Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1053 E. 2022/1065 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1053
KARAR NO : 2022/1065
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Taraflar arasındaki Menfi Tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davada davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı (birleşen davada davacı) vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile kambiyo takiplerine mahsus yolla icra takibi yapıldığını, takibe konu senedin bedelsiz ve hükümsüz kaldığını, müvekkili … ‘ın 09/01/2014 tarihinde … Göztepe İsanbul adresinde mukim Hilton otelin bünyesinde yer alan spa ve fitness merkezini işletmek amacı ile davalıdan işletme sözleşmesi ile kiraladığını, müvekkiline anahtar tesliminin 23/10/2014 tarihinde yapılabildiğini, davalı şirket yetkilileri tarafından 2014 yılı Mart ayı içerisinde şantiye ofislerinde satışa başlanabileceğinin söylendiğini ancak tesisin gezdirilecek duruma gelmemesi sebebi ile ancak Haziran 2014 tarihinde ofis sağlanabildiğini, bu zamana kadar oluşan maaş ve SGK ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını, Ekim 2014 tarihine kadar spa ve fitness merkezinde onarım ve bakım çalışmaları sürdüğünü, müzik ve ışık sistemi ile ilgili arızaların ancak 08/11/2014 tarihinde giderilebildiğini, müvekkilinin ilgili yönetime bu durumu bildirdiğini, resmi açılışın hangi gün olacağı belirtilmeden 15/09/2014 tarihinde kira faturası kesildiğini, Eylül ve Ekim kira bedellerinin müvekkiline fatura edildiğini, sözleşmeye göre yurt dışından gelecek terapistlerin izin işlemlerinin otel yönetimi tarafından şirket adına gerçekleştirileceğini ancak ilgili izin işlemlerinin Aralık 2014 sonuna kadar bekletildiğini, bu durumla alakalı yönetime sözlü ve yazılı şikayetlerin yapıldığını, tesisteki eksikliklerden dolayı üye kaydında azalma ve kayıplar yaşandığının şirket yönetimine bildirildiğini, müvekkilinin inşaat döneminde yaptığı masrafların otelin %100 donanımla çalışmaması nedeni ile zarar etmeye başladığını, şirket yönetim kurulunda yetkili ve genel müdürün yerine fiili görev icra eden … tarafından müvekkiline sözlü taciz ve tedhitlerde bulunulduğunu, müvekkilinin uğradığı baskı neticesinde korku ve zorluk altında 12/01/2015 tarihli fesih protokolünü imzaladığını, müvekkilinin hakem olarak seçilen… tarafından oyalandığı süreç içerisinde 100.000,00-TL’lik teminat mektubunun nakte çevrildiğini ve bedelsiz ve hükümsüz kalan 400.000,00-TL’lik teminat senedinin de İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, gelişen süreçte müvekkilinin iş ve aile hayatının olumsuz etkilendiğini, henüz yeni gelir elde etmeye başlayan işletmesini göstermelik bir fesih protokolü ile davalı şrkete teslim etmek zorunda kaldığını, davalı şirket yetkilileri hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/40005 soruşturma sayılı dosyası ile suç duyurusunda bulunduklarını, sözleşme kapsamında müvekkili tarafından davalı tarafa verilen tüm teminatların geçersiz kaldığını belirterek müvekkillerinin davalıya hiçbir şekilde borcunun olmadığının tespitine, müvekkilleri aleyhine İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile hükümsüz kalmış teminat senedine dayalı olarak yapılan takibin iptaline, bilahare senedin iptaline, davalı şirketin kötü niyetli olması nedeni ile %40’dan az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar aleyhine başlatılan icra takibine dayanak senedin teminat senedi olmadığını, bu sebeple bedelsiz ve hükümsüz kalmasının söz konusu olamayacağını, senedin ve fesih protokolünün zorla imzalatıldığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacıya şantiye ofislerinde satışa başlanabileceği yönünde herhangi bir söz söylenmediğini, davacı tarafça müvekkil şirket yetkililerine gelinerek bir an önce satışa başlamak için izin istendiğini, davacının kirasını ödemediğini, sözleşmedeki yükümlülüklerini ısrarla yerine getirmediğini, fesih protokolünün korkuyla, tehditle ve zorla imzalatıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, kiralama sözleşmesinin müvekkili şirket tarafından haklı nedenlerle bu tarihten önce tek taraflı olarak feshedilmiş olduğunu, hakemin müvekkili şirket tarafından tayin edildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, hakemin davacının talebi üzerine müvekkili şirketin kabulü ile tayin edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin2015/1005 Esas -2017/722 Karar sayılı dosyasında davacı … A.Ş vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından müvekkili şirket aleyhine İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 100.000,00TL si asıl alacak, 2.367,12-TL’si asıl alacak faizi olmak üzere toplam 102,367,12TL takip çıkış tutarı ile takip başlattığını, alacağa dayanak olarak ise Beyoğlu 10. Noterliğinin 04/03/2015 tarihli ihtarnamesinde talep edilen ve müvekkil şirket tarafından nakde çevrilen davalı …’a ait 100.000,00TL lik teminat mektubu bedelinin iadesi talebini gösterdiğini, söz konusu takip dosyasından TK’nun 35. maddesine göre tebligat yapılarak ttakibin 04/08/2015 tarihinde takibin şeklen kesinleşmesi üzerine 07/09/2015 tarihinde takip dosyasından olan alacağın tamamının ivasız olarak Üsküdar Noterliğinden düzenlenen 07/09/2015 tarihli temlikname ile diğer davalı …’a devrettiğini, alacağın tamamının … tarafından temlik alındıktan sonra da davalı …’ın avukatının bu kez de temlik alan ..’ın avukatlığını yapmaya devam ettiğini, davalı … ile akdedilen 09 Ocak 2014 tarihli İşletme Sözleşmesi kapsamında kozmetik ürün, satış ve bakım, hamam, masaj terapileri vb. konulu satış ve uygulama işlerinin yürütülmesi amacıyla oteldeki bağımsız bölümün işletme hakkının davalı …’a devredildiğini, ancak bir çok müşterinin şikayeti nedeniyle sözleşmeye aykırı uygulamalara son verilmesi amacıyla davalı … aleyhine ihtarname keşide edildiğini, yapılan yazılı ihtara rağmen sözleşmeye aykırılıkların devam ettiğini ve valilik tarafından havuzda yapılan denetim sonucunda mevzuata aykırı birçok eksikliklerin tespit edildiğini, bunun üzerine yapılan yazılı ve sözlü uyarılara rağmen işletmenin kalitesinin istenilen seviyeye ulaşmadığını ve bu durumun müvekkil şirketin imajını ciddi şekilde zedelediğini ve telafisi güç zarara yol açtığını, bunların yanında işletme kiralarının da gününde ödenmediğini, davalı …’ın spa ve fitness işletmesini işlettiği dönemde, il Sağlık Müdürlüğü ekiplerinin geldiğini ve spa merkezinin hijyen açısından sakıncalı bulunduğunu, davalı …’ın … şirketine kesmiş olduğu kuponlar karşılığı hizmet vermediğini ve tahsil ettiği ücreti de iade etmediğini, bütün bunların dünyaca tanınmış Hilton markasının ticari itibarını zedeleyerek müvekkil şirketi zarara uğrattığından bahisle İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Birleşen İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1005 Esas -2017/722 Karar sayılı dosyasında davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle ; müvekkili … ‘ın davacı şirketin bünyesinde yer alan Spa ve Fitness merkezini işletmek amacıyla şirketten “İşletme Sözleşmesi” ile kiraladığını, sözleşmenin teminatı olarak müvekkil tarafından davacı şirkete 400.000TL lik teminat senedi ile birlikte takibe konu 100.000TL lik … Bankasına ait banka teminat mektubu verildiğini, müvekkiline anahtar tesliminin 23 Ekim 2014 tarihinde yapıldığını, ayrıca Ekim 2014 sonuna kadar Spa ve Fitness merkezinde onarım ve bakım çalışmalarının devam ettiğini, eksikliklerin ancak 8 Kasım 2014 tarihinde giderilebildiğini, müvekkilinin yönetime, söz konusu nedenlerden tesise üye kabul edemediğini sözlü ve yazılı olarak defalarca bildirdiğini ve resmi açılışın hangi gün olacağı belirtilmeden 15 Eylül 2014 kira faturası kesildiğini, bu tarihte tesis hazır olmadığı halde Eylül ve Ekim kira bedellerinin müvekkile fatura edildiğini, spayı çalıştırmak üzere yurtdışından gelecek terapistlerin izin işlemlerinin bekletildiğini bu durumla ilgili yönetime sözlü ve yazılı şikayetlerin yapıldığını, spa ekibinin tam olmadığı için ciro sağlanamadığını, tesisteki eksik aletlerden ötürü üye kaydedilişinde azalma ve kayıplar yaşandığını ve müvekkilinin zarar etmeye başladığını, davacı şirket yönetiminin baskıcı bir tutum alarak “mahkemeye veririz” şeklinde tehditlere başladığını, bunun üzerine müvekkilinin istemeden de olsa işletmede kar edebileceği dönemde zorla ve tehditle 12/01/2015 tarihinde Fesih Protokolünü imzaladığını, fesih protokolü ile bedelsiz ve hükümsüz kalan takibe konu 100.000,00 TL lik teminat mektubunun nakde çevrildiğini, 400.000TL lik teminat senedinin de İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, nakde çevrilen 100.000TL lik teminat mektubunun iadesi için İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davacı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, iş bu takibe ilişkin ödeme emrinin usulüne uygun bir şekilde borçlu şirkete tebliğ edilerek takibin kesinleştirildiğini, müvekkil …’ın kendi iradesi ile takibe konu alacağını müvekkili …a usul ve yasaya uygun bir şekilde temlik ettiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…asıl ve birleşen dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün yukarıda yazılı .. esas sayılı takip dosyasında 1 adet bono hakkında davalı … Turizm Gayrimenkul Yönetim Hizmetleri Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından davacılar … ve … aleyhine kambiyo senetlerine özgü takip yapılmıştır. Takibe konu bonoda davacı …ın keşideci, davacı …’ın avalist, davalı …Turizm… A.Ş.’nin lehtar olduğu, bononun geçerli unsurları ihtiva ettiği anlaşılmıştır. “Bono” 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776-779. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bono, hukuki niteliği itibari ile mücerret bir borç ikrarıdır; bir başka deyişle belirli bir bedelin ödenmesi konusunda bir ödeme vaadidir. Uyuşmazlığa konu bononun düzenleme (ihdas) nedeni bölümünde her hangi bir ibareye yer verilmediği, boş olduğu görülmüştür. Davacı … davalı şirket ile aralarında 09/01/2014 tarihli işletme sözleşmesi akdedildiğini, takibe dayanak bononun ve İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına dayanak ..Bankası’nın 20/07/2017 tarihli 100.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun anılan sözleşmenin 10. maddesi gereği davalı şirkete verildiğini iddia etmiştir. Davalı taraf 20/11/2018 tarihli dilekçesinde taraflar arasında … ‘nun ortak hakem tayin edilmesi sonucunda hazırlanan rapor doğrultusunda 12/01/2015 tarihli borç tasfiye ve fesih protokolü çerçevesinde ortaya çıkan davacıya ait borcun ödenmesi amacı ile davacı tarafından müvekkili şirkete dava konusu bononun verildiğini belirterek dava konusu bononun teminat senedi olmadığını savunmuştur. Dosyada mevcut 09/01/2014 tarihli işletme sözleşmesinin (kiralayan) ….. A.Ş. ile (işletmeci) … “Day Spa” arasında akdedildiği, …’ın anılan sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı, sözleşmenin 10/4 maddesinde “…İşletmeci sözleşmenin imzalanmasını takiben toplam değeri 500.000,00-TL (Beşyüzbin Türk Lirası) olan 2 adet teminat mektubu verecektir. Teminatın 250.000,00-TL tutarındaki kısmını otelin açılışına 1 ay kalıncaya kadar kiralayana teslim edecektir. Diğer teminat mektubu olan 250.000,00-TL tutarındaki teminat mektubunun 31/12/2014 tarihine kadar teslimi yapılmadığı takdirde ihtara gerek kalmaksızın sözleşme kendiliğinden fesih edilmiş sayılacaktır. Teminat mektubu komisyon giderleri işletmeci tarafından yapılacak olup yarısı oranında kiralayana fatura edilecektir.” düzenlemesinin yer aldığı görülmüştür. Kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı TMK’nun 6. maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Davaya konu bono metninde teminat amaçlı olarak verildiğine yönelik bir açıklama yoktur. Bononun teminat olarak verildiği iddiasının 6100 sayılı HMK’nun 200 ve 201 maddeleri uyarınca yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre senedin teminat senedi olarak verildiği iddiasının senede açıkça atıf yapan bir sözleşme ile de ispatı mümkündür. Somut olayda dosya kapsamına, mevcut delil durumuna göre İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına dayanak 400.000,00-TL bedelli bononun ve İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına dayanak … Bankası’nın 20/07/2017 tarihli 100.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun … tarafından … A.Ş.’ye 09/01/2014 tarihli işletme sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiği kanaatine varılmıştır. Diğer yandan anılan sözleşmenin … ile….. A.Ş. arasında akdedilen 12/01/2015 tarihli “Fesih Protokolü” ile feshedildiği ve fesih nedeni ile ortaya çıkan alacak-borç ilişkisinin feshe konu işletme sözleşmesi kapsamında ve fesih protokolünün imzalandığı tarih itibari ile tasfiye edileceğinin ve tasfiyeye konu tüm hususlarda meydana gelebilecek anlaşmazlıklarda …nun hakemliğinin taraflarca kabul edildiği sabittir. Davalı …. A.Ş. aşamalardaki beyanında 09/01/2014 tarihli işletme sözleşmesi süresince … ‘ın kendisini zarara uğrattığını, fesih-tasfiye kapsamında hakem tayin edilen … tarafından hazırlanan raporda zararın hesaplandığını, bu sebeple davaya konu bono ve birleşen davaya konu teminat mektubu tutarı kadar alacaklı olduğunu savunmuştur. Bu durum karşısında ispat yükü … A.Ş.’dedir. …. A.Ş. delil olarak hakem … tarafından hazırlanan rapora dayanmış ise de raporda yer alan tespitlerin ihtilaflı olması ve hakem kararının kesinleşmemiş olması nedeni ile anılan rapor geçerli kabul edilmemiştir. …..A.Ş. delilleri arasında yemin deliline dayanmamıştır. Tüm bu sebeplerden dolayı … A.Ş.’nin asıl ve birleşen davada alacaklı olduğunu usulüne uygun ispatlayamadığı, bu nedenle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. İİK’nun 72/5 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının borçlu lehine sonuçlanması halinde davalı alacaklının tazminattan sorumlu tutulabilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli yapılması gerekmektedir. Somut olayda davalı şirketin savunmalarını ispatlayamama hali icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğunun kabulü için yeterli olmadığından aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmemiştir. Diğer yandan İİK 72/4 maddesi hükmüne göre menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde davacı borçlunun tazminattan sorumlu tutulabilmesi için mahkemece İİK 72 maddesi kapsamında verilmiş ve davacı tarafından teminatı yatırılmak sureti ile infaz edilmiş bir tedbir kararının bulunması gerekmektedir. Somut olayda olayda birleşen davada tedbir kararı verilmemiştir. Bu nedenle birleşen davada davalı lehine kötü niyet tazminatına…” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı (birleşen davada davacı) vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı (birleşen davada davacı)vekili istinaf dilekçesinde özetle; HMK 25. maddede yer alan kesin hüküm gerekse yüksek mahkeme kararları gereğince asıl davada davacının sadece 4.000,00 TL’ye ilişkin borçlu olmadığının menfi tespitine ilişkin iddiaları dinlenebilecek iken, mahkemenin yasanın açık hükmüne ve yüksek mahkeme kararları dışına çıkarak 400.000,00 TL’lik senetle ilgili davayı sonuçlandırmasının kanuni dayanaktan yoksun olduğunu, birleşen davada davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, teminat senedi değerlendirmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere; Müvekkili şirket ile … daha önce yaptıkları kira sözleşmesini kendi rızaları ile sona erdirdiklerini ve karşılıklı borç ve alacaklarının belirlenmesi için yine karşılıklı rızaları ile …’nu hakem tayin ettiklerini, Hakem incelemelerini tamamlayarak rapor tanzim etmiş ve taraflara sunmuş olduğunu ve taraflardan hiçbirinin bu rapora itiraz etmediğini, davada somut olan durum kıymetli evrak olan senetlerin verildiği ve hakem raporuna göre de …’nun müvekkili şirkete 403.462,27 TL borçlu olduğu, Bu somut durumların bilirkişi raporu ile de ortaya konduğunu, senedin üzerine Teminat senedidir diye yazılması dahi o senedin kambiyo senedi niteliğini etkilemeyeceğini, Kaldi ki dava konusu ihtilaftaki senetlerin üzerinde ‘’teminat senedidir’’ ibaresinin olmadığını, bu durumun mahkeme kararının gerekçesinde de açıkça belirtildiğini, Yasanın açık hükmüne ve Yüksek mahkeme içtahatlarına rağmen mahkemenin borç senetlerini kanaat getirerek teminat senedi olarak kabul etmesinin kanuni dayanağı bulunmadığını, usulüne uygun hakem kararı ile geçerli borç senedinin yok sayıldığını, açıklana nedenlerle alacaklı olduğu bilirkişi raporu, hakem raporu ve alacak senedi ile kesin olan müvekkili şirketin aleyhine verilen ve yasal dayanaktan yoksun olan asıl davanın kaldırılması, yasaya ve usule uygun birleşen davanın kabul edilmesi gerektiğini, gerek asıl gerekse de birleşen dava yönünden Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava; asıl dava yönünden davalıya verilen bononun teminat bonosu olduğu ve davacının borcu bulunmadığı gerekçesiyle davacılar hakkında başlatılan icra takibine yönelik menfi tespit istemi, birleşen dava yönünden ise davacıya davalı … tarafından verilen teminat mektubunun borç bulunmadığı halde paraya çevrildiği gerekçesi ile bedelin iadesine ilişkin başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller çerçevesinde asıl davanın kabulüne, birleşen davada … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı …yönünden davanın reddine karar verilmiştir.Karara karşı asıl davanın davalısı birleşen davanın davacısı … Turizm Gayrimenkul A.Ş vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Dava dilekçesinde herhangi bir dava değeri bildirilmemiş, talep sonucu bölümünde davalıya hiçbir şeklide borcunun olmadığının menfi tespit yolu ile tespit edilmesine, ve davacılar aleyhine İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün… esas dosyası ile bedelsiz-hükümsüz kalmış teminat senedine dayalı olarak yapılan takibin ve senedin iptaline karar verilmesi talep edilmiş ve peşin karar – ilam harcının 4.000,00TL üzerinden yatırıldığı görülmüştür. İlk derece mahkemesinin 31/07/2015 tarihli ara kararı ile davacıya takip miktar üzerinden harcı yatırmak üzere verilen süre üzerine davacı eksik harcı tamamlanmıştır. Bu durumda davanın kısmi dava olarak açılmadığı, tam dava olarak açıldığı, başlangıçta eksik yatırılan peşin karar ve ilam harcının harçlar kanununun 16 ve 30. maddeleri gereği mahkemece verilen süre içinde tamamlandığı anlaşılmakla davacının davanın 4.000,00 TL olarak açıldığı fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmadığı, mahkemenin talepten fazlaya karar verdiği yönündeki bu yöne ilişkin İstinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Asıl davada davacıların iddiası takibe konu bononun teminat bonosu olduğu ve teminat altına aldığı alacağın bulunmaması nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Dava konusu bononun ;ihdas nedeni gösterilmeyen 25/11/2014 tanzim ve 19/02/2015 vade tarihli 400.000TL bedelli lehdarı davalı, avalisti davacı … keşidecisi davacı … olduğu görülmüştür.
Kambiyo senedinin teminat senedi olarak verildiğini iddia eden bu hususu yazılı belge ile ispatlamalıdır. Senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerekir.(YHGK 06.03.2013 tarih ve E:2012/12-768 -K:2013/312 ). Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. (YHGK ‘nun 19/04/2022 tarih ve E: 2019/(19)11-449 -K: 2022/569 )Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Yine HMK’nın 190/1. maddesine göre ise, ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Öte yandan ispat yüküyle ilgili kanunda açık bir hüküm bulunması halinde öncelikle ona bakılmalıdır. İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Davaya konu bono metninde teminat amaçlı olarak verildiğine yönelik bir açıklama yoktur. Bononun teminat olarak verildiği iddiasının 6100 sayılı HMK’nun 200 ve 201 maddeleri uyarınca yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre senedin teminat senedi olarak verildiği iddiasının senede açıkça atıf yapan bir sözleşme ile de ispatı mümkündür.Somut olayda, Davacı … ile davalı arasında düzenlenen İşletme sözleşmesinin 10.4 Maddesinde “işletmeci sözleşmenin imzalanmasını takiben toplam değeri 500.000 TL olan iki adet teminat mektubu verecektir. Teminatın 250.000 TL tutarındaki kısmını otelin açılışına bir ay kalıncaya kadar kiralayana teslim edecektir. Diğer teminat mektubu olan 250.000 TL tutarındaki teminat mektubunun 31.12.2014 tarihine kadar teslimi yapılmadığı takdirde ihbara gerek kalmaksızın sözleşme kendiliğinden fesih edilmiş sayılacaktır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Sözleşmede 2 adet teminat mektubunun davalıya verileceği düzenlenmiş, eldeki davaya konu 400.000,00TL bedelli bono senedinden bahsedilmemiştir. Taraflar arasında yazılı olarak düzenlenen sözleşmenin bu maddesinin değiştirildiğine, davalı tarafa iki adet teminat mektubu yerine dava konusu 400.000 TL’lik bono ile birleşen davaya konu 100.000 TL lik teminat mektubunun verildiğine dair yazılı bir belge davacı tarafça sunulmuş değildir. Yine taraflar arasında düzenlenen fesih protokolünde de teminat senedine ve teminat mektubuma ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda davaya konu bononun taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı olarak verildiğine dair davacı iddiasının ispatlandığının kabulü mümkün değilidir. Davalı tarafça dava konusu bononun taraflar arasındaki sözleşmenin tasfiyesi ve fesih protokolü çerçevesinde ortaya çıkan davacıya ait borcun ifası için verildiği 20 kasım 2018 tarihli beyan dilekçesi ve istinaf dilekçesinde belirtilmiştir. Bu durumda dava konusu bononun teminat bonosu olduğu ve bono ile teminat altına alınan borcun bulunmadığını ispatlamakla yükümlü davacının iddiasını ispat edilmediği anlaşılmakla mahkemece asıl davada bu husus göz ardı edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.Birleşen dava ; davalı … .’ın diğer davalıya temlik ettiği davacı aleyhine başlatılan takip dayanağı olarak “davacı tarafından nakde çevrilen davalı …’a ait 100.000,00TL’lik teminat mektubu bedelinin iadesi” gösterilen İstanbul Anadolu 2. İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığın tespiti istemine ilişkindir.Takip alacaklısı davalı … . icra takibine konu alacağını diğer davalıya temlik etmiş olup, dava tarihi itibariyle icra takip alacaklısına yönelik menfi tespit davası yürütülmesi gerektiğinden icra takibi ve eldeki dava yönünden taraf sıfatı bulunmamaktadır. Buna göre ilk derece mahkemesince alacağını temlik eden davalı yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Taraflar arasında düzenlenen fesih sözleşmesi ile hakem tayini cihetine gidildiği hakem tarafından taraflar arasındaki ilişkinin tasfiyesi sonucu davacının davalıya fatura kesilmemiş olmakla KDV’siz 341.917,17TL borcu olduğu şeklinde rapor verildiği görülmektedir. Dosyaya itiraz üzerine alınan 17/10/2019 tarihinde uyap üzerinden gönderilen 3. kişilik heyetten alınan bilirkişi raporunda, davacının işlemin yapıldığı 2014 yılında işletme defteri tuttuğu, bu defterlerin bu kayıtların tutulmasına imkan vermediği, davalı ticari defterlerine göre ise 100.000TL’nin banka teminat mektubundan 18/02/2015 tarihinde tahsil edilmesinden sonra takip tarihi itibarıyla hesabın 39.723,17TL borç bakiyesi verdiği, daha sonra 01/10/2015 tarihinde davacı hesabına 341.917,17TL borç kaydı ile aynı tarihte 2.000TL alacak kaydı yapıldığı, buna göre davalının kendi defterlerine göre davacıdan 379.640,34TL alacaklı olduğu, inceleme aşamasında davacı hesabına borç, dava dışı yeni işletici hesabına alacak kaydedilen 341.917,17TL işleme dayanak belgelerin istenildiği, bu işleme dayanak muhasebe fişi altında davalı yanca hakem olarak atanana …tarafından düzenlendiği ifade edilen belge sunulduğu, bu belgenin 3. Sayfasında kümülatif kiralayan alacağının 341.917,17 TL rakamına ulaşıldığı, bu rakamın davacı hesabına borç kaydedildiği görüldüğü tespiti bulunmaktadır.Davacı tarafça hakem …’nun yaptığı hesaplama kabul edilmemektedir. Bilirkişi raporunda da hakemin belirlediği borç miktarının denetimine ilişkin bir veriye ulaşılamamaktadır. Ancak taraflar arasındaki sözleşmede aylık 80.000,00TL, yıllık 960.000,00TL asgari ödeme yapılacağı kararlaştırılmış, tasfiyenin hakem tarafından yapılacağı düzenlenmiş, buna göre bilirkişi heyetine sektör uzmanı bir bilirkişi de eklenerek sözleşme hükümleri gözetilerek hakemin yaptığı hesaplamanın denetlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru bulunmamıştır.Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yaplan incelem soncunda asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile asıl ve birleşen davaya yönelik ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi asıl ve birleşen davaya ilişkin kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,
2-Asıl davada davalı birleşen davada davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022