Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/434 E. 2023/1230 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/434
KARAR NO: 2023/1230
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/10/2022
NUMARASI: 2018/334 (E) – 2022/831 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 26/9/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … yolcu olarak bulunduğu dava dışı sürücü …’nin yönetimindeki … plakalı otobüsün, kavşağa kontrolsüz giriş yaptığı sırada dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen kazada yaralandığını, kazaya karışan araçların kaza tarihlerini kapsayan poliçelerinin bulunmadığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 100 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 100 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; keşif ve bilirkişi incelemesi için gerekli ücretin 12/10/2022 günü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yatırıldığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. Eldeki davada davacı vekili dilekçesinde, davacı … yolcu olarak bulunduğu dava dışı sürücü …’nin yönetimindeki … plakalı otobüsün, kavşağa kontrolsüz giriş yaptığı sırada, dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen kazada yaralandığını belirterek, bedensel zarar tazminatı isteminde bulunmuş, dilekçe ekinde Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/69760 sayılı kaza nedeniyle yapılan soruşturmaya ilişkin belgeler ile kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağını sunmuştur. Kusur durumunun belirlenmesi için dava dosyasının gönderildiği Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin 11/10/2021 tarihli yazısında, sağılıklı rapor düzenlenebilmesi için, hız limitleri, kazanın meydana geldiği yere ilişkin trafik işaret levhaları ile yolun bölünmüş yol ve tali yol olup olmadığı gibi bilgilere gereksinim duyulduğu belirtilerek, rapor düzenlenmeden dosyanın iade edildiği; davacı vekilinin 5/11/2021 tarihli dilekçesiyle, kazının meydana geldiği yerde keşif yapılmasını talep etmesi ardından, ilk derece mahkemesinin davacı vekiline 29/1/2022 günü tebliğ edilen 21/1/2022 tarihli ara kararıyla, toplam 1.600 TL gider avansının yatırılması için iki haftalık süre verilmesine, 27/4/2022 tarihli ara kararında ise davacı vekiline 1.600 TL gider avansını yatırması için son kez iki haftalık süre verilmesine, kesin süreye rağmen gider avansı yatırılmadığı takdirde, davacı vekilinin mahallinde talimatla keşif yapılarak, kusur ön raporu öncesi rapor alınması yönündeki talepten vazgeçilmiş sayılacağı ve mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapılacağı konusunda uyarıda bulunulmasına karar verildiği; davacı vekilinin ise 1.600 TL delil avansını, nihai hükmün verildiği 12/10/2022 günü duruşmadan önce yatırdığı anlaşılmıştır. HMK’nin “Sürelerin belirlenmesi” başlıklı 90’ıncı maddesinde, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Aynı Kanunun 94’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Yukarıdaki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kanun ya da hâkim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Bu nedenle, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı HMK’nin amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Ayrıca hâkim tarafından kesin süre verilirken, kesin süreye konu işlemin tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması, verilen sürenin amaca uygun, işlemin yapılmasına elverişli ve makul bir süre olması, yapılması gereken iş veya işlemlerin ayrıntılı bir şekilde açıklanması ve yapılması gereken işlemin verilen kesin sürede yapılmaması halinde, kesin sürenin sonuçlarının tarafa açıklanması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda ne şekilde karar verileceğinin açıkça bildirilmesi veya gerektiğinde buna ilişkin açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilmesi zorunludur. Başka bir anlatımla kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının, yasaya ve içtihatlara uygun biçimde oluşturulması, duraksamaya neden olmayacak biçimde açık olması gerekir.
Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacı vekilinin 1.600 TL tutarındaki delil avansını iki haftalık sürenin bitiminden sonra 12/10/2022 günü yatırdığı anlaşılmakla birlikte, yukarıda açıklandığı gibi davacı vekili dava dilekçesinde kazaya karışan … ve … plakalı araçların ZMSS poliçelerinin olmadığını belirtmiş, kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı içeriğinde de bu araçların sigortalarının olmadığı belirtilmiş, davalı Güvence Hesabından getirtilen hasar dosyası içinde yer alan Tramer Poliçe Uygulamasında ise … plakalı otobüsün kazanın meydana geldiği 31/12/2012 tarihi itibarıyla yürürlükte olan ZMSS poliçesi olduğuna ilişkin bilgiye yer verilmediği anlaşılmıştır. Bu itibarla, Sigorta Bilgi Gözetim Merkezinden, kazaya karışan … ve … plakalı araçların kazanın meydana geldiği 31/12/2012 tarihinde geçerli ZMSS poliçelerinin bulunup bulunmadığı sorulması; ZMSS poliçelerinin bulunmadığının bildirilmesi durumunda, davalı Güvence Hesabının, … plakalı otobüste yolcu olarak bulunan davacının bedensel zarar tazminatı talebine ilişkin sorumluluğu yönünden, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ile Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesi uyarınca, kazaya karışan sürücülerin kusur oranı eldeki davada önemini yitireceği gözetilerek, tarafların ileri sürdüğü diğer kanıtlar değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı sonucuna varılmıştır.Diğer yandan, 21/1/2022 tarihli ara kararıyla kesin süreye rağmen gider avansı yatırılmadığı takdirde, davacı vekilinin mahallinde talimatla keşif yapılarak, kusur ön raporu öncesi rapor alınması yönündeki talepten vazgeçilmiş sayılacağı ve mevcut delil durumuna göre değerlendirme yapılacağı konusunda uyarıda bulunulmasına karar verilmesine karşın, davacı vekili tarafından sunulan delillere göre bilirkişiden rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, ATK Trafik İhtisas Dairesinin rapor niteliğini taşımayan yazına dayanılarak, kusur yönünden eksik değerlendirmeyle karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.26/9/2023