği, yasada belirtilen 20 yıllık sürenin henüz dolmadığını ve dolayısıyla zamanaşımının da gerçekleşmemiş olduğunu, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesi hukuka aykırı olduğundan kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince davalı …’un dava açılış tarihinden önce vefat etmesi sebebiyle ölüye karşı dava açılamayacağından davanın reddine, davalı … a karşı açılan davanın da zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir. HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davacı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme yapılmıştır. Davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının .., borçluların … ve … oldukları, 3.555,81 TL asıl alacak, 40.249,90 işlemiş faiz olmak üzere toplamda 43.805,71 TL için icra takibi başlatıldığı, takip sebebi olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla genel kredi sözleşmesi, ihtarnamenin ve kredi alacağı temlik sözleşmesinin gösterildiği, itiraz eden … ve … ayrı ayrı verdikleri dilekçelerinde ikametgah adresi itibari ile İstanbul icra daireleri yetkisine itiraz ettiğini, asıl alacak ve faizi kabul etmediğini, böyle bir borcu olmadığını, bir an için borcun varlığı kabul edilse dahi 1998 tarihli kredi sözleşmesine dayanan asıl alacağın zamanaşımına uğradığını beyan etmiştir. İcra dosyası ekinde Marmaris … Noterliğine ait 09.02.1998 tarihli ihtarnamenin bulunduğu, söz konusu ihtarnamede … lehine … nin müteselsil kefareti ile açılmış … 64- sayılı teminat mektupları kredisine istinaden … AŞ’ne hitaben verilen 12.06.1997 tarih 2.500.000.000TL tutarındaki teminat mektubunun 2.500.000.000TL olarak tanzim edildiğini, 15.07.1998 tarihi itibari ile alacağın 3.298.287,671 TL ye ulaştığını, söz konusu meblağın ferileri ile birlikte 24 saat içinde ödenmesi gerektiği bildirilmesi ihtar edilmiştir. Dosya içerisinde … Aş nin Marmaris Şubesi ile müşteri … arasında imzalanan 2.500.000.000 TL limitli 12.06.1997 tarihli kredi sözleşmesi imzalandığı, daha sonra 31.07.1997 tarihli ek kredi sözleşmesi imzalanmakla ; sözleşmeye … (…)’un 2.500.000.000 TL üzerinden müteselsil kefil olduğu anlaşılmaktadır.Yargılama aşamasında aldırılan 20.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı bankanın mektubun tanzim edilerek bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme belgesini sunmadığı, dolayısıyla alacak talebinin yerinde olmadığı, mahkeme aksi kanaatte ise asıl borçlu …’dan takip tarihi itibari ile 43.442,62 TL alacaklı olduğu, takip tarihinden başlamak üzere 3.555,81 TL asıl alacak ödeninceye kadar yıllık %27 ve değişen oranlarda (avans faizinin iki katı) temerrüt faizinin istenilebileceği, yine bankanın alacaklı olduğu yönünde karar verilirse kefil sıfatındaki diğer davalı … dan bankanın takip tarihi itibari ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 32.291,23 TL alacaklı olduğu, takip tarihinden başlamak üzere 2.500,00 TL asıl alacak tamamen ödeninceye kadar yıllık %27 ve değişen oranlarda (avans faizinin iki katı) temerrüt faizinin davalıdan istenebileceği yönünde değerlendirme yapılmıştır. 03.01.2019 tarihli ek raporda; davacı bankaya devredilen … Marmara Şubesi ile davalı asıl kredi borçlusu … arasında 12.06.1997 tarihinde 2.500,00 TL genel kredi sözleşmesi imzalandığı, daha sonra 31.07.1997 tarihinde 500.000,00 TL ek sözleşme imzalandığı, davalı …’un da bahsi geçen her iki sözleşmeyi müşterek borç ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, dolayısıyla tüm borçlardan 300.000,00 TL limit dahilinde temerrütün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. Davaya konu icra takibinin 12.06.2013 tarihinde başlatıldığı, …’in icra dosyasına 11.10.2013 tarihinde itiraz dilekçesi verdiği, …’un 06.04.2014 tarihinde vefat ettiği, eldeki itirazın iptali davası 03.06.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. HMK nun 124/3 maddesine göre; Borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması halinde takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı durumlarda takip mirasçılara yöneltilebilecektir. Borçlunun takipten sonra vefat etmesi durumunda, aynı icra takip dosyası üzerinden mirasçılara veya terekeye karşı takibe devam olanabilir. Takip kesinleştikten sonra borçlu vefat etmiş ise, mirasçılara yeniden ödeme emri gönderilmesine gerek yoktur. Buna rağmen ödeme emri gönderilmiş olması, mirasçılara itiraz hakkı vermez. “(Y 12 HD, T:1.01.2020, 2014/3184 E 2014/6108 K) HMK’nun 124.maddesinde; “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. (HGK’nin 11.09.2013 tarihli ve 2013/14-612 E. 2013/1297 K. Sayılı ilamı). Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada, davacının ölümü hâlinde HMK’nın 55. maddesi gereğince mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de TMK’nın 640. maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında HMK’nın 59. maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya ret etmemiş olmaları hâlinde TMK’nın 606. maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir. Somut olayda; uyuşmazlık genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmakla birlikte miras yoluyla intikali mümkün mal varlığına ilişkin bir hak söz konusudur. … tarafından borca ve fer’ilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durmasına karar verilmiştir. Ancak davacının itirazın iptaline ilişkin davadan önce … vefat ettiğinden geride tek mirasçısı … ‘in kaldığı dosyada mübrez veraset ilamından görülmekle, mirasçının davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen şahsın mirasın reddetmiş olduğuna ilişkin herhangi bir iddia ve delil dosyada yoktur. Dosya içerisindeki veraset ilamı vefat tarihinin üzerinden 3 aydan fazla süre geçtikten sonra 09.03.2017 tarihinde alınmıştır. Bu durumda mirası reddetmeyen bahsi geçen mirasçı yönünden davaya devam edilmesi gerekmektedir. Nitekim ilk derece mahkemesince mirasçı davaya dahil edilmiş olmasına rağmen kararda hukuka aykırı şekilde ölüye karşı dava açılamayacağı gerekçesiyle … hakkında açılan dava reddedilmiştir. Oysa ki ilk derece mahkemesince davalı …’un hakkında açılmış dava yönünden taraf teşkili esasen sağlanmış olmakla, ilk derece mahkemesince esasa girilerek değerlendirme yapılmış olması gerekmektedir. Diğer davalı …’un davaya konu kredi sözleşmesinde kefaleti bulunmaktadır. Davacı vekilinin, davalı … hakkındaki istinaf başvurusu şu aşamada karşılanmadığından davalı …’un kredi sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğunun bulunup bulunmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmamıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşıldığından, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/(1)a-4 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-4 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022