Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/95 E. 2023/674 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/95
KARAR NO: 2023/674
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/10/2022
NUMARASI: 2018/327 Esas – 2022/809 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/05/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. ve TBK’nın 54. maddeleri kapsamında, yardalamalı trafik kazasından kaynaklanan sürekli güç kaybı zararı adı altında maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kısmen kabulü ile; 51.963,32 TL tazminatın dava tarihi olan 11/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin kısmın reddine, ” karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesine göre, 19/07/2022 tarihinde sunulan ıslah dilekçesinde ıslah edilen miktar bakımından zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazları doğrultusunda bu kısmın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava öncesinde, eksik belge ile müvekkili kuruma başvuru yapıldığından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, başvuru konusu trafik kazasına sebebiyet verdiği iddia edilen plakası tespit edilemeyen aracın varlığının ve trafik kazasına, plakası tespit edilemeyen aracın sebebiyet verdiğinin başvuran tarafça ispatlanması gerektiğini; davacı kaza tarihinde küçük olup. TMK uyarınca anne ve babanın bakım ve gözetiminin söz konusu olması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, tazminat raporunda, davacının askerlik süresinin hesaba katılmadığını, kaza tarihinde 10 yaşında olan davacının askerlik süresinin hesaplamadan düşülmesi gerektiğini; müvekkili kurumun sorumluluğunu kabul etmemekle birlikte, aksi kanaatte olunduğu takdirde tazminat miktarının 18 yaşından itibaren hesaplanması gerektiğini, savunmalarının saklı kalması kaydıyla, aleyhlerine hüküm kurulması halinde tazminat hesaplamasının TRH 2010 Yaşam Tablosu ve %1,65 iskonto faiz oranı esas alınarak yapılması gerektiğini, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 03/08/20211 tarihinde, plakası tespit edilemeyen bir aracın, evinin önündeki sokakta oynamakta olan 12/02/2007 doğumlu davacı …’na çarparak yaralanmasına neden olduğu; 11/04/2018 tarihinde açılan eldeki davada davacı tarafça HMK’nın 107. maddesi kapsamında düzenlenen belirsiz alacak davası kapsamında sürekli güç kaybı tazminatı talep edildiği ve Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Olayın hemen akabinde Antakya Devlet Hastanesi Baş Tabipliği tarafından düzenlenen 03/08/2011 tarihli adli rapor, Hatay Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmaya ilişkin evrakı ve ATK tarafından düzenlenen maluliyet raporuna göre, olayın trafik kazası olduğu sabit olduğundan, davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir. HMK’nın belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşik kararlarında da açıklandığı üzere, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Ayrıca, alacaklı taraftan, alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesinin beklenemediği durumlarda da belirsiz alacak davası açılabilir. Bir başka deyişle, alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda, belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmektedir. Belirsiz alacak davasının zamanaşımına etkisi, alacağın tamamı bakımından dava açılmakla kesilmesi şeklinde cereyan eder. Somut uyuşmazlıkta; dava, belirsiz alacak davası olarak açıldığına ve davacı tarafın belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunduğuna göre, davalı vekilinin ıslah edilen miktara yönelik zamanaşımı itirazında isabet bulunmamaktadır.Mahkemece karara dayanak yapılan 08/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %50, davacı yaya çocuk … (velisi …)’nun %50 oranında eşit derecede kusurlu oldukları mütalaa edilmiştir. Mahkemece de, bu oranlar dikkate alınarak karar verildiğine göre, davalı vekilinin müterafik kusura ilişkin itirazında da isabet bulunmamaktadır. Yine Mahkemece karara dayanak yapılan 14/02/2022 zarar bilirkişi raporunda; davacının %3.3 oranındaki sürekli maluliyet oranı ve %50 kusura göre talep edebileceği sürekli güç kaybı zararının 51.963,32 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelenmesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullar ile Yargıtay ve Dairemizin yerleşik ilke ve uygulamalarına göre düzenlendiği, 6 aylık askerlik süresinin hesaplamaya dahil edilmediğinin açıkça belirtildiği, raporda herhangi bir hatanın bulunmadığı; raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, davalı vekilinin tazminat hesaplamasına yönelik itirazları kabul edilmemiştir. Ayrıca, dava öncesinde, davacı tarafça davalıya başvuru yapıldığına ve ceza soruşturması aşamasında araç sürücüsünden şikayetçi olmadığına ilişkin beyanının, tazminattan feragat anlamına gelmeyeceğine göre; bu yönlere ilişkin itirazlarda da isabet bulunmamaktadır.Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, Dairemizce aşağıdaki şekilde karar oluşturulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine,3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 3.549,61 TL harçtan, peşin alınan 806,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.742,91‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,3-Davalı vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.02/05/2023