Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/654 E. 2023/1176 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/654
KARAR NO: 2023/1176
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 9/6/2022
NUMARASI: 2014/1077 (E) – 2022/554 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/9/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile sigortalı, davalı … Limited Şirketine ait davalı sürücü …’ın yönetimindeki minibüsün, müvekkili davacı …’nin yönetimindeki motosiklete çarparak adı geçen davacının yaralanmasına neden olduğunu belirterek belirsiz alacak davası niteliğinde bedensel zarardan kaynaklanan 1.000 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, miktarı yargılamanın son aşamasında bildirilecek manevi tazminatın davalılar … ve … Limited Şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 14/4/2016 tarihli dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat tutarının 108.484,74 TL’ye yükseltmiş, talep edilen manevi tazminatın ise 20.000 TL olduğunu bildirmiştir. Davalılar …, … Limited Şirketi vekilleri cevap dilekçelerinde davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının reddine; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 3.000 TL manevi tazminatın kazanın meydana geldiği 3/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; davalılardan …’ye 10/2/2016, davalı … Limited Şirketine 11/2/2016, davalı …’a ise 12/2/2016 gününde yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmiş olmasına karşın süresi içerisinde itiraz edilmemesi üzerine kesinleşen bilirkişi raporu yönünden kazanılmış hakkın ortaya çıktığını, 31/3/2016 tarihli oturumda verilen ara kararı uyarınca 14/4/2016 günü talep arttırım dilekçesi sunularak harcın ödendiğini, bu kez 26/5/2016 tarihli duruşmada sözde iki rapor arasında çelişki bulunduğundan bahisle sözde çelişkilerin giderilmesi için yeniden aktüerya hesaplama yapılmasına karar verilerek dosyanın başka bir bilirkişiye tevdinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; Adli Tıp Kurumu (ATK) 2’nci İhtisas Kurulunun 3/7/2019 ve 10/3/2021 tarihli raporundaki “sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığına” dair tespitlere katılmadıklarını, bu konuda müvekkili davacının yeniden tam teşekkülü bir hastaneye sevki ile dosya içeriğindeki rapor ve tıbbi belgeler de eklenmek suretiyle muayene edilip ATK Üst Kuruluna sevki ile bilimsel ve tıbbi gerekçe gösterilmek suretiyle maluliyet oranının doğru biçimde tespiti taleplerinin ilk derece mahkemesince kabul edilmediğini, Anayasa Mahkemesinin 9/10/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 17/7/2020 gün ve 2019/40 (E) – 2020/40 (K) sayılı kararıyla maluliyet ve özürlülük ölçütüne ilişkin yönetmelikte yapılan iptaller ve genel şartların değiştirilmesi gözetilerek rapor tayinindeki yönetmeliğin uygulama olanağı bulunmadığından, kazanın gerçekleştiği 3/10/2012 tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre yeniden rapor alınması gerektiğini; kaza nedeniyle uzun süre hastanede yatarak tedavi gören ve bazı operasyonlar geçiren müvekkili için 3.000 TL olarak takdir edilen manevi tazminatı, davacının çektiği fiziki ve manevi acıların giderilmesi için yeterli olmadığını; usul ve yasaya aykırı olarak talep ve itiraz bulunmamasına karşın, geçen süre içinde maluliyet hesaplama yöntemlerinin ve yönetmeliklerin aleyhlerine olacak biçimde değişmesinin ardından maluliyet nispetine ulaşılamaması, yeniden rapor taleplerinin reddedilmesi gibi nedenlerle aleyhlerine hüküm tesis edildiğini, bu davanın açılmasına ve maddi tazminat talebinin reddedilmesinde kusurları bulunmadığından fahiş olacak miktarlardan aleyhlerine vekâlet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini; lehlerine hükmedilen karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretleri ile taraflarınca yapılan yargılama iadelerin eksik az hesaplandığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtası ile 4/7/2022 günü gönderdiği dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvuran davalı …Limited Şirketi vekilinin, 28/11/2022 günü tebliğ edilen peşin alınması gereken istinaf avansının yatırılmaması nedeniyle istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına ilişkin 7/9/2022 gün ve 2014/1077 (E) – 2022/554 (K) sayılı kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmaması nedeniyle, davalı … Limited Şirketi vekilinin istinaf başvurusu inceleme dışı bırakılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 18/1/2016 tarihli raporda; davacının kusur oranının %50, geçici ve sürekli iş gücü kaybı ve sürekli sakatlık durumu yönünden Sultanbeyli Devlet Hastanesi sağlık kurulunun 18/12/2013 tarihli rapor içeriğine göre davacının engel oranının %15 olduğu kabul edilerek, sürekli sakatlık tazminatı hesaplanmış; ATK 2’nci İhtisas Kurulu tarafından, davacının yaralanması nedeniyle Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen adli rapor ve epikriz; Sultanbeyli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu raporları ve Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen ortopedi poliklinik muayene raporu incelenerek düzenlenen 26/6/2019 gün ve 11877 sayılı raporda, davacı …’nin 3/10/2012 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği belirtilmiş; ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 10/3/2021 gün ve 4537 sayılı raporunda ise kurulun 26/6/2019 gün ve 11877 sayılı kararına eklenecek bir husus bulunmadığı bildirilmiş, ATK Trafik İhtisas Dairesinin 26/8/2021 tarihli raporunda ise yönetimindeki araçla meskun mahal içi yolda seyir halindeyken yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, kavşağa girmeden önce kavşak girişindeki “dur” trafik işaret levhasını dikkate alarak kavşak girişinde durup yolu gerekli ve yeterli biçimde kontrol etmesi, solundan bölünmüş yolu takiben kavşağa yaklaşan ilk geçiş hakkına sahip araçların varlığı halinde bu araçlar geçişlerini tamamladıktan sonra kontrollü bir şekilde kavşağa girmesi gerekirken, bu hususlara uymayan davacı sürücü …’ın asli derecede %60 oranında; yönetimindeki araçla meskun mahal içi yolda seyir halinde iken yola gereken dikkat ve özeni göstermesi, olay yeri kavşağa yaklaşırken aracın hızını uygun seviyeye düşürüp kontrollü ve müteyakkız biçimde hareket etmesi, sağ tarafından kavşağa hareketlenen araçların varlığı durumunda klakson uyarısıyla birlikte zamanında etkin fren önlemine başvurması gerekirken bu hususlara uymayan davacı sürücü …’nin tali derecede %40 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından ise ATK 2’nci İhtisas Kurulu raporları ile ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporu dikkate alınarak, sürekli iş göremezlik tazminatı hesabı yapılmamış, geçici iş göremezlik tazminatının hesaplanmasıyla yetinilmiştir. Davacının yaralanmasına ilişkin Sultanbeyli Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 18/12/2013 tarihli raporda yer alan %15 engellilik oranının, %11 oranının davaya konu trafik kazasıyla nedensellik bağı bulunmayan görme kusurundan [bir gözün diğer gözden az görmesi-göz tembelliği (ambliyopi)] kaynaklanması yanında %15 engel oranının hangi yönetmelik hükümlerine göre belirlendiğine yer verilmemesi, böylece Sultanbeyli Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen rapor ile ATK 2’nci İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapor arasında çelişki bulunduğundan söz edilmesine olanak bulunmadığından, 5/7/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2’nci maddesi uyarınca adlî tıpla ilgili konularda bilimsel ve teknik görüş bildirmek görevi bulunan ATK 2’nci İhtisas Kurulu raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiş; hükme elverişli olmayan Sultanbeyli Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu raporu esas alınarak düzenlenen aktüerya hesap uzmanı bilirkişinin raporuna dayanılarak karar verilmesine yasal olanak bulunmadığından, ATK 2’nci İhtisas Kurulu raporu esas alınarak aktüerya hesap uzmanı bilirkişiden HMK’nin 281’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca yeniden rapor alınarak karar verilmesinin yerinde olduğu sonucuna ulaşılmış; davacının sürekli biçimde maluliyetinin oluşup oluşmadığının, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümlere yer verilen ve haksız eylemin etkisine uğrayan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içermesi nedeniyle tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişi/adli tıp uzmanının yorumuna olanak veren Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine belirlenmesinin yerinde olduğu kabul edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları göz önünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı sürücü …’ın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, ATK 2’nci İhtisas Kurulu raporundan anlaşılan davacının yaralanmasının ağırlığı ile iyileşme süresine, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının az olduğunu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer yandan tümüyle reddine karar verilen maddi tazminat davası bakımından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 13’üncü maddesinin 4’üncü fıkrası uyarınca, vekille temsil edilen davalılar lehine tek maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, vekille temsil edilen davalılar … ve … Limited Şirketi lehine ayrı ayrı nispi vekâlet ücretine hükmolunması; davacı lehine eksik yargılama giderine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: I-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararı ile 17/8/2022 tarihli tashih kararının HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre:1-Maddi tazminat davasının reddine, 2-Manevi tazminat davasının kabulüne, 20.000 TL manevi tazminatın kazanın meydana geldiği 3/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 3-Harçlar Kanunu uyarınca manevi tazminat davası nedeniyle alınması gereken ve hükmolunan manevi tazminat tutarına göre belirlenen 1.366,2‬0 TL nispi karar ve ilam harcının peşin ve tamamlama harcı olarak alınan toplam 2.202,33 TL karar ve ilam harcından mahsubuna, 4-Harçlar Kanunu uyarınca reddine karar verilen maddi tazminat davası nedeniyle alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin ve tamamlama harcı olarak alınan toplam 2.202,33 TL karar ve ilam harcından mahsubuna, 5-Davacı tarafından peşin ve tamamlama harcı olarak yatırılan 2.202,33 TL karar ve ilam harcından, maddi tazminat davası nedeniyle alınması gereken 80,70 TL, manevi tazminat davası nedeniyle alınması gereken 1.336,20 TL karar ve ilam harcının mahsubundan sonra kalan 755,43‬ TL karar ve ilam harcının talep halinde yatıran davacıya geri verilmesine, 6-Reddine karar verilen maddi tazminat davası bakımından, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 4’üncü fıkrası uyarınca 4.080 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … ve …Limited Şirketine eşit biçimde verilmesine, 7-Dairemizin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu ve 13’üncü maddeleri uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarına göre hesaplanan 9.200 TL maktu vekâlet ücretinin, davalılar … ve… Acentası Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacıya verilmesine,8-Davacı tarafından ödenen ve manevi tazminat davası nedeniyle hükmolunan karar ve ilam harcından mahsup edilen 1.366,2‬0 TL’nin davalılar … ve … Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacıya verilmesine, 9-Davacı tarafından harcanan 3.500 TL bilirkişi ücreti, 769,39 TL tebligat masrafı, 7,60 TL vekâlet harcı, 25,20 TL başvurma harcı, toplam 2.105 TL ATK rapor gideri olmak üzere toplam 6.407,19‬ TL yargılama giderinden, maddi ve manevi tazminat davasının toplamının kabul ve ret (20.000/128.484,74) oranına göre hesaplanan 997,34 TL’sinin davalılar … ve … Acentası Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 10-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, II-İstinaf incelemesi bakımından ; 1-Davacı … tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından geri verilmesine, 2-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı … tarafından harcanan posta ve tebligat gideri 349 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 220,70 TL olmak üzere toplam 569,7‬0 TL yargılama giderinin, davalılar … ve … Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.14/9/2023