Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/101 E. 2020/359 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/101
KARAR NO : 2020/359
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2018
NUMARASI : 2014/9 Esas – 2018/917 Karar
DAVA :Haksız Rekabetin Tespiti -Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin bilişim ve teknoloji sektöründe faaliyet gösterdiğini ve kendi adıan tescilli … markasıyla bilindiğini, davalı şirketin de yine müvekkili şirketle aynı sektörde faaliyet gösteren bir teknololji firması olup, aynı zamanda müvekkili şirketin rakibi konumunda olduğunu, taraflar arasında akdedilen alt yüklenicilik sözleşmesinden kaynaklı olarak bir ticari ilişki mevcut olup, bu sözleşme uyarınca müvekkili şirketin … nezdinde kullanılmak üzere, sözleşmede teknik özellikleri belirtilen bir takım yazılım ve programlar üretip, üretilen bu yazılımların davalının ve … kullanımına sunulduğunu, müvekkli şirketin ticari iş ve ilişki içerisinde olduğu firmalar ve genel olarak müşteri çevresinden gelen bilgiler doğrultusunda, yapmış olduğu araştırma sonucunda, davalı şirketin, müvekkili şirketin müşterilerine ve partnerlerine, müvekkili şirketin faaliyetlerini ve ticari kapasitesini yanlış ve yanıltıcı açıklamalarla kötülediğini, müvekkili şirketin ticari işletmesi, faaliyetleri, fiyatlan, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunduğunu, bu bağlamda, müvekkili şirketin partnelerinden … firmasına, 26.12.2012 tarihinde saat 14.35’de davalı şirketin …Mail Operasyon Yönetici … tarafından gönderilen mailde, tamamen gereçeğe aykırı ve müvekkili şirketin yazılımlarını kötüleyen ifadeler kullanıldığını, daha sonrasında 14.02.2013 tarihinde saat 08.09’da davalı şirketin İş Geliştirme Müdürü … tarafından aynı müşterinin bu kez Güney Avrupa’dan sorumlu Müdürü … gönderilen mailde de aynı benzer noktalara değinilerek müvekkili şirketin yazılımların kötüleyen ifadelere yer verildiğini, keza müvekkili şirketin partnerlerinden … şirketine davalı tarafından 05 Nisan 2012 tarihinde gönderilen mailde, müvekkili şirketin vermiş olduğu hizmetleri kötüleyen ifadelere yer verildiğini, bununla kalmayan davalının yine aynı yabancı firmaya gönderdiği 05.02.2013 tarihli emailinde, aynı ve benzer konularda iş ve hizmet teklifinde bulunarak müvekkili şirketin müşterisini ayartmaya çalıştığını, ayrıca taraflar arasında akdedilen gizlilik sözleşmesine de aykırı bir şekilde, taraflar arasında akdedilen alt yüklenlcîtlk sözleşmesinin bir örneğini müvekkilin partnerlerine gönderdiğini, davalının devam eden haksız rekabete konu eylemleri sebebiyle Bakırköy C.Başvacılığının 2013/121903 E. Sayılı soruşturma dosyasının derdest olduğunu, davalının bu eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin ciddi itibar kaybı yaşadığını ileri sürerek davalı şirketin müvekkili şirketi kötüleyen, haksız rekabet oluşturan eylemlerinin tespiti, refi ve menine, hükmün ulusal yayın yapan, tirajı en yüksek üç gazeteden birinden ilanına, 5.000,00 TL manevi zarar ve şimdilik 1.000,00 TL maddi zarar bedelinin davalı şirketten tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının iddiasına dayanak sunduğu yazışmaların hiçbir yerinde, davacı aleyhine beyanda bulunulmadığını, yalnızca müvekkilinin davacı ile yaşadığı sıkıntılar nedeniyle yeni çözüm ortaklarına ihtiyaç duyduğunun vurgulandığını, haksız rekabet koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülen vakıaların devam etmekte olmasına göre, zamanaşımı itirazının yerinde görülmediği, alınan bilirkişi kurulunun oy çokluğuyla düzenlenen 29/08/2016 tarihli raporlarında davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediğinin bildirildiği, ayrıksı raporda ise, haksız rekabet koşullarının bulunduğunun belirtildiği, bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı, davacının maddi tazminat talebinin hesabının yapılması için 22/05/2018 tarihli oturumda davacı vekiline sonuçları da hatırlatılarak kesin süre verildiği, ancak davacı tarafça kesin süre içinde ve sonraki duruşmaya kadar bilirkişi ücretini yatırmadığı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; ilk derece mahkemesinin kesin süreye ilişkin ara kararında, gereği yapılmaması durumunda davanın reddedileceğinin belirtilmediğini, dosyada halihazırda bilirkişi raporunun alınmış olduğunu, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, hukuki niteliği itibariyle haksız rekabetin tespiti ile meni ve maddi-manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Davacı, tarafların bilişim sektöründe faaliyet gösterdiklerini ve birbirlerinin rakibi olduklarını, ayrıca aralarındaki alt yüklenici sözleşmesi gereğince, davalıya hizmet sağlandığını, davalı şirketin, davacının yabancı müşterilerine göndermiş olduğu e-postalarında, davacının ürün ve hizmetlerini gereksiz yere incitici ifadelerle kötülediğini, ayrıca iş sırrı niteliğindeki aralarındaki sözleşmeyi ifşa ettiğini iddia ederek haksız rekabetin tespiti ile menine, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiş, davalı ise, davanın reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesince, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince, yargılamada alınan ve oy çokluğuyla düzenlenen bilirkişi raporunda, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediği, dava konusu e-postalardan 05.04.2012 ve 26.12.2012 tarihli 2 adet olanı yönünden, davacının öğrendiği tarihler dikkate alındığında, zaamanaşımı süresinin dolduğu, son e-postanın 25.02.2013 tarihinde gönderildiği ve bir yıllık süre dolmadan davanın açıldığının bildirildiği, bilirkişi heyetindeki Doç. Dr. …’nun ayrıksı raporunda ise, 09.01.2013 tarihinden önce gönderilmiş e-postalar bakımından 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, davalının … firmasına göndermiş olduğu 25.02.2013 tarihli e-posta içeriğine konu eylemlerin TTK m 55/1-a-1 hükmü bağlamında, gereksiz yere incitici açıklamlar içerdiği, yine aynı e-posta ekinde, davanın tarafları arasındaki sözleşmenin de … firmasının erişimine sunulmakla TTK m. 55/1-d bağlamında, iş sırrının hukuka aykırı olarak ifşası olduğu, bu eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiği belirtilmiştir.İlk derece mahkemesinin gerekçesinde, alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtildiği halde, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş ise de, hukuki değerlendirme hakime ait olup, somut olayda, davalının dava konusu e-posta içeriğindeki eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği tartışılmadan ve gerekçeleri ortaya konulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, maddi tazminat talebi yönünden dosyanın bilirkişiye tevdiine ilişkin kurulan ara kararın da, kesin süreye ilişkin şartları taşımadığından kesin hükmün sonuçlarını doğurmamaktadır. Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, “Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2 numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir” denilmiştir. Böylece, gerekçesiz karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince ortaya konulmuştur.HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir.Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın reddine dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; istinafa konu, İlk Derece Mahkemesinin kararının HMK’nun 353(1)a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine iadesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine,4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 353/1.a. Maddesi gereğince kesin olarak oybirliğiyle ile karar verildi.