Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/384 E. 2023/1394 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/384
KARAR NO: 2023/1394
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/11/2022
NUMARASI: 2020/840 (E) – 2022/779 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 24/10/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi ile sigortalı işleteni Sancaktepe Belediyesi olan, davalı … San. Tic. Ltd. Şti. tarafından kiralanan dava dışı sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı otobüs seyir halinde iken, adı geçen sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sebebiyle meydana gelen kazada, yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 100 TL geçici iş göremezlik, 100 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine; 30.000 TL manevi tazminatın davalılar … Tic. Ltd. Şti., Sancaktepe Belediyesinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesini talep etmiştir. Davalılar …, Sancaktepe Belediyesi ve … Gıda San. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuşlardır. Ankara 13’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/7/2019 gün ve 2017/285 (E) – 2019/567 (K) sayılı kararıyla mahkemenin yetkisiz olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin ardından, dava dosyasının gönderildiği İstanbul Anadolu 13’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/11/2022 gün ve 2020/840 (E) – 2022/779 (K) sayılı kararıyla ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın sürücünün tam kusuruyla oluştuğunu, açılan ceza davasında kusura ilişkin belirlemeler kabul edilerek hüküm kurulduğunu, aynı kaza ile ilgili Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin 12/3/2021 tarihli raporu bulunmasına karşın, dosyanın trafik bilirkişisine verilmesinin yargılamayı gereksiz yere uzatarak masraflı hale getireceğini, müvekkili davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan incelemede:Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu trafik kazası nedeniyle Çanakkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, dava dışı sürücü …’ın yorgun ve uykusuz durumunda kendi sürüş becerisine güven duyarak hareket etmek suretiyle bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olduğu sabit görülerek, anılan mahkemenin 31/10/2017 gün ve 2017/38 (E) – 2017/207 (K) sayılı kararıyla mahkûmiyetine hükmolunmuş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3’üncü Ceza Dairesinin 16/4/2018 gün ve 2018/664 (E) – 2018/795 (K) sayılı kararıyla istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş; davacı vekili tarafından sunulan ve aynı olay nedeniyle İstanbul Anadolu 2’nci Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2019/653 (E) sayılı dava için düzenlenen 12/3/2021 gün ve 3822 sayılı raporda ise, dava dışı sürücü …’ın yönetimindeki otobüs ile seyir halinde iken yola gereken dikkatini vermeyen, aracını istikameti içinde tutma becerisini göstermeyen, sevk ve idare hatası sebebiyle aracın yol dışına çıkarak devrilmesine neden olan dava dışı sürücü …’ın %100 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. İlk derece mahkemesinin 15/3/2022 tarihli duruşmasında, dava dosyasının trafik ve aktüerya hesap konusunda uzman bilirkişilere verilerek kusur ve zarara ilişkin rapor düzenlenmesine ve her bir bilirkişi için ayrı ayrı 1.200 TL ücret takdirine, davacı vekiline bilirkişi ücreti yatırılması için iki hafta kesin süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili tarafından Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla 24/2/2022 günü gönderilen dilekçeyle ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporu sunularak usul ekonomisi gereğince önceki ara kararından dönülerek dosyanın yalnızca aktüerya hesap bilirkişisine verilmesini talep etmiş, 22/11/2022 günü tarihli duruşmada ise davacı vekilinin UYAP’tan 21/11/2022 günü gönderdiği dilekçeyle yinelediği talebinin reddine karar verilerek, davanın reddine hükmolunduğu anlaşılmıştır.HMK’nin “Sürelerin belirlenmesi” başlıklı 90’ıncı maddesinde, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Aynı Kanunun 94’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Yukarıdaki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kanun ya da hâkim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Bu nedenle, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı HMK’nin amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Ayrıca hâkim tarafından kesin süre verilirken, kesin süreye konu işlemin tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması, verilen sürenin amaca uygun, işlemin yapılmasına elverişli ve makul bir süre olması, yapılması gereken iş veya işlemlerin ayrıntılı bir şekilde açıklanması ve yapılması gereken işlemin verilen kesin sürede yapılmaması halinde, kesin sürenin sonuçlarının tarafa açıklanması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda ne şekilde karar verileceğinin açıkça bildirilmesi veya gerektiğinde buna ilişkin açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilmesi zorunludur. Başka bir anlatımla kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının, yasaya ve içtihatlara uygun biçimde oluşturulması, duraksamaya neden olmayacak biçimde açık olması gerekir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; tüm dosya kapsamına göre, davaya konu trafik kazası meydana geldiği sırada kazaya karışan otobüste yolcu olarak bulunduğu anlaşılan davacı …’e yüklenebilecek kusur bulunmamaktadır. Kaldı ki aynı olay nedeniyle İstanbul Anadolu 2’inci Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen 2019/653 (E) sayılı dava için ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen ve yukarıda açıklanan raporda, kazaya sürücünün %100 kusuruyla neden olduğu belirtildiği gibi Çanakkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinin 31/10/2017 gün ve 2017/38 (E) – 2017/207 (K) sayılı kararıyla da, kazaya karışan otobüs sürücüsünün, bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak suçundan mahkûmiyetine hükmolunmuştur. Bu nedenle, HMK’nin 30’uncu maddesinde öngörülen usul ekonomisi ilkesi uyarınca, kusur yönünden bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin ara kararından dönülerek, zararın saptanması için aktüerya hesap uzmanından bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesiyle yetinilmesi, tarafların ileri sürdükleri kanıtlara ve oluşacak sonuca göre nihai karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı … tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davacı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … (E) sayılı takip dosyasına yatırılan 5.256,70 TL nakit teminatı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/10/2023