Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/654 E. 2023/1283 K. 09.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2022/654
KARAR NO: 2023/1283
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/10/2021
NUMARASI: 2015/154 (E) – 2021/798 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 9/10/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … AŞ’ye Karayolu Taşımacılık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile sigortalı, davalı … AŞ’den (eski unvanı … AŞ) Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) ve Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası poliçesi ile sigortalı davalı … Limited Şirketine ait davacı sürücü … yönetimindeki … plakalı otobüsün, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle yoldan çıkarak devrildiğini, otobüste yolcu olarak bulunan davacıların yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde davacı … için 1.500 TL, davacı … için 1.500 TL maddi tazminatın Karayolu Taşımacılık Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini düzenleyen … AŞ ile ZMSS poliçesi düzenleyen … AŞ’den tahsiline; davacı … için 1.500 TL, davacı … için 1.500 TL maddi tazminatın Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası poliçesini düzenleyen davalı … AŞ’den tahsiline; davacı … için 50.000 TL, davacı … için 20.000 TL manevi tazminatın davalılar … Limited Şirketi ile …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 15/3/2019 günü sunduğu dilekçeyle, davacı … için 500 TL geçici iş göremezlik, 500 TL sürekli iş göremezlik, 500 TL tedavi, bakıcı, ulaşım, kırtasiye vs. giderler için, davacı … için 500 TL geçici iş göremezlik, 500 TL sürekli iş göremezlik, 500 TL tedavi, bakıcı, ulaşım, kırtasiye vs. giderler için talepte bulunduklarını bildirmiştir. Davalılar … AŞ, … AŞ, … Şirketi vekilleri cevap dilekçelerinde, davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince, davalı … AŞ’ye karşı açılan maddi tazminat davasının reddine, diğer davalılara karşı açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 420,87 TL geçici iş göremezlik, davacı … için 829,27 TL geçici iş göremezlik tazminatların davacı … AŞ ile diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine; manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, davacı … için 5.000 TL, davacı … için 7.500 TL tazminatın davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Şirketi vekili dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin talep ve sonuç bölümünde müvekkili davalıdan herhangi bir maddi tazminat talebinin bulunmadığını, geçici iş göremezlik yönünden Adli Tıp Kurumu (ATK) 3’üncü İhtisas Kurulunun görevli olmasına karşın raporun ATK 2’nci İhtisas Kurulu tarafından düzenlendiğini, davacı … kaza tarihinde yaptığı iş ve elde ettiği kazanca ilişkin belge bulunmadığını, ATK raporları incelendiğinde davacı …’ın geçici iş göremezliğinin üç ay olduğunun kabul edilmediğini, üç aya kadar kabul edilebileceğinin belirtildiğini, iş göremezlik ile ilgili hükme açıkça itiraz ettiklerini, kaza tarihinde yapılan iş veya elde edilen kazanca ilişkin herhangi bir belge bulunmayan davacı … asgari ücret üzerinden aktif kazancı olduğu kabul edilerek geçici iş göremezlik kazancı hesaplamasının yapılmasının kabule edilemeyeceğini, çünkü davacı … kaza tarihinde aktif kazancı bulunmadığını, kazanın oluşumu sırasında zorunlu olmasına karşın davacılar … ile …’ın emniyet kemerlerinin takılı olmadığını, bu kapsamda dikkate alınmadan inceleme ve değerlendirme yapıldığını; kaldı ki iş göremezlik tazminatından, gerek araç bakımları, gerek araçların sigortalarını düzenli biçimde takip eden ve yapan hatta bünyesinde çalışan şoförlere düzenli eğitim veren müvekkili şirketin sorumlu olmadığını; müvekkili şirketin meydana gelen kazada hiçbir kusuru veya hatası bulunmamasına karşın kazaya maruz kalan kişilerin yanında olmak için elinden geleni yaparak her türlü maddi ve manevi destekte bulunduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacılar … vekili istinaf dilekçesinde özetle; önceden alınan raporlar arasında çelişki giderilmeden dosyanın hesaplama yapılması için bilirkişilere verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, sevk edildiği Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan incelemelerde %41 oranında sürekli iş göremezliği bulunduğu belirlenen davacı … durumunu açıklayan engelli kimlik kartını 9/4/2021 günü göndermelerine, %41 oranında sürekli iş göremezlik durumuna ilişkin sağlık kurulu raporu ve bu durum dikkate alınmadan düzenlenen bilirkişilerin raporlarına karşı itirazlarını sunmalarına karşın, bu talebe itibar edilmediği gibi mahkemenin Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinin … için oluşturduğu rapora hiç değinilmediğini; iş göremezlik durumlarının belirlenmesi için mahkeme tarafından sevk edilen hastane raporunun dikkate alınmamasının anlamsız ve kabul edilemez nitelikte olduğunu, itirazlar dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu; müvekkilinin %41 oranındaki iş göremezliğine hiç değinilmeden hazırlanan bilirkişi raporunun açık biçimde yetersiz olduğunu, 10/2/2021 tebliğ tarihli raporda müvekkillerinin kazancının 891,03 TL, 4/10/2021 tebliğ tarihli bilirkişi raporunda ise müvekkillerinin kazanç durumunun 897,41 TL olduğu kabul edilerek hesaplamalara esas alındığını, Sosyal Güvenlik Kurumundan gelen hizmet döküm cetvellerinde 4/10/2021 tebliğ tarihli rapora esas tutulan ücretler yer almakta ise de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, önceden belirttikleri üzere uzun yıllardır aynı şirkette müdür ve müdür üstü pozisyonda çalışan davacı …’ın kazanın meydana geldiği tarihte aylık 2.500 TL, …’ın ise 2.750 TL aldığını, bu durumda çalışan herhangi bir kişinin asgari ücret alma olasılığı bulunmadığını, bu hususların gerekirse tanık anlatımları veya emsal ücret araştırması yapılmak suretiyle çalıştığı şirketten gerekli bilgi ve belgelerin temin edilmesi suretiyle netleştirilmesi gerektiğini, çünkü bu konunun dava dosyasının asıl taleplerini oluşturan tazminatın hesaplanmasında doğrudan rol oynadığını, bilirkişilerin davalılardan … AŞ’nin sorumluluğuna gidilemeyeceğine dair beyanlara da katılma olanağı bulunmadığını, çünkü bu konudaki beyanlarını yazarken ATK 2’nci İhtisas Kurulunun geçici iş göremezlik ile ilgili tespitinin esas alındığını, hükmolunan manevi tazminatların miktarının düşük olduğunu, vekâlet ücretine ilişkin 13 numaralı hüküm fıkrasının yanlış olduğunu, ilk derece mahkemesince davacılardan … için 4.080 TL vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekirken kararda yer alan maddi tazminat bedeli kadar vekâlet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırılık oluşturduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan incelemede:Davalı … Şirketi vekilinin, ilk derece mahkemesinin maddi tazminata ilişkin hükmüne yönelik istinaf başvuru dilekçesinin incelenmesinde; ilk derece mahkemesinin hükmünü verdiği 2022 yılı için HMK’nin 341’inci maddesinin, 2’nci fıkrasında öngörülen istinaf başvuru sınırının, aynı Kanunun ek 1/1-2’nci maddesi uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle hesaplandığında 8.000 TL olduğunun; ilk derece mahkemesince davacı … için 421,87 TL, davacı … için de 829,27 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek, adları geçen davacılara verilmesine hükmolunduğunun anlaşılması karşısında; davalı … Şirketi vekilinin incelenmesine yasal olanak bulunmayan ilk derece mahkemesinin maddi tazminat hükmüne yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nin 341’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusu ile davalı … Şirketi vekilinin, ilk derece mahkemesinin maddi tazminata ilişkin hükmüne yönelik istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede:Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Adli Tıp Kurumu, 15/7/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2’nci maddesi uyarınca adlî tıpla ilgili konularda bilimsel ve teknik görüş bildirmekle görevli olmak üzere kurulmuştur. Diğer yandan aynı Kararnamenin 16’ncı maddesinde ise Adlî Tıp Üst Kurullarının; adlî tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmayıp sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adlî tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adlî tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adlî tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adlî tıp ihtisas kurulları ile Adlî Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyip kesin karara bağlayacağı belirtilmiş; anılan Kararnamenin 7’nci maddesinde ise Adlî Tıp Üst Kurullarının oluşum biçimi belirtilmiştir. Eldeki davada ise, davacılar … ve … davaya konu trafik kazası nedeniyle tedavi gördüğü hastanelerde düzenlenen raporlar da değerlendirilerek, ATK 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun 27/4/2016 gün ve 8655-B sayılı raporunda davacı … 23/8/2014 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak biçimde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, iyileşme süresinin 23/8/2014 gününden itibaren iki aya kadar uzayabileceği; ATK 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun 26/7/2017 gün ve 15611 …’ın 23/8/2014 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak biçimde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, iyileşme süresinin 23/8/2014 gününden itibaren üç aya kadar uzayabileceği; Adli Tıp 2’nci Üst Kurulunun 12/4/2018 tarihli raporunda ise, davacı …’ın Eskişehir Devlet Hastanesinde, Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, Metin Sabancı Baltalimanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde gördüğü tedavi kapsamında düzenlenen belgeler ve raporlar ile ATK 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurlunda yapılan muayenesi ve incelenen grafisi ile ATK 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun 26/7/2017 gün ve 15611 sayılı raporu da değerlendirilerek 23/8/2014 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde olmadığından, sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren üç aya kadar uzayabileceği belirtilmiş; Adli Tıp 2’nci Üst Kurulunun 17/10/2018 tarihli yazısında ise, bu haliyle Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 15’nci maddesi kapsamında değerlendirilecek bir husus bulunmadığından dosyanın üst kurul gündemine alınamayacağı belirtilmiştir. Diğer yandan, İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 5/2/2019 yazısı ekinde davacılara ait engelli sağlık kurulu raporları dava dosyasına getirtilmesinin ve davacılar vekilinin 23/10/2019 tarihli dilekçesi ekinde davacılara ilişkin anılan hastanenin Erişkinler İçin Terör, Kaza ve Yaralanmaya Bağlı Durum Bildirir Sağlık Kurulu Raporlarını sunmasının ardından, İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Engelli Sağlık Kurulunun 23/1/2019 ve 30/9/2019 tarihli raporları da incelenerek düzenlenen ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 3/1/2020 gün ve 2-B sayılı raporunda, önceki raporlarıyla aynı sonuca ulaşılarak davacı …’ın 3/8/2014 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak biçimde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, iyileşme süresinin 23/8/2014 gününden itibaren üç aya kadar uzayabileceği, ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 1/7/2020 gün ve 8647-B sayılı raporunda da; maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğine göre meslekte kazanma gücü kaybı belirlenemeyeceğinden 3/1/2020 gün ve 2-B numaralı mütalaaya eklenecek ve değiştirilecek bir husus bulunmadığı bildirilmiş; İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Engelli Sağlık Kurulunun 23/1/2019 ve 30/9/2019 tarihli raporları da incelenerek düzenlenen ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 1/7/2020 gün ve 8647-A sayılı raporunda, maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğine göre meslekte kazanma gücü kaybı belirlenemeyeceğinden, davacı …’ın 23/8/2014 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak biçimde araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, iyileşme süresinin 23/8/2014 gününden itibaren iki aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Trafik kazasından kaynaklanan bedensel zararın hesaplanmasında zarar gören davacının gelirinin belirlenmesi de, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Özü itibarıyla varsayımlara dayanan gerçek zararın hesaplanmasında, en doğru sonuca ulaşılması için gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Eldeki davada, dava dilekçesinde davacıların yaptıkları işe ve gelirlerine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmayan davacılar vekili 18/2/2021 günü sunduğu bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içeren dilekçesinde, uzun yıllardır aynı şirkette müdür ve üstü pozisyonlarda çalışan davacı …’ın kazanın meydana geldiği dönemde aylık gelirinin 2.500 TL, davacı …’ın aylık gelirinin ise 2.750 TL olduğunu ileri sürerek Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) hizmet dökümünün getirtilmesini talep etmiş, SGK İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünden davacıların tescil ve hizmet kaydına ilişkin belgelerin getirtilmesi ardından aktüerya hesap uzmanı tarafından düzenlenen ek raporda davacıların gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığı anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; dosyaya sunulan kanıtların içeriğine göre davacıların gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmasının yerinde olduğu; davacıların sürekli sakatlıklarının bulunmadığının yukarıda açıklanan ATK raporları ile yöntemine uygun biçimde belirlendiğini sonucuna ulaşılmıştır. Trafik kazasının meydana geldiği 23/8/2014 tarihinde yürürlükte bulunan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 17’nci maddesi ile Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.1’inci maddesine göre, bu sigorta türü ile sigortacı; poliçede belirtilen motorlu taşıtta seyahat eden yolcuların, duraklamalar da dahil olmak üzere, kalkış noktasından varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelebilecek bir kaza sonucu bedeni zarara uğraması halinde, sigortalının 10/7/2003 tarih ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunundan doğan sorumluluğunu poliçede yazılı limitlere kadar sigorta örtüsüne almaktadır. Aynı Kanunun 18’inci maddesi uyarınca da; taşımacılar, yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için bu Yasanın 17’nci maddesinde düzenlenen sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar. Anılan Kanunun 19’uncu maddesinin son fıkrası ile Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.8’inci maddeleri hükümlerine göre meydana gelen zarar öncelikle taşımacının sorumluluk sigortasından karşılanır. Ancak, bu sigortanın hiç yapılmamış olması, yapılmış fakat geçersiz hale gelmiş olması, süresinin bitmiş olması veya meydana gelen zararın bu sigorta teminatlarının üzerinde bulunması halinde teminatların üzerinde kalan kısım için; sırasıyla zorunlu mali sorumluluk sigortasına ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortasına başvurulur. Bahse konu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, yasa koyucu yolcuların uğradığı bedeni zararlar bakımından taşımayı yapan aracın zorunlu karayolu taşımacılık sigortacısı, trafik sigortacısı ve varsa ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı bakımından müştereken ve müteselsilen bir sorumluluk öngörmemiş, sıralı bir sorumluluk düzenlemiştir. Başka bir anlatımla, yolcunun uğradığı bedeni zararlar, taşımayı yapan aracın zorunlu karayolu taşımacılık sigortası kapsamında ise, bu aracın trafik veya ihtiyari mali mesuliyet sigortacısının sorumluluğu doğmayacaktır. Ancak, limit aşımında sırasıyla zorunlu ve ihtiyari mali mesuliyet sigortacılarının sorumluluğu söz konusu olacaktır.Hemen belirtmek gerekir ki, 26/4/2016 gün ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 17’nci maddesiyle; yukarıda açıklanan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 3’üncü maddesinde söz edilen “Sorumluluk sigortası” tanımı değiştirilerek, aynı Kanunun 17 ila 25’inci maddeleri yürürlükten kaldırılmış ise de, kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 3üncü maddesi ile 17 ila 25’inci maddeleri uygulama alanı bulacaktır.Diğer yandan 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 13’üncü maddesi ile Karayolu Taşıma Yönetmeliğinin 64’üncü maddesi uyarınca yolcuya gelebilecek bedenî zararları limitler dahilinde karşılaması için yaptırılması zorunlu olan Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası; Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın A.1’inci maddesi uyarınca, yurtiçi ve uluslararası yolcu taşımacılığı kapsamında seyahat eden yolcuları, sürücüleri ve yardımcılarını, taşımacılık hizmetinin başlangıcından bitimine kadar geçen seyahat süresi içinde, duraklamalar da dahil olmak üzere, maruz kalacakları her türlü kazaların sonuçlarına karşı bu genel şartlar çerçevesinde teminat altına alır. Can sigortası türünden olan Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası, yolculuğun başlangıcından bitişine kadar, otobüsün içinde veya dışında, otobüs hareket halinde iken veya değilken, yolculuk sırasında veya bekleme, duraklama ve mola yerlerinde karşılaşılabilecek her türlü kazalara karşı, sigortalılar (yolcular, sürücüler ve yardımcılar) yararına taşımacı tarafından yaptırılması zorunlu bir kaza (can) sigortası olup kazanın oluşunda taşımacının yada sürücü ve yardımcılarının bir kusurları bulunmasa bile, ölümlerde sigorta poliçesinde yazılı tutarın tamamı, bir zarar (destekten yoksunluk) hesabı yapılmaksızın, ölen kişinin mirasçılarına eksiksiz ve kesintisiz olarak; yaralanmalarda beden gücü kayıp oranına göre zarar gören kişilere ödenir. Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası meblâğ sigortası niteliğini taşıdığından; sigortacı sigorta ettirilen kişinin zarara uğraması durumunda, somut zarar ne olursa olsun, sigorta sözleşmesinde belirlenen tutarı (meblâğı), başka bir deyişle, sigorta poliçesinde yazılı olan “sigorta bedelini” eksiksiz ve tam ödemek zorundadır. Zarar sigortasında sigortacının ödeyeceği tutar, “sigorta değeri” ya da “sigorta poliçesinde yazılı tutar” olmayıp, sigortalının ya da üçüncü kişinin uğradığı “zararın tutarı”dır. Meblâğ sigortasında ise, sigortacı, sigorta ettirilen kişinin zarara uğraması durumunda, somut zarar ne olursa olsun, sigorta sözleşmesinde belirlenen tutarı (meblâğı), başka bir deyişle, sigorta poliçesinde yazılı olan “sigorta bedelini” eksiksiz ve tam ödemek zorundadır. Açıklanan bu durumun bir sonucu olarak Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası poliçesinden tahsil edilen meblağın, zarar sigortası niteliğini taşıyan ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen ZMSS ile karşılanan miktardan mahsup edilmesine olanak bulunmamaktadır.Eldeki davada davacıların yolculuk yaptığı kazaya karışan … plakalı otobüsün ZMSS ve Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası poliçelerini davalı … AŞ, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesini ise … AŞ düzenlemiştir. Aktüerya hesap uzmanı bilirkişi raporunda ise, davacıların geçici iş göremezlik maddi zararlarının davalı … Sigorta AŞ tarafından düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi teminat limitini aşmadığı, ATK raporlarına göre davacıların sürekli sakatlıklarının bulunmaması nedeniyle Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın A.3.2’nci maddesinde öngörüldüğü biçimde fonksiyon kaybı oluşmadığından davalı … Sigorta AŞ’nin sorumluluğuna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Bu itibarla, yukarıda açıklanan “sıralı sorumluluk” ilkesi uyarınca davacıların geçici iş göremezlik zararını Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi teminat limitini aşmaması nedeniyle ZMSS’ye başvuru olanağının bulunmaması; diğer yandan ATK raporlarına göre, davalıların sürekli maluliyetlerinin bulunmadığı gözetildiğinde, Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın A.3.2’nci maddesinde öngörülen fonksiyon kaybı koşulu oluşmadığından, davacılar vekilinin davalı … AŞ’nin sorumluluğuna ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir.Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalı İbrahim …’un dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimi ve meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kabule ve uygulamaya göre de; lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmolunan davacı … yararına, hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 10’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca 4.080 TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizdir. Aleyhine manevi tazminat davası açılmayan ve gerekçeli karar içeriğine göre aleyhine manevi tazminata hükmolunmayan davalı … AŞ’nin manevi tazminat davasına ilişkin vekâlet ücretinden sorumlu tutulduğu anlaşılmış ise de davalı … AŞ’nin istinaf kanun yoluna başvurmaması nedeniyle bu husus inceleme dışı bırakılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:I-Davalı … Şirketi vekilinin, ilk derece mahkemesinin maddi tazminata ilişkin hükmüne yönelik olduğu anlaşılan istinaf dilekçesinin HMK’nin 352/1-b maddesi gereğince reddine,II-Davalı … Şirketi vekilinin, yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin manevi tazminata ilişkin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine,III-Davacı … vekilinin, yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine,IV-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesinin kararının, HMK’nin 353/1-b/2’nci maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre:1-Davalı … AŞ’ye karşı açılan maddi tazminat davasının reddine, 2-Davalılar … Şirketi, … AŞ ve … karşı açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 421,87 TL geçici iş göremezlik tazminatının, davacı … için 829,27 TL geçici iş göremezlik tazminatının, davalı … AŞ yönünden 11/2/2015, diğer davalılar yönünden ise 23/8/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 3-Manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 5.000 TL manevi tazminatın, davacı … için 7.500 TL manevi tazminatın kazanın meydana geldiği 23/8/2014 gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …Şirketi ve … müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek adları geçen davacılara verilmesini fazlaya ilişkin istemin reddine, 4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan maddi tazminatın miktarına göre hesaplanan 85,47 TL nispi karar ve ilam harcının, peşin alınan karar ve ilam harcından maddi tazminat davasına isabet eden 10,66 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 74,81 TL karar ve ilam harcının davalılar … Şirketi, … AŞ ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Hazine’ye gelir kaydına, 5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan manevi tazminatın miktarına göre hesaplanan 853,87 TL nispi karar ve ilam harcının, peşin alınan karar ve ilam harcından manevi tazminat davasına isabet eden 248,92 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 604,95‬ TL karar ve ilam harcının davalılar … Şirketi, …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Hazine’ye gelir kaydına, 6-İstinaf nedeni olarak ileri sürülmediğinden inceleme dışı kalan yargılama giderine ilişkin hüküm fıkrası yinelenerek; 287,28 TL ilk gider, 114,73 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.300 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.279,01 TL yargılama giderinin ret ve kabul durumu dikkate alınarak 910,01 TL tutarının, davalılar … Şirketi, … AŞ ve … tahsil edilerek davcılara verilmesine, 82,72 TL’den davalılar … Şirketi, … AŞ ve …sorumlu tutulmasına, 827,29 TL’den ise davalılar davalılar … Şirketi ve … sorumlu tutulmasına, 7-İstinaf nedeni olarak ileri sürülmediğinden inceleme dışı kalan maddi tazminat davası nedeniyle hükmolunan vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkraları yinelenerek; a) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca talep edilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 3.000 TL vekâlet ücretinin davacılardan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalı … AŞ’ye verilmesine, b) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 421,87 TL vekâlet ücretinin davalılar … Şirketi, … AŞ ve … tahsil edilerek vekil ile temsil edilen davacı … verilmesine, c) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen maddi tazminat miktarına göre belirlenen 829,27 TL vekâlet ücretinin davalılar … Şirketi, … AŞ ve … tahsil edilerek vekil ile temsil edilen davacı … verilmesine, ç) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca reddine karar verilen maddi tazminat talebi bakımından 421,87 TL vekâlet ücretinin davacı …. tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Şirketi ve … AŞ’ye verilmesine,d) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası uyarınca reddine karar verilen maddi tazminat talebi bakımından 670,73 TL vekâlet ücretinin davacı … tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Şirketi ve … AŞ’ye verilmesine,8-İstinaf nedeni olarak ileri sürülmediğinden inceleme dışı kalan maddi tazminat davası nedeniyle hükmolunan vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkraları yinelenerek; a) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat bakımından 4.080 TL vekâlet ücretinin davalılar … Şirketi, … AŞ ve … tahsil edilerek vekille temsil edilen davacı … verilmesine, b) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat talebi bakımından 4.080 TL vekâlet ücretinin davacı … tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Şirketi ve … AŞ’ye verilmesine, c) İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca reddine karar verilen manevi tazminat talebi bakımından 4.080 TL vekâlet ücretinin davacı … ‘dan tahsil edilerek, vekille temsil edilen davalılar … Şirketi ve … AŞ’ye verilmesine, 9- İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca kabulüne karar verilen manevi tazminat tutarına göre belirlenen 4.080 TL vekâlet ücretinin davalılar … Şirketi, … AŞ ve …’dan tahsil edilerek vekille temsil edilen davacı … verilmesine,10-Harcanmayan gider avansının HMK’nin 333’üncü maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, V-İstinaf incelemesi bakımından ;1-Davacı vekili tarafından peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından geri verilmesine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve hükmolunan manevi tazminatın tutarına göre hesaplanan 853,87 TL karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 234,85 TL karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 619,02‬ TL karar ve ilam harcının davalı … Şirketinden tahsil edilerek, Hazine’ye gelir kaydına,3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacılar tarafından harcanan posta ve tebligat gideri 121,75 TL, istinaf kanun yolu başvuru harcı 220,70 TL olmak üzere toplam 342,45‬ TL yargılama giderinin, davalılar … Limited Şirketi ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince, kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı … Şirketi vekilinin istinaf başvurusu ile manevi tazminata ilişkin kararlar bakımından HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere; maddi tazminata ilişkin kararlar bakımından ise HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, Dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.9/10/2023