Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/634 E. 2023/572 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2023/634
Karar No: 2023/572
İncelenen Kararın
Mahkemesi: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
Ara Karar Tarihi: 26/01/2023
Numarası: 2022/714 Esas
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 04/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22/03/2022 tarihinde, davacıların yakını (oğlu/eşi/babası) olan …’a davalıların ZMS sigortacısı, malik ve sürücüsü olduğu … plakalı aracın çarparak onun ölümüne neden olduğunu belirterek şimdilik her bir davacı için ayrı ayrı 5.000 TL olmak üzere toplam 25.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının faiziyle birlikte tüm davalılardan, her bir davacı için ayrı ayrı 150.000 TL olmak üzere toplam 750.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalı …’dan tahsili ile davalı … adına kayıtlı … plakalı araç kaydına ve adı geçen davalı adına kayıtlı araç ve gayrimenkullere ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 26/01/2023 tarihli ara karar ile tedbir talep edilen davalı …’nın mal varlığının bizatihi dava konusu olmaması nedeniyle istemin HMK 389/1. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili, dava dilekçesini tekrarla, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Öncelikle; HMK’nin 120/1. maddesi uyarınca davacı yargılama harçlarını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Harçlar Kanununun 32. maddesi uyarınca yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Harçlar ile ilgili düzenlemeler emredici nitelikte ve kamu düzeni ile ilgili olarak yapılmış olduğundan görevi gereği mahkemelerce kendiliğinden gözetilir. HMK’nin 334/1. maddesinde de; kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimselerin, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilecekleri öngörülmüştür. Somut olayda davacılar vekilince dava dilekçesinde adli yardım talebinde bulunulmuş, alınması gereken peşin başvuru ve peşin harç ile gider avansı yatırılmamıştır. Mahkemece 09/08/2022 tarihli tensip 13 nolu ara kararı ile “davacıların adli yardım ve tedbir talebinin ara kararları yerine getirildikten sonra değerlendirilmesine,” karar verilmiş, ancak yargılamanın ilerleyen aşamalarında bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin yargılamaya devam edilmiştir. Oysa Mahkemece yapılması gereken, öncelikle adli yardım talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, talebin kabulü halinde HMK’nin 335. maddesindeki giderlerden muaf olarak yargılamaya devam edilmesi; reddi halinde ise anılan Kanun’un 337. maddesinde öngörülen usuli işlemler tamamlandıktan sonra yatırılması gereken başvuru ve peşin harç ile gider avansının yatırılması sağlanarak yargılamaya devam edilmesi şeklinde olmalıdır. Ancak, istinaf başvurusuna konu uyuşmazlık geçici hukuki korumaya ilişkin olmakla, bu aşamada tarafların hak ve menfaatlerinin korunmasını teminen istinaf başvurusu esastan incelenmiştir. HMK’nın 389. maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. Bu maddeye göre ihtiyati tedbir kararı ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir. Somut olayda, her ne kadar ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuş ise de uyuşmazlık konusu para olduğundan talebin ihtiyati hacze yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; zarar haksız eylemden kaynaklandığından tazminat haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmektedir. Buradaki “muacceliyet” kavramı, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamındadır. Dosyada bulunan bilgi ve belgeler de nazara alındığında haksız fiil tarihi itibarıyla davacıların maddi ve manevi tazminat alacakları muaccel hale gelmiştir. İhtiyati haciz talep edilen davanın ilk açıldığı aşamada zararın miktarının kesin olarak belirlenmesini beklemek hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. İİK 257. maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” hükmünü içermektedir. Dosyada bulunan trafik kazası tespit tutanağı ve ceza dosyası içeriğinin manevi tazminat istemi bakımından alacağın varlığına ve muaccel olduğuna ilişkin kanı oluşturacak nitelik taşıdığı ve yaklaşık ispat koşulunun da bulunduğu gözetilerek, bu aşamada talep edilen manevi tazminat miktarının tamamı yönünden ihtiyati haciz kararı verilmesinin doğru olmayacağı değerlendirilerek 75.000 TL üzerinden ve bu miktarın % 5’i (3.750 TL) oranında davalı … adına kayıtlı araç ve taşınmazların İİK’nın 257/1. maddesi uyarınca ihtiyaten haczine karar verilmesi gerekirken talebin reddedilmesi doğru görülmemiştir. Maddi tazminat davası bakımından ise; davalılar aleyhine maddi tazminata karar verilmesi durumunda 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile diğer mevzuat karşısında, davalı sigorta şirketi tarafından müteselsil sorumluluk ilkesi uyarınca hükmolunması muhtemel tazminatın tahsil edilememesi olasılığının bulunmadığı gözetildiğinde maddi tazminat davası yönünden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesi yerindedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yukarıda esas numarası belirtilen, İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin 26/01/2023 tarihli ara kararının, HMK’nin 353/1-b/2′. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre; 1-Davacılar vekilinin ihtiyati haciz talebinin kabulüne, 75.000 TL ile sınırlı olmak üzere ve takdiren bu miktarın % 15’i oranında (3.750 TL) nakdi teminat yatırıldığında veya kesin ve süresiz banka teminat mektubu ibraz edildiğinde davalı …’nın araç ve taşınmazları üzerine -muhafaza ve yakalama işlemi yapılmaksızın- İİK’nin 257/1. maddesi uyarınca ihtiyati haciz konulmasına,2-Müteakip işlemlerin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 3-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 4-Davacıların yatırdığı istinaf yargılama giderlerinin yargılama gideri olarak esas hükümde mahkemesince nazara alınmasına, 5-Duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.04/04/2023