Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1002
KARAR NO: 2022/1000
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2018/148 Esas – 2019/661 Karar
DAVA: Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı bankanın Firüzköy şubesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının borçluları olan dava dışı … Limited Şirketi ve Bakırköy … Noterliğinin … yevmiye numaralı imza sirkülerinde sabit olduğu üzere 04/01/2012 tarihinden itibaren 30 sene olmak üzere şirketin müdürü olarak atanan … arasında 05/12/2012 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davacı müvekkili hakkında da anılan icra dosyası ile müteselsil kefil olduğundan bahisle takip başlatıldığını, müvekkilinin borçlu sıfatıyla sorumluluk altına girdiğini gösterir sözleşme sayfalarında imzasının olmadığını, yalnızca kefalet hükmünü içerir kısımda imzasının olduğunu, sözleşmede müvekkilinin kefil olduğunu gösterir bir ibare olmadığını, müvekkilinin müteselsil kefil olduğunu veya bu anlama gelecek başka bir ifadeyi kendi el yazısı ile sözleşmeye yazmadığını, ayrıca müvekkilinin eşinin kefalete rızası olduğunu gösterir bir beyanı olmadığını, bu şekilde kefalet akdinin geçersiz olduğunu, davacı banka tarafından akdin geçersiz olduğu bilinmesine rağmen kötü niyetli olarak takip başlatıldığını, bir an için kefaletin geçerli olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin takip öncesinde kat ihtarnamesi tebliğ edilmek suretiyle temerrüde düşürülmediğini, bu nedenle takip öncesi faizden sorumlu tutulamayacağını beyanla müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin müvekkili yönünden iptaline, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, müvekkili Bankanın Firuzköy Şubesi kredi müşterilerinden … Ltd Şti nin kullandığı krediler nedeniyle borcunu ödemediği için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine ve hakkında başlatılan icra takibinin iptaline karar verilmesini talep ettiğini, kredi borçlusu … Limited Şirketinin müvekkili Vakıfbank Firuzköy şubesinin müşterisi olduğunu, kredinin geri ödenmesinde temerrüt koşullarının oluşması nedeniyle borçlu şirketin kredi hesabının kat edildiğini ve Beyoğlu … Noterliğinin 06.05.2014 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesinin muhataplara tebliğ edildiğini, davacı … adına tebliğe gönderilen hesap kat ihtarnamesinin muhatabın bizzat kendisine tebliğ edildiğini, akabinde borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, bu dosyadan tanzim edilen ödeme emrinin de yine davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini ve icra takibinin bu şekilde kesinleştiğini, davacının dava dilekçesinde kredi sözleşmesinde kefalet koşullarının belirtildiği kısımların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesine aykırı olarak kendi el yazısı ile yazdırılmadığını, bu nedenle geçerli bir kefalet akdi oluşmayacağını iddia ettiğini, davacı ayrıca kredi sözleşmesinin kurulduğu tarih itibariyle eşinin rızasının alınmamış olması nedeniyle de kefalet akdinin geçerli olmadığını iddia ettiğini, davacının şirket yetkilisi olarak sözleşmenin tüm sayfalarını imzaladığını, hangi tutar için kefil olduğunu bildiğini, ayrıca eşinin rızası olduğuna dair yazılı belgenin de deliller arasında ibraz edildiğini, ayrıca davacının şirket ortağı olması sebebiyle kefaletinde eşinin rızasının da aranmayacağını, itirazların haksız olduğunu beyanla davanın reddine, icra takibine konu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan alınarak müvekkili Bankaya ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Tüm dosya kapsamı değerlendirilmesi neticesinde; davacının, davalı ile dava dışı … Ltd. Şti arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine kefil olduğu, Türk Borçlar Kanunun 583. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı ve kefalet tarihini kendi el yazısıyla belirtmesinin geçerlilik şartı olduğu, incelenen Genel Kredi Sözleşmesinde, her ne kadar davacı kefil olduğu azami miktar ve kefalet tarihine dair ibarenin bulunmadığını iddia etmiş ise de, bu hususların yer aldığı ve fakat kefalet sözleşmesine muvafakat ettiğine dair eş rıza belgesinde bulunan imza ve yazıların davacının eşine ait olmadığı, TBK’nın 584. maddesi uyarınca eş rızasının kefalet sözleşmesinde geçerlilik şartı olduğu, 584. maddenin “(Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” hükmünü içeren 3 nolu fıkrasının 11/04/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, dava konusu kefalet sözleşmesi tarihinin ise 12/02/2013 olduğu, dolayısıyla davacının, dava dışı asıl borçlu şirketin ortağı veya yetkilisi olmasının kefalet tarihi itibariyle eş rızası zorunluluğunu kaldırmayacağı, geçersiz rıza beyanı nedeniyle kefalet sözleşmesinin de geçersiz olduğu ve davacının takip konusu edilen alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığı kanaatine varılarak davanın kabulüne, takibin kötü niyetli olarak başlatıldığı anlaşıldığından İİK’nın 72. maddesi uyarunca davacı lehine kötü niyet tazminatına, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Borçlu şirketin, müvekkili …’tan kredi kullanmış ve şirket yetkilisi şirketi temsilen kredi sözleşmesini imzaladığını, ayrıca kredi sözleşmesinin tüm sayfalarını, kefalet hükümlerini içeren sayfaları, kefil kabul beyanını kefil olmak iradesi ile davacının da imzaladığını, kredi sözleşmesi ve ekleri incelendiğinde davacının hangi tutar için kefil olduğunu bildiği hususunun da tereddüte yer vermeyecek şekilde açık olduğunu, bu bakımdan davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların mesnetsiz olduğunu, ayrıca davacının eşinin davacının kefil olmasına rızasının bulunduğuna dair yazılı belgenin delilleri arasında sunulduğunu, davacının eşinin rızasının bulunmadığı iddiasının yerinde olmadığını, kaldı ki davacının kredi kullanan şirketin ortağı olup kefil olması ve kefaletinin geçerli olması için eşinin rızasının bulunmasının zorunlu olmadığını, ayrıca bu hususta yapılan bilirkişi incclemesinin eksik ve üstünkörü incelemeye istinaden hazırlandığını, ilk derece mahkemesine, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bu bilirkişi raporuna itiraz ederek Adli Tıp Uzmanları tarafından oluşturulacak bir heyet taratından yeniden yapılınasına karar verilmesi talep edilmiş olmasına rağmen itirazlarının dikkate alınmadığını, aleyhe her ne kadar kötü niyet tazminatı yükletilmiş olsa da ilk derece mahkemesinin bu kararının yerinde olmadığını, şöyle ki 11 Nisan 2013 Tarihli ve 28615 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6455 Sayılı Kanunun 77. Maddesi ile TBK’nin söz konusu maddesinde ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler için eşin rızası şartının kaldırıldığını, 6098 Sayılı kanun gereği banka sorumlusu önünde eş rızası alınarak sözleşmenin imzalandığını, bu durumda müvekkili banka hakkında kötü niyet isnat edilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca sayın hayatın olağan akışı da göz önüne alındığında bireyin sürekli attığı imzalardan farklı bir imza atmasının her zaman mümkün olduğunu, dolayısıyla geçerli olan kefalet imzası ile kefil hakkında başlatılan takipte müvekkili bankaya kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığından bahisle borçlu olunmadığının tespiti(menfi tespit), davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının kefaletinin geçerli olup olmadığı ve kredi borcundan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.Davalı banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 05/12/2012 tarihinde imzalanan 250.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesine davalı … 12/02/2013 tarihinde 312.500,00 TL kefalet limiti ile müteselsil kefil olmuştur. Davacı banka tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 06/05/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacının da aralarında bulunduğu kredi sorumlularına hesap kat ihtarı gönderilmiştir. Davacı takip alacaklısı tarafından kredi borçlusu ve davalı kefil hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında kredi alacağına dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatılmıştır.Davacı taraf, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72. maddesi uyarınca, kefalet sözleşmesinin ve eş muvafakatinin geçerli olmadığı iddiasıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki dava açılmıştır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 583/1. Maddesine gör, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Bunun yanı sıra TBK’nın 584/1. Maddesinde, eşlerden birinin mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceği; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olmasının şart olduğu düzenlenmiştir. Davacının kefalet tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerininde eş rızasının bir istisnası bulunmamaktadır. Kefalet tarihi itibariyle davacı evli olup, kredi sözleşmesine kefaletinin geçerli olabilmesi için eş rızası şarttır. Davalı tarafça eş rızasına ilişkin bir belge sunulmuş olmakla birlikte davacı tarafça bu belgedeki imza inkar edilmiştir. Mahkemece, eş rızasına ilişkin belgedeki imzanın, davacının eşine ait olup olmadığı hususunda grafoloji uzmanından rapor alınmış ve bu raporda imzanın davacının eşinin eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Davalı tarafça bilirkişi incelemesinin eksik ve üstünkörü yapıldığı iddiasıyla rapora itiraz edilmiş ise de, bilirkişi raporunda incelemenin, belge analizinde el yazısı ve imza tetkiklerinde kullanılan tersim şekli, işleklik derecesi, istif, eğim, doğrultu, alışkanlıklar, baskı derecesi, ritm, stil, örgüleniş gibi imzanın kişiselliğini oluşturan grafolojik ve grafometrik tanı unsurlarının tümü dikkate alınarak ve büyüteç, stereomikroskop, … Belge İnceleme Cihazı ve Digital Görüntü Analiz Cihazı donanımlı Belge İnceleme Laboratuvarı’nda yapıldığını belirtmiştir. Davalı tarafça da imza incelemesinin usulüne uygun yapılmadığına ilişkin somut bir iddia ve delil ileri sürülmemiştir. Bu halde, bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Buna göre, eş muvafakat belgesindeki imza davacının eşine ait olmadığına göre, davaya konu kefalet geçersi olup ödenmeyen kredi borcundan davacı sorumlu değildir. Her ne kadar 11 Nisan 2013 Tarihli ve 28615 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle TBK’nın 584. Maddesine eklenen 3. fıkra ile ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler için eşin rızası şartının kaldırılmış ise de, anılan değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde Kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda11/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 584/3. maddesinin 12/02/2013 tarihinde akdedilen kefalet sözleşmesine uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Mahkemece grafoloji alanında uzman bilirkişiye yaptırılan inceleme sonucu imzanın davacının eşinin eli ürünü olmadığı tespit edilmesi üzerine bu rapor hükme esas alınarak davacının takibe konu sözleşme uyarınca kefaletinin geçerli olmadığı ve sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilmiştir. İİK 72/5 maddesi uyarınca menfi tespit davasının davacı borçlu lehine hükme bağlanması halinde, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilecektir. Somut uyuşmazlığa döndüğümüzde, 6102 sayılı TTK. m.18/2 hükmü uyarınca her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gereklidir. Dava konusu kredi ve kefalet sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında bu sözleşmeye imza atan kişilerin kimliklerini bilmek ve denetlemek sözleşmenin hakim tarafı olan davalı kredi kuruluşunun yükümlülüğünde olup, huzurda imzalatılması gereken sözleşmede yer alan imzaların kime ait olduğunu bilebilecek durumdadır. Bu nedenle davalının, davacının eşinin sözleşmede imzası bulunmaması nedeniyle davacı kefaleti geçersiz olduğu halde davacı hakkında icra takibine geçmesi kötüniyetli olup, mahkemece İİK.72/5. maddesi uyarınca davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekir(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 21/05/2019 tarih 2018/33 E., 2019/3351 K. sayılı emsal kararı). Bu nedenle mahkemece, davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi yerindedir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 2.410,35 TL harcın, alınması gerekli olan 9.641,38 TL harçtan mahsubu ile bakiye 7.231,03 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/09/2022