Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1001 E. 2022/1114 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1001
KARAR NO: 2022/1114
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2019
NUMARASI: 2015/246 Esas – 2019/542 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12.05.2009 tarihinde davalı şirketin % 20 hissesinin bedelini ödeyerek devir aldığını ve ortak olduğunu, davalılardan …’ın müvekkile şirketin iş ve işleyişiyle ilgili hiçbir bilgi vermediği gibi şirketin bilançoları, stokları, alış- satışları, banka hesapları, kar-zarar durumu ve diğer hesapları hakkında bilgi vermediğini, aradan geçen yıllarda müvekkilinin tüm taleplerine rağmen müvekkiline hiçbir şekilde kar payı verilmediği gibi aksine şirketin zarar ettiği söylenerek zararların kısmen müvekkili tarafından karşılanmasının istendiğini, şirketin müdürü olan …’ın TTK’nun 625. Maddesi ve 230. maddesine aykırı davrandığını, dava dilekçesinde yazılı şirketlerin ortak ve müdürü olması nedeniyle rekabet yasağını ihlal ettiğini, şirketin defter kayıt ve belgelerinde oynamalar yaptığını beyanla şirketteki ortaklık payının güncel rayiç bedelli 10.000 TL, müvekkilinin ortak olduğu tarihten bugüne kadar ki kar payına karşılık olarak 10.000 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini, müvekkilinin haklı nedenlerle davalı şirketteki ortaklığından ayrılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; …’ın davalı taraf olarak gösterilmesi mümkün olmadığından onun hakkında açılan davanın reddi gerektiğini TTK’nun 614. maddesine göre de bilgi alma hakkının her zaman kullanabileceğini müvekkilinin esasen bu durumu engellemediğini, müvekkili gerçekten bir an için rekabet yasağına aykırı davranmış olsa dahi bu aşamadan sonra müvekkilinin rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini dava konusu yapamayacağını, zira bu hususa ilişkin olarak dava açmaya yönelik hak düşümü süresi olan 3 ay ve her halükarda 1 yıllık sürenin geçtiğini, somut dava da ise davacı şirketten çıkmak yani kendi iradesi ile ayrılmak istediğini, şirketin muhasebesinin düzenli olarak YMM denetiminde tutulmakta ve finansal tablolar düzenli olarak 3 ayda bir ilgili mercilere ulaştırıdığını , ayrıca davacının müvekkili …’ın ticari işleri hakkında öteden beri bilgi sahibi olduğunu, müvekkilinin faturalı ödemelerinin çek veya banka havale, eft yoluyla yapılan vergi kanunlarına uyumlu ödemeler olduğunu ,bahsi geçen sebeplerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; “Somut uyuşmazlıkta öncelikle ispat yükünün haklı sebebin varlığını iddia eden davacı taraf üzerinde olup, davacı yanca varlığı iddia edilen olguların birer haklı sebep teşkil edip etmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalı şirket genel kurulu ile ilgili olarak ortakların şirket müdürü tarafından toplantıya çağrılması ve toplantının yapılmasına ilişkin verilere rastlanmadığı gibi, davacı şirket finansal tablolarının Vergi Dairesine sunulması dışında, ortaklara bu çerçevedeki finansal bilgiler ile faaliyet raporunun ulaştırıldığına ilişkin verilere de dava dosyasında rastlanmamaktadır. Bu bakımdan davacının bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin iddialarının varlığı kabul edilebilir, ancak bu halde dahi bilgi alma inceleme ve denetime ilişkin daha önce davalı şirkette davacı yanca hangi taleplerde bulunduğu ortaya konulmalıdır. Zira haklı sebeple çıkma ve fesih ortaklık ilişkisini ortadan kaldıracağından son çare niteliğindedir ve diğer hukuki yollara başvurmadan çekilmezlik mertebesine gelen bir hukuki ilişkiden söz edilemez. Benzer şekilde usulsüz eylem ve işlemlere ilişkin iddialar bakımından şüphe duyulduğu belirtilen tahsilat ve ödeme işlemleri ile ilgili olarak, bu işlemlerin davalı şirket faaliyetleri ile ilgili bulunmadığı, gerçek dışı olduğu ya da davalı şirketin potansiyel kârının daha düşük çıkmasına yönelik usulsüz işlemler olduğuna dayanak nitelikte bulunan ve ilgili işlemlerin gerçekleştiği ya da yakın tarihlerde yapılmış fiili tespitleri yansıtan, objektif denetime elverişli dayanaklara da dava dosyasında rastlanmamış olduğu yukarıda ifade edilmiştir. Bu halde dosyanın mevcut durumu itibari ile söz konusu iddiaların ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Rekabet yasağına aykırılık bakımından ise söz konusu şirketlere ortak olunduğunun, ortaklık tarihleri itibari ile şirket devamından beri davacı ortakça biliniyor olduğu varsayımında rekabet yasağına aykırılığa ilişkin diğer kanuni imkan ve taleplerin de öncelikle ileri sürülüp sürülmediği burada da önem arz edecektir. Bu bakımdan dosyanın mevcut durumu itibari ile haklı sebep teşkil ettiği iddia olunan olguların ve bir takım haklı sebep iddiaları ile ilgili olarak bilgi alma, İnceleme denetleme ve rekabet yasağı) önceden varolan hukuki imkanlara başvurulmuş olduğunun ispat edilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının TTK’nın 638/2 maddesi gereğince haklı sebepleri ispatlayamamış olduğu” gerekçesiyle, “Davanın reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde dava açmadan önce müvekkilinin şirketle ilgili bilgi alma ve denetleme hususlarında davalı ortaktan hangi taleplerde bulunduğuna ve bulunmuşsa söz konusu taleplerin sonuçsuz bırakılıp bırakılmadığına dair delil sunulmadığını belirtmiş olduğunu, oysa ki müvekkilinin davadan önce diğer davalı ortakla gerek birebir gerekse ortak tanıdıklarını da araya koyarak defaten konuşmaya, uzlaşmaya çalıştığını, kaldı ki davanın 4 yıldan beridir sürüyor olmasının dava sürecinde artık ortalar arasındaki ihtilafın zaten çözülemez hale geldiğini, dolayısıyla ortaklığın bu haliyle devam etmesinin mümkün olmayacağını göstermekte olduğunu, müvekkillerinin şirketin diğer ortağından şirkete ait hiçbir bilgi ve belge alamadığını dolayısıyla şirketi denetlemeyeceğini, bu sebeple huzurdaki davanın açıldığını, ilk derece mahkemesinden iddialarının aydınlanması için gerekli bilgi ve belgelerin mahkeme eliyle toplanması ve vergi denetim kurulu başkanlığından inceleme yaptırılması talep edildiğini, bu taleplerinin haksız şekilde 20.10.2015 tarihli celsenin 2 nolu ve 11.07.2017 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı ile reddedildiğini, bahsi geçen sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibariyle TTK.’nın 638/2.maddesi uyarınca haklı sebeplerle limited şirket ortaklığından çıkma isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca, kararı istinaf eden davacı vekilinin istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.Dosya içerisindeki 27.09.2016 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacı taraf şirket müdürü …’ın genel kurlu toplantısı yapılmasına ilişkin talepleri dikkate almadığı hususu ileri sürülmüş, şirketin son tescilini yaptırdığı 08.06.2009 tarihinden sonra ve dava tarihi olan 10.03.2015 tarihine kadar geçen süreçte tescil ettirilmiş ve dava şirketin ilgili dönemlerine ilişkin gerçekleştirilmiş genel kurul toplantılarının bulunduğu ve toplantılara ilişkin kararların tescilinin yaptırıldığına ilişkin bir belge olmadığı, davalı şirket genel kurulu ile ilgili olarak ortakların şirket müdürü tarafından toplantıya çağrılması ve toplantının yapılmasına ilişkin verilere rastlanmadığı, finansal tabloların vergi dairesine sunulması dışında ortaklara finansal belgeler ve faaliyet raporlarının ulaştırıldığına ilişkin belgelerin bulunmadığı, davalı şirket ile davalılardan …’ın ortağı bulunduğu dava dışı şirketler arasında ticari faaliyetlerin olduğu, 2009 – 2012 yılları arasında anılan şirketlerden mal ve hizmet alımı gerçekleştiği, 2013 yılından itibaren ise davalı müdürün ortağı bulunduğu diğer şirketlere mal ve hizmet satışı gerçekleştiği, şirket müdürünün rekabet yasağına ilişkin olarak davalı şirket ana sözleşmesinde aksine bir düzenleme olmadığı, davacı tarafın gerçekte olmayan mal ve hizmet teslimi ya da alımı varmış gibi faturalar düzenlendiğine yönelik iddialarının denetlenebilmesi için salt davalı şirket ticari defter kayıtların zamanında fiili tespitler bulunmadıkça yeterli olmadığı, ilişkili firmaların da kayıt ve belgelerin incelenmesi gerektiği, faturalarda yer alan mal ve hizmetlerin rayiç bedeller olup olmadığının da teknik yönden uzman incelemesine muhtaç olduğu, davalılardan … ın şirket kayıtlarında yer alan “Ortaklara Borçlar” hesap hareketlerine esas tahsilat ve ödeme işlemlerinin şirket faaliyetleri ile ilgisinin bulunmadığı, bunların şirketin potansiyel karının daha düşük çıkmasına yönelik usulsüz işlemler olduğuna dayanak belgelerin dosyada bulunmadığı, raporda 2009 ile 2014 yılları arasında şirket dönem net karlarının ayrı ayrı gösterildiği, söz konusu yıllarda net karların, yasal yedekler ve geçmiş yıllar karları toplamından oluştuğu, net karın ortaklara dağıtılmaması nedeniyle şirket öz kaynaklarının 1.539.270,15TL ye ulaştığı, dosyada haklı sebep teşkil ettiği iddia olunan olguların ispat olunamadığı, bilgi alma, inceleme ve rekabet yasağı gibi hususlarda önceden varolan hukuki imkanlara başvurulmuş olduğunun davacı yanca ispat edilemediği, davacı pay sahibinin ortaklıktan çıkmasına müsaade edilmesinin benimsenmesi durumunda davacının davalı şirkette sahip olduğu payların gerçeğe yakın değerinin karar tarihine en yakın tarih itibari ile hesaplanmasında düzeltilmiş net varlık yönteminin uygun yöntem olarak uygulanabileceği, bahsi geç en yöntem kapsamında davalı şirket aktifindeki kalemlerden ; stoklar, taşıtlar ve demirbaşlar ile ilgili piyasa değerinin dava tarihine yakın bir tarih itibari ile teknik uzmanlarca hesaplanması gerektiği, davalı şirket aktifinde ağırlıklı paya sahip bulunan ticari alacaklar ile diğer alacaklar hesabında raporlanan alacak kalemlerinin dava tarihine en yakın bir tarih itibari ile fiilen var olup olmadıklarının ve tutarlarının mutabakat belgelerinin dosyaya sunulması gerektiği belirtilmiştir. İhtilaf, ortakları arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle şirket ortaklığının devamının imkansızlaşması, şirket defter ve kayıtlarının incelenmemesi, şirketin hiç kar payı dağıtmaması, genel kurulun toplanamaması, usulsüz işlemlerle şirket malvarlığının zarara uğratılması iddiaları ile açılan haklı nedenle ortaklıktan çıkma ve ayrılma akçesinin hesaplanarak davacıya verilmesi istemine ilişkindir. TTK 638. Maddesine göre haklı sebeplerin varlığı halinde her ortak çıkma payının kendisine ödenmesi kaydıyla ortaklıktan çıkmasına izin verilmesini mahkemeden isteyebileceği belirtilmektedir.Davacının çıkma talebi TTK.’nın 638/2.maddesine dayalı olup, davacı, çıkma için haklı sebeplerin mevcut olduğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Anılan maddede haklı sebeplerin neler olduğu tanımlanmamış ve sayılmamıştır. Hangi sebeplerin haklı sebep olduğu konusunda kollektif şirketlere ilişkin TTK.’nın 245.maddesindeki tanımdan kıyasen yararlanmak mümkündür. Anılan maddedeki tanımlamaya göre, haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır. Aynı maddede örnek kabilinden bazı haklı sebep halleri sayılmış olmakla birlikte bunlar sınırlı değildir. Somut olayda, davacı her ne kadar uzun zamandan beri genel kurulun toplanmamasını haklı sebeple fesih nedeni olarak ileri sürmüş olmakla, bu iddianın irdelenmesinde ; davacının ister müdür olsun ister olmasın genel kurulu mahkemeye başvurarak her zaman toplama imkânı dahilinde yasal olanaklara sahip olup olmadığı ilk derece mahkemesince değerlendirmek suretiyle sonuca ulaşılmalıdır. Davacı ortağın, davalı şirketin işleri ve hesapları hakkında bilgi talep etmesi ve belirli konularda inceleme yapması engellendiğini belgeleyip reddedilmesi halinde; 6102 sayılı TTK’nın 614. maddesinde, “Her ortak, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebilir ve belirli konularda inceleme yapabilir”, şeklinde düzenleme mevcuttur. Genel kurul, bilgi alınmasını ve incelemeyi haksız yere engellerse, ortağın istemi üzerine mahkeme bu hususta karar verir. Mahkeme kararı kesindir.” 6102 sayılı TTK’nın 614. maddesi uyarınca ayrı bir dava açması gerekir. Davalı müdür …’ın dava dışı başka şirketlerde de yetkili müdür olarak görev yaptığı iddiası karşısında ; davacının da davalı şirket ile aynı faaliyet alanında başka bir şirket kurduğu, davacının dava dışı yöneticiler aleyhine her zaman azil davası veya ortaklığın bir zarara uğradığını düşünüyorsa sorumluluk davası açma imkânına sahip olduğu hususu mahkemece değerlendirilerek bu yöndeki iddianın çıkma nedeni olarak kabul edilip edilemeyeceği ortaya konulmalıdır. Davalı …’ın davalı şirketin gelirlerinin usulsüz şekilde ortaklara aktardığı ve dava dışı şirketlere usulsüz fatura kestiği iddialarının ise dosyadaki mevcut delillerle ispatlanıp ispatlanmadığı dolayısıyla bu yöndeki iddiaların şirket malvarlığınza zarara sebebiyet verip vermedikleri bu suretle haklı nedenle fesih ve çıkma nedeni olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilmelidir. Davacının uzun zamandır kar payı dağıtılmadığına ilişkin iddiası karşısında, davalı sermaye şirketinin kâr payı dağıtmamasının haklı nedenle çıkmayı talep etme sebebi sayılabilecektir. Mahkemece haklı nedenle çıkmaya izin verilmesi için gerekli koşulların mevcut olduğu kanaatine varılması halinde öncelikle şirket bilançosundaki varlıkların mahallinde yetkin bilirkişi marifeti ile yapılacak keşif sonucu rayiç değerlerinin tespit edilmesinden sonra davacının çıkma payının hesaplanmalıdır. Somut olayda ilk derece mahkemesince davacının ,davanın açılışından önce kar payı dağıtımı talebinde bulup bulunmadığı, keyfi şekilde kar payı dağıtılıp dağıtılmadığı, şirketin kar payı dağıtılmamasının çıkma için haklı sebep teşkil edip etmediği, bu veya başka haklı sebep görülmesi halinde ise gerekçesi, ayrıca davacının iddia ettiği çıkma ile birlikte çıkma payının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin hesaplanıp ödenmesine karar verilmesine yönelik deliller hiç toplanmadan keşif bilirkişi incelemesi yaptırılmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması yerinde değildir.Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.13/10/2022