Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/339 E. 2023/1304 K. 09.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/339
KARAR NO: 2023/1304
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 3/10/2022
NUMARASI: 2018/1254 (E) – 2022/856 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 9/10/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ye ait davalı … AŞ’ye sigortalı davalı sürücü …’nun yönetimindeki … plakalı taksinin 4/7/2017 günü seyir halinde iken kontrollü biçimde yolun karşısına geçmeye çalışan …’ya kaldırıma çok az mesafede çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek, maluliyetinin tespitiyle belirsiz alacak davası nitelliğinde 1.000 TL maddi tazminatın davalılardan ortaklaşa ve zincirleme; 20.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den ortaklaşa ve zincirleme tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 2/6/2022 günü sunduğu dilekçeyle talep ettiği sürekli iş göremezlik tazminatı tutarını 71.671,39 TL’ye yükseltmiştir.Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, kalıcı sakatlığı oluşmadığı anlaşılan davacının maddi tazminat davasının reddine, 20.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, kaza nedeniyle ayağına 2 platin, 7 tane vida takılan davacının vücut engellilik oranı bakımından en az olan raporun hükme esas alınmasına anlam verilemediğini, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından seçenekli hazırlanan raporda meslekte kazanma gücü kaybı oranının %3,3 olarak belirlendiğini, hal böyle iken ilk derece mahkemesinden daha eski ve vücut engel oranı %0 olan raporu hükme esas alarak davacının maddi zararları görmezden gelerek kurulan hükmün ortadan kaldırılması gerektiğini, ayağına platin takılan bir kimsenin geçirdiği kazının gelecekteki iş hayatı başta olmak üzere yaşamında diğer kişilere daha fazla güç harcamayacağına istinaden maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinin hukuka, hakkaniyete ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna göre, %25 oranında kusurlu olduğu anlaşılan davacının manevi tazminat talebinin tümüyle kabul edilmesinin hatalı olduğunu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre manevi tazminatın miktarı belirlenirken kusur oranlarının da dikkate alınması gerektiğini, müvekkiline ait araç sürücüsüne %75 oranında asli kusur yüklenmesininde hakkaniyete aykırı olduğunu, olayın gerçekleşme biçimi dikkate alındığında, kusur oranı çok yüksek olduğu gibi kazanın yolu kontrol etmeden karşıdan karşıya geçmeye çalışan davacıdan kaynaklandığını, hükmolunan manevi tazminatın pek aşırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının manevi tazminat yönünden kararının kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan incelemede:Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Bilirkişi tarafından düzenlenen 24/6/2019 tarihli raporda; yayların ışıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı yerlerde veya kavşaklarda güvenlikleri yönünden yaklaşın araçların uzaklık ve hızını göz önünde almak zorunda olmalarına karşın mahal ve trafik koşullarına göre tedbirsiz davranan davacı yaya …’nun %25 oranında tali; Karyolları Trafik Yönetmeliğinin 109’uncu maddesi uyarınca yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışlarında ilk geçiş hakkının yayalara ait olmasına karşın, trafik kurallarına aykırı dikkatsiz ve tedbirsiz davranan davalı sürücü …’nun ise %75 oranında asli kusurlu olduğu bildirilmiş, böylece davalı sürücü yönetimindeki taksi ile davacı yaya …’nun kaza sırasındaki konumları ve adı geçen davalı sürücünün davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının, yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan kusura ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir.Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalılar … ve …’nin dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı … lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Eldeki davada, ATK 2’nci Adli Tıp İhtisas Kurulunun 28/10/2019 gün ve 22547 sayılı raporunda, davacı …’nun 4/7/2017 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen yaralanması nedeniyle, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca tüm vücut engellilik oranının %0 olduğu, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği belirtilmiş; ATK 2’nci Adli Tıp İhtisas Kurulunun 5/4/2021 gün ve 6377 sayılı raporunda ise, davacı …’nun 4/7/2017 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen yaralanmasının, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve mesleği bildirilmemekle “Grup 1” kabul olunarak %5, E Cetveline göre ise %3,3 meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir.Yukarıda da açıklandığı gibi davacı …’nun yaralanması; ATK 2’nci Adli Tıp İhtisas Kurulunun 28/10/2019 gün ve 22547 sayılı raporunda, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre; ATK 2’nci Adli Tıp İhtisas Kurulunun 5/4/2021 gün ve 6377 sayılı raporunda ise, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilerek belirlenmiş; davacının yaralanması farklı yönetmelik hükümlerine göre değerlendirildiğinden, sürekli sakatlığın oluşup oluşmadığı yönünden farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Bu itibarla ATK 2’nci Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporları arasında çelişki bulunduğundan söz edilmesine olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 54’üncü maddesi kapsamında açılan davalarda, maddede öngörülen meslekte kayıp oranının belirlenmesinde yargısal uygulamalarda, kaza tarihi itibarıyla ayırım yapılarak, kaza tarihi; 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/9/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 1/9/2013-1/6/2015 tarihleri arasında ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 1/6/2015-20/2/2019 tarihleri arasında ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/2/2019 tarihinden sonra ise Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet raporu alınması gerektiği kabul edilmektedir.Ancak; eldeki dava gibi, TBK’nin 54’üncü maddesi kapsamında çalışma gücünün azalmasından doğan kayıp nedeniyle açılan davalarda, beden ve ruh tamlığı ihlallerinin, zarar görenin sanatına veya mesleğine yaptığı etkinin ve bunun oranının gözetilmesiyle belirlenmesi gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 90’ıncı maddesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların bu Kanunda öngörülen usul ve esaslara tabi olduğu belirtilmiş, ayrıca bu Kanunda düzenlenmeyen hususlarda TBK’deki haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi bakımından (somut olayda) davaya konu trafik kazasının meydana geldiği 4/7/2017 günü itibarıyla yargısal uygulamalarda uygulanması kabul edilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte olduğu gibi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir. Bu yönetmeliğin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “Dayanak” başlıklı 3’üncü maddesinde; 5510 sayılı Kanunun 107’nci maddesi hükmüne dayanılarak hazırlandığı belirtilmiş; “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinin (1) numaralı bendinde de yönetmeliğin, “5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına,” ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmiştir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin “Dayanak” başlıklı 3’üncü maddesinde bu Yönetmeliğin, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5’inci maddesine dayanılarak hazırlandığı, yine anılan Yönetmeliğin 2’nci maddesinde Yönetmeliğin, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsadığı düzenlenmiştir. Buna göre -adli tıp öğretisinde de kabul edildiği üzere- Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümler içerip haksız fiile maruz kalan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içermekte ve bu itibarla tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişi/adli tıp uzmanının yorumuna olanak vermektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise, kişinin maruz kaldığı haksız fiil ve bunun sonucu olarak mesleğinde kazanma gücünü hangi oranda kaybettiğini belirlemekte yeterli olmayıp daha ziyade kişide bulunan sistematik hastalıkları ön plana çıkarmakta, malulen emeklilik, vergi indirimi, bakım ücreti, özel eğitim ve özel donanımlı araç kullanımı gibi konulara yönelik olup tazminat hesabında asıl önem taşıyan yaş, sanat, meslek, meslek grubu gibi faktörlerin hesaplamada değerlendirilmemesinden dolayı tazminatın unsurlarını ve hak edilen tazminatın belirlenmesinde yeterli ve gerekli parametreleri içermediği için yeterli olmamaktadır. Aktüerya hesap uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda ise; ATK 2’nci İhtisas Kurulunun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği rapor dikkate alındığında, davacının sürekli sakatlığından kaynaklanan zararının bulunmadığı, ATK 2’nci İhtisas Kurulunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlendiği rapor dikkate alındığında ise, davacının sürekli sakatlığından kaynaklanan sürekli iş göremezlik maddi zararının 71.671,39 TL olduğu belirtilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, davacının trafik kazasından kaynaklanan sürekli sakatlık oranının, yukarıda ayrıntılı biçimde açıklandığı gibi Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi, buna göre ATK 2’nci İhtisas Kurulunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlendiği rapor benimsenerek, raporda yer alan davacının sürekli sakatlık oranına göre aktüerya hesap uzmanı tarafından hesaplanan sürekli iş göremezlik zarar tutarına göre karar verilmesi gerekirken, maddi tazminat davasının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Davalı … şirketinin temerrüte düşürüldüğüne ilişkin dosyaya kanıt sunulmadığından, davalı … aleyhine hükmolunan maddi tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:I-Davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, II-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre:1-Maddi tazminat davasının kabulüne, 71.671,39 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalılar … ve …’den trafik kazasının meydana geldiği 4/7/2017 gününden itibaren, davalı … AŞ yönünden ise davanın açıldığı 21/12/2018 gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine,2-Manevi tazminat davasının kabulüne, 20.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den trafik kazasının meydana geldiği 4/7/2017 günüden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine,3-Maddi tazminat davası yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan maddi tazminatın tutarına göre hesaplanan 4.895,87 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından maddi tazminat talebine isabet eden 3,42 TL, tamamlama harcı olarak alınan 1.207 TL olmak üzere toplam 1.210,42 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 3.685,45‬ TL karar ve ilam harcının davalılar … Sigorta AŞ, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,4-Manevi tazminat davası yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan manevi tazminatın tutarına göre hesaplanan 1.366,2‬0 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan karar ve ilam harcından manevi tazminat talebine isabet eden 68,31 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.297,89‬ TL karar ve ilam harcının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,5-Manevi tazminat davası bakımından, ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 10’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarına göre belirlenen 9.200 TL maktu vekâlet ücretinin, davalılar … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’ya verilmesine, 6-Maddi tazminat davası bakımından, Dairemizin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 17.900 TL maktu vekâlet ücretinin, davalılar … AŞ, … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, vekille temsil edilen davacı …’ya verilmesine, 7-Davacı tarafından harcanan 1.699,30 TL bilirkişi ücreti, 620,7‬0 TL tebligat posta masrafı, 562 TL ATK rapor gideri, 1.070 TL ATK rapor gideri olmak üzere toplam 3.952 TL yargılama giderinin, davalılar … AŞ, … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine, davalı … AŞ’nin 3.089,67 TL yargılama giderinden sorumlu tutulmasına,8-Davacı tarafından peşin ödenen ve maddi tazminat davası nedeniyle hükmolunan karar ve ilam harcından mahsubuna karar verilen toplam 1.210,42 TL karar ve ilam harcının davalılar … AŞ, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 9-Davacı tarafından peşin ödenen ve manevi tazminat davası nedeniyle hükmolunan karar ve ilam harcından mahsubuna karar verilen 68,31 TL karar ve ilam harcının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 10-Davalılar … AŞ ve … tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,11-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333 üncü maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, III-İstinaf incelemesi bakımından ;1-Davacı … tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından geri verilmesine, 2-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı … tarafından harcanan posta ve tebligat gideri 260 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 220,70 TL olmak üzere toplam 480,70 TL yargılama giderinin, davalılar … AŞ, … ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, davacı …’ya verilmesine,3- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.366,20 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 342 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 1.024,20‬‬ TL karar ve ilam harcının davalı …’den tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,4-Davalı … tarafından istinaf başvuru nedeniyle sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.9/10/2023