Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1046
KARAR NO: 2022/1029
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2017/1007 Esas – 2019/236 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıdan, ticari ilişki kapsamında 8.346,17 TL alacağının bulunduğunu, davalının borcunu ödememesi nedeniyle davalı aleyhine, İstanbul … icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, yapılan itiraz sonrası takibin durduğunu beyan ederek, sayın mahkemeden, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş olmasına rağmen davaya herhangi bir cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, “…somut olayda, taraflar arasında yazılı şekilde akdedilmiş bir cari hesap sözleşmesi sunulmadığı, davacının cari hesaptan kaynaklı alacağının varlığını ispat edemediği, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu , sunulan faturalar nedeni ile alacaklı olup olmadığının iş bu davanın sübuta ermesinde etkili olmadığı, davalının cari hesaptan kaynaklı alacak için başlatılan takibe itirazda haklı olduğu anlaşılmakla ispat edilemeyen davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, icra takibinde alacağın cari hesap olarak ifade edildiği, ancak bu ifadenin açık hesap ilişkisi şeklinde kabul edilmesi hususunda literatür ve uygulamada birlik olduğu, yani müvekkilinin açık hesabında yer alan alacak miktarı kadar davalının ticari defterlerinde ve açık hesabında müvekkiline borçlu olduğunun tespit edildiği, müvekkilinin davalı yana dava konusu malları teslim ettiği, bu hususta dosyada mübrez irsaliyelerin olduğu, dosya içerisindeki bilirkişi raporunda da haklılıklarının ispatlandığı, yine bilirkişi raporuyla dava konusu faturaların davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun belirlendiği, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulü yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satımdan kaynaklı açık hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca Mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Davaya esas İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının …Tekstil, borçlunun … olduğu, 8.000,00TL asıl alacak, 346,19 TL geçmiş gün faizi olmak üzere toplamda 8.346,19 TL için icra takibi başlatıldığı, takip sebebi olarak 1.01.2017 tarihli 8.00,00 TL tutarlı cari hesabın gösterildiği, takip dosyasına ekli muavin defter başlıklı tek taraflı düzenlendiği anlaşılan hesap çıktıların bulunduğu, borçlu vekilinin icra dosyasına itirazında borca ve tüm faizlerine itiraz etmiş olduğu anlaşılmıştır. 6102 Sayılı TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Aynı Yasa’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticari davadan söz edebilmek için, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Öte yandan 6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanlığınca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1). TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler, tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı, üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden, esnaf sayılmasını gerektirmez. TTK’nın 11(1) maddesi kapsamında ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olarak tanımlanmış olup, ticari işletmenin ticaret siciline kayıtlı olmaması bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez. Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık satım sözleşmesi uyarınca düzenlenen faturadan kaynaklanmakta olup satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden, ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde, davanın nispi ticari dava olduğu kabul edilecek Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olacaktır. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının tesbiti gerekmektedir. Mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığından gelen müzekkere cevabında davalının 2. sınıf tüccar olduğu ve işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliğinden gelen cevabi yazıda ise davalı …’nun 24.04.2017 tarihi itibariyle … esnaf sicil numarasında “…” isimli iş yerinin esnaf kaydının bulunduğu belirtilmiştir. Yargıtay 11.H.D’nin yerleşik uygulamalarına göre: bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir. (Y 11.H.D nin 16/10/2017 tarih ve 2017/3898E- 2017/5384 K) Bu hukuki açıklamalara göre, ilk derece mahkemesinin öncelikle görevli olup olmadığı konusunda gerekli araştırmaları yapması ve yaptığ araştırma sonucunda görevsiz olduğunu tespit etmesi halinde, görevsizlik kararı vermesi gerekir. Az yukarıda anlatılanlar ışığında yapılacak değerlendirme neticesi, ilk derece mahkemesi, uyuşmazlığın çözümünde görevli olduğu sonucuna ulaşırsa; taraflar arasındaki hukuki ilişki, cari hesap (açık hesap) ilişkisi olmakla, bu ilişki kapsamında keşide edilen faturalar ve bu faturalar kapsamındaki ödemeler bütünlük teşkil edecek şekilde defterlere kaydedildiği, önceki yıllardan devreden bakiyelerin de aynı açık hesap üzerinden muhasebeleştirildiği anlaşılmaktadır. Yani, davacı ticari defterlerinde de davalının tek bir cari hesap kaydı üzerinden takip edilmesi sebebiyle ayrıca icra takibinin dayanağının takip tarihi itibariyle cari hesap şeklinde gösterilmiş olması sebebiyle , bu durumda söz konusu cari hesabın bütünü esas alınarak alacak borç durumu çıkarılarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Taraflar arasındaki ilişkinin tek bir hesap üzerinden alacak borç mahsubu şeklinde yapılmış olması sebebiyle dosya içerisinde ibraz edilen tüm faturaların bahsi geçen cari hesap ilişkisi çerçevesinde ele alınmalı ve takip tarihi itibariyle davacının faturalara dayalı cari hesap bakiye alacağının bulunup bulunmadığı incelenerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalara göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 356/(1)a-6 maddesi uyarınca, esasa önemli ölçüde etki edecek delillerin toplanmaması nedeniyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)-g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.29.09.2022