Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/381 E. 2023/1272 K. 03.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/381
KARAR NO: 2023/1272
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/12/2022
NUMARASI: 2021/1046 (E) – 2022/1187 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/10/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirkete ait … plaka sayılı aracın kasko poliçesi uyarınca davalı sigorta şirketi tarafından teminat altına alınmış olmasına rağmen gerçekleşen riziko bedelinin ödenmediğini belirterek araçta meydana gelen hasar nedeniyle müvekkili tarafından karşılanan 8.530,53 TL tamirat bedelinin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, araçta meydana gelen hasarın iddia olunan kaza sonucu meydana gelmediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince verilen ilk kararda, takdir olunan bilirkişi ücretinin kesin süre içerisinde yatırılmamış olması nedeniyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu sonucunda Dairemizin 02/11/2021 tarih ve 2019/3242 (E) – 2021/1588 (K) sayılı kararıyla davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.Kaldırma kararı sonrasında ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada, “Taraflar arasında geçerli bir sigorta sözleşmesi olduğu ve meydana gelen hasarın sigorta teminatı dahilinde olduğu kabul edilmiş, ancak davacı sigortalının sigorta bedelini hak kazanabilmesi için kazanın oluş şekli ile uyumlu olacak şekilde dürüstlük kurallarına uygun şekilde ihbarda bulunması gerektiği, ekspertiz raporunun incelenmesinde kazadan bir gün sonra aracı çekici ile servise götürülmesinden sonra ihbar yapıldığı ve kaza yeri ile gösterilen yerin birbiri ile uyumlu olmadığı, ayrıca söz konusu hasarın beton bloka çarparak verilmiş bir zarara benzemediği şeklinde tutanak tutulduğu ve bilirkişi incelenmesinde de davacı tarafça sunulan fotoğrafların incelenmesi ile kaza yeri olarak gösterilen yer ile fotoğraftaki yerleri farklı olduğunun tespit edilmesi karşısında, davacının ihbarın doğru olduğunu ispat yükümlülüğü altında olduğu kabul edilmiş ve verilen kesin süre içerisinde tanık göstermemiş olması, sunulan delillerin de ihbarın doğru yapıldığına ilişkin şüphelerin kaldırmaya yeterli olmaması karşısında davanın reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda kaza ile hasarın uyumlu olduğunun tespit edildiğini, sigortanın buna ilişkin beyanının bu rapor ile çürütüldüğünü, kazayı yapanın şirket yetkilisinin ağabeyi olduğunu ve Ağrı’da oturduğunu, kazadan birkaç gün sonra gündüz çekilen fotoğraflar ile kazanın yapıldığı gece vaktinde çekilen fotoğraflar arasında kazanın meydana geldiği sahil yolunda çalışma olması nedeni ile farklılık olmasının normal olduğunu, bu durumun mahkemece ihbarın doğru yapıldığına ilişkin şüphe sebebiyle davanın reddine gerekçe yapılmasının hatalı olduğunu, kaza mahalli olan sahil yolunda meydana gelen kazada aracın kasko sigortası ile sigortalı olduğu için kazadan sonra normal bir şekilde sigortaya başvurduğunu, mahkemenin kaza yeri ile fotoğraflardaki yerin farklı olduğuna dair şüphe ile davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, davacı tarafından kasko sigorta sözleşmesi kapsamında hasar bedelinin tazmini için davalı sigortalıya karşı açılan maddi tazminat istemine ilişkindir.Bilirkişiler tarafından düzenlenen 15/09/2022 tarihli raporda; dava konusu kaza sonucu oluşan hasarın, 20/11/2015 tarihli ekspertiz raporunda değişimi ve onarımı gerekli görülen parçalar ve işçilik kalemleri ile uyumlu olduğu, yedek parça ve işçilik bedellerinin bahse konu hasar ile uyumlu, onarımın yapıldığı Aralık 2015 piyasa rayiçlerinde makul ve mantıklı olduğu, dosyada mübrez, … plakalı aracın kaza anında çekilen fotoğrafları ile hasarlı halini gösteren fotoğraflar ve hasar boyutu/hasarlı parçalar bütün olarak değerlendirildiğinde, söz konusu hasarın davacı tarafça beyan edildiği üzere, beton bariyer bloğa çarpma ile gerçekleşmiş olabileceği, araçta meydana gelen hasarın, Hasar Araştırma Raporunda belirtildiği üzere, aracın sol ön lastik ve jantında hasar oluşmadan da beyan edilen beton bariyer bloğa çarpma ile gerçekleşebileceği, zira, hasarın aracın sol ön kısımlarının beton bloğa çarpması ile gerçekleşmesi durumunda, sol ön lastik ve jantın hasara uğrama ihtimalinin teknik olarak olamayacağı, Hasar Araştırma Raporunda belirtilen lastik ve jant hasarının ancak aracın sol ön/yan kısımları ile beton bloğa çarpması durumunda oluşabileceği, dava konusu kazanın, davacı tarafça beyan edildiği üzere, beton bariyer bloğa çarpma ile meydana gelebileceği, ancak kaza yerine ilişkin verilen beyanların dosyada mübrez fotoğraflardan anlaşılabildiği kadarıyla kaza anını gösteren (akşam saatlerinde karanlık havada çekilmiş olan) fotoğraflar ile sonrasında kaza yerini gösteren (gündüz saatlerinde aydınlık havada çekilmiş olan) fotoğraflar ile aynı yer olmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. İstinaf eden davacı tarafça bilirkişi raporuna süresi içerisinde itiraz edilmemiştir. Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyet veya muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Kasko Genel Şartları A.5.4. maddesinde aracın gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.5.Aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar; A.5.10. Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması teminat dışı hal olarak sayılmıştır. Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1409/1 ve 1410. maddeleri uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi, aynı Yasanın 1409/2. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5. maddesi ve TTK’nin 1446. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminatı içindeymiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen şekilde meydana gelip gelmediği, hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.Kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özelliklerine göre sürücünün haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durumun bulunduğu veya sürücünün kaza anında alkollü olmadığının ispat yükünün davacı sigortalıya geçtiğinin kabulü zorunludur.(Yrg 17.HD 2016/11677 E-2017/6905 K, Yrg 4.HD 2021/11843 E-2022/7306 K, Yrg 4.HD 2021/26346 E-2023/5285 K Sayılı kararları bu yöndedir.) Taraflar arasında güven ve iyi niyet esasına dayanan sigorta sözleşmelerinde, gerek sigortalının gerekse sigortacının haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken iyi niyetle hareket etmesi; rizikonun gerçekleşmesinden sonra doğru ihbar yükümlülüğü altında bulunan sigortalının, bu yükümlülüğüne uyup uymadığının saptanmasında da bu ilkenin göz önünde tutulması gerekir. Bu itibarla da, somut olayın özellikleri gereği, davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığı ve zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği kabul edilmelidir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre hasar gören aracın davacının beyanına göre 02/11/2015 tarihinde kaza yaptığı, kaza sonrası sürücünün aynı aracı kullanmaya devam ettiği 03/11/2015 tarihinde aracın çekici ile servise götürüldüğü, kaza sonrası araç sürücüsü tarafından doğru ihbar yükümlülüğüne uyulmadığı, davalı sigorta şirketi tarafından sorumluluğu kapsamında kalan tespitlerin yapılmasının sağlanmadığı, davacı tarafından bu yükümlülüğün yerine getirilmesine engel teşkil edecek önemde bir sebep sunulamadığı, davacının zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığını ispat edemediğine göre ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar vermiş olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 89,95‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333. maddesinin, 1. fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/10/2023