Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1032 E. 2022/1084 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1032
KARAR NO: 2022/1084
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2018
NUMARASI: 2015/926 Esas – 2018/1107 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı … ve Davalı … Ltd. Şti. vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalılardan Petrol ürünleri dağıtım firması arasında bulunun otogaz bayilik sözleşmesi uyarınca teminat amacıyla 20.000,00-TL ödeme yapıldığını, diğer davalıların ise 25.000 Usd’ye kadar müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, müvekkilinin bayilik sözlemesi uyarınca bir kısım ariyetler verdiğini, taahhütname uyarınca aylık 3 ton LPG almayı taahhüt ettiklerini ancak 2011 yılı Ekim ayından itibaren davalının alımı bıraktığını, bunun üzerine karşı tarafa ihtarname çekildiğini, yine de taahhüdün yerine getirilmediğini, sözleşmenin 12.5 ile 2. Maddeleri uyarınca müvekkiline verilen 20.000,00-TL teminatın 5 katı kadar 100.000,00-TL tazminatın kendilerine ödenmek zorunda olduğunu, sözleşme sona erdiğinden ariyetin kendilerine teslimine kadar işleyecek gün başına 200 USD kullanım karşılığının da kendilerine ödenmek zorunda olduğunu, haksız fesih söz konusu olduğundan bu cezai şart bedeli ve ariyet kullanım bedelinden şimdilik 20.000,00-TL’nin ilgili temerrüt tarihlerinden itibaren tahsili ile teslim edilen emtiaların davalıdan alınarak davacıya iadesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 15/12/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile cezai şart yönünden 80.000,00-TL, ariyet kullanım bedeli yönünden 10.000,00-TL olmak üzere toplam 90.000,00-TL üzerinden talebini ıslah ederek harcını yatırmıştır.
CEVAP: Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında bayilik sözleşmesinin bulunmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu, kendilerine sözleşme şartlarını dayatıldığını, 5 kata kadar cezai şart talebini hukuken mümkün olmadığını, cezai şartın kendilerinin iktisadi anlamda mahvına sebebiyet vereceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, bayilik sözleşmesi uyarınca davalı şirketin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak lisansın iptal edilmesi nedeni ile 2011 yılı Ekim ayından itibaren gaz alımı yapılamadığını, bu nedenle kendilerinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline imzalatılan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, zorda kaldığı esnada sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldıklarını, geçerli olsa bile cezai şarta kefilliklerinin söz konusu olmadığını, ayrıca kendileri yönünden temerrüdün gerçekleşmediğini, müvekkilinin davalı şirkete ortak olduğu dönemde davacıya borçlu olmadığını, ortağı olduğu dönemde davalı şirketin edimlerini yerine getirdiğini, ortaklıktan ayrıldıktan sonra şirkette finansal problemler oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Taraflar arasında 19/08/2009 tarihli bayilik sözleşmesi yapılmış olup süreye ilişkin hükme göre 19/08/2014 tarihine kadar sözleşmenin hayatta kalacağı düzenlenmekle birlikte ayrıca ariyet taahhütnamesi yapıldığı görülmektedir. Diğer yandan davalılar … ile …’ın sözleşmenin altını 25.000 USD limiti ile sınırlı olmak üzere kefil sıfatıyla imzaladığı görülmektedir. Sözleşmenin düzenlendiği tarih itibari ile yürürlülükte bulunan eBK 483 vd maddeleri uyarınca kefalet anlaşmasının şeklen geçerli olduğu,bu davalıların 25.000 USD ‘nin fiili ödeme günündeki kur karşılığı ile sınırlı olarak sorumluluklarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Kayıtların incelenmesinde gereksede davalı şirketin cevap dilekçesinde açıkca belirttiği üzere Ekim 2011 den itibaren akaryakıt alımının tamamiyle durdurulduğu sabittir. Davacıda bunun üzerine 17/09/2012 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi fesh etmiştir. Davalı şirket sözleşmeden kaynaklanan akaryakıt borcunu ihlal etmek suretiyle davacının haklı olarak sözleşmeyi fesh etmesine sebebiyet verdiği aşikar olup sözleşmenin 12.5 maddesi uyarınca davacıya 100.000,00-TL tutarında cezai şart ödeme borcu altına girmiştir. Davacının ödemiş olduğu teminat tutarı mahsup edildiğinde davalının 80.000,00-TL tutarında cezai şart borcunun bulunduğu sabittir. Öte yandan davacının ayrıca ariyet konusu malların zamamında teslim edilmemesine bağlı olarak sözleşmenin 4 nolu maddesinde düzenlenen günlük 200 USD kullanım bedelini de talep ettiği anlaşılmaktadır. Davacının ihtarname ile 3 gün içinde malların iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır. İhtarnamenin davalı şirkete 24/09/2012 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla 3 gün sonrası için 28/09/2012 tarihi itibari ile borcun ifasında temerrüde düşüldüğü, davacıya 28/09/2012 den dava tarihi 14/09/2015 ‘e değin kullanım bedelini davalının ödemekle yükümlü olduğu sabittir. Bu zaman zarfına denk gelen 1081 gün ile günlük 200 USD ‘nin çarpımı toplam 216.200 USD kullanım bedeli hesap edilmiştir. Buna göre dava tarihi itibariyle davacının davalı şirketten 80.000,00-TL cezai şart alacağı ile 216.200 USD kullanma bedeli talep edebilecektir. 80.000,00-TL’lik cezai şartın ekonomik açıdan davalı şirketin mahvına sebebiyet verip vermeyeceğinin araştırılması gerekmektedir. Bir an için 216.200 USD kullanım bedelinin de cezai şart olarak nitelendirilebileceği düşünülse bile esasen kullanım bedeli adından da anlaşılacağı üzere hukuki niteliği itibariyle aslında kira sözleşmesinin unsurlarını taşımaktadır. Bunun kira bedeli olarak nitelendirilmesi daha isabetlidir.Dolayısıyla, miktar yönünden cezai şart için benimsenen tacirin mahvına sebebiyet verip vermeme denetimine tabi tutulmayacaktır. Buna göre kullanım bedeline taleple bağlı kalınarak aşağıdaki gibi hükmetmek gerekmiştir. Mahkememizce alınan 2. ek raporda cezai şartın davalı şirketin iktisadi olarak mahvına neden olacağı denetlenebilir ve ikna edici olarak açıklanmıştır. Zira davalı şirketin son 3 yıla ait mali verileri incelenmiş, şirket öz varlığının sürekli eksi değerde olduğu görülmüştür. Buna göre raporda %50’ye kadar tenkisin hakkaniyete uygun olacağı belirtilmiştir. Mahkememizce alacağın miktar ve mahiyeti, mevcut aktif pasif durumu nazara alınarak takdiren %40 oranında cezai şart tenkisi yoluna gidilmiştir. Davacı dava dilekçesinde emtiaların iadesini de talep etmiştir. Ancak buna ilişkin harca esas değer beyan edilmemiştir. Teslim tesellüm tutanağında belirtilen miktarlar konusunda varsa yıpranma payı yönünden açıklama yaptırılıp iadesi istenen mallar için harç tamamlatılmıştır. Sözleşmedeki malın iadesine ilişkin hükümleri de nazara alınarak ariyet taahhütnamesinde belirtilen malların da iadesi gerekmiştir. Davalı şirket vekili sözleşmenin genel işlem koşullarını içerdiğini, dava dışı ve elde olmayan sebeplerden dolayı ruhsat iptal edilmesine bağlı olarak gaz alımının durdurulduğunu beyan etmiş ise de, her iki taraf tacir olup basiretli tacir gibi hareket etmeleri zorunludur. Ruhsatın iptali ile genel işlem koşulları savunması bu sebeple dinlenmemiştir. Davacı vekili 15/12/2017 tarihli dilekçesi ile cezai şart yönünden 80.000,00-TL, ariyet kullanım bedeli yönünden 10.000,00-TL olmak üzere toplam 90.000,00-TL üzerinden talebini ıslah ederek harcını yatırmıştır. Öte yandan malın iadesini talep ettiği alacak kalemi yönünden 79.577,78-TL üzerinden eksik peşin harcıda ikmal ettiği görülmüştür. Buna göre aşağıdaki şekilde yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca cezai şart, ariyet kullanım bedeli ve malın iadesine hükmetmek gerekmiştir. Cezai şartın tahsili istemiyle açılan davalarda miktarın fahiş olup olmadığının veyahut tacirin mahvına sebebiyet verip vermediği takdiri hakime aittir. Davacının bunu önceden takdir ve tespit etmesi mümkün değildir. Bu nedenle sözleşme ile belirlenen cezai şartın tahsilini talep hakkına sahip davacının açtığı dava neticesinde cezai şartın mahkemece fahiş görülerek tenkisi halinde tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği açıktır. Diğer bir ifadeyle, hakimin takdir hakkını kullanarak yapmış olduğu indirim miktarı vekalet ücretinin hesabında dikkate alınamayacağından reddolunan kısım üzerinden davalı lehine karşı vekalet ücretine hükmedilmemiştir.” gerekçeleriyle cezai şart bedeli 80.000,00-TL’den takdiren %40 oranında tenkis yapılarak 48.000,00-TL’nin tahsiline, ariyet kullanım bedelinin 10.000,00-TL’nin tahsiline, malın iadesi talebinin kabulü ile davacıya iadesine ve davalılar … ile …’ın kefalet limiti 25.000 USD’nin fiili ödeme günündeki kur karşılığı ile sınırlı olarak sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, zira 19.08.2009 tarihli bayilik sözleşmesi incelenecek olduğunda, sözleşmenin genel itibariyle davacı şirketin menfaatine olduğunun açık bir şekilde görüleceğini, bu durumun sebebinin, imzalanmış olan sözleşmenin önceden hazırlanan tipik sözleşmelerden olması olduğunu, bu durumda söz konusu sözleşmenin müzakere şartları ortadan kalkmış ve genel işlem koşulları içeren bir sözleşme mevcut olmuş olduğunu, dava konusu sözleşmeyi davacı şirket tarafından dayatılan koşullarla müvekkili şirketin imzalanmak zorunda kaldığını, sözleşmenin içeriğine etki edilmesi bir yana sözleşme maddelerinin müzakere dahi edilemediğini, dolayısıyla, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin genel işlem koşulları içeren tip sözleşmelerden olup, bu nedenle müvekkili şirket aleyhine konulan maddelerin yazılmamış sayılması gerektiğini, mahkemece tarafların tacir olduğunu belirterek genel işlem şartlarını dikkate almayarak karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında imzalanan bayilik sözleşmesi baştan itibaren geçersiz olmasa bile sonradan butlanla sakat hale geldiğini, tüm bu ağır sözleşme şartlarına rağmen, 2011 yılı Ekim ayına kadar geçen süreçte müvekkili şirket tarafında sözleşme şartlarına riayet edildiğini, ancak daha sonra müvekkili şirketin söz konusu ruhsatı iptal edildiğini, bu nedenle fiili olarak gaz alıp satılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafla müvekkili şirket arasında imzalanmış olan bayilik sözleşmesi sonradan geçersiz hale gelmiş olup, bu nedenle davacı tarafın haksız ve mesnetsiz taleplerinin reddi gerekirken Mahkeme tarafından kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, genel işlem şartları olan sözleşme hükümlerinin uygulanması ve müvekkili şirketin elinde olmayan nedenlerden dolayı ruhsatının iptal edilmesi hususlarının müvekkili aleyhine değerlendirilerek verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı … istinaf dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, mahkemenin yetki itirazı konusunda verdiği kararın hatalı olduğunu, davacı tarafın 18.10.2018 tarihinde yatırılan harcın ıslah harcı olduğunu beyan ettiğini, dolayısıyla yatırılan ıslah harcının 15.12.2017 tarihinde davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesi için yatırıldığının aşikar olduğunu, bu sebeple 28.09.2018 tarihinde belirtilen bedel için harcın tamamlanmamış olup 04.04.2018 tarihli 6 nolu celsenin 1 nolu ara kararının gereği gibi yerine getirilmediğini, bu sebeple dosyanın işlemden kaldırılması gerektiğini, ancak Mahkemenin bu hususu da gözden kaçırarak usul yönünden hatalı karar verdiğini, dayatma sonucu imzalanan kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, … tarafından lisansın iptal edilmesi üzerine 2011 yılı ekim ayından itibaren davacı şirketten gaz alınamadığını, bu hususun davalı şirketin tasarrufunda olan bir durum olmadığından kendine atfedilecek bir kusur bulunmadığını, ortada davalı şirkete atfedilecek bir kusur bulunmazken davacının muhtemel zararlarının karşılanması yönünde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece teslim tesellüm tutanağında geçen malların yıpranma payı dikkate alınmadan karar verildiğini, bu konuda herhangi bir bilirkişi incelemesi yapılmadığını, bu malzemelerin teslime hazır olduğu davacı şirkete bildirilmiş olmasına karşılık davacı şirketin teslim almaktan kaçındığını, bu durumun davacı tarafın kötü niyetli olduğunu gösterdiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve yeniden inceleme yapılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin bayinin kusurlu eylemleri feshi nedeniyle cezai şart alacağının tahsili, ariyetlerin iadesi ve iadeye kadar geçecek süre için kullanım bedelinin tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, bayilik ve kefalet sözleşmenin geçerli olup olmadığı ve feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasındadır. Davacı ile davalı …. arasında 19.08.2009 tarihinde 5 yıl süreli “Otogaz Lpg Bayii Sözleşmesi” ve “Ariyet Taahhütnamesi” imzalanmıştır. Davacı tarafından davalı muhatabına çekilen Bakırköy … Noterliğinden 17/09/2012 tarih ve … YN’lu ihtarnamesinde, Bakırköy … Noterliğinin 07/03/2012 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderilmesine rağmen davalı şirketin sözleşmeye aykırı hareketlerine son vermemesi nedeniyle hesapları kat edilmiş olup, sözleşme ve Satış Taahhütnamesinin 2. maddesi gereği verilmesi kararlaştırılan 20.000 00.-TL teminatın beş katı tazminat ödenmesi kabul ve taahhüt edildiğinden irad edilen kısımdan arta kalan 80.000,00.-TL cezai şart alacağının ödenmesi ve ariyet olarak verilen ve bayi nezdinde bulunan ariyetlerin iadesi, iadesi yapılamayanların bedelinin ödenmesi ihtaren bildirmiştir. Bunun üzerine davacı tarafından, bayilik sözleşmesinin davalının kusuru nedeniyle haklı feshedildiğinden bahisle Otogaz Lpg Bayii Sözleşmesi sözleşmesinin 12.5 maddesine dayalı olarak cezai şart alacağının tahsili ve Ariyet Taahhütnamesinin 4. Maddesine dayanarak ariyetlerin iadesi ve iade tarihine kadar geçecek süre için kullanım bedelinin ödenmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı … Büyükçekmece mahkemelerinin yetkili olduğunu beyan ederek yetki itirazında bulunmuştur. … Lpg Bayii Sözleşmesinin 12.23 maddesinde uyuşmazlık halinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Davalı … tarafları tacir olan bu sözleşmeye kefil olmuş olup, anılan yetki düzenlemesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 7. Maddesi gereği davalı kefil yönünden de geçerlidir. Dolayısıyla davalı kefilin yetki itirazı yerinde değildir. Ayrıca davalı …, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını belirtmiş ise de, davacı davasını fazlaya dair haklarını saklı tutarak kısmi dava olarak açmış olup, kısmi dava açılmasına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bunların yanı sıra davacı taraf davasını 15/12/2017 tarihinde ıslah etmiş olup, buna ilişkin olarak ıslah harcı 1.195,43 TL aynı tarihte yatırılmıştır. Daha sonra mahkemece 04/08/2018 tarihli duruşmada iadesi talep edilen malların harca esas değerinin bildirilmesi ve harcın ikmal edilmesi için gelecek celseye kadar süre verilmesi üzerine davacı vekilince sunulan 28/09/2018 tarihli dilekçe ile dava değeri 79.577,78 TL olarak açıklanmış ve mahkemece verilen süre üzerine 1.358,98 TL tamamlama harcı 18/10/2018 tarihinde bir sonraki celseden önce yatırılmıştır. Dolayısıyla davalı …’ün ileri sürdüğü gibi davanın işlemden kaldırılmasını gerektiren bir durum söz konusu değildir. Bu sebeplerle mahkemece işin esasına girilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Otogaz Lpg Bayii Sözleşmesinin 12.4 maddesinde, bayinin sözleşme şartlarından herhangi birine aykırı davranması halinde, Habaş tarafından ihtar gerektirmeksizin sözleşmenin feshedilebileceği düzenlenmiştir. Davacı tarafça bayilik sözleşmesi, davalı bayinin alım taahhüdüne uymaması nedeniyle feshedilmiştir. Davalı bayinin de kabulünde olduğu üzere, davalı bayi Ekim 2011’den itibaren davacıdan akaryakıt alımını tamamen durdurmuştur. Bu suretle, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan akaryakıt alma borcunu ihlal etmiş durumdadır. Bu halde, sözleşme davacı tarafından haklı sebeple feshedilmiştir. Bu sebeplerle davalı bayi, bayilik sözleşmesinin … tarafından haklı feshine bağlanan sonuçlardan davacıya karşı sorumludur. Davalı tarafça, davalı şirketin ruhsatının iptal edilmesi nedeniyle sözleşmeye devam edemediği ve bu nedenle alım yapılamadığı, dolayısıyla da sözleşmeye devam edilememesinde kusurunun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de, davalı tacir olup basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü altındadır. Dolayısıyla faaliyetlerine ruhsat iptaline neden olmayacak şekilde devam etmesi gerekir. Bunun yanı sıra ruhsat iptalinin davacının kusurundan veya mücbir sebepten ileri geldiği de iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle davalı tarafın ruhsat iptaline ilişkin savunması yerinde görülmemiştir. Davalı taraf, sözleşmenin genel işlem şartları içeren sözleşme olduğunu ve bu nedenle geçersiz olduğunu savunmuştur. Ancak bayilik sözleşmesinin imzalandığı tarihte 818 sayılı Borçlar Kanunu(e.BK) yürürlükte olup, uyuşmazlığa 818 sayılı e.BK hükümlerinin uygulanması gerekir. e.BK’nda ise genel işlem koşullarına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı gibi bu yönde yargısal bir uygulama da bulunmamaktadır. Bu nedenle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 20 vd. maddeleri ile getirilen genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerin eldeki uyuymazlıkta uygulama yeri yoktur. Bunun gibi bu hükümlerin 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi gereğince kamu düzeni ve genel ahlâka ilişkin bir kural niteliğinde bulunmaması nedeniyle geçmişe etkili şekilde somut olaya uygulanması da mümkün değildir. Davalı kefil …, kefalet sözleşmesinin dayatma sonucu imzalatıldığını ve geçersiz olduğunu iddia etmiş ise de, dayatmanın ne şekilde olduğuna ilişkin somut bir beyanda bulunulmadığı gibi bu hususta herhangi bir delil de sunulmamıştır. Bunun yanı sıra davalı kefil kefalet sözleşmesinin onlarca sayfadan oluşan maktu bir özleşme olduğunu ileri sürmüştür. Ancak dosyada örneği bulunan kefalet sözleşmesi tek sayfadan ibarettir. Ayrıca bayilik sözleşmesi kapsamında davalı bayinin sadece davacı şirketten ürün almak zorunda olması durumu da kefalet sözleşmesinin dayatma ile imzalatıldığını ispata elverişli değildir. Kefalet sözleşmesi 818 sayılı e.BK’nın 483vd. Maddeleri uyarınca geçerli olarak kurulmuş olup, davalı kefil kefaleti nedeniyle davacıya karşı sorumludur. Tüm bu nedenlerle, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde ve cezai şartın tenkisine ilişkin uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ayrıca, her ne kadar davalı … tarafından iadeye konu malların yıpranma payının düşülmediği ile sürülmüş ise de, malların iadesine ilişkin olarak davalı … aleyhine bir hüküm kurulmadığından bu husus inceleme konusu yapılmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından Davalı … ve Davalı … Ltd. Şti. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … ile Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı … tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.536,97 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 3.961,98 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.425,01 TL istinaf karar harcının davalı …’den alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı … Ltd. Şti. tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 2.896,00 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 3.961,98 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.065,98 TL istinaf karar harcının davalı … Ltd. Şti.’nden alınarak hazineye irat kaydına,4-Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.17/10/2022