Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/784 E. 2022/1209 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/784
KARAR NO: 2022/1209
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/12/2021
NUMARASI: 2017/476 (E) – 2021/912 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 23/6/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dilekçesinde özetle; davalı … AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı sürücüsü dava dışı …’nın yönetimindeki … plakalı aracın dava dışı … yönetimindeki … plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen çift taraflı trafik kazası sonucu müvekkillerinin yaralandığını belirterek belirsiz alacak davası niteliğinde her bir davacı için ayrı ayrı 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı ile 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde toplanmasını istediği kanıtları bildirerek, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; davacı vekiline 23/10/2020 günü süre verilmesine ve eksiklik giderilmediği takdirde dosyada mevcut kanıtlar ile karar verileceğinin ihtar edilmesine rağmen 9/7/2021 tarihli duruşmaya kadar herhangi bir işlem yapılmadığı, Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesine yazılan yazıya verilen yanıtta davacıların muayene için hastaneye başvurmadığı, böylece davacıların davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; gerek HMK’de gerekse 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile diğer mevzuatta davacı vekilinin, raporu alınacak müvekkilinin hazır etmesi gibi yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan incelemede: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından ilk derece mahkemesine yazılan 29/3/2019 tarihli yazılarda, davacılar … ve …’ın kendilerinde mevcut dava konusu yaralanma ile ilgili sağlık şikâyetleri ve son sağlık durumları hakkında bir tıp fakültesi ya da eğitim araştırma hastanesine sevklerinin sağlanarak yaptırılacak muayene ve gerekli tetkikleri sonucu düzenlenecek raporlar ve tetkiklerin gönderilmesi istenilmiş; ilk derece mahkemesi tarafından 23/10/2020 tarihli duruşmada davacılar vekiline gelecek oturuma kadar ATK’nın belirttiği eksiklikleri gidermesi için süre verilmesine, bu süre zarfında eksiklik giderilmediği takdirde dosyanın mevcut şekliyle karara bağlanacağı konusunda uyarılmasına karar verilmiş; izleyen 9/7/2021 tarihli duruşmada ise uyarıyı içeren duruşma tutanağının 31/10/2020 günü tebliğ edilmesine rağmen davacı vekili tarafından herhangi bir işlem yapılmadığının belirtilmiş; izleyen 26/11/2021 tarihli duruşmada ise davacı vekilinin ATK raporunda sözü edilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davacı asillere tebligat çıkarılmasına ilişkin talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. HMK’nin “Sürelerin belirlenmesi” başlıklı 90’ıncı maddesinde, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir. Aynı Kanunun 94’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Yukarıdaki düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kanun ya da hâkim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Bu nedenle, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, Kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Ayrıca hâkim tarafından kesin süre verilirken, kesin süreye konu işlemin tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması, verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, yapılması gereken iş veya işlemlerin ayrıntılı bir şekilde açıklanması ve yapılması gereken işlemin verilen kesin sürede yapılmaması halinde, kesin sürenin sonuçlarının tarafa açıklanması, ihtar edilmesi veya buna ilişkin açıklamanın yer aldığı davetiyenin tebliğ edilmesi zorunludur. Somut uyuşmazlıkta, ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 29/3/2019 tarihli yazısına ekli raporlarda belirtilen muayene ve tıbbi işlemlerin yapılması için, 23/10/2020 tarihli duruşmanın 2 numaralı ara kararıyla, davacı vekiline gelecek celseye kadar son kez ATK’nin belirttiği eksiklikleri gidermesi için süre verilmesi biçiminde ara karar kurularak, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ile ilkelere aykırı davranılmıştır. Bu itibarla ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve ilkelere uygun olarak Adli Tıp Kurumu 2’nci İhtisas Kurulunun 29/3/2019 tarihli yazısına ekli kararlarında belirtilen muayene ve tıbbi işlemleri kapsayan incelemelerin yapılması için meşruhatlı davetiyenin, davacı asiller … ve …’a ayrı ayrı tebliğ edilmesinden sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde davanın reddine hükmolunması isabetli olmamıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk derece mahkemesi hükmünün HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili tarafından istinaf kanunyolu başvurusu nedeniyle sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan miktarın yatıran taraflara geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/6/2022