Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/106 E. 2020/79 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/106
KARAR NO: 2020/79
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2016/925 Esas – 2018/796 Karar
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı … ile dava dışı … A.Ş. arasında 4 adet … marka aktuatore ilişkin satış sözleşmesi imzaladığını, en geç ekim ayında teslimi konusunda anlaşıldığını, imzalanan taşıma teklif sözleşmesine göre, 29.09.2015 Tarihinde dava dışı şirkete teslim edilmek üzere yola çıktığını, aradan geçen 15 günlük süre zarfında dava dışı şirket malzemenin hala teslim edilmediğini bildirdiğini, yapılan görüşmeler neticesinde ürünlerin kargoda kaybedildiğinin anlaşıldığını, ardından tazmin işlemleri başlatıldı denilmesine rağmen herhangi bir sonuç alınamadığını, malın dava dışı firmaya teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediği ve malların kaybolduğu hususunun uyuşmazlık konusu olmayıp davalı tarafça da kabul edildiğini, …, taşıdığı emtiayı tam ve sağlam olarak alıcısına teslim ile yükümlü olduğunu, malların kısmen veya tamamen kaybından bizzat sorumlu olduğunu, davalı şirketin taşıma sözleşmesi ile üstlendiği edimini yerine getirmediği, davacı tarafından sunulan kaybolan eşyalara ilişkin liste ve faturalara göre eşyaların maddi değerinin 14.445,00-TL olduğunun tespit edildiğini, davacının, bu eşyalarının kaybolmasıyla manevi yönden acı çektiğinin kabulü gerektiğini, davacının ağır ve haksız maddi zarara uğradığını, aktuatorlerin özel üretim olması nedeniyle başka bir firmaya satılmasının mümkün olmadığını ve kargo daha sonra bulunsa bile, bu malların alıcısı dışında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ve ekonomik değerinin kalmayacağını, neticeten; gösterilen nedenlerle ve re’sen tahkik olunacak hususlara binaen davalarının kabulüyle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması üzere şimdilik, davacı ürünlerinin kaybolmasından dolayı zarar miktarı olarak 3.728-Euro’nun 29/09/2015 tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, davacının ticari itibarının zedelenmesi sebebiyle oluşan üzüntü sebebiyle 10.000,00-TL manevi tazminatın 29/09/2015 tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi hükmedilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından üzerine düşen edimlerin gerektiği gibi yerine getirildiğini, huzurdaki davada davacı şirketin sorumluluğu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafından süresinde bildirim yapılmadığını, şirketin sorumluluğunu kabul manasına gelmemek üzere; davacıya teslim edilen kargo içeriğinde davaya konu edilen emtianın bulunduğu ve bu emtianın davacı şirkete tam ve hasarsız olarak teslim edildiğinin davacı tarafça kesin delillerle ispatı gerektiğini, söz konusu paket içerisindeki emtianın ne olduğu hususunun net bir şekilde tespit edilemediğini, bu nedenle öncelikle davacı tarafından kayıp olduğu iddia edilen kargonun içeriğinde gerçekten, bahsi geçen ve bedeli talep edilen ürünlerin bulunduğu hususu kesin delillerle ispat edilmesini, talep konusu edilen zarar tutarının ve daha sonra kusuru ve kusur ile zarar arasındaki illiyet bağının ispatı gerektiğini, davacı şirketin sorumluluğuna gidilmesi ihtimalinde de talep edilebilecek tutarın taşıma bedelinin üç katı ile sınırlı olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, davacı tarafça herhangi bir açıklama yapılmaksızın manevi tazminat talebinde bulunulduğunu, haksız ve mesnetsiz iddialara dayanılarak açılan işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, “Davacı … ile dava dışı … A.Ş. arasında 4 adet … marka aktuatore ilişkin 27.04.2015 tarihli satış sözleşmesi imzalanmıştır. Akdedilen sözleşmeye göre ürünler 29.09.201 şirkete teslim edilmek üzere yola çıktığı. Aradan geçen 15 günlük süre zarfında dava dışı şirket malzemenin hala teslim edilmediğini davacı yana bildirdiği, yapılan görüşmeler neticesinde ürünlerin kargoda kaybedildiğinin anlaşıldığı. Malların kaybolduğu hususunun uyuşmazlık konusu olmayıp davalı tarafça da kabul edildiği taraflar arasındaki mail yazışmalarından da anlaşıldığı, …, taşıdığı emtiayı tam ve sağlam olarak alıcısına teslim ile yükümlü olup, malların kısmen veya tamamen kaybından bizzat sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. davanın kısmen kabulü ile 3.728.-Euronun malların teslim tarihi olan 29.09.2015 tarihinden itibaren 3095 SY 4/a md uyarınca Euro faizi uygulanmasına karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar davacı Ltd Şti davalı A.Ş den manevi tazminat isteminde bulunmuş ise de Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Davacı şirketin müşterisi olan dava dışı şirkete teslim edilmek üzere davalıya teslim edilen ürünün kaybolmasında, maddi zararının karşılayan davacının manevi bir zararının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Davacının manevi tazminat istemi yerinde görülmediğinden reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf ve davalının istinafına cevap dilekçesinde özetle; davalı taraf dilekçelerinin sonuç kısmında açıkça kararın kaldırılmasın ve istinaf taleplerinin kabulünü talep ettiğini, bu itibarla sunulan dilekçenin istinaf dilekçesi olduğunu, yeniden ek istinaf dilekçesi sunulmasının mümkün olmadığını, davalının hızlı biçimde malzemeleri ulaştıracağı inancıyla davalı ile çalışmış olan davacının, büyük bir itibar kaybı yaşadığını beyanla davalının istinaf talebinin reddine ve ilk derece mahkemesinin manevi tazminatın reddine ilişkin kararının kaldırılması ile manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: dava konusu ürünün davalı Şirkete eksiksiz/hasarsız olarak teslim edildiğinin ispatının davacı tarafın yükümlülüğünde olduğunu, davalı şirket taşıma esnasında kendi üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının davalı Şirkete teslim ettiğini iddia ettiği dava konusu malzemelerin içeriği, cinsi, miktarı, niteliği, söz konusu malzemelerin tam ve hasarsız olarak teslim edilip edilmediği hususlarının davacı tarafından ispat edilemediğini, davacı ile dava dışı üçüncü kişi arasındaki ilişki kapsamında oluşturulan fatura ve sevk irsaliyesinin taşıma ilişkisinde taşınan emtianın tür ve niteliği açısından delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu fatura ve sevk irsaliyesinden kargo içeriğinin anlaşılamayacağını, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmakta olup, yerel mahkeme kararının hem bu raporlarla hem de kararın gerekçesiyle örtüşmediğini, bilirkişlerin davalı şirket kayıtlarını incelemeden hazırlanan raporlarının kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, hasara uğradığı iddia edilen ürünlerin bedeli, salt davacı tarafça sunulan faturayla belirlendiğini, kararın davalı şirket aleyhine olan kısımlarının, istinaf inecelemesi neticesinde ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili davacının istinafına cevap dilekçesinde özetle: istinaf yoluna başvuru süresinin gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren başlamakta olup, süresi içerisinde istinaf dilekçesinin sunulduğunu, dava konusu olayda manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını beyanla davacının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kargo taşıması için davalıya teslim edilen emtianın alıcısına teslim edilmemesi nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, kargoya verilen emtianın teslim edilip edilmediği, kargo içeriğinin ispatlanıp ispatlanamadığı ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Davalının istinafı yönünden; Davalı taraf her ne kadar cevap ve istinaf dilekçesinde davalının üzerine düşen edimi yerine getirdiğini beyan etmiş ise de, 29/09/2019 gönderi tarihli kargonun alıcısına teslim edildiğine ilişkin herhangi bir belge sunulmamıştır. Ayrıca davalı şirket tarafından 16/10/2015 tarihli mail ile kargonun bulunamadığı ve tazmin işlemlerinin başlatılması davacıya bildirilmiştir. Bu haliyle kargoya konu emtianın taşıyıcı sorumluluğunda iken ziya a uğradığının kabulü gerekir. Davacı … Ltd. Şti.’nin … Ltd. Şti.’nden 15/09/2015 tarihli faturaya göre 2’şer adet fiyatı 1864,00 Euro’dan temin ettiği 4 adet … dava dışı … A.Ş. 29/09/2015 tarihli faturaya göre 16908,88 TL olarak satışını gerçekleştirmiştir. Taraflar arasındaki mail yazışmalarında davacıdan kargo çıkış tarihi ile aynı tarihli irsaliye ve fatura istenmiş olması karşısında kargo içeriğinin davacının dava dışı … A.Ş.’ye kestiği 29/09/2015 tarihli fatura içeriğiyle aynı olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 875. Maddesine göre, taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur. Davalı taşıyıcı, taşımaya konu emtiayı alıcısına teslim edememesine ilişkin hiç bir somut gerekçe ileri sürmemektedir. Hiç bir gerekçe göstermeksizin malı teslim etmeyen taşıyıcının sorumluluğu kural olarak TTK nun 882. maddesi uyarınca sınırlı sorumluluk ise de bu eyleminin pervasızca davranış olarak kabulü gerektiğinden, TTK’nın 886. maddesi uyarınca taşıyıcının sınırlı sorumluluktan yararlanma hakkını kaybettiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle davalı taşıyıcı, taşıma konusu emtianın gerçek değerini ödemekle yükümlüdür. Malın gerçek değerinin TTK’nın 880/3. maddesine göre belirlenmesi gerekir. Taşımaya konu emtianın alıcı firmaya satıldığı ticari kayıtlarla ispatlanmıştır. Yani, emtia davacı tarafından satılmış ve alıcısına gönderilmek üzere davalı kargo şirketine verilmiştir. Bu durumda, fatura değerinin davacının zararı olarak kabulü gerekir. Davalının taşıma bedelinin ödenmediği yönünde bir iddiası bulunmadığından fatura bedelinden taşıma maliyetinin düşürülmesine de gerek bulunmamaktadır. Davacının istinafı yönünden ise; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, 15.12.2004 gün ve 2004/4-709 E.- 2004/720 K.; 31.05.2000 gün ve 2000/4-900 E. – 2000/935 K. sayılı ilamlarında tüzel kişilerin de kişilik haklarına saldırıdan dolayı manevi tazminat davası açabileceklerini kabul etmiştir. Ancak, manevi tazminata karar verilebilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesi hükmünde genel olarak açıklanan kişilik haklarına bir saldırı bulunması, hukuka aykırı fiil sonucunda kişilik haklarının zarar görmüş olması zorunludur. Davacı tarafça, davalının gerçekleştirmiş olduğu fiil sebebiyle kişilik haklarının zedelendiğinin, ticari itibarın sarsıldığının, müşteri kaybına uğradığının ispat edilemediğinden ilk derece mahkemesince, manevi tazminat talebinin reddinde isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf isteminin ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafça başlangıçta peşin olarak yatırılan istinaf karar harcı 35,90 TL’nin alınması gerekli olan 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırılan istinaf karar harcı 95,70 TL ve 116,25 TL’nin toplamı 211,35 TL’nin alınması gerekli olan 847,72 TL harçtan mahsubu ile bakiye 636,37 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/10/2020