Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1054 E. 2023/45 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1054
KARAR NO: 2023/45
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2017/582 Esas – 2019/615 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin 20.000,00-TL toplam sermayesi içerisinde 6.000.000,00-TL’lik sermayeye karşılık gelen 240.000 adet hisse ile %30 pay sahibi ortağı olduğunu, şirketin diğer ortaklarından …’ın 7.800.000,00-TL’lik sermayeye karşılık gelen 312.000 adet hisse, …’ın 6.000.000,00-TL’ye karşılık gelen 240.000 adet hisse, …’ın 200.000-TL’lik sermayeye karşılık gelen 8.000 adet hisseye sahip olduğunu şeklinde olduğunu, pay sahiplerinden …’ın diğer pay sahibi ve davalı şirket yönetim kurulu başkanı olarak görev yapan … ve … gibi oy yasağına tabi olduğunu, dava konusu edilen genel kurulun 5, 6, 7, 8 nolu kararları bakımından oy yasağının ihlal edilerek karar alındığını, finansal tabloların tasdikine ilişkin oy çokluğu ile alınan 5 nolu kararın hesap verme ve dürüst resim ilkelerine uygun olmadığını, özensiz ve gerçek durumu yansıtmaktan uzak olduğunu, 2014 yılı faaliyet döneminde hazırlanıp genel kurula sunulan davalı şirketin gelir tablosundan da anlaşılacağı üzere şirketin 2014 yılında net 22.605.819,85-TL kar elde ettiğini, kasten yapılan bir müdahale ile 2014 yılından zarar edilmiş gibi geçmiş yıllar karından 22.658.991,00-TL düşürüldüğünü, kasıtlı yapılan bu bilanço hilesi neticeisnde şikreitn öz kaynaklarının azaltıldığını, davacının geçmiş yıllar karı üzerinde bulunan müktesep hakkının kasten azaltılmaya çalışıldığını, davacı ve davalı şirketin mevcut yönetim kurulu tarafından zarara uğratıldığını, bu durumun 2015 ve 2016 yılı bilançolarına da sirayet ettiğini, dava konusu genel kurulda alınan 6 nolu gündem maddesi olan yönetim kurulu ibrası için yapılan oylamada yönetim kurulu üyesi ve pay sahibi …’ın 240.000 olumsuz oyuna karşılık 248.000 olumlu oy ile ve oy çokluğu ile ibrasına karar verildiğini, olumlu oy ile olumsuz oy arasındaki farkın 8.000 olduğunu, …’ın babası olan yönetim kurulu üyesi … yararına 8.000 adet olumlu oy kullandığından bu oyların TTK 436 md. uyarınca geçersiz olduğunu, ibra kararı için kanunen gerekli olan nisabın olmadığını, bu oylamalar neticesinde alınan karara davacının usulüne uygun olarak muhalefet şerhi sunduğunu, geçmiş yıllar karının çok cüzi bir kısmının dağıtılmasına, bakiye büyük kısmın dağıtılmamasına ilişkin 7 numaralı karar için yapılan oylamada 240.000 adet davacının olumsuz oyuna karşılık yönetim kurulu üyesi …’ın 240.000 adet oumlu oyu, …’ın 312.000 adet olumlu oyu ile …’ın kızı …’a ait toplam 8.000 adet olumlu oyu ve oy çokluğu ile geçmiş yıllar karlarından 935.000,00-TL’sinin 31/03/2018 tarihine kadar ortaklara dağıtılmasına karar verildiğini, dağıtılmayan geçmiş yıllar kar tutarının 116.003.862,10-TL2sine ulaştığını, şirketin sermayesinin 20.000.000,00-TL’si olduğu nazara alındığında dağıtılmayan geçmiş yıllar kar tutarının sermayenin yaklaşık 5,5 katına ulaştığını, davalı şirkeitn sermayenin %20’sine karşılık gelen 4.000.000,00-TL’nin çok üstünde yedek akçe ayrıldığı, yeni bir yedek akçe ayrılması için kanuni ya da ana sözleşme uyarınca genel kurul kararı ile yedek akçe ayırmak için gerekli olan koşulların da bulunmadığını, yönetim kurulu üyelerinden pay sahibi … ile … yararına örtülü kazanç niteliğinde fahiş tutarda aylık net kişi başı 50.000,00-TL, diğer yönetim kurulu üyesi … için aylık net 25.000,00-TL ücret verilmesine ilişkin 8 nolu kararın şirket mali durumuna uygun düşmeyen, fahiş ve örtülü kar transferi mahiyetinde olup eşiitlik ilkesini zedeleyen bir karar olduğunu, kanuna ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek davalı şirketin 29/03/2017 tarihinde gerçekleştirilen 2016 yılı olağan genel kurulunda müvekkilinin olumsuz oy kullanarak usulüne uygun şekilde muhalefet ettiği 5, 6, 7 ve 8 numaralı kararlarıniptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket ve çatısı altındaki kuruluşları tamamen şahsi gayretleri ile şimdiki haline getiren …’ın davacı … ile … ve …’ın babası olduğunu, …’ın yönetim kurulu üyeliği görevini yapamaz hale geldiğinde davacı kızı … tarafından vesayet altına alınması talebinde bulunularak İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/591 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, ilgili dava neticesinde …’ın vesayet altına alındığını, davacının kız kardeşi …’ın vasi olarak atandığını, 19/09/2014 tarihinde yapılan olağüanüstü gfenel kurul toplantısında yeniden seçim yapılarak yönetim kuruluna …, … ve …’nün seçildiğini, davacının 19/09/2014 tarihine kadar yönetim kurulu üyeliği yaptığını, müvekkili şirketin yapısı itibari ile bağımsızdenetime tabi bir şirket olduğunu ve faaliyeti ile iş ve işlemlerinin bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetlendiğini, bilançoda tüm hususlar gereği gibi gösterildiğini ve bilançonun şirketin gerçek durumunu gösterdiğini, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin genel kurulun iptali isenen 6 nolu kararının usule, yasaya, şirket ana sözleşmesine ve iyi niyet kurallarına uygun olarak alınan bir karar olduğunu, davacının yönetim kuruolou başkanı olduğu 19/09/2014 yılına kadar yapılan genel kurul toplantılarında geçmiş yıllar karının dağıtılmaması kararlarının oy birliği ile alındığını, davacının bu kararların iptalini talep ve dava etmediğini, geçmiş yıllar karının 935.000,00-TL’sini aşan kısmının dağıtılmama gerekçesinin 30/03/2016 tarihinde yapılmış olan genel kurulda yapılan kar dağıtımının şirketin mali yapısını güçlü tutmak ve şirketin devamlı gelişimi için olduğunu, iptali talep edilen genel kurulun kar dağıtımına ilişkin 7 nolu kararının kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına uygun bir karar olduğunu, yönetim kuruluna ödenecek ücret, huzur hakkı, ikramiye ve prim ödenmesine ilişkin gündemin 8 nolu maddesi ile alınan kararın Türk Ticaret Kanunu ve ana sözleşmeye uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dava konusu 5 nolu karar yönünden; şeffaflık ve dürüst resim ilkesinin ihlal edilip edilmediğinin tespiti gerekmektedir. Yukarıda özetlenen ve mahkememizce benimsenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere bilirkişi heyeti tarafından davalı şirketin 2014, 2015, 2016 yıllarına ait mâli tablolarının karşılaştırmalı olarak talep edildiği, davalı şirket tarafından ibraz edildiği, bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonucunda dava kapsamında şirket tarafından hazırlanan finansal tabloların muhasebe sistemi uygulama genel tebliği (MUGT) kapsamında hazırlandığı ve bu finansal tabloların bağımsız denetime tâbi tutulduğu, finansal tabloların bağımsız denetim raporunda belirtildiği şekilde MUGT çerçevesinde doğru ve dürüst bir biçimde hazırlandığı, bu anlamda 5 nolu kararın şeffaflık ve dürüst resim ilkesini ihlal ettiğinden bahsedilemeyeceği, dolayısı ile iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu 6 nolu karar yönünden; oydan yoksunluğa ilişkin TTK 436 maddesinin ihlal edilip edilmediğinin ve bu çerçevede ibra kararının hukuka uygun olup olmadığının tespiti gerekmektedir. İbra, genel kurulun yönetim kurulu üyeleri hakkında bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerinin hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul ibra kararı ile yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebi ile sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. TTK md. 436/2 uyarınca şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar ve yönetim kurulu üyeleri kendi ibra oylamalarında oy kullanamayacakları gibi diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında da oy kullanamazlar. Öte yandan ibra oylamasında oy hakkından yoksun kişilerin oy kullanması tek başına alınan kararların iptali sonucunu doğurmaz. Kararın geçersiz kılınması için TTK md. 436/2 aykırı olarak kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir. Diğer yandan TTK md. 436/1 uyarınca pay sahipleri kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı olduğu şahıs şirketleri ya da hakimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin müzakerelerde oy kullanamazlar. Somut olayda davacı …’ın 240.000 adet olumsuz oyuna karşılık yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ın 240.000 adet, …’ın kızı, pay sahibi …’ın 8.000 adet olmak üzere toplam 248.000 adet olumlu oy ile yönetim kurulu üyesi ve pay sahibi …’ın ibrasına karar verildiği, bu durumun TTK md. 436/2 hükmüne aykırılık teşkil etmediği, dolayısı ile iptalinin istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu 7 nolu karar yönünden; davalı şirketin mâli yapısına uygun olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Davalı şirketin 2016 yılına ait bilançosunda 2016 yılı hazır değerler toplamının 539.600,00-TL olduğu tespit edilmekle şirketin likit varlığının daha yüksek miktarlarda kâr dağıtımı yapılmasına olanak tanımadığı, diğer yandan davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 19/09/2014 tarihine kadar yapılan genel kurul toplantılarında geçmiş yıllar kârının dağıtılmaması kararlarının oy birliği ile alındığı hususu da nazara alınmak sureti ile davacının 7 nolu kararın iptali talebinde haklı olmadığı kanaatine varılmıştır. Dava konusu 8 nolu karar yönünden de davalı şirketin mâli yapısına ve hakkaniyet ilkesine uygun olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Huzur hakkı yönetim kurulu üyelerine katıldıkları toplantı başına yapılan ödeme olup, her üye ve her toplantı için ayrı huzur hakkı ödenir. Huzur hakkının miktarı esas sözleşme veya genel kurul tarafından belirlenebilir. Yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret miktarı belirlenirken şirketin mâli durumunun ve üyelerin sarf ettikleri emek ve mesainin nazara alınması gerekmektedir. Diğer yandan pay sahiplerinin menfaatlerinin korunması ve eşit işlem ilkesinin de ihlal edilmemesi gerekir. Davalı şirketin tespit edilen mâli yapısı yukarıda incelenen 7 nolu karar ile dağıtılmasına karar verilen kâr miktarı ve yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret ve huzur haklarının yüksekliği bir bütün olarak değerlendirildiğinde şirket ortaklarının kâr payı alma haklarının zayıfladığı ve menfaatlerinin zedelendiği kabul edilmiştir. Diğer yandan davacının yönetimden çıkarıldığı tarihten sonra yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve yüksek miktarda ücret ödemesi yapılmasına karar verilmesinin şirket ortakları arasındaki dengeyi bozduğu, hatta yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıyan şirket ortakları yönünden örtülü kâr aktarılması olarak kabul edilebileceği yönünde kanaat oluşmuştur. Tüm bu sebeplerden dolayı 8 nolu genel kurul kararının iptaline, yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı 5, 6, 7 nolu kararların iptali talebinin ise reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki açık taleplere rağmen ve yine 02.11.2017 tarihli 1. Celse tutanağında karara bağlanması yönünde ara karar yer aldığı halde yargılama boyunca mahkemece bir karara bağlanmadığını, Davalı şirket hakim ortaklarının keyfi ve yararlandırıcı işlemleri ile şirket öz kaynaklarının eritildiği de nazara alınarak, daha fazla istismara yol açılmaması bakımından, TTK.m449 uyarınca dava konusu genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılmasına dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, mahkemece ‘Davalı Şirketin 29.3.2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5,6 ve 7 numaralı kararlarının iptali talebinin reddine’ dair verilen kararın, kanuna ve usule aykırı oluşu nedeniyle yeniden hüküm kurularak dava konusu 5,6,7 ve 8 numaralı tüm genel kurul kararlarının iptalin gerektiğini, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 8 numaralı kararın iptaline ilişkin verilen kararın hatalı olduğunu, 8 nolu kararın kanuna ve ana sözleşmeye uygun olduğunu, yönetim kurulu üyelerine genel kurul tarafından ödeneceği kararlaştırılan ücret miktarının dağıtımına karar verilen kar miktarı ile uzak yakın hiçbir ilgi bulunmadığını, şirketin zarar etmesi durumunda dahi şirket yönetim kurulu üyelerine ücret ya da huzur hakkı ödenmesine karar verilebileceğinin izahtan vareste olduğunu, kararlaştırılan ücretin yönetim kurulu üyelerinin emek ve mesaisi dikkate alındığından fahiş olmadığını, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali, davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu genel kurul kararları hakkında iptal sebebinin bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davalı şirketin, 2016 yılı olağan genel kurulu, davacının katılımı ile 29/03/2017 tarihinde yapılmıştır.Davacı tarafça, davalı şirketin 2016 yılı olağan genel kurulunda alınan bir kısım kararların iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 445. Maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir. Davacı taraf, iptal istemine konu genel kurul kararlarına muhalefetini bildirmiş ve eldeki davayı 28/06/2017 tarihinde üç aylık süre içerisinde açmıştır. Genel kurul kararlarının iptali davasına konu, … Holding A.Ş.’nin 29/03/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; 5. Maddesi 2016 yılı finansal tabloların okunması ve müzakeresine ilişkin olup, yapılan oylamada davacı …’nın 240.000 adet olumsuz oyuna karşılık 560.000 olumlu oy ile oy çokluğuyla tasdik edilmiştir.Davacı vekilince finansal tabloların gerçeğe ve dürüst resim ilkesine uygun olmadığı, önceki yıllara ilişkin usulsüzlüklerin 2016 yılı bilançolarına da sirayet ettiği iddiasıyla 5 nolu genel kurul kararının iptali talep edilmiştir.TTK’nun 68/3. maddesi, yıl sonu finansal tabloların, bilanço ile gelir tablosundan oluştuğu düzenlenmiştir. Ayrıca TTK’nın 515. maddesi, Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır, şeklindedir.Şirketin finansal tablolarının Türkiye Muhasebe Standartlarına, kanuna ve esas sözleşmenin finansal tablolara ilişkin hükümlerine uygun olması ve ayrıca şirketin, malvarlıksal ve finansal durumunun 515 inci madde anlamında dürüst resim ilkesine uygun olarak yansıtılması gerekir.TTK’nın 517/1. Maddesine göre, konsolide finansal tabloları hazırlamakla yükümlü işletmeler ile konsolidasyon kapsamına giren işletmelerin belirlenmesinde ve ilgili diğer konularda Türkiye Muhasebe Standartları geçerlidir. Maddenin ikinci fıkrasına göre de Konsolide finansal tablolar 515 inci maddede öngörülen esas ve ilkelere göre çıkarılır.Bilirkişi heyeti kök raporunda, öz kaynaklarda 2014-2015-2016 yılları arasındaki değişimin, 6552 sayılı torba yasa ile yapılan 39.481.764444 TL Ortaklardan alacaklar hesabının düzeltilmesi işleminden kaynaklandığı ve buna bağlı olarak 31.12.2014 tarihinde zarar doğduğu, 31.12.2016 tarihli bilançoda öz kaynaklar toplamının 104.795.393,02 TL ye düştüğü, 2016 yılı zararı olan 29.259,754,59 TL” nin 23.480.138,43 TL” sinin 2016 yılında çıkan 6736 sayılı Torba Yasa kapsamında yapılan düzeltme ve matrah artırımı işlemlerinden kaynaklandığı; şüpheli alacaklar hesabının 2016 yılında yükselmesinin, bazı iştiraklerden olan alacakların tahsil imkanı kalmadığı değerlendirilerek, alacak hesaplarından, şüpheli alacaklar hesabına virman edilmesinden kaynaklandığı; 2014 yılında brüt satış karı 4.244.944,69 TL, faaliyet giderleri 2.868.930,33 TL, faaliyet karı 1.376.014,36 TL olarak gerçekleşmiş iken, 2015 ve 2016 yıllarında 2014 yılına nazaran hizmet maliyetlerinin ortalama 5,5 kat, faaliyet giderlerinin ise ortalama 2,5 kat artmasına dayalı olarak faaliyet zararı beyan edildiği, hizmet maliyeti ve faaliyet giderlerinde 2015 ve 2016 yılında gerçekleşen artışların yönetim kurulu üyeleri ve üst düzey yöneticilere verilen huzur hakkı, ücretler ve ikramiyelerden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak davalı şirketin bağımsız denetiminin, TMS standartlarına göre değil MUGT (muhasebe uygulamaları genel tebliğ) çerçevesinde gerçekleştirildiği yapıldığından ve davalı şirketin bağlı ortaklıklar üzerindeki yönetim etkisi de bilinmediğinden, finansal tabloların, bağımsız denetim raporunda belirtildiği şekilde MUGT çerçevesinde doğru ve dürüst bir biçimde hazırlandığı kanaatine varılmıştır.Davalı taraf, cevap dilekçesinde davalının birden fazla alanda yatırımının olduğunun belirtilmesi ve davalı şirketin holding olarak kurulduğu nazara alındığında TTK’nın 195. Maddesi uyarınca hakim(ana) şirket olup olmadığının belirlenmesi ve Türkiye Muhasebe Standartlarına göre kural olarak Ana ortaklık niteliğindeki bir işletmenin konsolide finansal tablolar sunmak zorunda olduğu da değerlendirilerek davacının konsolide finansal tablo sunmakla yükümlü şirketlerden olup olmadığının belirlenmesi gerekir.Bunun yanı sıra 2016 yılı zararı olan 29.259,754,59 TL” nin 23.480.138,43 TL” sinin 2016 yılında çıkan 6736 sayılı Torba Yasa kapsamında yapılan düzeltme ve matrah artırımı işlemlerinden kaynaklandığı belirlendiğine göre, 2016 yılında 6736 sayılı yasa kapsamında sadece ortak … hesabı için yapılan 12.471.561,64 TL tutarındaki “ortaklardan alacak hesabı” düzeltme işleminin anılan kanundaki koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekir.Ayrıca, şüpheli alacaklar hesabının 2016 yılında yükselmesinin, bazı iştiraklerden olan alacakların tahsil imkanı kalmadığı gerekçesiyle alacak hesaplarından, şüpheli alacaklar hesabına virman edilmesinden kaynaklandığı belirlenmiş, ancak bahsi geçen iştiraklerden olan alacakların gerçekten tahsil imkanı kalıp kalmadığı incelenmemiştir. Bu haliyle finansal tablolara ilişkin olarak, bilirkişi raporu hüküm vermeye elverişli değildir. … Holding A.Ş.’nin 29/03/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; 6. Maddesi yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olup, yapılan oylamada yönetim kurulu üyesi … davacının 240.000 adet olumsuz oyuna karşılık 248.000 olumlu oy ile oy çokluğuyla; yönetim kurulu üyesi … davacının 240.000 adet olumsuz oyuna karşılık 320.000 olumlu oy ile oy çokluğuyla; yönetim kurulu üyesi … davacının 240.000 adet olumsuz oyuna karşılık 560.000 olumlu oy ile oy çokluğuyla ibra edilmiştir.Davacı vekilince, oydan yoksunluk nedeniyle yeterli nisap ile alınmayan ibraya ilişkin 6 nolu genel kurul kararının iptali talep edilmiştir.TTK’nın 436/2. Maddesinde, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları düzenlenmiştir.Davalı şirketin yönetim kurulu, …, …, …’den oluşmaktadır. Bunlardan … ve … şirkette pay sahibidir. Şirketin toplam payı 800.000 adet olup, bunlardan 312.000 adedi yönetim kurulu üyesi …’a, 240.000 adedi ise yönetim kurulu üyesi …’a aittir. Mahkemenin de gerekçesinde ifade ettiği gibi yönetim kurulu üyelerinin oy yoksunluğu hem kendilerinin ibrasında hem de diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında geçerlidir. Bu halde ibra oylamasında birbirlerine ve paydaş olmayan yönetim kurulu üyesine oy kullanan yönetim kurulu üyelerinin bu oyları düşülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. … Holding A.Ş.’nin 29/03/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; 7. Maddesi 2016 ve geçmiş yıllar karının dağıtımına ilişkindir. Yapılan oylamada 2016 yılında kar olmadığından kar dağıtımı yapılmamasına, geçmiş yıllar karından 935.000,00 TL’nin 31/03/2018 tarihine kadar ortaklara dağıtılmasına davacının 240.000 adet olumsuz oyuna karşılık 560.000 olumlu oy ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Davacı vekilince, geçmiş yıllar karının şirketin sermayesinin 5.5 katına ulaştığı ve karın dağıtılmaması için kanuni şartların bulunmadığı iddiasıyla 7 nolu genel kurul kararının iptali talep edilmiştir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 507/1. Maddesine göre, her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir. TTK’nın 408/2-d maddesine göre ise, yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr paylarının belirlenmesine, yedek akçenin sermayeye veya dağıtılacak kâra katılması dâhil, kullanılmasına dair kararların alınması şirket genel kurulunun münhasır yetkileri arasındadır.TTK’nın 523/1. Maddesinde, kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payının belirlenemeyeceği; ikinci fıkrada ise genel kurulun, aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebileceği düzenlenmiştir. Davalı şirket ana sözleşmesinin “Karın Tespit ve Dağıtımı” başlıklı 14. Maddesi, “Şirketin genel masrafları ile muhtelif amortisman bedelleri gibi şirketçe ödenmesi gibi veya ayrılması zorunlu olan miktar hesap yılı sonunda tespit edilen gelirlerden indirildikten sonra geriye kalan miktar safi karı teşkil eder. Bu suretle meydana gelecek kardan kurumlar vergisi kesildikten sonra %5 kanuni ihtiyat akçesi ayrılır ve kalandan itfa edilmemiş hisse senetlerinin bedelleri ödenen kısma %5 oranında birinci temettü verilmesine yetecek miktar çıkarılır. Kalan %5 kar payı ayrılır. Geri kalan kısım genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır. Kurucular ve yönetim kurulu üyeleriyle memur ve hizmetlilere ayrılacak miktarlar ikinci temettü hissesi olarak hissedarlara dağıtılması kararlaştırılan ve kara iştirak eden kuruluşlara dağıtılan paradan Türk Ticaret kanunun 466.maddesinin 2.fıkrasının 3 numaralı bendi gereğince %10 kesilerek adi ihtiyat akçesine eklenir.” şeklindedir.Bilirkişi heyeti tarafından, şirketin 31.12.2016 tarihli bilançosunda görüldüğü şekli ile sermayenin 5,24 katına ulaşan öz varlık tutarı ve geçmiş yıllar zararları ile dönem net zararı düşüldükten sonra kalan dağıtılabilir kar tutarının çok küçük bir kısmının dağıtılmasına karar verilmiş olması karşısında, ticari amaçlı olarak kar payı elde etme beklentisi içerisinde olan şirket ortaklarına cüzi miktarda kar payı dağıtımı yapılmış olmasına ilişkin genel kurulda onaylanan 7 numaralı kararın hakkaniyete uygun olmadığı düşünülmekle birlikte, davalı şirketin dava dosyasına sunulu 2016 yılına ait bilançosunda, 2016 yılı hazır değerler toplamının 539.600,00 TL olduğu görüldüğünden, şirketin likit varlığının daha yüksek miktarlarda kar dağıtımı yapılmasına olanak tanımadığı müşahede edildiği, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 19.09.2014 yılına kadar yapılan genel kurul toplantılarında geçmiş yıllar karının dağıtılmaması kararlarının hep oybirliği ile alınmış olduğu, davacı yanın bunların iptalini talep ve dava etmediği yönündeki beyanlarının mahkemenin takdirine sunulduğu ifade edilmiştir.Kâr payının dağıtılıp dağıtılmaması hususu genel kurulun yetkisinde olmakla birlikte bu yetkinin Kanundaki sınırlara uygun olarak kullanılması gerekir. Zira ticaret şirketlerinin asıl amacı kar edip, ortaklarına dağıtmaktır.Bu halde, kanuni ve ihtiyari yedek akçeler dağıtıldıktan sonra, kar payı dağıtılmamasına karar verilebilmesi için TTK’nın 523/2. Maddesinde düzenlendiği şekliyle şirket aktiflerinin yeniden sağlanabilmesi için gereklilik bulunması veya bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı(istikrarlı) kâr payı dağıtımı yönünden haklılık bulunması şarttır.Davacı tarafça, şirketin 03/03/2016 tarihli 2015 yılına ait genel kurulunun 7 nolu karın 935.000,00 TL’sinin dağıtılmasına ilişkin kararın iptali için dava açılmış ve 935.000,00 TL’nin üzerinde kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin kısımların iptaline karar verilmiş ve bu karar Yargıtay 11.HD’nin 19/01/2022 tarih ve 2020/1259 E. – 2022/426 K. Sayılı kararı ile onanmıştır. Bu nedenle davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 19.09.2014 yılına kadar yapılan genel kurul toplantılarında geçmiş yıllar karının dağıtılmaması kararlarının hep oybirliği ile alınmış olmasının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.Ayrıca her ne kadar bilirkişilerce 2016 yılı hazır değerler toplamının 539.600,00 TL olduğu görüldüğünden, şirketin likit varlığının daha yüksek miktarlarda kar dağıtımı yapılmasına olanak tanımadığı belirtilmiş ise de, bu değerlendirmeye itibar edilmesi yerinde değildir. Zira kar payı dağıtılıp dağıtılmayacağı hususunun TTK’nın 523. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Ancak bilirkişi raporunda bu yönde bir değerlendirme bulunmamaktadır. Bu haliyle kar payına ilişkin olarak, bilirkişi raporu hüküm vermeye elverişli değildir. … Holding A.Ş.’nin 29/03/2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; 8. Maddesi yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete ilişkin olup, yapılan oylama sonunda yönetim kurulu üyelerinin ücretlerinin bir önceki dönem için kararlaştırıldığı gibi devam etmesine davacının 240.000 olumsuz oyuna karşılık 560.000 olumlu oy ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Davacı vekilince, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin fahiş ve örtülü kazanç aktarımı niteliğinde olduğundan bahisle 8 nolu genel kurul kararının iptali talep edilmiştir. TTK’nın 394/1. Maddesinde, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği düzenlenmiştir. TTK’nın 408/2-b maddesine göre de, yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları genel kurulun münhasır yetkilerindendir. Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretin miktarı şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır. Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Bilirkişi heyeti tarafından, şirket finansal tablolan incelendiğinde, geçmiş yıllar ile cari dönem zararları mahsup edildikten sonra, geçmiş yıllar karı ile olağanüstü sermaye yedeklerinden kalan bakiyenin çok cüzi bir kısmının dağıtımının yapılmasına karar verildiği, şirketin dosya içeriğindeki mali tabloları, dağıtılmasına karar verilen kar miktarı ve yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücret ve huzur haklarının yüksekliği dikkate alındığında, şirket ortaklarının kar payı alma haklarının zayıfladığı ve menfaatlerinin zedelendiği, davalı şirket muhasebe yetkililerinden, daha önce yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı veya ücret ödemesi yapılmadığı bilgisi alınmış olmakla, davacı yanın yönetimden çıkarıldığı tarihten sonra (2015 yılı) yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve yüksek miktarda ücret ödemesi yapılmasına karar verilmesinin, mevcut yönetim kurulu üyelerine sağlanan fayda ile birlikte şirket ortakları arasındaki dengenin bozulduğu, bu durumun, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıyan şirket ortakları yönünden örtülü kar aktarılması anlamına geleceği değerlendirilmiştir. Mahkemece, yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretin ortak olan yönetim kurulu üyeleri bakımından fahiş ve örtülü kar dağıtımı niteliğinde olduğu kabul edilmiş ise de, ortak olmayan yönetim kurulu üyesi … bakımından bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu haliyle eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.Tüm bu sebeplerle yeni bir bilirkişi heyetinden, yukarıda işaret edilen hususlarda rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Bu durumda eksik inceleme ile yargılamanın sonuçlandırılması doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istemleri halinde kendilerine ayrı ayrı iadesine,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 17/01/2023