Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/103 E. 2020/88 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/103
KARAR NO: 2020/88
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2014/308 Esas – 2018/503 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/10/2020
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti- tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması uterine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA Davacı vekili, müvekkili şirketin 14.03.2017 tarihinde Silivri’de diyaliz merkezi işletmek üzere kurulmuş bir şirket olduğunu, halihazırda … Diyaliz Merkezini işletmekte olduğunu, davalı şirketin ise, müvekkili şirketin yaklaşık 500 metre ilerisinde yer alan ve bünyesinde diyaliz merkezi de bulunan … Hastanesini işlettiğini, her iki şirketin faaliyet gösterdikleri sektör ve bölge itibariyle birbirlerinin en büyük rakibi konumunda olduklarını, müvekkili şirket ortaklarından mesul müdür ve sorumlu diyaliz hekimi olarak görev yapmakta olan Dr. …’in şirkete yazılı ya da sözlü ihbarda dahi bulunmadan 10/03/2011 tarihinde işe gelmediğini ve akabinde müvekkili şirketin rakibi olan … Hastanesinin diyaliz merkezinde çalışmaya başladığını, 10.03.2011 tarihinden işbu dava tarihine kadar müvekkili şirketten 8 personel ve 43 hastanın daha ayrıldığını, şirketlerinden ayrılan personelin tamamının rakip firmada çalışmaya başladığını ve hastaların da tedavilerini şirketlerinden ayrılan sağlık personelinin gözetimi altında rakip firmada devam ettirdiklerini, Dr…. ve davalı şirketin birlikte hareket ederek başta TTK’nın haksız rekabet hükümleri olmak üzere, İş Kanunu ve mesleki mevzuatı da ihlal etmek suretiyle müvekkili şirketi telafisi mümkün olmayan zararlara uğrattıklarını, davalının yasalara ve mesleki mevzuata aykırı işlemleri dolayısıyla 15/03/2011 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğüne ve 02/05/2011 tarihinde Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu’na ayrıca SGK İl Müdürlüğüne ve İstanbul Tabip Odası’na gerekli şikayetlerde bulunduklarını, davalı şirket yetkililerinin müvekkili şirket çalışanları aracılığıyla eriştiği tüm hasta iletişim bilgilerini kullanmak suretiyle, müvekkilinin diyaliz merkezinde tedavi olan hastalara hemen hemen her gün ve hatta rahatsız edecek şekilde telefon ederek ve bizzat evlerine giderek davacı şirkette halen görev yapan hekim ve hemşireler aleyhinde kötüleyici ve karalayıcı yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunarak çeşitli vaatlerle hastaların … Hastanesi diyaliz merkezine gitmeleri için yoğun çaba gösterdiklerini, Dr. … hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış oldukları suç duyurusu üzerine 2011/2562 Hazırlık sayılı dosyası ile başlatılan soruşturmanın devam ettiğini, ayrıca yine Dr. … hakkında güvenin kötüye kullanılması nedeniyle yapılan suç duyurusu neticesinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmanın tamamlanarak Silivri 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/313 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, davalının müvekkili şirketin kilit personelini ayartarak hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir şekilde elde ettiği ticari sırlardan faydalanarak Dr. …’in ve diğer personelin hastalar nezdinde kurdukları baskı, yönlendirme, özendirme sonucu çoğunluğu ilk üç gün içerisinde toplam 43 hastanın müvekkili diyaliz merkezindeki tedavilerine son vererek … Hastanesi Diyaliz Merkezine geçerek tedavilerine orada devam etmelerini sağladığını, davalı şirket tarafından istihdam edilen tüm personelin haksız rekabet teşkil eden eylemlerini aralıksız olarak devam ettirmekte olduklarını, davalının hukuka aykırı davranışları oluşmadan önce müvekkili şirkete ait diyaliz merkezinde tedavilerine devam eden hasta sayısı 126 iken bu hastaların % 35’inin davalının diyaliz merkezine geçmiş bulunduğunu, bu sayının davalının haksız rekabet teşkil eden eylem ve hareketleri ile her geçen gün arttığını, müvekkili şirket hastalarının rakip şirkete geçmeleri nedeniyle uğramış oldukları zararın aylık 74.820,00 TL olduğunu, bu zararın yıllık karşılığının ise 897.840,00 TL olduğunu, davalının müvekkili şirkete karşı yürüttüğü haksız rekabet eylemleri neticesinde şirketin son derece büyük bir ticari itibar kaybına uğradığını, zaten yoğun bir rekabet ortamı içerisinde faaliyet göstermekte olan davacı şirketin uğramış olduğu itibar kaybını telafi edebilmek için pek çok tanıtım, kampanya ve ilave yatırıma kalkışması gerektiğini, bunların davacı şirkete maliyetinin ise 100.000,00 TL olacağının düşünüldüğünü, davalının haksız eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin % 70-80 olan doluluk oranının % 50’ye düştüğünü, bu oranın haksız eylemlerin devam etmesi halinde giderek daha da düşeceğini, müvekkili şirketin 2010 Mayıs ayında tedavi ettiği hastalara daha iyi hizmet verebilmek için kapasite artırımına gittiğini, yaklaşık 140.000,00 TL dolayında yatırım yaptığını, yapmış olduğu yatırımlarla ilgili olarak 2012 Mayıs ayına kadar senet ödemeleri bulunduğunu, atıl kapasite nedeniyle müvekkili şirketin zararının somut delillere dayalı 140.000,00 TL civarında olduğunu ileri sürerek, öncelikle davalının rekabet hükümlerine aykırı eylemlerinin tedbiren önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının eylemlerinin haksız rekabet olduğunun tespitiyle şirketin hasta kaybı sebebiyle uğradığı yıllık maddi zarar için 1.000,00-TL, şirketin atıl kapasiteye düşmüş olması nedeniyle uğramış olduğu zarar nedeniyle 1.000,00-TL maddi tazminat, davalının haksız ve hukuksuz eylemlerinin davacıda yol açtığı itibar kaybı nedeniyle 10.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hükmün tirajı en yüksek üç gazeteden birinde yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı iflas idaresi vekili 31/01/2018 tarihli ıslah dilekçesinde; bilirkişi kurulunun kök ve ek raporu ile haksız rekabet teşkil eden eylemlerin tespit edildiğini, bu kapsamda kök raporda tespiti yapılan haksız rekabet dolayısıyla müflis şirketin uğramış olduğu zararlardan hasta kaybı nedeniyle uğramış olduğu maddi kayıplar için talep edilen 1.000,00 TL’nin 170.007,50 TL artırılarak 171.007,50 TL olarak ıslahına, atıl kapasiteye düşmüş olması nedeniyle uğramış olduğu fon kaynaklı zarar için talep edilen 1.000,00 TL’nin 260.372,68 TL artırılarak 261.372,68 TL olarak ıslahına, dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminatın dava tarihinden, ıslah edilen maddi tazminat bedellerinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müflis şirkete verilmesine, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müflis şirkete verilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP Davalı vekili, sağlık sektöründe hizmet vermekte olan müvekkili şirketin 16/02/2010 tarihinde diyaliz hizmeti vermeye başladığını, davacı şirketin de aynı bölgede iştigal ettiğini, hastaların birden çok diyaliz merkezi seçeneğinin olmasının hastanın lehine bir durum olup, hastanın iki birim arasında tercih yaparken taraflarca bilinmeyen bir çok etkeni de göz önüne alabileceğini, yine bu iki diyaliz merkezinin birbirine yakınlığının aynı etkiyi personel üzerinde de göstermekte olduğunu, diyaliz tedavisi konusunda uzmanlaşmış olan sağlık personellerinin bir merkezden ayrılarak aynı bölgede bulunan diğer bir diyaliz merkezine geçebilmekte ve uzmanlığının gerektirdiği işte çalışma imkanını elde edebilmekte olduğunu, bu nedenlerle bu iki merkez arasında personel ve hasta aktarımlarının olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, nitekim müvekkili diyaliz merkezinde süregelen tedavilerini bırakıp davacı diyaliz merkezinde tedavi olmaya başlayan 11 hasta mevcut olduğunu, bu hususun hastanın hekim seçme hakkı kapsamı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, davacı şirketin müvekkiline geçiş yapan personeli hakkında rekabet yasağına aykırılıktan dolayı davalar açtığını, bir kısım personelin de davacı şirket aleyhinde ücret ve tazminat alacaklarına ilişkin davalar açtığını, personelin davacı şirketten ayrılmasına müvekkilinin sebebiyet vermediğini, bilakis davacı şirketin personel ücretlerini zamanında ödemediğini, daha ağır şartlar ihtiva eden rekabet yasağına ilişkin hükümleri içeren iş sözleşmelerini imzalamaları konusunda baskı yaptığını, her yeri izleyebilen kameralar donatarak personeli huzursuz ettiğini, bunun sonucunda personellerin kendi lehlerine doğan haklı ve derhal fesih hakkını kullandığını ve sözleşmelerini sona erdirdiklerini, ayrılan bu personelin de iş için müvekkili şirkete başvurduğunu, davacı şirketle yaptıkları iş sözleşmelerini haklı sebeplerle feshettiklerini beyan ettiklerini, müvekkilinin de haklı oldukları kanaati ile 7 adet personeli işe aldığını, davacının kendi zarar verici politikası sonucunda zarara uğradığını, Hasta Hakları Yönetmeliği’ne göre mevzuat ile belirlenmiş usullere uyulmak şartıyla hastanın, kendisine sağlık hizmeti verecek olan personeli serbestçe seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu isteme hakkı bulunduğunu, müvekkilinin haksız rekabet oluşturacak hiçbir davranışı olmadığını, Dr. … hakkında açılan soruşturmanın veya ceza davalarının müvekkili ile ilgisi olmadığını, hastaların müvekkili diyaliz merkezini seçmelerinin hekim seçme hakkına dayandığını, müvekkilinin iş şartlarına uygun davrandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın açıldığı tarih ve haksız rekabet teşkil ettiği iddia olunan eylemlerin vuku bulduğu tarihler itibariyle somut olaya 6762 sayılı TTK’nun 56 ve devamı maddelerinin tatbiki gerektiği, taraf şirketlerin Silivri’de yakın mesafede diyaliz merkezi işlettikleri, davacı şirketin faturalama elemanı, şoför, diyaliz teknisyeni ve hemodiyaliz hemşiresi pozisyonlarında çalışan 8 personelinin ayrılarak davalı şirkette çalışmaya başladığı, akabinde davacıdan 3 aylık kısa bir sürede 42 hasta ayrılarak bu dönemde davalıya geçtiği, personel transferinin olduğu sadece Mart ayında 30 hastanın davacıdan davalıya geçtiği, davacıdan ayrılıp davalı şirkette çalışmaya başlayan personelin hizmet sözleşmelerinde “rekabet yasağı” şartı mevcut olduğu, davalı şirketin çalışanı olan Dr. …’in, davacı şirketin eski ortağı ve çalışanı olduğu dikkate alınırsa davalı şirketin, davacı şirket ile personel arasında bir rekabet yasağı şartı olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, dosyada mevcut reklam resimleri ve gazete haberleri incelendiğinde Dr. … ve ekibinin davalı şirkete geçtiği hususunun alenen duyurulmuş olduğu, bu itibarla, rekabet yasağı sözleşmesini imzalayan ve müşteri bilgilerine sahip olan söz konusu personeli davalı şirketin işe alması, haksız rekabet fiilini oluşturduğu, hastaların da onları izleyerek davalı şirketin diyaliz merkezinden hizmet almaya başlayacakları bu sektördeki kişiler ve tecrübeli bir tacir olan davalı şirket tarafından tahmin edilebilir bir sonuç olduğu, davalının, bu personel ve hastaların geçişi ile ilgili, kendi istekleriyle ve zorlama olmadan geçtikleri şeklindeki savunmasını ispat edemediği, dosyada mevcut İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nün inceleme raporunda hekimlik meslek etiği kurallarının 11.maddesine aykırı reklam nedeniyle davalıya yaptırım uygulanmasının uygun olacağı tespit edildiği, bu rapordaki tespitler haksız rekabetin varlığı sonucunu desteklemekte ve mesleki kurallara uyulmaması nedeniyle 6762 sayılı TTK’nun 57/10 maddesinin ihlali anlamına geldiği, aynı zamanda rakibi kötüleme eyleminin yapıldığını işaret ettiği, haksız rekabetin varlığı kapsamında davacının toplam zararının 432.380,18-TL olarak hesaplandığı, talep olunan 10.000,00 TL manevi tazminatın makul ve kabul edilebilir ölçüde olduğu, 6762 sayılı TTK.nun 62.mad, 6102 s.TTK.nun 60.maddesi hükümleri uyarınca haksız rekabete konu fiiller 5237 sayılı TCK gereğince cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde olduğundan somut olayda ıslah tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davalı vekilinin ıslahla artırılan miktarlar yönünden ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin yerinde görülmediği, ceza dosyasında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verildiğinden TBK.nun 74/1 maddesi hükmü gözetildiğinde davalı yanın ceza davasında verilen kararın kesinleşmesinin beklenilmesine yönelik talebinin de yerinde olmadığı gerekçeleriyle davanın ıslah edilmiş haliyle kabulüne, davacı şirket ile aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin, davacıda çalışan 8 personelin işten ayrılmasını sağlayarak kendi bünyesinde çalıştırmaya başlaması ve bu personel aracılığıyla davacıda tedavi gören 42 hastanın kendi işlettiği hastaneye geçişini sağlaması eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, 432.380,18-TL toplam maddi tazminatın, dava dilekçesinde talep edilen 2.000,00-TL’sine dava tarihi olan 18/05/2011 tarihinden itibaren, ıslahla talep edilen 430.380,18-TL’sine ıslah tarihi olan 30/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 10.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihi olan 18/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 6762 sayılı TTK.nun 61.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak üzere hüküm özetinin tirajı 100.000’in üzerinde yurt genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde ilan edilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; tarafların işletmelerinin iştigal konusu dikkate alındığında, esas amacın insan hayatı olduğunu, dolayısıyla davacı maaş ödemiyorsa ve çalışmasında aksaklık yaşanıyorsa , orada çalışan bir takım kişilerin farklı tarihlerde, maaşlarının ödendiği ve haklarının teslim edildiği bir başka işletmeyi tercih etmeleri, hastaların da kendisine en yakın ve en kaliteli tedaviyi verecek yeri tercih etmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacı şirket çalışanlarının müvekkili tarafından ayartılmasının sözkonusu olmadığını, müvekkili tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, müvekkil şirketteki bir kısım çalışanların ( yönetim kurulu üyeleri ve doktor ) ticari sır , müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri açıklamaları ile ilgili yargılanıp beraat ettiklerini, ceza davasının kesinleşmesinin beklenmediğini, davacının haksız rekabetin varlığını ispat etmesi gerekirken müvekkil şirkete ispat yükünün yüklendiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, haksız rekabetin tespiti ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, tarafların sağlık alanında faaliyet gösterdiklerini, davalı şirketin yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak haksız rekabet teşkil edecek şekilde davacı şirketin personelini ayartarak iş akitlerinin feshini sağladığını ve bu personeli kendi hastanesi bünyesine geçirdiğini, davacı şirkette çalışan hekim ve hemşireler aleyhinde kötüleyici, karalayıcı, yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunmak suretiyle hasta temin etmeye çalıştığını, bu şekilde çok kısa sürede davacıdan kendi hastanesine hasta geçişini sağladığını iddia ederek haksız rekabetin tespiti ile menine, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiş, davalı ise, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava tarihi ve haksız rekabet teşkil ettiği iddia olunan eylemlerin vuku bulduğu tarihler itibariyle somut olaya 6762 sayılı TTK’nun 56 ve devamı maddelerinin uygulanması gerekir. Buna göre, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (cTTK) 56. maddesi haksız rekabet, “aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her turlu suistimli” olarak tanımlamış, 57. Maddesinde ise, haksız rekabet halleri örnek olarak sayılmış, bir sınırlama getirilmemiştir. Bu itibarla, anılan yasanın 57/1 bendinde, başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek; 6.bendinde, Üçüncü şahısların müstahdemlerine, vekillerine veya diğer yardımcılarına, onları vazifelerini ihlale sevk etmek suretiyle kendisine veya başkasına menfaatler sağlamak maksadıyla veya bu kabil menfaatleri sağlamaya elverişli olacak surette, müstehak olmadıkları menfaatler temin veya vadetmek;7.bendinde, müstahdemleri, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri iğfal suretiyle, istihdam edenin veya müvekillerinin imalat veya ticaret sırlarını ifşa ettirmek veya ele geçirmek haksız rekabet olarak sayılmıştır. Somut olayda, her iki şirketin sağlık sektöründe iştigal ettiği, faaliyet gösterdikleri, Silivri ilçesinde, birbirlerinin en büyük rakibi konumunda oldukları, davacı şirket ortaklarından mesul müdür ve sorumlu diyaliz hekimi olarak görev yapmakta olan Dr. …’in davacı şirketten ayrılarak davalı şirkete geçtiği, akabinde, davacı şirketin faturalama elemanı, şoför, diyaliz teknisyeni ve hemodiyaliz hemşiresi pozisyonlarında çalışan 8 personelin de davacı şirketten ayrılarak davalı şirkette çalışmaya başladığı, bu durumun yerel gazetede, internet sitesi ve diğer mecralarda ilan edildiği, bu süreçte (3 aylık kısa bir sürede) 42 hastanın ayrılarak aynı dönemde davalı şirkete kaydolduğu, hatta personel transferinin olduğu sadece mart avında 30 hastanın davacıdan ayrılarak davalıya geçtiği ve böylece haksız rekabetin unsurlarının somut olayda gerçekleştiği, davalının savunmasını kanıtlayamadığı, ceza davasının sonucunun eldeki davaya etkisi olmadığı, davalının zamanaşımı ve diğer istinaf sebeplerinin ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında karşılandığı tüm dosya kapsamından sabit olmakla davalının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 22.691,17 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine, 7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle karar verildi.