Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/698 E. 2023/644 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2023/698
Karar No: 2023/644
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi
Ara Karar Tarihi: 12/12/2022
Numarası: 2022/764 (E)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 18/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in yönetimindeki, trafik sicilinde davalı işleten … adına kayıtlı, davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesiyle sigortalı … plakalı otomobilin, yaya geçidinden geçmekte olan müvekkili davacıya çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 500,00 TL kazanç kaybı, 150,00 TL tedavi giderleri, 150,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 200,00 TL ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan tazminat olmak üzere toplam 500,00 TL maddi tazminatın davalı sürücü, işleten ve sigorta şirketinden; 100.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı sürücü … ile davalı işleten …’den tahsiline, davalıların malvarlığı üzerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 12/12/2022 tarihli ara kararıyla; davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 21/2/2014 gün ve 2013/1 (E) – 2014/1 (K) sayılı kararında ihtiyati tedbir kurumunun öneminin açık biçimde vurgulandığını, geçici hukuki korumalar niteliğindeki ihtiyati tedbirin taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayan, asıl yargılamada verilen hükmün gerçekleştirilmesini temin eden ve hakların korunması bağlamında hukuk devleti ilkesinin ayrılmaz parçası kapsamında değerlendirilebilecek usul hukuku müessesesi olduğunu, bu itibarla davacı yararına yargılamanın sonunda verilecek hükmün gerçekleşmesini temin eder nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddi ara kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Talep, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemiyle açılan davada, ihtiyati tedbir talebinin reddi ara kararının kaldırılması istemine ilişkindir. HMK’nin 33 üncü maddesine göre hâkim, Türk hukukunu kendiliğinden uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hâkime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir anlatımla hâkim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, HMK’nin 389 uncu maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre ihtiyati tedbir kararı ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir.Somut uyuşmazlıkta, davacının eldeki davayı trafik kazası nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesi amacıyla açtığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlık konusunun “para” olduğu gözetildiğinde, davacı vekilinin “ihtiyati tedbir” biçimindeki talebinin, “ihtiyati haciz” olarak nitelenmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında alacağın güvence altına alınması amacıyla kural olarak ihtiyati haciz koruma tedbirine başvurulabilecek, ihtiyati tedbir konulması talep edilen davalıların malvarlığının davanın konusunu oluşturmaması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Ne var ki uygulamada bu türden açılan davalarda ihtiyati tedbir/ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz ve buna benzer taleplerin, mahkemece hukuki nitelendirilmesinin ihtiyati haciz olarak yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Bu itibarla davacının ihtiyati tedbir olarak adlandırdığı talebinin, ihtiyati haciz niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Zarar haksız eylemden kaynaklandığından tazminat haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmektedir. Buradaki “muacceliyet” kavramı, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamındadır. Dosyada bulunan bilgi ve belgeler de nazara alındığında haksız fiil (yaralanma) tarihi itibarıyla davacıların maddi ve manevi tazminat alacakları muaccel hale gelmiştir. İhtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talep edilen davanın ilk açıldığı aşamada zararın miktarının kesin olarak belirlenmesini beklemek hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (İİK) 257 nci maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmünü içermektedir.Bu açıklamalar ışığında dosyanın incelenmesinde; dosyada bulunan kolluk tarafından düzenlenen ifade tutanakları ile davacının yaralanmasına ilişkin raporların manevi tazminat istemi bakımından, alacağın varlığına ve muaccel olduğuna ilişkin kanı oluşturacak nitelik taşıdığı ve bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun da bulunduğu gözetilerek; davacının davalı sürücü … ile davalı işleten …’e karşı açtıkları manevi tazminat davası yönünden, İİK’nin 257 nci maddesinin 1 inci fıkrası kapsamında ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken, talebin reddedilmesi doğru görülmemiştir. Davacılar tarafından açılan maddi tazminat davasına ilişkin ihtiyati haciz talebi bakımından; ileri hükmolunacak maddi tazminatı poliçe limitiyle sınırlı biçimde ödemekten kaçınmasına olanak bulunmayan davalı sigorta şirketi yönünden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Davalı işleten ile davalı sürücü yönünden ise uğranılan maddi zararlardan ötürü tazminat alacağı kazanın meydana geldiği tarih itibarıyla istenebilir hale gelmiş olmakla birlikte, istenen tazminatın kapsamı (tedavi gideri, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatları ile ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan tazminat vs.) itibarıyla tazminat hesabının bilirkişi incelemesini gerektirmesi ve hak edilen tutarın yaklaşık olarak dahi henüz belli olmaması göz önüne alınarak, ihtiyati haciz talebinin maddi tazminat davası yönünden reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davacı vekilinin, yukarıda esas numarası yazılı ilk derece mahkemesinin, maddi tazminat talebi yönünden ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin 12/12/2022 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi uyarınca esastan reddine, II-Davacı vekilinin manevi tazminat davası yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin yukarıda esas numarası belirtilen ihtiyati haciz talebinin manevi tazminat talebi yönünden reddine ilişkin 12/12/2022 tarihli ara kararının, HMK’nin 353/1-b/2 nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre; 1-Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin, manevi tazminat davası bakımından kabulüne, davalılar … ve …’in taşınır ve taşınmaz malları ile 3 üncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine, araçlar üzerinde muhafaza ve yakalama tedbiri uygulanmaksızın, davacının manevi tazminat davası yönünden 100.000,00 TL tazminatı karşılayacak biçimde, istenilen tazminatın % 5 i olan 5.000,00 TL tutarında nakdi teminat yatırıldığında veya süresiz ve kesin banka teminat mektubu karşılığında, İİK’nin 257 nci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca ihtiyati haciz konulmasına, 2-İhtiyati haciz kararına ilişkin işlemlerin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine, 3-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, III-İstinaf İncelemesi Bakımından; 1-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istem halinde ilk derece mahkemesi tarafından geri verilmesine, 2-İstinaf kanun yolu aşamasında davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin esas hakkında verilecek kararda dikkate alınmasına, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nin 362/1-f ve İİK’nin 258 inci maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 18/4/2023