Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2023/1210 E. 2023/1351 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2023/1210
KARAR NO: 2023/1351
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20/09/2022
NUMARASI: 2015/217 (E) – 2022/684 (K)
Birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/321 (E) sayılı dava dosyasında:
Birleşen İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/841 (E) sayılı dava dosyasında:
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl davadaki dava dilekçesinde özetle; 18/08/2013 tarihinde davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün durakta yolcu indirdiği sırada davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı dorsenin bağlı olduğu … plakalı çekicinin duraklama yapan otobüsün 10 metre ileri sürükleneceği kadar yüksek hızla çarptığını, otobüste yolcu olarak bulunan davacı …’ın indiği sırada yola savrulmasına neden olduğunu, davacının yaralandığını, belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 30.760 TL maddi, 150.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca belirlenecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini, birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/321 Esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde özetle; aynı kazadan dolayı kalıcı sakatlık durumu için 5.000 TL, geçici sakatlık durumu için 5.000 TL, güç kaybı tazminatı için 5.000 TL, tedavi ve iyileşme giderleri için 1.000 TL maddi zararın kaza tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca belirlenecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini, birleşen İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/841 Esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde özetle; aynı kazadan dolayı şimdilik harca esas 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılar … Ticaret Limited Şirketi, … ve … Sigorta AŞ’den şimdilik 1.000 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekilleri davanın reddini talep etmişlerdir. İlk derece mahkemesince, asıl ve birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/321 (E) sayılı dava dosyasında davalılar … ve … aleyhine açılan asıl dava yönünden maddi ve manevi ile birleşen davada maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, asıl ve birleşen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/321 (E) ve İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/841 (E) sayılı dosyaları yönünden ise davalılar … Ticaret Limited Şirketi, … Sigorta Aş ve … aleyhine açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 4.438,30 TL geçici iş göremezlik, 111.156,14 TL sürekli iş göremezlik, 3.064,50 TL bakıcı gideri, 61,50 TL SGK’nin sorumlu olacağı tedavi gideri sebebiyle maddi zararı, 2.500 TL evde pansuman tedavi ile 2.000 TL ulaşım gideri olmak üzere toplam 123.220,44 TL maddi tazminatın davalı … Ticaret Limited Şirketi ve … yönünden kaza tarihi olan 18/03/2013, davalı … Sigorta AŞ yönünden ise dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı … Sigorta AŞ’den alınarak davacıya verilmesine, davalılar … Ltd. Şti ve … aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile, taktiren, 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 18/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminat miktarının müvekkilinin kazada kusursuz olması, ekonomik ve sosyal durumu, yaralanmasının boyutu göz önüne alındığında fahiş derecede düşük olduğunu, mahkemece 4.500 TL hastane edeline ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğunu, kararda maddi tazminatın davalı … Sigorta AŞ’den alınarak davacıya verilmesine ilişkin kısımda … Sigorta AŞ davalı olduğundan hatalı kısmın düzeltilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İhbar olunan SGK vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; açılan davanın rücuen tazminat davası olması nedeniyle zamanaşımı süresinin iki yıl olduğunu, yasal mevzuat gereği trafik kazası nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin kurumca karşılandığı, kurumca karşılanmayan talepler için sigorta şirketlerinin sorumluluğunun devam ettiğini, dosyadaki bilirkişi raporlarında yapılan hesaplamaların usul ve yasaya uygun olmadığını, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. SGK vekilinin istinaf başvurusu yönünden; davacı tarafından dava dilekçesiyle SGK aleyhine bir dava ikame edilmediği gibi davada taraf sıfatı bulunmayan ihbar olunan sıfatını haiz SGK aleyhine de hüküm tesis edilmemiştir. Davada taraf sıfatı bulunmayan ve aleyhine hüküm de tesis edilmeyen ihbar olunanın, kararı istinaf etmesinde hukuki yararı bulunmadığından istinaf dilekçesinin reddi gerekmiştir. Dosya kapsamından, 18/08/2013 günü, … plakalı otobüste yolcu olan davacı durakta otobüsten inmek üzereyken … plakalı dorsenin bağlı olduğu … plakalı çekicinin otobüse arkadan çarpması sonucu davacının yola savrularak yaralandığı anlaşılmıştır. Davacı vekilinin 4.500 TL bedelli hastane ücreti edelinin dikkate alınmamasına ilişkin itirazında; dosyadaki mevcut bilgi ve belgelerden yapılan bu ödemenin davacı adına olmayıp, başka bir hasta adına yapıldığının tespit edilmesi karşısında mahkemece bu yönde yapılan değerlendirme doğru olup davacı vekilinin bu husustaki istinaf itirazı yerinde değildir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56. maddesinin 1. fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 4. maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 17/04/2017 tarihli raporda davacı …’ın 18/08/2013 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı olarak E cetveline göre %14.1 (yüzdeondörtnoktabir) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 6 (altı) aya kadar uzayabileceği, kusur yönünden bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 25/09/2017 tarihli raporda da davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına kayıtlı ve davalı … Sigorta AŞ’nin zorunlu trafik sigortacısı olduğu … plakalı araç sürücüsü davalı …’ın %100 oranında kusurlu olduğu; mülkiyeti davalı … adına kayıtlı … plakalı özel halk otobüsü sürücüsü …’ın kusursuz olduğu; … plakalı özel halk otobüsünde yolcu olan davacı …’ın kusursuz olduğu belirtilmiştir. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalıların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının, TBK’nin 56. maddesinde düzenlenen manevi tazminat müessesesinin amacına ve hakkaniyet ilkesine uygun olduğu kanısına varıldığından davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Davacı vekilinin hükümde davalının yanlış yazıldığına ilişkin itirazında ise; ilk derece mahkemesince hükmün 2 nolu A bendinde; “…maddi tazminatın davalı … Ltd. Şti ve … yönünden kaza tarihi olan 18/03/2013, davalı … Sigorta AŞ yönünden ise dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … Sigorta Anonim Şirketinden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” şeklinde yazılmıştır. Hüküm fıkrasında yapılan ve mahallinde düzeltilebilecek nitelikte olan maddi hatanın Mahkemesince düzeltilebileceği anlaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekili ile ihbar olunan SGK vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 189,15 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-İhbar olunan SGK harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 4-Davacının istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333. maddesinin, 1. fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/10/2023