Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1052 E. 2022/1001 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1052
KARAR NO: 2022/1001
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/12/2018
NUMARASI: 2017/757 Esas – 2018/1102 Karar
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kendi adına kayıtlı 171.904,-TL bedelli … marka aracını davalıya satış konusunda anlaştığını, müvekkilinin davalıdan emin olduğundan ve uzun yıllardır tanıdığından Kadıköy … Noterliği’nce Araç Satış Sözleşmesi imzaladığını, davalının aracı kendi adına kaydettirdiğini ancak satış işleminden sonra satış bedelinin müvekkilinin hesabına yatırılmadığını, aracın 3. Kişilere devrinin önlenmesi hususunda trafik kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini beyan etmiş, sonuç olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere aracın satış bedeli olan 171.904,00-TL’nin davalıdan tahsiline ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalının eşi … arasında Müşavirlik Sözleşmesi imzalandığını, davacının bilerek bu sözleşmeden bahsetmediğini, … / … ile müşavir arasında aracın devrini öngören sözleşme imzalandığını, aracın …’e devrinin vade tarihinden neredeyse 2 yıl sonra 05/04/2017 tarihinde gerçekleştiğini, …/…’nun aralarındaki sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, davacının 171.904,-TL gibi büyük bir rakamın ödenmediğini 4 ay sonra ifade etmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu, haksız fesih sebebiyle … ve … ‘na karşı ikame edilmiş olan davanın İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2017/817 esas sayılı numarası ile görülmeye devam ettiğini beyan etmiş, devir işleminin hukuki dayanağının mevcut olduğundan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davacı satış işleminden sonra satış bedelinin hesabına yatırılmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere aracın satış bedeli olan 171.904,00-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini ister bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Davalı ise davacı ile davalının eşi … arasında Müşavirlik Sözleşmesi imzalandığını, dava konusu aracın davalı …’e devrinin vade tarihinden neredeyse 2 yıl sonra 05/04/2017 tarihinde gerçekleştiğini, … /…’nun aralarındaki sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, davacının 171.904,00-TL gibi büyük bir rakamın ödenmediğini 4 ay sonra ifade etmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu, haksız fesih sebebiyle … ve …’na karşı ikame edilmiş olan davanın İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2017/817 esas sayılı numarası ile görülmeye devam ettiğini devir işleminin hukuki dayanağının mevcut olduğundan davanın reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur. … A.Ş. ile Müşavir … arasında 31.12.2014 tarihinde imzalanan 10 yıl süreli müşavirlik antlaşması gereği, 15.04.2015 tarihine kadar iki yaşını geçmemiş … Marka … model otomobilin … A.Ş tarafından müşavir … veya göstereceği ikinci kişi adına trafikte tescilinin yapılacağı, anlaşma ile hükme bağlanmıştır. Yapılan anlaşma gereği …’ ün gösterdiği ikinci kışı olan …’e 2013 model … marka araç 05.04.2017 tarihinde Kadıköy … Noterliği huzurunda gerçekleşmiştir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin taraflarca kabul edilmesi ve taraflarca şahit huzurunda imza altına alınmış olması anlaşma ile ilgili bir sorunun olmadığım gösterdiği kanaatine varılmıştır. Araç bedelinin ödemesinin noter huzurunda yapılaması gerektiği, noterin alan ve satan kişilere sözlü olarak alacağının olup olmadığı sorduğu ve gereken cevabı aldıktan sonra ve aracında satışını sorunlu hale getirecek probleminin olmaması halinde satışı gerçekleştirdiği, dolayısı ile ödemenin yapılmış olması gerektiğinin kabul edilmesinin gerekir. Bu açıklamaların ışığında kanıtlanamayan davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkiline söz konusu araç bedelinin ödenmediğinin tartışmasız olduğunu, müvekkilinin banka kayıtlarıyla bu durum ispatlanabileceği gibi, ayrıca davalı tarafından da ödeme yapılmadığının kabul edildiğini, ayrıca müvekkilinin kanunen, başka bir tüzel kişilik olan … A.Ş.’nin sözleşmesel edimlerini yerine getirmek durumunda olmadığını, kaldı ki davalı tarafından dayanılan sözleşmenin taraflarının … A.ş. Ve …, dava konusu satış sözleşmesinin taraflarının ise … Tic. Ltd. Şti. Ve … olduğunu, sözleşmelerin her iki tarafının da farklı olduğunu, dolayısıyla bambaşka iki sözleşme ve bambaşka taraflardan kaynaklanan sözleşmeler için, bilirkişilerin iddia ettiği şekilde “tüzel kişilik perdesinin aralanması”nın mümkün olmadığını, dava konusu aracın, müşavirlik sözleşmesi tarafları dışında müvekkili ile davalı arasında devredildiğini, sözleşmelerin taraflarının tamamen farklı olduğunu, araç satış sözleşmesi’ne “araç bedelinin banka transferi” ile ödeneceğinin yazıldığını, davalı tarafından da bu hususun kabul edilerek imza altına alındığını, davalı tarafın eşinin hakedişi karşılığı devraldığını iddia ettiği araca dair noter sözleşmesini, ödemenin banka transferi ile yapılacağı şartıyla imzalamış olmasının hayatın olağan akışına ve Medeni Kanunun 2. maddesin aykırı olduğunu, kaldı ki bir an bile sözleşmesel edim olduğu düşünülse bile, bu ihtimalde bağışlama olarak ya da bedelin nakden alındığının beyan edilebileceğini, müvekkilinin satışı bedelini almak şartıyla gerçekleştirdiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle beraber, bir an bile müvekkilinin dava dışı … A.Ş. Ve … arasındaki sözleşmesel yükümlülükleri üstlendiği düşünüldüğünde dahi, bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükler ve hak edişlerle ilgili de İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/817 E. Sayılı dosyanın henüz derdest durumda olduğunu, hiçbir şekilde dava dışı sözleşmenin yükümlülüklerini kabul anlamına gelmemekle beraber, bir an bile bu şekilde yorum yapıldığında dahi, bu halde 8. Asliye Ticaret dosyasının bekletici mesele yapılması gerekeceğini, ancak bu hususun mahkeme tarafından değerlendirme dışı bırakıldığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, araç satış bedelinin tahsili istemiyle açılan alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık ise, davalının araç satış bedelini ödeyip ödemediği noktasındadır. Kartal … Noterliği’nin 05/04/2017 tarih ve … YN’lu araç satış sözleşmesi ile, davacı adına kayıtlı olan … plakalı araç 171.904,00 TL bedel karşılığında davalıya satılıp, devredilmiştir. Davacı taraf, davalının araç satış bedelini ödemediğinden bahisle eldeki alacak davasını açmıştır. Davalı ise, davacının bu aracı, müşavirlik sözleşmesi kapsamında … İnşaatın davalının eşine olan müşavirlik hizmeti borcuna karşılık devredildiğini ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. KTK’nun 20/1-d. maddesi uyarınca tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri noterler tarafından yapılır. Noter tarafından araç satışına ilişkin sözleşme Noterlik Kanunu’nun 89. Maddesi uyarınca düzenleme şeklinde hazırlanır. Davacı, dava konusu aracın devrine ilişkin noter satış sözleşmesinde, aracı alıcıya halihazır durumu ile satarak bedelini tamamen aldığını ve aracı teslim ettiğini beyan etmiştir.Davacının bu satışa ilişkin düzenlediği fatura da kapalı faturadır. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükü altında (HMK 190) olup, bu temel kuralların da sonucu olarak herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. İspat yükü kendisinde olmayan diğer taraf da ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK 191). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nu 201/1. Maddesine göre, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Bu halde, davacının noter senedindeki beyanının aksini ve iddialarını kesin delillerle ispatlaması gerekir. Ancak davalı taraf araç bedelinin ödenmediğini ikrar etmiş ve … Ticaret Ltd. Şti ‘nin münferit imza yetkilisi … ve onun ortağı ve münferit imza yetkilisi olduğu … A.Ş. ile davalı …’ün eşi … arasında 31.12.2014 tarihinde imzalanan “Müşavirlik Sözleşmesi” kapsamında söz konusu aracın hak ediş ifası olarak devralındığı hususu ikrara eklenmiştir. İkrar içeriği itibariyle basit, vasıflı ya da bileşik nitelikte olabilir. Basit ikrarda karşı tarafça ileri sürülen vakıanın doğru olduğu herhangi bir şart bildirilmeksizin kabul edilmektedir. Vasıflı ikrarda karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte onun hukuki niteliğinin ileri sürülenden başka olduğu bildirilir. Bileşik ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle birlikte ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen vakıa ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Öğreti ve uygulamada ağırlıklı olarak bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla böyle durumlarda ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekle iddiasını ispatlama yükümlülüğünün karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir (Yargıtay HGK’nın 09.06.2004 tarih ve 2004/4-362 E. – 2004/347 K. sayılı kararı). Somut olay değerlendirildiğinde, davalı davaya konu araç bedelinin ödenmediğini ikrar etmiş ancak aracın davacı tarafından ileri sürülen satın alma iradesiyle değil, başka bir hukuki nedenle yani davalının eşinin … A.Ş.’den olan hakediş alacağı karşılığında aracın devralındığını beyan etmek suretiyle vakıanın hukuksal nedeninin ileri sürülenden farklı olduğunu savunmuştur. Buna göre davalının savunması bağlantısız bileşik ikrar değil, vasıflı ikrar niteliğinde olup, vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğünün ikrar eden tarafta değil, vakıayı ileri süren tarafta olduğu gözetildiğinde somut olayda ispat yükü davacıda olup davacı taraf araç devir bedelinin ödenmemesi nedeniyle devrin karşılıksız kaldığını ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nu 201/1. Maddesine göre, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Bu halde, davacının noter senedindeki beyanının aksini ve iddialarını kesin delillerle ispatlaması gerekir. Davacı tarafça noter senedinin aksini ispata yarar herhangi bir yazılı delil de dosyaya sunulmamıştır. Davacı taraf, araç devrinin, devir bedelinin banka transferiyle ödeneceği şartıyla yapılacağı iddia edilmiş ise de, noter devir sözleşmesinde açıkça devir bedelinin alındığı yazılı olup herhangi bir şart kararlaştırılmamıştır. Ayrıca, hiçbir şekilde dava dışı sözleşmenin yükümlülüklerini kabul anlamına gelmemekle beraber, müşavirlik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükler ve hak edişlerle ilgili de İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/817 E. Sayılı dosyasını bekletici mesele yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, anılan dava dosyasının tarafları ile eldeki dava dosyasının tarafları farklı olup, sonuca etkisi bulunmadığından bekletici mesele yapılması talebi yerinde değildir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı taraf iddialarını ispatlayamamış olup, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/09/2022