Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1022 E. 2022/1047 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1022
KARAR NO: 2022/1047
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2019
NUMARASI: 2016/3 Esas – 2019/299 Karar
DAVA: Yönetim Kurulu Kararlarının Yokluğu, Butlanı
DAVA TARİHİ: 04/01/2016
BİRLEŞEN İSTANBUL 2.ASLİYE TİCARET MAH.
2016/391 E.SAYILI DOSYASI
DAVA: Yönetim Kurulu Kararlarının Yokluğu, Butlanı
DAVA TARİHİ: 08/04/2016
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı … ile Davalı … vekillerince birleşen dava yönünden istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVADA;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …nin 09.05.1991 tarih … sayılı ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edildiğini, kanuna ve ana sözleşme hükümlerine göre şirket yönetiminin dışarıya karşı temsilinin yönetim kuruluna ait olması gerektiğini, şirketin yönetimi ve üçüncü şahıslara karşı temsilinin yönetim kurulunun görevinde olduğunu, hisse sahibi olmayanların yönetimde görevlendirilmesi sonunda göreve başlayabilmelerinin kendilerine imza ve yetki verilebilmesi, yetkilerin kullanılabilir olması ana sözleşmede açık bir biçimde hissedarlık vasfının kazanılma şartının gerçekleşmesine bağlandığını, 14.12.2005 tarihli genel kurulda …, …, …, …, …’nın 3 yıl için yönetim kurulu üyeliklerine seçildiklerini, hissedar olduklarında görevlerine başlayabileceklerini, hissedar olmadan seçilen bu kişilerin hiç bir zaman şirket hissedarı olmadıklarını, hissedar olmayan …’nin 22.02.2007 tarihli sözleşme ile hisselerini devir edip yönetim kurulundan istifa ettiğini, yine hissedar olmayan …’nın da aynı şekilde yönetimden istifa ettiğini, yok hükmündeki yönetim kurulunun 21.02.2007 tarihi itibari ile hissedar olan …, … ve hissedar olmayan …’den ibaret kaldığını, kalan üç kişinin şirketin yönetim kurulunun toplanma, karar alma nisabı için yeterli olmadığını, geçersiz yönetim kurulunun toplanarak 18 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirket hissedarı olmayan …’nun ilk genel kurul toplantısına kadarki sürede görev yapmak üzere yönetim kuruluna napsedildiğini, …’in kurul dışı bırakıldığını, geçersiz yönetim kurulunun bu sefer de 4 kişi olarak toplandığını ve 19 sayılı yönetim kurulu kararı aldıklarını, 19 sayılı yönetim kurulu kararının …’nun şirketin ortağı olduğunun kabulü hakkında olduğunu, 18 ve 19. kararların ticaret sicilde tescil ve ilan edilmediğini, hissedar olan …, … ve hissedar olmayan … huzuru ile toplanan yönetim kurulunun 22 no’lu kararla bu kere ortaklık vasfı olmayan …’nu tekrar, ortaklık hissesi olmayan başka biri olan …’i yönetim kuruluna seçerek yönetim kurulunun 5 kişi olması şeklini temin ettiklerini, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi kararı ile 18, 22, 23, 24 sayılı kararların yok hükmünde sayıldığını, 12.07.2007 tarihli genel kurulun ortaklık vasfı olmayanlar tarafından toplandığını, illegal yönetim kurulu oluşturulduğunu, yeni ve gayrıkanuni toplanan genel kurul kararlarının İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/524 esas sayılı dosyadan yok sayılmasına karar verildiğini, ortaklık vasıfları olmayanların katılım ve oyu ile ortak olmayanların yönetim kuruluna seçildiğini, illegal yönetim kurulunun 12.07.2007 tarih ve 33 sayılı kararı ile kendi aralarında iş bölümü yaptıklarını, şirketi temsilde karar oluşturduklarını, 33 sayılı kararın ticaret sicilde ilan edildiğini, 33 sayılı kararla yönetim kuruluna seçilmiş, ilan edilerek aleniyet kazanmış kişiler … ve … ve …’in görevlerinden istifa ettiklerini, 34 sayılı yönetim kurulu kararı ile istifalarının kabul edildiğini, 34, 38 ve 39 sayılı kararlarla yeni yönetim kurulu düzenlendiğini ve görev taksimi yapıldığını, ticaret sicilde ilan edildiğini, ticaret sicilde ilan tarihinden önce bir tarihte …’un da yönetimden istifa ettiğini, ihbar edilen şirkete İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2009/373 esas sayılı kesin ilamı ile yönetim kayyımı tayin edilerek 23.08.2010 tarihinde tescil ve ilan edildiğini, 14.12.2005 tarihinde başlayan illegal sürecin sonlandırıldığını, açıklanan nedenlerle; 22.12.2005 tarihli 16 sayılı kararının yok sayılmasına, ticaret sicilde tescil ve ilan edilmeyen fakat … A.Ş için bağlayıcılık ifade eden 34 ve 38 sayılı yönetim kurulu kararlarının yok sayılmasına, 25.09.2007 tarihinde ticaret sicilde tescil ve ilan edilmiş 33 ve 39 sayılı yönetim kurulu kararının yok sayılmasına, ihbar edilen şirketin yok hükmündeki kararlarla verilen imza yetkilerinin geçersizliğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: TTK amir hükümleri nazarı alındığında genel kurul kararlarının iptali için 3 aylık hak düşürücü/zamanaşımı süre olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, iptali istenilen kararların üstünden 8 yıl geçtikten sonra iptal davasının açılmış olmasının hakkaniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle; öncelikle haksız ve hukuka aykırı açılan davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini, davacının haksız ve hukuksuz kötüniyetli tavrından mütevellit %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini, davacı ve vekilinin; haksız ve kötüniyetli olarak dava açması hususunun tespiti ile HUMK madde 329 fıkra 1 ve 2 bendlerinin uygulanması yönünde karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Genel kurul kararlarının iptali gibi yönetim kurulu kararlarının yokluğunun tespitine ilişkin davaların ilgili şirkete karşı açılması gerektiğini, husumet itirazında bulunduğunu, genel kurul toplantı tutanağı ve kararı incelendiğinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı komiseri ile birlikte divan başkanı olarak davacının da ilgili toplantılarda hazır bulunduğunu, TTK uyarınca genel kurul kararlarının iptali karar tarihinden 3 ay içerisinde toplantıya katılmayan veya toplantıya katılsa dahi muhalefet şerhini tutanağa geçiren hissedarlara tanınan bir hak olduğunu, açıklanan nedenlerle; davanın husumet nedeniyle reddine, husumet itirazı yerinde görülmez ise dava türünün genel kurul kararının iptali davası olarak kabul edilmesine, genel kurul kararının iptali davası olarak kabul edilmesi halinde hak düşürücü süre içerisinde ikame edilmemesi nedeniyle reddine, yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespiti davasının reddine, kötü niyet tazminatının davacı tarafından müvekkiline ödenmesine karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA : Davacı vekili birleşen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/391 Esas sayılı dava dosyasındaki dava dilekçesinde özetle; Birleştirilme talep edilen davanın yönetim kurulu kararlarının yok sayılması ve imza yetkilerinin olmadığının tespiti hakkında olduğunu, 03.01.2006 tarihli tescil ve ilan edilmiş, 14.12.2005 tarihli … “genel kurul” kararı çerçevesinde seçilmiş Yönetim kurulu’nun Kanun’un amir hükümlerini ihlal edilerek alınmış. 22.12.2005 tarihli “16” sayılı kararının yok sayılmasına, Ticaret Sicilinde tescil ve ilan edilmeyen fakat … için bağlayıcılık ifade eden “34” ve ”38″ sayılı yönetim kurulu kararlarının yok sayılması, 25.09.2007 tarihli Ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmiş “33” ve“39” sayılı … A.Ş “yönetim kurulu “kararının yok sayılmasını, sonuçta imza yetkilerinin olmadığının tespiti talebi olduğunu, Ticaret Sicilinde tescil ve ilan edilmeyen fakat … için bağlayıcılık ifade eden “34” ve”38″ sayılı yönetim kurulu kararlarının yok sayılmasına, 25.09.2007 tarihli Ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmiş “33” ve“39” sayılı … A.Ş. “yönetim kurulu “kararının yok sayılmasına, sonuçta ihbar edilen şirketin anılan yok hükmündeki kararlarla verilen imza yetkilerinin geçersizliğinin tespitine karar verilmesini ve İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemeği2016/3 E sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı şirket tarafından davaya cevap verilmemiştir. Davalı şirket kayyımı tarafından 03/04/2018 tarihinde sunulan dilekçe ile, davanın kabul edildiği beyan edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Ana dosya yönünden açılan davanın yönetim kurulu kararının butlanına ilişkin olduğu, buna göre de davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekirken, pasif husumeti bulunmayan yönetim kurulu üyelerine davanın yöneltilmiş olması nedeniyle davacının ana dosya yönünden davasının pasif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının birleşen İstanbul 2. ATM 2016/391 esas sayılı dosyası yönünden de yine yönetim kurulu kararlarının butlanına karar verildiği, davanın bu kez şirket tüzel kişiliğine karşı açılmış olduğu ve kesinleşen İstanbul 13. ATM’nin kararı uyarınca şirkete kayyım olarak atanan …’ın mahkeme yetkilendirmesine göre şirketi her türlü manada temsil ve ilzama yetkili olarak yönetim kayyımı olarak atandığı ve bu nedenle de şirket kayyımının 03.04.2018 tarihli davanın kabulüne ilişkin beyanı dikkate alınarak, davanın kabulünün HMK 308 maddesi uyarınca davayı sona erdiren taraf işlemi olduğu da gözetilerek birleşen dava yönünden davacının davasının kabul nedeniyle kabulüne” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili birleşen dava yönünden istinaf dilekçesinde özetle; birleşen davanın birleştirme kararının usul ve yasaya aykırı olup, birleştirme kararı verilen dosyada, davacı ve davalı arasında menfaat çatışması bulunduğu, bu nedenle birleşen davanın husumet yokluğu bulunan davalılara yöneltilebilmesi için asıl dava ile birleştirme talebinde bulunulduğunu, birleşen davanın davacı ve davalısının kanunu dolanarak asıl davada husumet yokluğu olan davalılar aleyhine yönelttiği davanın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle öncelikle davaların tefrik edilmesi, sonrasında hukum kurulması gerektiğini, şirket kayyımı … ile Davacı Şirlet Hissedarı, Avukatı … arasındaki organik bağ, garabet ilişkisi ve muvazaayı ortaya koyar nitelikte belgeleri incelemeye ekte sunmakla, davacı …’nin yok hükmünde sayılmasını kabul yolu ile tespit ettirdiği bu yönetim kurulu kararı ile; bu kararda kendi imzası da bulunmakla beraber , bu karar neticesi imza ile davalı şirket … adına kayıtlı bir çok gayrimenkulü kendi ve eşi nerma gülsüm beyli adına devir ettirmiştir. hal böyle iken; davacı ve davalı şirket kayyımı … arasındaki hareket birlikteliğini belgeler nitelikteki; muvazaalı garabet ilişkisi belgeler ile bu denli aleni iken, müvekkilim ortağa da 25.05.2011 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapmak üzere oluşturulan gündem tebliğ edilmemiştir. bu şartlar altında tek taraflı, yanlı alınan kararlar ile işlemler yapılır iken; şirket kayyımı …’ın kabul beyanının hmk m.308/2 hükmü uyarınca geçerlilik arz etmeyeceği kanaatindeyiz. kayyım; hareket birlikteliğinin, muvazaanın ve garabetin, kişisel menfaatlerin bu denli aleni olduğu platformda tek taraflı kabul beyanı ile sonuç elde edemez.mahkemece kanun maddesinin somut olaya uygulanması hatalıdır. dava konusu genel kurul ve yönetim kurulu kararları 6762 sayılı TTK döneminde alındıkları için, 6012 sayılı ttk değil, 6762 sayılı ttk hükümlerine göre çözümlenmelidir hükmü uyarınca hmk m.308/2 hükmü gereği tek taraflı kabul beyanın geçerlilik arz etmeyeceği hususunun sayın üst derece mahkemesince değerlendirmeye alınarak davacının davasının reddine karar verilmesini, her ne kadar birleşen dosya istanbul 2. asliye ticaret mahkemesi 2016/391e. sayılı dosya ile davalı … a.ş. nin kayyımı …’ın 22.12.2005 tarihli 16 nolu kararı, 12.07.2007 tarihli 33 nolu, 25.07.2007 tarihli 34 nolu, 28.08.2007 38 ve 39 nolu yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğu hususunda tespit yapılmış ise de; şirketin işleyişi ve yönetim kurulu kararlarının alındığı tarih itibarı ile eski türk ticaret kanunun yürürlükte olduğu, kanunların geri yürümezliği ilkesi, 14.01.2011 tarih, 6103 sayılı ttk yürürlüğü ve uygulması şekli hakkındaki kanun 2/1a hükmü gereği; yürürlükte olan kanun hükmü uyarınca batıl olma/yok hükmünde sayılmanın hükmen karşılığı olmadığından bu hususta kurulan hükmün yasal dayanaktan yoksun olması nedeni ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve dava konusu genel kurul ve yönetim kurulu kararları 6762 Sayılı TTK döneminde alındıkları için, 6012 sayılı TTK değil, 6762 sayılı TTK hükümlerine göre çözümlenmelidir hükmü uyarınca HMK m.308/2 hükmü gereği tek taraflı kabul beyanın geçerlilik arz etmeyeceği hususu değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı … vekili birleşen dava yönünden sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle, tarafların aynı olmadığı dosyada bu yön ile birleştirme yapılmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, … şirket kayıtlarının yer aldığı İTO’dan elde ettiğimiz verilere göre İstanbul 29.asliye Ticaret Mahkemesi 2014/101E., 2014/154K. Sayılı ilam ile … vekili olarak …’ın Kayyım olarak seçilmesine muvafakat etmiş, daha sonra … Kayyımı olarak atanan bu kişi ile …’ne dava açmak sureti ile İstanbul 2 ATM 2016/391E. numaralı dosya ile 22.12.2005 tarihli 16 nolu kararı, 12.07.2007 tarihli 33 nolu, 25.07.2007 tarihli 34 nolu, 28.08.2007 38 ve 39 nolu yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitini istemiş, … kayyımı hiçbir inceleme ve değerlendirme yapmadan dosyaya bir açıklamada bulunmadan kayyımlık görevini kötüye kullanma pahasına, yönetim kurulu üyelerine dahi davayı ihbar etmeksizin kabul ettiğini, bu husus dahi davacı ve davalı …’nin hali hazırdaki kayyımı arasındaki garabet ilişkisini, muvazaalı hareket biçimini net olarak ortaya koymakta olup, Dava konusu genel kurul ve yönetim kurulu kararları 6762 Sayılı TTK döneminde alındıkları için, 6012 sayılı TTK değil, 6762 sayılı TTK hükümlerine göre çözümlenmelidir hükmü uyarınca HMK 308/2 hükmü gereği tek taraflı kabul beyanın geçerlilik arz etmeyeceği hususunun mahkemesince değerlendirmeye alınmasını, Her ne kadar birleşen dosya İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/391e. sayılı dosya ile davalı … A.Ş.’nin Kayyımı …’ın 22.12.2005 tarihli 16 nolu kararı, 12.07.2007 tarihli 33 nolu, 25.07.2007 tarihli 34 nolu, 28.08.2007 38 ve 39 nolu yönetim kurulu kararlarının yok hükmünde olduğu hususunda tespit yapılmış ise de; şirletin işleyişi ve yönetim kurulu kararlarının alındığı tarih itibarı ile eski TTK’nın yürürlükte olduğu ve yürürlükte olan kanun hükmü uyarınca batıl olma/yok hükmünde sayılmanın hükmen karşılığı olamdığından bu hususta kurulan hükmün yasal dayanaktan yoksun olması nedeni ile tüm neticeleri ile ortadan kaldırılması gerekmekle, dilekçesi ekinde sunulmuş davacı ve birleşen dosyanın davayı kabul eden davalısı kayyım … hakkında belgeli muvazaa, garabat ilişkisi nedeni ile taraflar hakkında yapmış olduğukları ve yapacakları hukuki cezai işlemler neticesinde huzurdaki davada bekletici mesele yapılması hususunda karar verilmesini, davacının birleşen dosya yönünden HMK 308 kabul hükmü nedeni ile kabul edilen davanın açkılanan nedenler ile bozulmasını beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve dava konusu genel kurul ve yönetim kurulu kararları 6762 Sayılı TTK döneminde alındıkları için, 6012 sayılı TTK değil, 6762 sayılı TTK hükümlerine göre çözümlenmelidir hükmü uyarınca HMK m.308/2 hükmü gereği tek taraflı kabul beyanın geçerlilik arz etmeyeceği hususu değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, yönetim kayyımının davayı kabul yetkisi bulunup bulunmadığı ve yönetim kurulu kararının butlanına karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır. İstinaf istemi birleşen davaya ilişkindir. Birleşen davanın tarafları ise, davacı olarak … ve davalı olarak …’den oluşmaktadır. Karara karşı istinaf yoluna başvuranlar asıl dosyada taraf olmakla birlikte, birleşen dosyada taraf değildir. HMK m. 166 vd. uyarınca aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir ise de, bu durum asıl ve birleşen davanın ayrı dava olma niteliğini değiştirmez. Birleştirme kararı sonrasında her dava bağımsız karakterini koruduğu ve davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu olmadığından, yalnızca birleşen davaların tahkikat safhaları müşterek cereyan ettirilerek her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir. Bu itibarla, mahkemece davaların birbirinden bağımsız olması anlamına gelen ”davaların istiklali prensibi” uyarınca asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp, hüküm kurmak gerekir(Yargıtay 11. HD’nin 05/04/2022 Tarih ve 2021/1026 E.- 2022/2819 K. Sayılı kararı). Mahkeme tarafından da asıl davanın pasif husumat nedeniyle reddine, birleşen davanın kabulüne karar vermek suretiyle açıklanan ilkeye uygun şekilde ayrı ayrı karar verilmiştir. Bir davada kararı karşı kanun yoluna başvurma hakkı, yalnız davanın taraflarına veya hüküm ile kendisine mükellefiyet yüklenen veya bir hakkı ihlal edilen kimseye veyahut kanunun açıkça belirttiği mercilere aittir(Yargıtay 11. HD’nin 25/11/2021 Tarih ve 2021/6020 E.- 2021/6568 K. Sayılı kararı). Davalı şirkete İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/06/2010 Tarih ve 2009/373 E.- 2010/363 K. Sayılı kararı ile … kayyım olarak atanmıştır. Yönetim kurulu kararının butlanına dair açılan davada husumetin şirkete yöneltilmesi gerekip, bu kapsamda birleşen dosyada davalı şirketi temsil ve ilzama kayyım yetkilidir. Şirket ortağının şirketi temsil etmesi ve bu kapsamda şirket adına işlem yapması mümkün değildir. Kanun yolu incelemesi isteminde bulunan davalı şirketin ortakları … ve … açıklandığı üzere birleşen davada taraf sıfatını haiz değildir. Aleyhine istinaf kanun yoluna başvurdukları birleşen davada aleyhlerine de hüküm kurulmamış ve kararla birlikte herhangi bir hakları da ihlal edilmemiştir. O halde birleşen davada verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurma hakları bulunmadığından istinaf isteminin reddine karar vermek gerekir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; 1-Birleşen dava yönünden davalı şirket ortakları … ve …’nun istinaf dilekçelerinin ayrı ayrı REDDİNE, 2-İstinaf yoluna başvuru sırasında alınan istinaf karar harcı ile istinaf başvuru harcının istem halinde kendilerine iadesine, 3-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/10/2022