Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1059 E. 2022/1270 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1059
KARAR NO: 2022/1270
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/02/2019
NUMARASI: 2002/171 Esas – 2019/145 Karar
DAVA: Sorumluluk-Tazminat
DAVA TARİHİ: 25/01/2002
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. ATM’NİN 2004/36 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Sorumluluk-Tazminat
DAVA TARİHİ: 16/01/2004
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/11/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar dışında 25 kişi de dahil olmak üzere toplam 34 davalıya karşı … Bankası A.Ş’nin yönetim ve denetin kurulu üyeleri sıfatının bulunduğunu belirterek kanunun ve ana sözleşmenin kendilerine yükledikleri görevi yerine getirmeyip gerçeğe aykırı bilanço, kar-zarar cetveli düzenleyerek kanuna ve bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı davranışlar ve suç teşkil eden fiillerle aldıkları kararlar ve usulsüz kullandırdıkları kredile ile aktardıkları kaynaklar nedeniyle bankanın 09.07.2001 tarihli devir bilançosundaki 719.709.065,99 TL zararın TTK. 336. Ve 341. Maddeleri uyarınca 09.07.2001 tarihinden itibaren en yüksek banka kredi faizi üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiş ve dava dilekçesinin açıklamalar kısmında; … Bankası A.Ş’nin 10.07.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 384 nolu BDDK kararı ile 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/2. Maddesi kapsamında alınması istenen tedbirleri almayan ve bu haliyle mevduat sahiplerinin haklarını ve mali sistemin güven ve istikrarını tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle temettü hariç ortaklık hakları ile denetim ve yönetiminin 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/3-4. Maddeleri uyarınca TMSF’ye devredilmesine karar verildiğini, hisselerin ve yönetimin Fona intikalinden sonra Fon Yönetim Kurulunun 10.07.2001 tarihli ve BDDK’nın kararı ile görevlendirilen yeni yönetim döneminde yapılan çalışmalar sonucunda teftiş kurulu raporları ve 17.01.2002 tarihli 2002/1 Sayılı Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen ”Mali Sorumluluk ve Tespit Raporu” ile ilgililerin sorumluluklarının belirlendiğini ve bankada 1995-1996-1997-1998-1999-2000-2001 yıllarında görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile ilgili olarak 25.12.2001 tarihli olağanüstü genel kurul ile 1998 ila 2000 yıllarına ait ibraların kaldırılmadığı gibi 09.07.2001 tarihine kadar görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin de ibra edilmediğini, TTK. 341. Maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu nedeniyle açılacak davalarda genel kurul kararı gerektiğini ve 25.12.2001 tarihli BDDK TMSF’nin yönetim kurulu kararına istinaden yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının yapıldığını, daha önceden bankaya mali durumun düzeltilmesi, gerekli tedbirlerin alınması ve risk doğurucu işlemlerden kaçınılarak zararın oluşması ve büyümesini engelleyici tedbirlerin alınması için BDDK tarafından gönderilen yazılarla defalarca uyarılarda bulunulduğunu, nihayetinde bankanın TMSF’ye devrine karar verildiğini belirterek 719.709.065,99 TL devir zararına neden olan işlemlerin başlıklar altında açıklanmasından sonra banka zararının … Grubuna dahil olan 7 şirket ve … Grubunun uzantısı olan … Grubuna dahil 11 adet şirket ki toplam 18 adet … Grubu şirketi ve diğer krediler başlığı altında 45 adet, Açık Apel kredileri – hisse senedi rehni karşılığı kredi 62 adet, rehinli hisse senetleri bankaca satın alınarak kapatılmış firma kredileri nedeniyle 15 adet, … A.Ş’ye kullandırılan 1 adet, … Ltd. 1 adet olmak üzere … Grubuna dahil ve grup dışı toplam 142 şirkete kullandırılan usulsüz kredilerin geri dönmemesi nedeniyle uğranılan zarar olduğunu belirtmiş ve 719.709.065,99 TL zararın;72.224.116,00 TL ile 12.000.241,00 USD’sinden davalı …’nun,382.848.014,00 TL ile 73.777.148,00 USD’sinden davalı …’nun, 299.502.388,00 TL ile 29.105.488,00 USD’sinden davalı …’ın, 382.690.476,00 TL ile 59.036.244,00 USD’sinden davalı …’ın, 382.124.997,00 TL ile 60.480.769,00 USD’sinden davalı …’in,376.107.414,00 TL ile 77.586.016,00 USD’sinden davalı …’nin,345.048.435,00 TL ile 88.048.943,00 USD’sinden davalı …’nin,358.336.848,00 TL ile 77.586.016,00 USD’sinden davalı …’in ve 75.589.831,00 TL ile 12.000.241,00 USD’sinden davalı …’ün sorumlu olduğunu açıklayarak davalılardan sorumlulukları oranında TTK. 336-341. maddeleri uyarınca müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu davanın mükerrer açıldığını, zira dava konusu zararın mahkememizin 2002/93 E. sayılı dosyasında da dava konusu olduğunu, davalı …’ün bankanın yönetim kurulunda 26.07.1995 ile 26.02.1998 tarihleri arasında görev yaptığını, bu sorumluluk davasının açılabilmesi için TTK. 341. maddesi uyarınca genel kurul kararı olması gerektiğini, aksi halde davanın dinlenemeyeceğini, müvekkilinin görev yaptığı döneme ilişkin genel kurul tarafından ibra edildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, ayrıca müvekkilinin görevini yasaya ve ana sözleşmeye uygun olarak ifa ettiğini ve zararlandırıcı herhangi bir eylem ve işleminin olmadığını belirterek haksız davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; banka yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde kredi tahsislerinde bankayı zararlandırıcı bir işleminin olmadığını, verilen kredilerin ve yapılan işlemlerin hukuka uygunluk, yerindelik ve yeterlilik kurallarına aykırı bulunmadığını, görev yaptığı döneme ilişkin olarak genel kurulda ibra edildiğini belirterek haksız davanın usul ve esastan reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; bankacılık işlemlerinin yasada ayrıntılı olarak düzenlendiğini ve anonim şirketler için düzenlenen denetçilik müessesesinin sorumluluğunun banka denetim kurulu üyeleri için uygulanmasının mümkün olmadığını, banka genel kurulunda bilanço tasdikinden ayrı bir maddeyle ibra edilen denetçilerin daha sonra TTK. hükümleri gereğince sorumluluğuna gidilemeyeceğini, 29.08.2000-26.03.2001 tarihlerinde banka yönetim kurulu üyeliği görevinde bulunduğunu, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu gibi bu dönemdeki yönetim kurulu üyeliği sebebiyle banka zararından sorumlu tutulmasının mümkün bulunmadığını, TMSF’ye devredilen bankanın yöneticileri ve denetçileri hakkında TTK. hükümleri yerine bankalar kanununun uygulanmasının gerektiğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur. Daha sonra davalı asil …r tarafından sunulan dilekçelerle bu davanın reddi gerektiği savunulmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; genel hukuk ilkelerine aykırı olarak mükerrer taleplerde bulunduğunu, hukuki sorumluluğun şartlarının gerçekleşmediğini, yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde yasaya aykırı herhangi bir eylem ve işleminin olmadığını, bankalar kanununun 14. maddesi kapsamında 13.06.2000, 28.11.2000, 13.03.2001, 18.04.2001 ve 04.06.2001 tarihli Hazine/ BDDK talimatlarını yerine getirmemesi ve bu talimatları bilinçli ve kasıtlı bir şekilde uymamasının mümkün olmadığını, banka genel kurullarında ibra edildiğini, TTK. hükümleri gereğince bu ibraların hükümsüz sayılamayacağını, yönetim kurulu üyesi olarak üyelik görevi ve sıfatı nedeniyle herhangi bir ücret almadığını, yasaya aykırı bir işleminin olmadığını ve daya konu zararın artık tahsili imkan kalmayan bir alacak mahiyetinde kabul edilemeyeceğini, firmalardan tahsilat yapıldıkça bankalara aynı tutarda gelir yazılabildiğini, davacı tarafından izafi ve muğlak ifadeler kullanılarak sorumluluk atfedilmesinin hukuki olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava açma hakkı bulunmadığı gibi iddia edilen zararın olmadığın, uygun illiyet bağından da sözedilemeyeceğini, bankanın Fona devir zararı olan 09.07.2001 tarihli bilançoda esas alınan riske fahiş faiz yürütülerek bir rakama ulaşıldığını, bankada görev yaptığı dönemde eylem ve işlemlerinin yasaya aykırı olmadığı gibi özen borcunun da gereği gibi yerine getirildiğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; bankada 23.02.1998-30.05.1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, anılan dönemde yasaya aykırı bir eylem ve işlemi olmadığı gibi davanın zamanaşımına uğradığını, bu nedenle zarar varsa bile zamanaşımı nedeniyle davanın dinlenemeyeceğini belirterek haksız davanın usul ve esastan reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın dayanaksız olduğunu ve zamanaşımına uğradığını, öncelikle bu nedenle reddi gerektiğini, kredi verilen kuruluşlarla herhangi bir ilgi ve bağlantısının bulunmadığını, bankada bir dönem yönetim kurulu üyeliği yaptığını ve bu görevini de yasaya uygun olarak yerine getirildiğini, yönetim kurulu üyesi olarak ücret dahi almadığını ve görev yaptığı dönemdeki işlemlerden dolayı genel kurullarda ibra edildiğini, murahhas aza, icra komitesi üyesi sıfatı olmadığı gibi hiçbir zaman bankayı temsil ve ilzama yetkili bulunmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki bu davanın TTK. Hükümlerine göre açılamayacağını, bankalar kanunun uygulanması gerektiğini, kedilerin verilmesi sırasında yeterli teminatların alındığını, yasaya aykırı zararlandırıcı bir eylem ve işlemi olmadığı gibi kusurunun da olmadığını, daha önceki dönemlerde verilen kredilerin büyük bir kısmının tahsili amacıyla firmalarla protokoller yapıldığını, riskin azaltıldığını, yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olarak görev yaptığı döneme ilişkin sorumluluğunu gerektirecek bir eyleminin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı …’na tebligat yapılmış ise de yazılı bir savunmasına rastlanmamıştır.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde özetle; esas dava dilekçesinde yapılan açıklamalar tekrar edilmek suretiyle ve davalı olanlar dışında 7 kişiye karşı ki toplam 11 kişiye karşı açtığı bu davada bankanın TMSF’ye devrinden sonra yapılan incelemeler neticesinde düzenlenen 21.05.2002 tarihli Bankalar Yeminli Murakıplarca düzenlenen raporda, bankanın hakim hissedarı olan … Holding A.Ş’nin 1999 yılı Eylül ve Aralık aylarında yaptığı sermaye arttırımları çerçevesinde, şirketin 18 adet tüzel kişi ortağının kendilerine düşen Apel ödemelerinin finansmanı için banka tarafından kredilerin verildiği, bu firmaların kredilerin kullandırıldığı dönemler itibariyle kredibilitelerinin ve geri ödeme güçlerinin bulunmadığını ve kredi borçlarının geri ödenmediğini ve bankanın 09.07.2001 tarihli devir bilançosundaki zarar raporunun bir kısmının … Holding’in tüzel kişi ortağı olan bu şirketlere kullandırılan kredilerden kaynaklandığını belirterek neticeten 3.204.759,58 TL zararın 09.07.2001 tarihinden itibaren davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; esas davaya sunduğu cevap dilekçesindeki açıklamaları tekrar ederek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu olan işlemlerin müvekkilinin görevi sona erdikten sonraki döneme ait olduğunu, müvekkilinin hiçbir kusuru ve hukuka aykırı işleminden bahsedilemeyeceğini, faaliyetleri nedeniyle banka tarafından ibra edildiğini, 1999 Temmuz ayında görevden ayrıldığını, bu tarihe kadar yaptığı işlemler nedeniyle kusuru bulunmadığı gibi ibra da edilmiş olduğundan davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dayanılan murakıp raporunda ifade edilen fiillerin ve eylemlerin açıklanmadığını, varolduğu iddia edilen zararın aciz vesikasıyla kanıtlanmadığı, kredi tahsisindeki imzaların güven ilkesine dayanılarak ikmal edildiğini, kredi tekliflerinde hiçbir olumsuzluğun belirtilmediği, mali analiz raporlarının bilgisi dışında olup, kredilerden bizzat sorumlu kişi olmadığını, dolayısıyla yetki alanında bulunmayan işlerde dahi kanuna, ana sözleşmeye ya da banka genelge talimatlarına aykırı bir eyleminin olmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekilince yargılama sırasında sunulan dilekçelerde davanın haksız olup reddi gerektiği savunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Esas ve birleşen davada davalılardan … dışındakilerin sorumluğuna neden olabilecek herhangi bir hukuka aykırı eylem ya da işlemlerinin olmadığı, bir an için hukuka aykırı olduğu belirlenen dört ayrı Yönetim Kurulu kararında imzası bulunan … ve …’ın BDDK talimatlarına aykırı şekilde kredilerin kullandırılmasına esas Yönetim Kurulu kararlarında davalılar … ve …’ın imzaları olsa da, BDDK talimatlarıyla ilgili bilgilerinin olmadığı, bu konuda bilgilendirilmedikleri, BDDK talimatlarına muhatap olan banka yönetim kurulu başkanı, genel müdürü veya murahhas azaların konunun görüşülmesine ilişkin gerçekleştirdikleri münferit bir yönetim kurulu toplantısı veya aldıkları bir kararın bulunmadığı, BDDK’nın talimatından sonra bankanın olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı yapılması suretiyle ortaklarca görüşülerek alınacak tedbirler konusunda bir karar verilmesinin gerektiği, ancak bu gereğin yerine getirilmemiş olduğu, ayrıca bu hususun görüşülmesine ilişkin yönetim kurulu tarafından yapılan münferit bir toplantının da olmadığı, nitekim hizmet veya vekalet akdi kapsamında görev yapan ücretli yönetim kurulu üyelerinin banka sermaye artırımı konusunda ya da grup kredilerinin tasfiyesi konusunda BDDK’ya doğrudan görüş bildirmiş olmalarının beklenemeyeceği, bu tür kararların bankacılık mevzuatı ve teamülleri çerçevesinde sadece banka hakim ortakları, dolaylı ortakları veya imtiyazlı pay sahibi ortakları veya sadece ortaklar tarafından alınabilecek ve BDDK’ya görüş bildirilecek hususlardan olduğunun mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda açıkça ifade edildiği, bu durumda davalılar … ve …’ın BDDK talimatlarından haberdar olmaması, bu konuda bilgilerinin bulunmaması nedeniyle sorumluluklarının olmadığı kabul edilmiştir.Aksi durumda başka bir deyişle,banka yönetim kurulu üyelerinin ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü olduğu,bilgilendirici herhangi bir toplantı yapılmamış olması kanuna aykırı zararlandırıcı işlemlerinden sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı kabul edildiğinde dahi aşağıda açıklanacağı üzere zarar unsurunun ortadan kalkması nedeniyle, bu kararlara dayalı olarak ortaya çıkan zarardan sorumlu oldukları düşünüldüğünde dahi yukarıda ayrıntılarıyla izah edildiği üzere anılan kararların … Grubu firmalarına kullandırılan krediler olup, davacı ile … Grubu arasında akdedilen protokollere göre yapılan tahsilatlar ve teminatta bulunan senet ve gayrimenkullerin olduğu, buna göre bu davalılar bakımından da zarar unsurunun ortadan kalktığının kabulü gerektiği anlaşılmakla davalı … bakımından zarar unsurunun ortadan kalkması nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın da sorumluluklarına neden olabilecek herhangi bir hukuku aykırı eylem ya da işlemlerinin olmadığının tespit edilmesi nedeniyle …” esas ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hatalı ve yanlı tespitler içeren tarafsızlık ilkesiyle çelişen bilirkişi raporuna itibar ederek hüküm kurulduğunu, bankaya zarar veren işlemlerden tüm yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olması gerekirken sorumluluğun birkaç yönetim kurulu üyesine yöneltilmek suretiyle yönetim kurulu üyesi olan ve verilen krediler için imza atan diğer davalıların bu hususta bilgi sahibi olmadıkları bu yüzden sorumlu tutulamayacakları, bankanın BDDK talimat yazılarından önce firmalara tahsis ettiği ve kullandırdığı kredilerle hukuka aykırılık bulunmadığı tespitini içeren, … grubu protokollerine ilişkin tahsilatları mükerrer düşen, tahsil edilmemiş ihale bedelini mahsup eden, iptal edilen ve mahkeme kararı ile ortada olmayan teminatları mahsup eden hatalı bilirkişi ek raporunun hükme esas alınmasının hukuka uygun olmadığını, bankanın devir zararının 725.142.000,00 TL (USD karşılığı 545.474.240,00) olduğu, yönetim kurulu üyelerinin özel bir takım vasıflar taşıması gerektiğini, … grubuyla yapılan protokollerin şartlarının grup şirketlerince yerine getirilmediği ödemelerin yapılmadığını, bu durumda protokol gereği yapılan indirimlerin hükmünün geçerli olmadığı, karşı tarafın temerrüte düştüğü, mahkeme kararında teminat ve/veya tahsilat kabul edilen değerlere ilişkin olarak ta … şirketinin teminat vasfına haiz bir değerinin bulunmadığı, şirketin faaliyet gösterdiği arazi mülkiyetinin maliye hazinesine ait olduğunu, arazi tahsisi konusunda Bakanlar Kurulu kararı hakkında açılan davada kararın Danıştay tarafından iptal edildiğini, bu durumda bu şirketin teminat olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, … iktisadi bütünlüğünün mahkeme kararında ve 40.000,00 USD borçtan mahsup edilmesine rağmen iktisadi bütünlüğün 80.000.000,00 USD bedelle ihale edildiği, ancak ihalenin fon kurulu kararı ile iptal edildiği alınan 10.000.000,00 USD peşinatının da ihale alıcısına iade edildiğini, bu sebeple borçtan 40.000.000,00 USD mahsup edilmesini hukuka uygun olmadığını, … a.ş ye ait taşınmazlar üzerinde fon ipotek ve hacizleri bulunmakta olduğunu, taşınmazlara 2013 tarihli değerleme raporuna göre biçilen 15.104.00,18 TL değerin … grubunun tüm borcunun yanında düşük değeri ile bir teminat vasfının olmadığını, serbest bölgede bulunan taşınmazların özel kanun ile belirlendiğini, mahkemece ekspertiz raporu ile belirlenen raporun TL yerine USD karşılığı olarak 7.592.295,53 USD alınmasın kabul edilemeyeceğini, Dikilide bulunan taşınmazın eldeki taşınmazla alakası olmadığını, protokol tarihine kadar yapılan tahsilatların protokol borcunun hesaplanmasından zaten borçtan düşüldüğünü, … grubunun borcuna karşılık 15/02/2019 tarihine kadar toplam 115.314.082,32 USD tahsilat sağlandığını, bu tutarın 37.392.954,75 USD sinin 08/06/2011 tarihli protokol öncesi 77.351.127,57 USD sinin protokol sonrası tahsilat olduğunu, protokol borç rakamı hesaplanırken 08/06/2011 tarihine kadar olan tahsilatlar düşülerek protokol borç rakamı hesaplandığını buna rağmen mahkemece hükme esas alınan raporda bilirkişilerce tahsilatların mükerrer düşülmekte ısrar edildiğini, … grubu protokollerine ilişkin hatalı olarak tahsilatları mükerrer düşen, tahsil edilmemiş ihale bedelini mahsup eden, iptal edilen ve mahkeme kararı ile ortada olmayan teminatları mahsup eden bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/171 Esas – 219/145 Karar sayılı mahkeme ilamının gerek asıl gerekse birleşen dosya bakımından bozulması gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın hatalı ve taraflı olduğunu iddia ettiği 05/05/2015 tarihli bilirkişi raporu ile 10/12/2018 tarihli ek bilirkişi raporu arasında yaklaşık 3,5 yıl süre bulunduğunu, bu süre içerisinde hatalı ve tarafsızlık ilkesi ile çelişen raporları veren bu bilirkişi heyeti üyeleri için Savcılığa suç duyurusunda da bulunmadığını, Yerel Mahkeme kararının her yönü ile doğru, usul ve kanuna uygun olduğunu, davacının tüm istinaf taleplerinin reddi ile Yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerektiğini, Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın 17 yıl sürdüğünü, müvekkili …’ün 24.07.2019 tarihinde vefat ettiğini, davanın 17 yıl sürmesi sebebiyle müvekkilinin “sorumlu olmadığını, borçlu olmadığını” bu dava dışında başka türlü de ispat edemediği için, 6183 sayılı Kanun kapsamındaki icra takipleri kapsamında tüm malvarlığı haczedilen ve satılan müvekkilinin yaşarken tümüyle acze düşürüldüğünü, belirtilen sebepler ile davacı tarafın istinaf itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE:Esas ve birleşen dava, 6762 sayılı TTK 336. ve devamı maddelerine göre açılan yönetim kurulu üyeleri ile banka genel müdürünün sorumluluğuna ilişkindir. Esas davada, BDDK kararıyla TMSF’ye devredilen … Bank A.Ş.’nin 09/01/2001 tarihli devir bilançosunda bulunan bir kısım zararın yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinden kısmi dava olarak tazmini istenmektedir. Birleşen davada da, devir bilançosundaki zarar kalemi içinde bulunan 18 adet firmaya verilen kredilerden kaynaklı zararın kısmi dava olarak tazmini talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İstinafa incelemesine konu uyuşmazlık, talep edilebilecek bir zararın bulunup bulunmadığı, bir kısım yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarıdır.Talebin gerekçesi … Bank yönetici ve denetçilerinin kanun ve anasözleşme yetkilerini kötüye kullanarak … grubu şirketleri ile grup dışı şikterlere ususlsuz kredi kullandırmaları nedeniyle zarar oluştuğu iddiasına dayanmaktadır.Dava açıldığı tarihte bankanın 09/01/2001 tarihli TMSF ye devir bilançosunda bulunan zararlara davalı ve dava dışı kişilerden sorumlulukları oranında müteselsilen tahsili talep edilmiş, yargılama aşamasında bir kısım davalı hakkında HMK 150. Madde gereği dosya işlemden kaldırılmış, bir kısım davalı hakkında da 4389 sayılı kanunun 15/3 ve 5411 sayılı 132/10 maddeleri uyarınca davanın durdurulmasına karar verilmiştir. Tefrik edilen dosyalar sonrası esas davada 9 davalı ile birleşen davada esas davada da davalı olan 4 davalı hakkında yargılama yürütülmüş ve karar verilmiştir. İlk derece Mahkemesince dosyaya alınan 05/05/2015 tarihli rapordaki teknik inceleme ve tespitler esas alınarak ancak ibra, temlik ve TMSF’nin aktif husumetiyle ilgili olarak ayrık görüşteki açıklamalara ve kök raporu teyit eder nitelikte bulunan 10.12.2018 tarihli ek raporda, zararın bulunmadığı yönündeki tespitlere itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Zarar kalemleri … grubu şirketler ve grup dışı şirketlere kullandırılan usulsüz kredilerden kaynaklı olarak gruplandırılmıştır. BDDK’ nın 13/06/2000 ve 28/11/2000 tarihli uyarı yazılarına rağmen banka yönetiminin 30/11/2000, 06/02/2001, 15/02/2001 ve 28/062001 tarihli yönetim kurulu kararlarını almak suretiyle bankalar yasası kapsamında gönderilen talimatlara aykırı davranıldığı belirlenmiştir. Bu dört yönetim kurulu kararı ile … grubu 19 şirkete kullandırılan kredilerin yasaya aykırı olduğu, bu kararlarda imzaları bulunmayan …, .., …, …, …’nin sorumluluklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anılan kararlarda …, …, …, …, …, …, …’un imzalarının bulunduğu belirlenmiştir. Yönetim kurulu üyeleri aralarında iş bölümü yapılmamış ise görevlerini kurul halinde yerine getirirler. Kanun ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği yükümlülükleri kasten yada ihmal neticesi yerine getirmemelerinden sorumludurlar.İlk derece mahkemesinin zarar doğuran yönetim kurulu kararlardında imzası bulunan … ve …’ın BDDK talimatları hakkında bilgilerinin olmadığı gerekçesi ile sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de sorumlu tutulan diğer yönetim kurulu üyelerine bir bildirim yapıldığı veya BDDK yazısı hakkında bir toplantı yapıldığına dair dosyada bir belge bulunmamaktadır. Bu durumda davalılar … ve …’ın sorumluluğu bulunmadığına dair İlk Derece Mahkemesi gerekçesi ve kararı yerinde değildir. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan rapor esas alınmak suretiyle zarar unsurunun ortadan kalkması nedeniyle sorumlulukların bulunmadığına yönelik gerekçe yönünden yapılan değerlendirmede; … Grubu firmaları olan …. A.Ş, … Tic. A.Ş, … Tic. A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, …, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, …, … A.Ş, … Ltd.’ye BDDK talimatından sonra alınan kararlar doğrultusunda yapılan işlemlerin yasaya aykırı olduğu sabittir. Grup dışı firmalar … Grubu, … Dış Ticaret …. Ltd. Şti., … Grubu, … İnşaat A.Ş, … Grubu, … A.Ş, … A.Ş, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … Ltd. Şti.’ne kullandırılan kredilerden kaynaklı zararın bulunduğu sabittir. Bunun dışında davaya konu edilen diğer kredi tahsislerinde bankacılık yasasına ve mevzuatına aykırı bir yönün olmadığı tespit edilmiştir. Birleşen 2004/36 esas dosya yönünden ise … Holding A.Ş’nin sermaye arttırımında kullanılmak üzere bu şirketin ortağı olan 18 tüzel kişi firmalara açılan krediler nedeniyle uğranılan zararın tazminini istendiği, bu davada …, … Tekstil, … Giyim, …, …, … Tekstil, …, … Tekstil, …, … Konfeksiyon Ltd. Şti’ye kullandırılan kredilerin tamamen tahsil ve tasfiye edildiği dolayısıyla bu krediler nedeniyle zararın bulunmadığı, … Konfeksiyon, …, … Manifatura, …, … Teksti, … İnşaat, … Tekstil ve … Tekstil şirketlerine verilen krediler yönünden sadece … Ltd. Şti’ye kullandırılan kredi nedeniyle zararın oluştuğu, bu kredinin tahsisine dayanak kararda davalıların imzasının bulunmadığı, bu nedenle davalıların sorumluluklarından bahsedilemeyeceği sonucuna varılmıştır. … grubu ile fon arasında yapılan mutabakatlar sonucu 08/06/2011 tarihli protokolün Ana Para ve Faiz Ödemesi Başlıklı 6. 1 maddesinde ;Borçlular her ne kadar 31/01/2011 tarihi itibariyle iş bu protokülün 5. maddesinde belirtildiği tutarda nakit borçlarının olduğunu, kabul ve beyan etmişler ise de bu nakit borçlarının 31/01/2011 tarihi itibariyle mutabık kalınan toplam 274.002.495 USD olarak işbu protokolde belirlenen şekil ve şartlar dahilinde ödemeleri dahilinde, tüm nakit borçlarını ödemiş sayılacaklardır. Borçlular 31/01/2011 tarihi itibariyle mutabık kalınan toplam 274.002.495 USD’ye %35 oranında indirim uygulanarak hesaplanan tutarı 31/01/2011 tarihinden itibaren LİBOR + 0,5 faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizleri ile birlikte protokolün imzalanmasından itibaren 24 ay içerisinde ödemeyi, 24 ay içerisinde borcun tamamının ödenmemesi durumunda ise indirim oranın %30 olarak uygulanmasını ve yine bu tutara 31/01/2011 tarihinden itibaren LİBOR + 0,5 faiz oranı üzerinden faiz hesaplanacağını ve buna göre hesaplanan toplam borç tutarının protokolün imzalanmasından itibaren 36 ay içerisinde ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt ederler. Borçlular protokolün imzalanması takiben 60 gün içerisinde 25.000.000,00 USD nakit ödeme yapacaklarını kabul, beyan ve taahhüt ederler. Protokolün temerrüt ve muacceliyet hükümlerini düzenleyen 10. Maddesinde :İş bu protokolün “borcun tespiti ve kabulü” başlıklı maddesinde tespit ve kabul edilen borçların (ana para ve faizler) işbu protokolün “borçların ödenmesi” başlıklı maddesinde belirtildiği şekilde ve bu madde de belirtilen tarihlerde ödenmesi esas olup, protokol konusu alacaklar 6. Maddede ki geri ödeme planında belirtilen ödeme vadelerinde herhangi bir ihtar ve ihbara gerek olmaksızın muaccel olacaktır. Aksi halde borçlular ve kefiller temerrüte düşmüş olacaklarını kabul, beyan ve taahhüt ederler.Borçluların gününde ve tam olarak ödenmemesi, mal varlığı devri, ipotek ve rehin tesisi ve diğer maddelerde belirtilen süreler ile işbu protokolde borçlular ve kefiller tarafından yerine getirilmesi taahhüt edilen hususlara uyulmaması, protokolün imzalanmasının mutakip yürürlülük şartlarının yerine getirilmemesi halinde … Grup ‘un herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın bakiye borcun tamamının işleyecek temerrüt faizi ile birlikte asıl borçlular ve kefiller yönünden kendiliğinden muaccel olacağını ve temerrüt hükümlerinin uygulanmasını kabul, beyan ve taahhüt ederler. Borçlular işbu borçlarını işbu protokolde belirtilen şekilde ödeme vadelerinde ve tutarlarda ödememeleri durumunda Fonun herhangi bir ihtar ve ihbara gerek kalmaksızın ve sözleşme hükümlerine de bağlı olmaksızın işbu protokolün ilgili maddesinde belirtilen tutar üzerinden veya defterde kayıtları ile Genel Kredi Sözleşmeleri hükümlerinden kaynaklanan hak ve yetkilerini kullanarak tespit edeceği alacak tutar üzerinden dilerse mevcut icra takipleri ile dava dosyaları ve bu dosyaları talep edilen miktar ve faiz oranı üzerinden dava ve takip hakkı bulunduğu.” düzenlemesi bulunmaktadır.Bu durumda davacı tarafça .. Grubunun protokol şartlarını yerine getirmediği iddia edilmek ile temerrütün oluştuğu anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesi kabulüne göre … şirketleri ile yapılan protokollerdeki indirimler sonucu grubun toplam borcu 180.000.0000 USD olarak kabul edilmiş, 115,51 nakit tahsilat+ 40.000.000 USD basmane projesinden gelecek pay, Denizli Serbest Bölgede bulunan Çardak ilçesinde bulunan taşınmazların 7.592.295,53 USD Teminat değeri, 19.000.000 USD protokole imza atanlardan alınan senetler gerekçe gösterilerek yapılan tahsilat ve alınan teminatlar ile zararın oluşmadığı gerekçesi ile esas davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkememsince … grubu firmalarıyla fon arasında akdedilen protokol kapsamında 155.51 milyon USD tahsilat yapıldığı kabul edilmiş ise de yapılan tahsilatın 115,51 milyon USD olduğu , Fon alacağının teminatı kabul edilip tahsil edildiği varsayılan ege dünya ticari ve iktisadi bütünlüğünün 80.000.000 usd ile ihale edildiği bunun 40.000.000 usd sinin fona aktaraılcağına ilişkin kabulün yapılan ihalenin feshi ile gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça protokol şartlarının … grubunca yerine getirilmediği, bu nedenle protokolün hükümsüz olduğu, protokol şartları yerine getirilmediğinden temerrüt oluştuğu, dolayısıyla protokoldeki ödeme süresine göre öngörülen %35 veya %30 luk indirimlere ilişkin hükmün geçerli olmadığı, temerrüt oluştuğundan yasal takiplere devam edildiğine yönelik iddiaları konusunda bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır.Yine İlk Derece Mahkemesince protokol gereği alınan 19.000.000,00 USD değerindeki senetlerde davalının borcundan düşülerek zararın kalmadığı yönünde karar verilmiş ise de mevcut bir borç için düzenlenen kambiyo senedi borcun yenilenmesi anlamına gelmeyip, temel ilişki devam etmekte, kambiyo senedinin ödenmesi durumunda borç sona ermektedir. Bahsi geçen senetlerin ödendiğine dair dosyada bir veri olmadan bu miktarın borçtan düşülerek zarar kalmadığını kabul etmekte dosya içeriğine uygun değildir.Tüm bu izahattan sonra İlk derece mahkemesince … grup şirketleri ile yapılan protokol şartlarının yerine gelip gelmediği, temerrüt durumunda yapılacak indirimin bulunmup bulunmadığı, temerrüt durumuna göre borç miktarının ne olduğu, alınan 19.000.000,00 USD’lik bono senetlerinin ödenip ödenmediği hususları belirlenmelidir. Ayrıca … bütünlüğünün yapılan ihale de feshedilmekle teminat değerinin usulunce belirlenmesi, … A.Ş nin teminat değerinin usulünce belirlenmesi, … A.Ş ye ait 46 adet taşınmazın teminat değerinin usulünce belirlenmesi, protokol öncesi yapılan ödemelerin protokoldeki borç belirlenirken dikkate alınıp alınmadığı hususları araştırılıp zararın bulunup bulunmadığı ve zarar bulunuyor ise her bir davalının sorumlu olduğu dönemin ve miktarın belirlenmesi ve eldeki davanın kısmi dava olarak açıldığı da gözden uzak tutulmadan hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması sebebiyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Bu itibarla, davacının istinaf isteminin kabulüyle kararın kaldırılarak dosyanın belirtilen eksikliğin giderilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendilerine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.17/11/2022