Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1014 E. 2023/342 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1014
KARAR NO: 2023/342
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2012/292 Esas – 2019/592 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/12/2003 tarihinde araç muayene istasyonu olarak hizmet vermeye başlayan davalı şirketin işletme üst yapı düzenini dava dışı şirkete sattığını, buradan elde ettiği finans kaynağı ile halen şirket merkezi olarak görünen … Mah. … Cad. … Sok. No.. Karaköy, Beyoğlu / İstanbul adresindeki binayı satın aldığını, 2011 yılında … tarafından davalı şirket hisselerinin toplanmaya başlandığını ve şirket ortaklarına yazı gönderilerek şirket hisselerinin satılmaya zorlandığını, şirketin 36.000 adet hissesinin 380 adet hissesi dışındaki tüm hisselerinin … ve kontrolü altındaki şirketler tarafından toplandığını, 23/12/2011 tarihli genel kurul ile tasfiye gündeme geldiğini, azınlık olan ortakların red oylarına karşılık … ve grubunun oyları ile tasfiye kararı alındığını, söz konusu genel kurul kararlarının iptali için dava açıldığını, … ve grubunun amacının şirket aktifinde bulunan değerli gayrimenkulü yok pahasına ele geçirmek olduğunu, hızlı bir şekilde tasfiye sonu genel kurul yapılarak şirket gayrimenkulünün ele geçirildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davalı şirketin 03 Eylül 2012 tarihinde yapılan Tasfiye Sonu Genel Kurulda alınan 2, 3, 4 ve 5 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket adına tasfiye memuru … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin tasfiyesi gerçekleşip tüzel kişiliği sona erdiğini, bu nedenle şirketin davada taraf ehliyetinin bulunmadığını, davada konu edilen taşınmazın ve tasfiyeden önce satılıp ortaklara bedeli dağıtılan … Mah. … Sokaktaki taşınmazın 28/07/2008 tarihinde satın alındığını, araç muayene istasyonunun ise 04/09/2009 tarihinde satıldığını, muayene istasyonunun satış geliri ile gayrimenkul alındığı bilgisinin yanlış olduğunu, muayene istasyonunun satışından elde edilen gelirin ortaklara kar olarak dağıtıldığını, genel kurul kararı ile gayrimenkulün satılmasına karar verildiğini, gayrimenkulün rayiç bedelle satıldığını, hisselerin zorla ve baskı ile alındığı iddiası akla ve mantığa aykırı olduğunu, iptal taleplerinin hukuki dayanağı bulunmadığını, tasfiyeden dönülmesi şartları TTK’nın 548.maddesinde yazılı olduğunu, tasfiye payı dağıtıldığını ve buna ilişkin bir genel kurul kararı olmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, Tasfiye Sonu Genel Kurul Kararı, alınan ve benimsenen bilirkişi kurulu raporu ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; davalı şirketin 03/10/2012 tarihli Tasfiye Sonu Genel Kurul Toplantısında alınan davaya konu kararların iptali istenmiş ise de; benimsenen bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere, ileri sürülen tasfiye memurunun usulsüzlüğüne ilişkin herhangi bir somut delil ibraz edilmediği, ayrıca davacı tarafça, şirket aktifinde bulunan taşınmazın satışından kar payı alındığı ve gayrimenkul satışından elde edilen gelirden üzerine düşen bedelin davacı tarafça itiraz olmaksızın kabul edildiği görülmüştür. Diğer yandan anonim ortaklıklarda çoğunluk ilkesi gereği genel kurul kararlarının oy çokluğu ile alındığı, davacının pay oranının kararların alınmasında etkili olmadığı, kullanılan olumlu oyların karar alınmasına yeterli olduğu, fesih ve tasfiyeye ilişkin genel kurulca alınan karara yönelik herhangi bir iptal kararının da bulunmadığı; dolayısı ile iptali istenilen kararların yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılığından bahsedilemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararında anılan kural bakımından değerlendirme yapılması gerekirken, müvekkili şirketin %0,5 gibi sembolik hisse oranına sahip olmasının davanın reddedilmesi kararına gerekçe olarak gösterilmiş olmasının açıkça afaki iyi niyete aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından yapılması gerekenin şirkete ait taşınmazın satış bedelinin rayiçlere göre uygun bedelle satılıp satılmadığı, hakim durumdaki ortakların diğer ortaklara zarar verme kastı taşıyıp taşımadığı ve genel kurul kararlarının bu yönüyle eşit işlem ilkesine ve afaki iyiniyete aykırı olup olmadığı hususları araştırılması olduğunu, gerekli araştırma yapılmış olsa idi afaki iyi niyet kurallarına aykırı genel kurul kararların iptalinin gerektiğinin anlaşılacağını, tasfiye memurlarının pay sahiplerine karşı tasfiye hakkında bilgi vermesi gerektiğini, anılan yükümlülüğün yerine getirilmemesinin eşit işlem ilkesine aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararında bu yöndeki itirazlarının inceleme konusu yapılmadığını, ticari defterler dosya kapsamına alınmadan tasfiye memurlarının usulsüz işlem yapmadığı sonucuna varıldığını, bilirkişiler tarafından ticari defterler ve belgeler incelendikten sonra somut verilere dayanarak ulaşılabilecek sonuçlar yerine varsayımlara dayanılmış olmasının kararı açıkça hukuka aykırı hale getirdiğini, ayrıca müvekkili şirketin kar payını iade etmemesi ve taşınmazdan elde edilen geliri alması kararın iptal edilmemesi sonucunu doğuramayacağını, belirtilen sebepler neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
GEREKÇE: Dava; davalı Anonim Şirketin 03/09/2012 tarihinde yapılan tasfiye sonu genel kurulunda alınan 2,3,4 ve 5 numaralı kararların iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya toplanan deliller ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından yukarda yazılı sebepler ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Genel Kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi gereğince muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta genel kurul toplantı tutanağında davacının muhalefet şehri bulunmakla dava açmak hakkının bulunduğu tespit edilmiştir. 03/09/2012 tarihinde yapılan tasfiye sonu genel kurulunda, şirketin 36.000 payının tamamının temsil edildiği, iptali istenilen 2,3,4 ve 5 numaralı kararların 180 muhalefet oyuna karşılık 35.820 kabul oyuyla alınmış olduğu belirlenmiştir. Davacının iptalini talep ettiği 2 numaralı kararın tasfiye raporunun okunması ve kabulüne, 3 numaralı kararın tasfiye dönemine ilişkin bilançonun okunması ve kabulüne, 4 numaralı kararın tasfiye dönemine ait tasfiye memurunun yaptığı işlemlerden dolayı ibrasına ve 5 numaralı kararın şirketin borçlarının ödendiği, tüm alacaklarının tahsil edildiği hususunun İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/151 sayılı kararı ile tespit edilmiş olduğundan şirketin ticaret sicili kaydından silinmesine ilişkin kararlar olduğu görülmektedir. Davacı tarafından TTK 445 hükmü uyarınca dava konusu kararların kanuna, ana sözleşme ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu hususları somut ve geçerli delillerle ispatlanmış değildir. Davacı tarafa genel kurul öncesi çağrının usulünce yapıldığı, davacının genel kurula katıldığı, hiçbir gerekçe göstermeden ve özel bir itiraz ileri sürmeden iptalini istediği kararlara muhalefet şerhi verildiği, davacının davasının esasını oluşturan şirkete ait taşınmazın satışından elde edilen payını tahsil ettiği, tasfiye memurunun genel kuruldaki bilgilendirme dışında ayrıca bilgilendirme yükümlülüğünün bulunmadığı, bilançoların incelenmesine izin verildiği anlaşılmaktadır. TTK’nun 68/3. maddesi, yıl sonu finansal tabloların, bilanço ile gelir tablosundan oluştuğu düzenlenmiştir. Ayrıca TTK’nın 515. maddesi, Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır, şeklindedir. Şirketin finansal tablolarının Türkiye Muhasebe Standartlarına, kanuna ve esas sözleşmenin finansal tablolara ilişkin hükümlerine uygun olması ve ayrıca şirketin, malvarlıksal ve finansal durumunun 515 inci madde anlamında dürüst resim ilkesine uygun olarak yansıtılması gerekir. Somut uyuşmazlıkta; iptali istenen genel kurul kararları tasfiye sonu genel kurula ait olup, sunulan tasfiye memuru raporu ile bilançoların işletmenin niteliğine ve tasfiye sonuna uygun bir şekilde hazırlanıp sunulduğu, ilk derece mahkemesi kararının; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın HMK’da belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda davacının istinaf taleplerinin reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 179,90 TL karar harcından mahsubu ile eksik olan 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne Temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/03/2023