Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1051 E. 2022/1060 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1051
KARAR NO : 2022/1060
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, …bank A.Ş. Tarafından davacı aleyhine İstanbul 20. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, bu borcun şahsi borcu olmadığını, 03/08/2012 tarihine kadar ortağı olduğu, dava dışı …Ecza Deposu Tic. Ltd. Şti.’ne açılmış ticari kredilere olan eski kefaletinden kaynaklandığını, borcun açılımında borcun 12.188,42 TL.lık kısmının şirket kredi kartı, 7.135,00 TL.sı banka tarafından yasal limitleri ödenmiş 7 adet karşılıksız çek yaprağı için ve 6.358,27 TL.sinin de yine aynı çeklerin ödenerek KMK hesabının borçlandırılması yoluyla olduğunun görülmekte olduğunu, asıl alacak tutarına icra tarihine kadar 741,51 TL. temerrüt faizinin de eklendiğini, ayrıca takip tarihinden itibaren işleyecek sırasıyla, yüzde 70,80, yüzde 36,50 ve yüzde 103,76 yıllık faizlerden bahsedildiğini, bu faiz oranlarının yasal olmadığını, Yargıtay kararlarına göre, uygulanabilecek en yüksek temerrüt faizinin T.C. Merkez Bankasının avans faizinin iki katını geçemeyeceğini, o tarihte geçerli avans faizinin yüzde 13,75 olduğuna göre, bankanın uygulayabileceği maksimum faizin yüzde 27,5 olması gerektiğini, …Ecza Deposu Tic. Ltd. Şti. ortaklığından 03/08/2012 tarihinde resmi olarak ayrılmış olmasına ve bunu banka yetkilisine defalarca sözlü olarak ve e-mail yolu ile bildirmesine rağmen kredi kartlarındaki kefalet yapısının değiştirilmediğini, kredi kartlarının kullanıma da kapatılmayarak ve üzerine bir de ek kart verilerek şirketin kullanmaya devam etmesinin sağlandığını ve sonucunda da, 12.188,42 TL. tutarında bir zarar oluştuğunu, müvekkilinin ortaklığı döneminde, …bank Kazasker şubesi tarafından kredi açılmışken, daha sonra ortaklıktan ayrılınca bu şubedeki kredilerin kapatıldığını ve …bank Libadiye şubesince yeniden bir limit tanımlandığını, kredi sözleşmesini bu defa kendisinin hisselerini alan …’nün imzaladığını, bu şube tarafından çek karnesi verildiğini, mevcut olan kredi kartının bu şubeye aktarılıp, ayrıca ek kart verildiğini, belirterek; davalıya borçlu olmadığının tespitine, İstanbul 20. İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı icra dosyasının iptaline karar verilmesini’ talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı banka ile müşterilerinden …Ecza Deposu Tic. Ltd. Şti. arasında Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi ile Çek Sözleşmesi imzalandığını ve bunun neticesinde kredi kullandırıldığını, Borçluların muaccel olan borçlarını ödememeleri sebebiyle ihtarname keşide edildiğini, hesap kat ihtarnamesine karşı davalının herhangi bir itirazda da bulunulmadığını ancak borç ödenmeyince alacağın tahsili için İstanbul 20. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, her ne kadar menfi tespit davası için kanunda bir süre öngörülmese de içtihat haline gelmiş genel uygulamada borcun kaynağı için kanunda düzenlenen zamanaşımı süreleri geçerli olduğunu , davalının hesabı 25.03.2015 tarihinde kat edilmiş ve 08.04.2013 tarihinde, İstanbul 20. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası ile ilamsız takip yapılmış olduğunu, yaklaşık 26 ay sonra açılan davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle esasa geçilmeden re’sen reddedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “Toplanan deliller, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, banka kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Tüm Genel Kredi Sözleşmelerinde, davacının, müteselsil kefil olarak yer aldığı, davacının ortaklıktan ayrıldığı 03.08.2012 tarihinden itibaren imzalamış olduğu yada imzalamamış olduğu herhangi bir sözleşmenim işbu davanın konusunu oluşturmadığı, yapılan incelemede Davacı .. .’in mevcut sözleşmelerdeki müteselsil kefaletinin de, şahsi bir kefalet olup, davacının, şirket ortaklığından ayrılmasının kefaleti sonlandırmayacağı anlaşılmakla, davacının, şirket ortağı olarak değil müşterek müteselsil kefil olarak sözleşmeyi imzaladığından kefalet limiti dahilinde sorumluluğunun devam edeceği yönündeki bilirkişi raporu denetlenebilir ve hükme esas kabul edilmiş olup; davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, kredilerin kapatılıp başka bir şube olan Libadiye Şubesine gönderilip gönderilmediği, yeni ortaktan ve eşinden yeni sözleşme ve eş muvafakatnamesi alınıp alınmadığı hususlarında davalı bankanın somut bir cevap verip vermediği, halbuki taraflarınca bu husustaki ikmalin eksikliğin ikmali için defaten talepte bulunulduğu, bu durumda bankanın merkezinde bilgisayarlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, merkez bankasından da mahkemeye herhangi bir evrak gelmediği, kendisinin kefaletinin ortaklık süresi içinde alınan krediler için geçerli olduğu, ortaklıktan ayrıldıktan sonra kefil olmak istemediğine yönelik açıkça beyanının bulunduğu, ayrıca kredili mevduat hesabı açılıp buradan ödenen çeklere mükerrer olarak hem kredili mevduat hesabı bedeli ve faizler istenirken hem de çeklerin istendiğini, böylece mükerrer talep bulunduğunu, emekli banka müdürü sıfatını haiz bilirkişinin borca uygulanan fahiş faize ilişkin itirazları reddettiğini, halbuki ticari işlerde uygulanabilecek temerrüt faizinin %27,5 i aşamayacağını, borçlar hukuku ve ticaret hukuku konusunda uzman olmayan bilirkişilerce rapor hazırlandığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararı hukuka aykırı olduğundan kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalılara borçlu olmadığının tespitine davalıların %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemelerine mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı kredi borçlusu şirkete kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili istemi ile davalı kefil hakkında başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti davasıdır.
İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
HMK.’nın 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davacı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere yapılan inceleme yapılmıştır.
İstanbul 20. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının …bank , borçluların … Ecza Deposu, …oldukları, 25.921,82 TL asıl alacak 741,51 TL işlemiş faiz, 895,85 TL ihtarname masrafı, 37,08 TL BSM olmak üzere toplamda 27.596,26 TL nin takibe konu edildiği, takip sebebi olarak bankacılık işlemleri sözleşmesi, ihbarname, kredi ekstrelerinin gösterildiği, takip talebine eklenen Üsküdar 13. Noterliğinin 25.03.2013 tarihli ihtarname ile alcaklı bankanın asıl borçlu ve müteselsil kefillere , bankayla imzalanan genel kredi sözleşmesi ve … 2537 ek kart Business Karttan kaynaklanan borcun kat edildiği, genel kredi sözleşmesinden ötürü 6.358,27 TL alacak, Business karttan ötürü ise 12.188,42 TL alacak olmak üzere toplamda 18.546,69 TL alacağın bir gün içinde ödenmesi, ihtarnamede belirtilen 5 adet çekin karşılığı bulunmadığı ve çek yapraklarına karşılık olmak üzere bankanın ödediği 7.135,13 TL nin de ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 gün içinde depo edilmesi gereği bildirilmiştir. Davacı kefil olarak imzalanan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçların ödendiğini ,kefaletinin ortaklık süresi içerisinde alınan kredilere ilişkin olduğunu ortaklıktan ayrıldıktan sonra kefil olmak istemediğini açıkca beyan ettiğini ve takibe konu alacağın yeni ortak döneminde kullanılan kredilere ilişkin olup olmadığının araştırlımadığını ileri sürmektedir.Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan ve uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 484 maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olmasi için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti,belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir.Kefalet sözleşmesi alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. Ayrıca Kredi sözleşmeleri karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil veya kefiller tek yanlı olarak bildirdikleri irade beyanı ile kefaletten vazgeçemez.Kefil olunan şirketin ortaklığından ayrılmak tek başına kefaleti son erdiren bir sebep olmayıp,bu şekilde bir bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe sonuç doğurmaz. Kefiller kefalet limiti kapsamında asıl borçlunun borcundan ve ayrıca kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur.Kural olarak kefilin gayrinakdi alacak yönünden depo sorumluluğuna gidilebilmesi için genel kredi sözleşmesinde bu yönde açık hüküm bulunması gerekmektedir.Bankaların verdikleri çek karneleri nedeniyle her bir çek yaprağı için zorunlu karşılık ödeme riski bulunması nedeniyle çek karnesi verilmesi gayri nakdi kredi verilmesi niteliğindedir. Ancak çekin karşılıksız işlemi sonucu zorunlu karşılığının bankaca ödenmesi sonucu gayrinakdi kredi nakit krediye dönüşecek ve kredi borçlusu nakit kredi kullanmış olacaktır. Davalı banka ile davadışı asıl borçlu arasında imzalanan takip dayanağı 4 ayrı çerçeve niteliğinde genel kredi sözleşmelerini davacı belirlenen faklı kefalet limitleri kapsamında kefil sıfatıyla imzalamış olup Kredi sözleşmelerinin imzalandığı tarih itibari ile somut olaya uygulanması gereken 818 TBK daki düzenlemeler uyarınca davacının geçerli bir kefaletinin bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacının şirket ortaklığından ayrılması yada bu durumu asıl borçluya bildirmiş olması şahsi kefaletini sona erdiren bir husus olmayıp, kefil olduğu bir defaya mahsus olmayan ve cari hesap şeklinde işleyip asıl borçlunun muhtelif tarihlerde birden fazla sayıda farklı türde kredi kullanmasına imkan veren genel kredi sözleşmeleri uyarınca kullandırılan kredilerden kefalet limiti kapsamında sorumluluğu devam edecektir.Dava konusu alacak nakit ve gayri nakdi alacaktan kaynaklanan bir alacak olup, asıl kredi borçlusu ile banka arasında imzalanan 4 adet genel kredi sözleşmesinin tamamı dosyaya kazandırılmadığı görülmektedir. Dosya içerisindeki kasada bazı evrakların bulunduğuna yönelik dosya üzerinde ibare yazılı olmakla birlikte 4 adet kredi sözleşmesinin bazı sayfaları eksik olup, kredi sözleşmelerindeki kefalete ilişkin hükümlerinde kefilin gayrinakdi kredilerin deposuna ilişkin bir düzenleme bulunmadığı anlaşılamamaktadır. Uyap sisteminde verilen uyarı üzerine dosyaya kazandırılan Nüfus Kayıt Örneğinden davacı’nın karar tarihinden sonra 14/11/2020 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır. Budurumda mahkemece öncelikle davacı vekiline davacının mirascılarının muvafatını ve vekaletnamelerini dosya sunmak üzerer süre verilip ,mirascıların davaya devam etmelerini bildirmesi halinde ; mahkemece belirtilen eksik evraklar dosyaya getirtilip,kefilin depo sorumluğu yönünden açık bir düzenleme bulunup bulunmadığı irdelenip bankacılık konusunda uzman bir bilirkişi vasıtasıyla banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak, takibe konu alacağın davacının kefil olduğu genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususu ile davacının kredi faiz oranına yönelik itirazları da değerlendirilmek suretiyle bankanın davacıdan alacaklı olup olmadığnın tespiti yönünden rapor alınarak , sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden davalı bankanın sunduğu evraklar üzerinde inceleme yapan bilirkişi raporu uyarınca ve eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle hükme tesir edecek derecede delillerin toplanıp değerlendirilmediği,hükmün HMK 353(1)a-6 kapsamında kaldığı sonucuna varıldığından ;davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 06/10/2022