Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1029 E. 2022/1136 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1029
KARAR NO: 2022/1136
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2018/1086 Esas – 2019/783 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı sigortalı … San Tic Ltd Şti’ne ait emtianın taşınma rizikolarına karşı 13/03/2017 başlangıç tarihli nakliyat abonman poliçesi ile teminat altına alındığını, 25/04/2017 tarihli fatura ile 23.400KH ağırlığındaki 936 Kap Kakao tozu emtiasının sigortalıca satın alındığını, emtianın Türkiye’ye getirtilerek gümrük işlemleri sonucunda antrepoya tahliye edileceği sırada dış ambalajında böceklenme tespit edildiğini ve bu böceklenmenin giderilmesi amacıyla ambalaj üzerinde inceleme yapılarak davalı tarafından sundurma altında istif edildiğini, 27/07/2017 tarihinde meydana gelen yağışta antrepodaki sundurma altında istiflenen emtianın ıslanarak hasarlandığını, emtianın teslim alındığı sırada herhangi bir hasarının bulunmadığını sadece dış ambalajında böceklenme bulunduğunu hasarının nedeninin davalı tarafça yeterli koruma sağlanmadan sundurma altında bırakılması nedeniyle ıslanması olduğunu müvekkilinin yapmış olduğu 139.672,76TL ödeme nedeniyle sigortalının haklarını halef olduğunu hasar bedelinin ödenmemesi üzerine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe vaki itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline takibin devamına %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ekspertiz raporunun düzenlenmesinden itibaren 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, süresinde hasar ihbarı yapılmadığı gibi müvekkiline hasarın bildirilmediğini, emtianın sigortalının talimatı doğrultusunda sundurma altında istiflendiğini, 127/07/2017 tarihinde şiddetli yağış ve fırtına neticesinde hasara uğradığını, yükün antrepoya boşaltılacağı sırada, emtianın böceklendiğinin tespiti nedeniyle tahliyenin durdurulduğunu, ilaçlama yapılması için sigortalıya bildirilme bulunulduğunu 14/07/2017 tarihli yazışma ile emtianın sundurma altına alınmasını kabul etmesi nedeniyle emtianın kabul edildiğini 27/07/2017 tarihinde İstanbul ilinde yağan olağanüstü yağış nedeniyle hasarın oluşması nedeniyle hasardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını değerin fahiş olarak belirlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “dava sigortalıya ait ürünlerin davalının antreposunda zayi olması nedeniyle sigortaca ödenen bedelin rücu en tahsili istemine ilişkindir. Davalı ile sigortalı arasında sigortalıya ait emtianın davalıya ait antrepoda saklanmasına ilişkin saklama sözleşmesi bulunmaktadır. TTK’nın 563vd maddelerinde saklayanın borçları düzenlenmiş olup saklama sözleşmesi ile saklayanın kendisine bırakılan eşyayı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşme türü olarak tanımlanmıştır. Saklayanın, borcu sakladığı maddeye uygun bir ortam sağlaması, bunu sağlamadığı takdirde saklatanda meydana gelen zararlardan sorumlu olmasıdır. Somut olayda emtianın ambalajında böceklenme bulunması nedeniyle emtianın ilaçlandığı bu nedenle sigortalının da talebi ile sundurma altına alındığı görülmüştür. Emtianın yağışta zarar görmesi nedeniyle saklama sözleşmesi kapsamında davalının edimini tam olarak basiretli bir tacir gibi yerine getirmediği tam da hasarsız olarak emtiayı muhafaza ederek iade etmediği bu nedenle davalının sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılmıştır. Diğer yandan sigortalının da emtianın sundurma altında saklanmasını talep etmesi nedeniyle kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Dosyadaki delillere göre mahkememizce yapılan değerlendirmede saklayanın özel yükümlülüğünün basiretli bir tacir gibi yerine getirmemesi nedeniyle takdiren %75 oranında, sigortalının ise %25 oranında sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulü ile davalının 97.700,00TL alacağı yönelik itirazının iptaline fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın likit olmaması ve yargılamayı gerektirmesi nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin sigortalının haklarına halef olmadığı göz önüne alındığında işbu davanın davalının taraf ehliyetine sahip olmaması sebebiyle usulden reddi gerektiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile davalı şirketin emtiaların zayii olmasında bir kusurunun olmadığının tespit edildiğini, davaya konu emtiaların, davacının sigortalısı dava dışı … şirketinin talimatları doğrultusunda sundurma altına alındığını, kabul anlamında gelmemekle birlikte, dava konusu hasar, mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, kaldı ki bilirkişi heyeti tarafından emtialardaki hasarın öncelikle böceklenme dolayısıyla gerçekleştiğinin tespit edildiğini, emtialardaki böceklenmenin o malın kullanımına engel teşkil edeceği hususu belirlendikten ve böceklenmenin emtianın zayii olduğu sonucunu doğurması gerektiği anlaşıldıktan sonra zararın su baskını, ıslanma nedeniyle doğmuş olduğunun söylenmesinin de mümkün olmadığını, dava konusu edilen emtiaların olağanüstü doğa felaketinden daha önce böceklenmesi suretiyle kullanılamaz hale geldiğini, ilk derece mahkemesi tarafından kusur izafe edilirken yapılan takdiri değerlendirmenin kabul edilmesinin de mümkün olmadığını, beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; emtianın sundurma altına istiflendiği yönünde sigortalı talimatı dosya kapsamı deliller arasında bulunmadığını bu sebeple sigortalının %25 oranında kusurlu tutulmasının mümkün olmadığını, davalının sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu, davalının saklama sözleşmesinin (vedia akdi) hükümleri çerçevesinde kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, bu sebeple sorumluluğun tamamının davalıya ait olması gerekmektedir.3-) davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, antrepo(saklama) sözleşmesine konu emtianın hasarlanması nedeniyle sigortalıya yapılan ödemenin antrepo hizmeti sunan taraftan rücuen tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, antrepo sözleşmesine konu emtianın hasarlanmasında davalının kusuru bulunup bulunmadığı, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı, davalının sorumluluğunun kusursuz sorumluluk esaslarına dayanıp dayanmadığı ve davacının emtianın saklanma biçimine ilişkin talimatı bulunup bulunmadığı noktasındadır. Dava dışı … Tic. Ltd. Şti. tarafından 25/04/2017 tarihli ve … numaralı mal faturası ile 23.400,00 kg ağırlığındaki 936 kap GD77 Cocoa Powder (kakao tozu) emtiası … Firmasından satın alınmış ve emtia 25/04/2017 tarihli ve … numaralı konişmento tahtında “…” gemisi ile Surabaya/Endonezya’dan Ambarlı/İstanbul’a taşınmıştır. Dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’ne ait emtia, taşıma sırasında oluşabilecek rizikolara karşı 13.03.2017 başlangıç ve 31.03.2018 bitiş tarihli … numaralı Nakliyat Abonman Sözleşmesi ve 17.07.2017 tarihli ve … numaralı Emtia Nakliyat Sigorta Poliçesi ile sigortalanmıştır. Emtianın 14/07/2017 tarihinde davalı antrepo nezdinde tahliyesi esnasında, emtianın dış ambalajının böceklendiğinin tespit edildiği, bunun üzerine böceklenmenin giderilmesi için ambalaj üzerinden ilaçlama yapıldığı ve sundurma altında istif edildiği, daha sonra 27/07/2017 tarihinde meydana gelen yağış nedeniyle, antrepoda sundurma altına istiflenmiş olan emtianın ıslanarak hasarlandığı ihtilaf konusu değildir. Hasara ilişkin olarak davalı tarafından 28/07/2017 tarihli hasar tutanağı düzenlenmiştir.Hasarın davacı sigorta şirketine bildirilmesi üzerine yaptırılan ekspertiz çalışması sonucunda, davacı tarafından dava dışı sigortalısına 27/10/2017 tarihinde 139.672,76 TL ödenmiş ve 13/10/2017 tarihli hasar tazminat mektubu ve ibraname başlıklı belge ile hasara sebebiyet verenler hakkındaki her türlü dava ve talep hakkı davacı sigorta şirketine devir ve temlik edilmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “kakao tozu emtiasının antrepoda ıslanarak hasarlanması nedeniyle oluşan hasarın rücuen tazmini” sebebine dayalı olarak 139.672,76 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 21/12/2017 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı taraf, diğer savunmaları yanında davacının taraf ehliyetinin bulunmadığını ileri sürmüştür. Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir sübjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Davacı sigorta şirketi ayrıca hasara sebebiyet verenler hakkındaki her türlü dava ve talep hakkı davacı sigorta şirketine devir ve temlik aldığından eldeki davada taraf sıfatı bulunmaktadır. Ayrıca davalı tarafça, hasarın sigorta şirketine süresinde bildirilmediği iddia edilmiş ise de, 31/07/2017 tarihi hasarın sigorta şirketine bildirildiği tarih değil ekspertiz talep tarihi olup, buna göre hasarın sigorta şirketine süresinde bildirildiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki, davacının alacağı temlik aldığı nazara alındığında davacı ile sigortalı arasındaki ilişkinin, davalının sorumluluğuna etkisi bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, hasar tutanağı zaten davalı şirket tarafından düzenlenip davacının sigortalısına hasar bildirilmiş olup, tekrar hasarın davalıya ihbarına gerek bulunmamaktadır. Gümrük Kanunu’nun 93/3. Maddesine göre, gümrük antreposu, gümrük gözetimi altında bulunan eşyanın konulması amacıyla kurulan yerdir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 561/1. Maddesinde ise, saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. TBK’nın 572/1. Maddesine göre, ardiyeci, kendisine bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür. Maddenin ikinci fıkrasına göre ise, ardiyeci, saklatana, malların durumunu incelemesi ve örnek alması için, alışılmış iş zamanlarında; gerekli koruma önlemlerini alabilmesi için de her zaman izin vermek zorundadır. Gümrük işlemleri tamamlanıncaya kadar davalı antrepoya bırakılan emtia 27/07/207 tarihinde meydana gelen yağış sonucu ıslanmıştır. Davalı taraf, emtianın böceklendiğinin tespit edilmesi üzerine davacının sigortalısının mail yoluyla verilen talimatı ile sundurmanın altında muhafaza altına alındığını ileri sürmüştür. Davalı tarafça, dilekçelerde mailden bahsedilmekle birlikte taraflar arasındaki mail yazışmalarına ilişkin dosya kapsamında bir belgeye rastlanılmamıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 18/3. Maddesinde, tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Anılan hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmamakla birlikte bir ispat şartıdır. Bu halde, davalı tarafça dilekçelerinde bahsi geçen mail yazışmaları ispatlanabilmiş değildir. Ayrıca davalı taraf, zararın genel hayata etkili olacak şekilde beklenmeyen ve önceden tahmin edilemeyecek ölçüde yağmur ve dolu yağışı şeklindeki mücbir sebepten kaynaklandığını ileri sürmüştür. TBK’nın 136/1. Maddesinde, borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borcun sona ereceği düzenlenmiştir. bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için sezilememiş, kestirilememiş, önceden tahmin edilememiş olması gerekir. Ayrıca mücbir sebebin mevcudiyeti için kusursuzluk şarttır. Bu kapsamda davalının dayandığı yağışın neden olduğu iddia edilen olayının karşı konulamaz nitelikte olduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunulmamıştır. Kaldı ki hasara ilişkin olarak davalı şirket yetkililerince tutulan tutanakta hasarın “aşırı yağış ve fırtınada kısmen ıslanma” şeklinde oluştuğu belirtilmiştir. Hal böyle olunca davalının dayandığı yağış olayının ifayı imkansızlaştıran mücbir sebep olarak kabulü mümkün değildir. Davalının sorumluluktan kurtulabilmesi için gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini ispatlaması gerekir. Davalı tarafın kendi iddiasına göre, emtianın konteynerden çıkarılarak sundurma altında saklanması kabul edildiğine göre, bu ürünlerin iade zamanında aynen geri verilmesi gerekir. Söz konusu ürünler davalı elindeyken zarara uğradığına göre davalı bu zarardan sorumludur. Davalı yan, davacının sigortalısının zamanında ithalat işlemlerini tamamlayamadığını ileri sürmüştür. TBK’nın 575. Maddesine göre, ardiyeci, ticari malları, genel saklama sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle yükümlüdür. Ancak, saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği sebeplerle, süresinden önce geri verme yetkisi bulunduğu durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış olan sürenin sonuna kadar malları korumak zorundadır. Bu halde davalının özenle saklama yükümlülüğü geri verme anına kadar devam etmektedir. Hasarın doğa olayından önce böceklenme dolayısıyla gerçekleştiği savunulmakla birlikte söz konusu emtia davalı tarafça böcekli olarak kabul edilmiş durumdadır. Ayrıca hasarın böceklenme ve ilaçlama nedeniyle gerçekleştiğine ilişkin olarak dosyada herhangi bir tespit veya delil söz konusu değildir. Böceklenme nedeniyle emtianın konteynerde ilaçlandığı davalının da kabulündedir. Gıda ilaçlanması uygulanan bir yöntem olup emtianın gıda maddesi olması, ilaçlamanın tek başına, ürünleri gıda maddesi olarak kullanılamaz hale getireceğini kabul etmek mümkün değildir. TBK’nın 114/2. maddesinde Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanacağı düzenlenmiştir. TBK’nın 52/1. Maddesinde de, zarar görenin, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği düzenlenmiştir. Davacının sigortalısı tacir olup basiretli bir iş adamı gibi davranma ve TBK’nın 572/2. maddesine göre de, saklatan olarak malların durumunu inceleme ve gerekli koruma önlemlerini alma yükümlülüğü altındadır. Ancak dosya kapsamı itibariyle, davacının sigortalısınca, böcekli olan ve bu sebeple ilaçlatılmış olan gıda ürünlerinin, gerekli koşullarda saklanıp saklanmadığını incelendiği veya koruma tedbirlerini alındığı iddia ve ispat edilmemiştir. Dolayısıyla, anılan yükümlülüğün ihlali nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerekir. Bu halde davacının ihlal ettiği yükümlülüğün niteliği nazara alındığında tazminattan %25 oranında indirim yapılması makul ve hakkaniyete uygundur. Bunun dışında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Eldeki davada, dava konusu tazminat alacağı olup, tarafların kusur durumu ve tazminatın miktarı yargılamayı gerektirdiğinden alacak, likit (belirlenebilir) değildir. Bu halde icra inkar tazminatına hükmedilmesinin şartları gerçekleşmemiş durumdadır.Tüm bu nedenler hep birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece tarafların kusur oranlarının belirlenmesinde ve davanın belirlenen kusur durumuna göre karara bağlanmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı ve davalı vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 1.714,40 TL harcın, işin hitamında alınması gerekli olan 6.678,66 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.964,26‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 18/10/2022