Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/674 E. 2022/1083 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/674
KARAR NO: 2022/1083
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31/01/2022
NUMARASI: 2021/865 (E) 2022/106 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/06/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların malik, sürücü ve ZMMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın 28/11/2020 tarihinde müvekkiline çarpması sonucu müvekkilinin yaralandığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000 TL iş göremezlik tazminatı, 1.000,00 TL sair harcamalar ve 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, zorunlu arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, eldeki davanın Bakırköy 9.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/311 E sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edildiğini, görevsizlik kararı verildikten sonra 10/02/2021 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunduklarını, mahkemenin arabuluculuk evrakının ibrazı için taraflarına süre vermediğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili 03/03/2022 tarihli ek dilekçesinde, ilk duruşmada usulden reddedilen davada vekalet ücretinin yarısına veya maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken dava değerine göre vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu belirterek hükmün bu yönüyle de kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi zararlarını müştereken ve müteselsilen sürücü, işleten ve sigorta şirketinden talep etmektedir. Davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan ve davaları birbirinden bağımsız olduğundan, dava şartlarının her bir davalı açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekir. 7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. fıkrasının 4. cümlesine göre arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk hükümlerinin uygulanabilmesi için taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava olması gerekir. TTK’nın 4/1 maddesi uyarınca her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Sigorta hukuku 6102 sayılı TTK’nın 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası aynı yasanın 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, zarar gören üçüncü kişi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortacısı aleyhine açılan davalar TTK’nın 4/1-a maddesi uyarınca mutlak ticari dava kapsamında kalmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, dava ilk olarak 23/11/2020 tarihinde Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış, mahkemece 14/01/2021 tarih ve 2020/311 E. 2021/16 K. sayılı kararıyla asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, dava dosyasının 07/10/2021 tarihinde tevzi edildiği mahkemece yukarıdaki esasa kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur. İstinaf dilekçesi ekinde sunulan arabuluculuk son tutanağına göre arabuluculuk sürecinin başladığı tarihin, davanın açıldığı 23/11/2020 tarihinden sonraki bir tarih olan 10/02/2021 olduğu, davacının, ZMM sigortacısı olan davalı … AŞ bakımından arabulucuya başvurmaksızın dava açtığı, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre dava açılmadan önce arabulucuya başvurup anlaşamama tutanağının aslının veya onaylı örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu olduğu halde davanın arabulucuya başvuru yapılmadan doğrudan açılmış olduğu anlaşılmakla mahkemece davalı … yönünden dava şartı yokluğundan usulden red kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalı … hakkında KTK’nın 85. maddesi uyarınca araç işletenin sorumluluğuna dayanılarak dava açılmış olup, anılan davalı ve davacının gerçek kişi olması, uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanıp TTK’da düzenlenen bir hususa ilişkin olmaması nedeniyle davalı işleten yönünden ne nispi ne de mutlak ticari davadan söz edilemez. Bu nedenle mahkemece davalı … yönünden zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. Davalı sürücü …’a yönelik açılan dava TTK’nın 4. maddesinde sayılan ticari davalardan olmayıp uyuşmazlık, haksız fiil niteliğindeki trafik kazasından kaynaklanmaktadır. Bu durumda ilk derece mahkemesince davalılar … ve … hakkında, davacının TTK’nın 5/A maddesi gereğince arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmadığından, bu davalılar aleyhine açılan dava tefrik edilerek yargılamaya devam edilmesi, davalı … AŞ yönünden ise zorunlu arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olmayan davalı gerçek kişiler yönünden de yazılı olduğu şekilde usulden red kararı verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a/4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/4. maddesi gereğince kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından sarfedilen istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/06/2022