Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1040 E. 2022/1050 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1040
KARAR NO: 2022/1050
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2018/958 Esas – 2019/741 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/10/2022
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirkete verdiği toplam 979.005,72 TL borç paranın defalarca talep edilmesine rağmen davalı tarafça ödenmemesi üzerine ortaklar cari hesap alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe de itiraz edildiğini, yapılan itiraz yetkisiz vekil tarafından gerçekleştirildiğini, takibe konu alacağın şirket ticari defter ve kayıtlarında görünen tutar olduğunu, alacak miktarına ek olarak faiz istenmediğini ileri sürerek itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ihtilafa konu alacağın zamanaşımına uğradığını, Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/113 Esas sayılı Dosyasında, 2017 yılının 3. çeyreğinde yaptıkları muhasebesel inceleme neticesinde dava dışı “… San. Ltd. Şti.” firmasından müvekkili firmaya verilen 29 adet toplamda 1.566.000,00-TL tutarındaki çek bedellerinin şüphelilerce tahsil edildiği ve paranın firmaya iade edilmediği, buna ek olarak stoklarımızda yer alan ürünlerin çalındığı, bu ürünlerin başkaca firmalara satılarak paraya çevrildiği ve netice itibari ile 4.500,000,00-TL ‘yi aşan bir bedelde çek tahsilat kayıpları/ürün stok açıkları tespit edildiğini, çalışanlar hakkında suç duyurusu üzerine dava açıldığını, dinlenen tanıkların suça konu çek bedellerinin davacı olan …’a teslim edildiği, stok açıklarının ortaya çıkmaması için elektrik ve jeneratörlerin kesilmesi talimatının kendisi tarafından verildiği açıkça ifade olunduğunu, dava sonunda verilecek kararla müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edileceğini, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/278 E. sayılı dosyasında, müvekkil firma tarafından davacı …’a ve kendisinin kurdurmuş olduğu “…” ünvanlı şirkete karşı haksız rekabetin men-i ve rekabet yasağının ihlalinden doğan maddi ve manevi tazminatı konu edildiğini, bu dosyaların sonuçlarının beklenilmesi gerektiğini, davanın konusunu oluşturan alacak, finansal açıdan kötü duruma düşen, bilanço açığı veren müvekkil şirkete yapılmış bir ek ödeme kapsamında olup ek ödemelerin iadesinin TTK 605.md gereği mümkün olmadığını, müvekkili şirketin düştüğü zor durumdan çıkması ve ortaklığın ticari faaliyetlerinin devamı amacıyla ödemelerin yapıldığını, ek ödemelerin iadesi halinde şirketin iflas durumuna geleceğini, ödüncün iadesine yönelik talep olmadığını, alacağın muaccel hale gelmediğini ileri sürerek davanın reddi ile davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “alınan bilirkişi raporuyla takip ve talep konusu alacağın davacı tarafça davalı tarafa borç (ödünç) olarak gönderildiği belirlenmiş ise de; davacı tarafça, davalı şirkete verilen ödüncün iadesinin istendiğinin ispat edilemediği gibi ödüncün iadesi hususunda taraflar arasında ödeme gününün ve ihbar süresinin belirlenmediği, ayrıca istenildiği zaman muaccel olacağının da kararlaştırılmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davacı taraf iade talebinde bulunup altı hafta geçtikten sonra takibe geçebileceğinden, anılan süreye uyulmadan başlatılan takip usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçeleriyle davanın reddine, davacının takipteki kötüniyeti kanıtlanamadığından koşulları oluşmayan davalı tarafın kötüniyet tazminat isteminin de reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekil istinaf başvurusunda özetle;icra takibine yapılan itirazın yetkisiz vekil tarafından gerçekleştirildiği sebebiyle hükümsüz olduğu yönündeki itirazlarının değerlendirilmediğini, karara dayanak gösterilen TBK m. 392’de düzenlenen tüketim ödüncü sözleşmesinin Borçlar Hukuku kapsamında aralarında hukuki ve organik bağ olmayan kişiler arasındaki tüketim eşyalarının ödüncünü düzenlediğini, davacının, davalı şirketin %50 ortağı ve müşterek imza yetkilisi müdürü olduğundan, şirket ile arasında hukuki bir bağ olduğunu, şirket ortağının, Ticaret Hukuku ve yerleşik ticari teamüller kapsamında şirkete finans sağladığını, bu nedenle de Ortaklar Cari Hesabına alacak kaydı yapıldığını,-TBK md. 392 uyarınca 6 haftalık sürenin aranması için, borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamış ise ödeyecek olan borçluya, altı haftalık bir süre tanındığını, şirkete borç veren ortakların bugüne kadar gerçekleşmiş iradelerinin şirket hesabında mevcut bulunması halinde ortakların alacaklarının öncelikle ödenmesi şeklinde olduğunu, ortaklar tarafından şirkete verilen borçların iadesi için bugüne kadar önce altı haftalık bildirim, sonra ödeme gibi bir uygulama olmadığını, talep halinde derhal ödeme ilkesinin uygulandığını, şirket kar ve zararına % 50 hak ve sorumluluk sahibi ortağın, bildirimi kendisine yapması ve alacağını kendisinden istemesi gibi bir beklentinin hukuka uygun olmadığını, borcun geri istendiği anda muaccel olacağı tüzel kişi ve ortaklar arasında geçmiş uygulamalar ile ispat edilmiş olduğunu, -Davalı şirketin basiretli tacir olarak alacak ve borçlarını düzenli takip etmek ve ödemelerini ayrıca ihbar ve ihtara gerek kalmadan zamanında ödemek, borcun bekletilerek ek masraf, faiz ve saire gibi zararların doğmasını önlemekle yükümlü olduğunu, karar dayanak emsal kararda alacağın şirket dışı 3. kişiye ait olduğunu,Davacının, paraya ihtiyacı olduğu gerekçesiyle şirketten alacağının kendisine ödenmesini diğer ortağa karşı tanıklar huzurunda defalarca dile getirdiğini, zira alacağın ayrıca yazılı olarak istenmesinin ilgili yasa maddesi gereğince zorunlu olmayıp, kendi şirketine karşı yazılı talepte bulunmasının ticari hayatın olağan akışına da ters olduğunu, başka bir anlatımla alacaklı da borçlu da nerede ise aynı kişi olup kişinin kendi kendine yazılı bildirimde bulunmasının beklenemeyeceğini, bilirkişi raporuna dayanak alınan Ortaklar Cari Hesabında ortakların hesap hareketleri görüldüğünü, ortakların davalı şirkete verdikleri borçlara karşılık kendilerine zaman zaman kısmi ödeme yapıldığını, dolayısıyla davalı şirketin ortaklara olan borçlarını herhangi isteme gerek kalmadan ödeme yönünde yerleşik teamülü bulunduğunu, Dava konusu takip dosyasında ödeme emrinin davalı şirkete 19/10/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, davanın aradan bir seneye yakın zaman geçtikten sonra 18 /10/2019 tarihinde açıldığını, borçlu şirketin, mütemmerrit olmasının üzerinden 6 haftanın çok üzerinde sürc geçmesine rağmen borcunu ifa etmeyip haksız bahanelerle sürüncemede bırakması bile niyetinin kötü olduğunu gösterdiğini, Yargitay 11. Hukuk Dairesinin 16/02/2016 tarihli 2015/4027 E., 2016/1544 K. sayılı ilamında davalı şirketin %51 hisseye sahip ortağının şirkete verdiği ödünç paranın öncesinde herhangi talep koşulu aramadan kamu bankalarının uyguladığı en yüksek faizi ile davalıdan alınarak davacı ortağa verilmesi yönünde içtihat oluşturduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı tarafça ortağı olduğu davalı şirkete ödünç olarak gönderildiği ileri sürülen alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının alacağının olup olmadığı, muaccel olup olmadığı ve icra dairesine itiraz eden vekilin yetkili olup olmadığı noktalarındadır. Dava, ödünç sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından davalıya “borç olarak” verilen paranın, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 392. maddesi gereğince, ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir ödeme günü, ihbar süresi belirlenmemiş veya istenildiği zaman muaccel olacağı kararlaştırılmamış ise ödünce konu paranın ilk istemden başlayarak altı hafta içinde geri verilmesi gerekir. Bilirkişi raporunda; icra takibine konu alacağın Davacı … tarafından Davalı … Gıda San. Ltd. Şti.’ne “Edkoya Verilen borç, Gönderilen havale” açıklamaları ile yapılan ödemelerden oluştuğu, ilgili ödemelerin davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, Davalı … San. Ltd. Şti.”nin 2013-2014-2015-2016-2017-2018 yıllarına ait Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin incelenmesi neticesinde 331 Ortaklara Borçlar hesap bakiyeleri ile davalı şirkete ortaklar tarafından verilen borç tutarlarının birbiri ile uyumlu olduğundan bahisle davacı …’ın ortağı bulunduğu Davalı … Gıda San. Ltd. Şti.’nden 979.005,72 TL alacaklı olduğunu mütalaa etmiştir. Buna göre; dava konusu olayda dava ve takip tarihi itibarıyla henüz 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, bilirkişi raporuyla yapılan ödemenin borç niteliğinde olduğunun saptandığı, ancak ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir ödeme günü, ihbar süresi belirlendiği ve istenildiği zaman muaccel olacağının kararlaştırıldığının davacı tarafça iddia ve ispat edilmediği, takipten önce davalı şirketten ödüncün geri verilmesi hususunda istemde bulunulmadığı ve borcun takip tarihi itibariyle muaccel olmadığı anlaşılmakla mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur. Takibe itiraz eden vekilin yetkisiz olduğuna ilişkin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; Davalı şirket vekilinin vekaletnamesinin incelenmesinde, Beyoğlu … Noretliğinin 04.01.2016 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesinin sunulmuş olduğu, şirket yetkilisi olarak … ile… tarafından vekaletnamenin imzalanmış olduğu, işlem dayanaklarının ekli olduğu, itiraz tarihi itibariyle borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili olanlar tarafından verilen vekaletnameye dayalı başvuru halinde şirketi koruyucu önlem olarak, acele işlerden olan itiraz başvurusunda bulunabileceği, itirazın geçersiz olduğu sonucuna varılamayacağı anlaşılmakla bu yöndeki itirazlar da yerinde görülememiştir. Bu itibarla, HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 04/10/2022