Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/448 E. 2023/1396 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/448
KARAR NO: 2023/1396
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/5/2022
NUMARASI: 2021/43 (E) – 2022/480 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 24/10/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin, davanın kabulüne, 4.548,30 TL maddi tazminatın avans faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine ilişkin 22/2/2018 gün ve 2015/22 (E) – 2018/139 (K) sayılı kararı davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 23/12/2012 gün ve 2019/1637 (E) – 2020/4443 (K) sayılı kararıyla “…Cismani zarara dayalı tazminat davalarında, aktüerya alanında uzman bilirkişiden alınacak raporda, eğer davacı davadan önce bir ödeme almış iseler, sigorta şirketi yapılan ödemeyi iş göremezlik tazminatı hesabı yapılmadan önce alan davacı, hesap tarihine kadar geçen süre nedeni ile aldığı paranın yasal faizi kadar kazanım elde etmiş olacağından, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya yapılan sigorta ödemesinin, ödeme günü ile iş göremezlik tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi de hesaplanarak, ödeme tutarı ile birlikte hesaplanan iş göremezlik zararından indirilmesi ve 2918 sayılı KTK’nın 111’inci maddesindeki şartların bu çerçevede değerlendirilmesi …” gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kararından sonra sürdürülen yargılamada, ilk derece mahkemesince; davalı sigorta şirketi tarafından, davacının zararının %91 oranında karşılandığı, açık bir oransızlığın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 111’inci maddesi uyarınca, bu kanunda öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmaların geçersiz olduğu, tazminat miktarlarına ilişkin olan yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşma ya da uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebileceklerin öngörüldüğü, bununla birlikte söz konusu kazadan sonra davalı sigorta şirketi tarafından ödemenin ibraname olmadan yapıldığını dolayısıyla ödemenin yetersiz olmadığının denetiminin yapılmasının kanunen mümkün olmadığını, dolayısıyla hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacıya yapılan ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre maddi zarar arasında açık oransızlık bulunmadığının tespitinin hukuken kabul edilemeyeceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nin 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan incelemede: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 131 vd. maddelerinde düzenlenen ve borcun sona ermesi hallerinden biri olan ibra; borçluyu borcu ifa etmeden borçtan kurtarmak hususunda alacaklı ile borçlunun anlaşmasıdır. Diğer bir anlatımla ibra, alacaklının borçlu ile yaptığı bir akit ile alacağından vazgeçerek borçluyu borçtan kurtarmasıdır. Nitekim TBK’nin 132’nci maddesinde ibra ve sözleşmenin düzenlenme biçimi; “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” biçiminde düzenlenmiştir. KTK’nin 111’inci maddesinde uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş (pek aşırı) olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Kanunun bu hükmünün uygulanabilmesi için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek bulunmamaktadır. Bu husus dava sırasında ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Kanunda belirtilen 2 yıllık hak düşürücü sürenin mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Öncelikle belirtmek gerekir ki destek tazminatı, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplanmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nin 111’inci maddesinde belirtildiği şekilde pek aşırı bir fark olup olmadığı değerlendirilmelidir. Şayet ödenmesi gereken destekten yoksun kalma tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında pek aşırı fark olduğu saptanırsa, davacılar tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, davaya konu kaza nedeniyle oluşan zarar ve kusur durumları belirlenerek buna göre hesaplanacak tazminat tutarından davalı tarafından ödenen paranın tutarı güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşacak duruma göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir. Adli Tıp Kurumu İzmir Adli Tıp Şube Müdürü tarafından düzenlenen raporda davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre meslekte kazanma gücünü %5 oranında kaybettiği belirtilmiş; hasar dosyası ekinde sunulan belgelerin incelenmesine ise davacı …’nin 22.495,06 TL karşılığında … Sigorta AŞ’yi 12/8/2014 günü ibra ettiği anlaşılmış, ibranameye konu paranın ise davalı sigorta şirketi tarafından 18/8/2014 günü davacının hesabına yatırıldığı anlaşılmış; aktüerya hesap uzmanı bilirkişi tarafından ise ödeme tarihindeki verilere göre muhtemel ömür süresi TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre belirlenen davacının sürekli iş göremezlik zararının 35.092,37 TL, davalı sigorta şirketi tarafından ödenen paranın güncellenmiş tutarının 27.365,27 TL olduğu, davacıya yapılan ödeme ile ödeme tarihindeki verilere göre maddi zararı arasında açık nispetsizlik bulunmadığı bildirilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, eldeki davanın 2918 sayılı KTK’nin 111’inci maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmakla birlikte davalı sigorta şirketinin ödediği tazminat miktarı ile bilirkişi raporu ile hesaplanan sürekli iş göremezlik tazminatı arasında “fahiş fark” bulunmadığı, böylece KTK’nin 111’inci maddesinin 2’inci fıkrasında öngörülen koşulların oluşmadığının anlaşılması karşısında, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 189,15 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.24/10/2023