Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1050 E. 2022/1081 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1050
KARAR NO: 2022/1081
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2015/967 Esas – 2018/578 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı vekili; müvekkilinin davalıya satıp teslim etmiş olduğu mallara karşılık olarak faturalar düzenlediğini, ancak davalının bakiye cari hesap borcunu ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dava, cari hesaptan doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı davaya cevap vermediğinden davayı inkar ettiğinin kabulü gerekir. Öncelikle davalının icra dairesinin yetkisine itirazının değerlendirilmesi gerekirse, davalı taraf isticvap davetiyesine rağmen duruşmaya katılmadığından, isticvap davetiyesine konu sevk irsaliyesinde belirtilen malı teslim aldığının, dolayısıyla taraflar arasında akdi ilişki olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda HMK 10 ve TBK 89.maddeleri uyarınca alacaklının ikametgahı icra dairesi de yetkili olacağından yetki itirazı yerinde görülmemiştir. Davacı, cari hesabı oluşturan tüm faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini ispat etmelidir.Bilirkişi raporunda sadece 3 adet fatura ve buna bağlı sevk irsaliyeleri incelenmiş ise icra takibi sadece bu üç faturaya dayalı olmadığından rapordaki tespit yeterli görülmemiştir. Davalı ihtaratlı davetiye tebliğine rağmen ticari defterlerini sunmamıştır. Davacı ise ticari ilişki yani cari hesap ilişkisi 2008 yılında başlamış olmasına rağmen sadece 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defterlerini sunmuştur(envanter defterlerini ise hiç sunmamıştır). Dolayısıyla tarafların cari hesap kayıtlarının karşılaştırılması mümkün olmamıştır. Bir tarafın ticari defterlerinin ibrazının istenebilmesi ve talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurması, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak buna dayanmasına bağlıdır (Emsal: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2016 tarihli 2014/11-1159 E., 2016/967 K. sayılı kararı) Davacı ise davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmamıştır. Dolayısıyla davacının usulüne uygun olmayan ticari defter kayıtlarının tek başına hükme esas alınması mümkün değildir. Bunun yanında davacı tarafa ticari ilişkinin başladığı tarihten bu yana tüm defterlerin incelenmesi ve dayanak belgelerin(fatura, sevk irsaliyesi ve ödeme belgeleri) sunulması gerektiği ve buna göre ek rapor düzenlenmesi gerektiği bildirildiği halde davacı tarafça ek rapor alınmasının istenilmediği, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilmesinin istenildiği belirtildiğinden ek rapor alınması ve tüm sevk irsaliyelerinin incelenmesi yönündeki ara karardan dönülmüştür. Davacı tarafça 15/03/2018 tarihli duruşmada yemin deliline dayanıldığı hatırlatılmış ise de davacı tarafça dava dilekçesinde ve delil listesinde yemin deliline dayanılmadığından yemin teklif hakkı da hatırlatılmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle sübuta ermeyen davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece cari hesap kayıtlarının incelenmesi üzere dosyayı bilirkişiye tevdi etmiş ve bilirkişiden rapor alındığını, taraflarınca ticari defterlerin sunulduğunu ancak davalının hiçbir duruşmaya katılmadığı gibi ticari defterlerini de sunmadığını, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda 4.952,11 TL alacağın bilirkişi raporunda tespit edildiğini, davanın bilirkişi raporuyla sübut bulmasına rağmen mahkemece ara kararla rapor ekinde sunulan tüm faturaları ve sevk irsaliyelerini sunmak için ve sevk irsaliyelerinde ismi geçen davalı çalışanları bildirmek için süre verildiğini, söz konusu faturaların ve sevk irsaliyelerinin dosyaya 2 defa sunulduğunu ve sevk irsaliyelerinde adı geçen davalı çalışanların da isimlerinin mahkemeye bildirildiğini, usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda alacağın olduğu ispatlanmış olmasına rağmen mahkemece davamızın kabulü yerine, davayı hiçbir şekilde takip etmeyen, ticari defterlerini sunmaktan kaçınan davalı lehine davanın reddine karar verildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım sözleşmesi kapsamında cari(açık)hesaptan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, cari hesabı oluşturan faturalara konu ürünlerin teslim edilip edilmediği noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “cari hesap bakiyesi” sebebine dayalı olarak 4.952,11 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 12/01/2015 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. Ticarî defterlerin ibrazı ve delil niteliği, HMK’nın 222. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrasında mahkemenin, ticarî davalarda tarafların ticarî defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği ve aynı maddenin 2. fıkrasında ise ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Ticarî defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticarî defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticarî defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticarî defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olurlar. (HMK m. 222/4). Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222/5. maddesi uyarınca taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticarî defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Bu hüküm, taraflardan birinin ileri sürdüğü hususun ispatında münhasıran karşı tarafın defterlerine delil olarak dayandığı hâllerde uygulanacaktır. Ayrıca ticarî defterlerin ibraz edilmemesi durumunda ibrazı isteyen tarafın iddiasını ispatladığı kabul edilecek olup bu hususta hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır. Öte yandan taraflardan birinin diğer deliller yanında karşı tarafın ticarî defterlerine dayanmasıyla karşı taraftan ticarî defterlerin ibrazının istenilmesi, ancak ticarî defterlerin ibrazından kaçınılması durumunda, HMK’nın belgelerin ibraz mecburiyetini içeren 219 ve devamındaki hükümler uygulama alanı bulacaktır. Bu çerçevede HMK’nın 220/3. maddesinde düzenlenen belgenin ibraz yükümlülüğüne aykırı davranışın sonucunda, HMK’nın 222/5. maddesindeki düzenlemeden farklı olarak hâkime takdir hakkı tanınmış olup hâkim, ibraz edilmeyen belgenin/ticarî defterin içeriği hakkında, somut durumun niteliğine uygun düştüğü ölçüde yapacağı değerlendirme sonrasında ibrazı isteyen diğer tarafın beyanının kabul edilip edilemeyeceğine karar verecektir (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, s. 1834).(Yargıtay HGK’nın 27.01.2022 tarihi ve 2019/11-172 E. – 2022/69 K. sayılı kararı ) Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafça bedeli ödenmediği iddia olunan dava konusu cari-açık hesabaa ilişkin faturalar ile satılan emtianın davalı tarafa teslim edildiği ileri sürülerek anılan hususların ispatı için diğer deliller yanında her iki tarafın ticarî defterlerine dayanıldığı, yargılama sırasında ticarî defterlerin ibrazı için mahkemece verilen süreler sonrasında ise davalı tarafça, herhangi bir mazeret ileri sürülmeksizin ticarî defterlerin dosyaya ibraz edilmediği anlaşılmaktadır. Davacı tarafça ileri sürülen iddiaların ispatı için davalının ticarî defterleri yanında diğer delillere de dayanılmış olup davalının ticarî defterlerinin ibrazı ve bundan kaçınmanın sonuçlarına ilişkin olarak uygulama alanı bulacak olan düzenlemeler HMK’nın 219 ve 220. maddeleridir. Her ne kadar mahkemece, delil olarak davalı defterlerine münhasıran dayanılmadığından bahisle davalının ticarî defterini ibrazdan kaçınmasının davalı aleyhine yorumlanamayacağı belirtilmiş ise de; davacının ileri sürdüğü iddiaların ispatı için delil olarak münhasıran davalının ticarî defterlerine dayanmamış olması, belgelerin/ticarî defterlerin mazeretsiz olarak ibraz edilememelerinin sonuçlarını düzenleyen HMK’nın 220. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez. Zira ileri sürülen hususların ispatında münhasıran davalı defterlerine dayanılmamış olması durumunda uygulanmayacak hüküm TTK’nın 83/2. maddesi olup somut olay bakımından HMK’nın 220. maddesi geçerliliğini korur(Yargıtay HGK’nın 17.02.2022 tarihi ve 2019/11-328 E. – 2022/154 K. sayılı kararı). Yargılama sırasında davacının ticarî defterleri üzerinde gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi sonucu dosya arasına alınan 13.12.2016 tarihli raporda; davacının ticarî defterlerine göre 4.952,11 TL alacaklı olduğu belirlenmiştir. Öte yandan dava konusu satışa ilişkin irsaliyeli faturaların ve malların davalı tarafa teslim edilip edilmediği hususlarındaki belirsizliği gidermek amacıyla davalının ticarî defterlerinin ibrazı istenmiş olmakla birlikte davalı tarafından ticarî defterler ibraz edilmediği gibi buna ilişkin herhangi bir mazeret de ileri sürülmemiştir. Mevcut durum itibariyle satılan mallara ilişkin irsaliyeli faturaların davalının ticarî defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunun, taraflar arasında çekişme konusu vakıalar ve davanın aydınlatılması kapsamında belirlenmesi zorunludur. Dolayısıyla HMK’nın 220/1. maddesi çerçevesinde davalının ticarî defterlerinin, davacı tarafça ileri sürülen hususların ispatına elverişli olduğu ve ibrazına ilişkin talebin kanuna uygun olduğu açıktır. Davalı tarafa gönderilen tebligatlarda, ticarî defterlerin ibraz edilmemesi hâlinde HMK’nın 220/3. maddesi gereğince ortaya çıkacak sonuçların ihtar edilmiş olması ve davalı tarafça ibraz etmeme nedenine ilişkin herhangi bir mazeretin sunulmamış olması karşısında mahkemece, HMK’nın 220/3. maddesi ve ticarî defterlerin ibrazına ilişkin hükümler çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Davalı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılması gerekir. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 12/09/2017 tarih, 2016/3858 Esas ve 2017/2944 Karar sayılı İlamı – Yargıtay 11. HD’nin 07/02/2017 tarih ve 2015/12365 Esas – 2017/648 karar sayılı ilamı – Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 28/01/2016 Tarih, 2015/5491 Esas ve 2016/506 Karar sayılı ilamı). Davacının ticari defterlerinin, Türk Ticaret Kanunu’na ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun düzenlemelerine göre usulüne uygun tutulmuş olması ayrıca alacağın dayanağı cari-açık hesabın konusunu oluşturan faturaların mevcut olması karşısında belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması ilkesine uygun olması nedeni ile davacı lehine delil teşkil edeceğinin kabulü gerekir. Bunun yanı sıra sözleşmenin ifa yeri olan alacaklının yerleşim yeri icra dairesi de yetkili olup, davalı takip borçlusunun icra dairesinin yetkisine vaki itirazı da yerinde değildir. Hal böyleyken mahkemece davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Bunun yanı sıra icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Eldeki davada, dava konusu fatura alacağı likit (belirlenebilir) olup, hükme esas alınan miktar üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinin şartları oluşmuş bulunmaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; mahkemece davanın ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın KABULÜNE,2-Davalı takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında yürütülen takibe vaki itirazının İPTALİNE,3-Kabulüne karar verilen alacağın %20’si olan 990,422 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Başlangıçta peşin olarak alınan 59,81 TL harcın ve icra takibi peşin harcı 24,76 TL’nin alınması gerekli olan 338,27 TL harçtan mahsubu ile bakiye 253,70 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,5-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu başvuru harcı 27,70 TL, peşin harç 59,81 TL, posta ve tebligat gideri 154,00 TL, bilirkişi ücreti 600,00 TL olmak üzere toplam 841,51-TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı taraf yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 4.952,11 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, 7-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacıya iadesine, 8-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL ile posta ve tebligat gideri 53,2 TL toplam 174,5 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 11/10/2022