Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2022/63 E. 2023/652 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2022/63
Karar No: 2023/652
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 09/02/2021
Numarası: 2014/1244 (E) – 2021/79 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 18/4/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’ye (eski unvanı … Sigorta AŞ) Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı davalı … Dış Ticaret Sanayi Limited Şirketi’ne ait sürücüsü davalı …’in yönetimindeki … plakalı yolcu otobüsüyle seyir halinde iken havanın kar yağışlı, zeminin buzla kaplı olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybettiği otobüsün, istinat duvarını aşıp devrildiğini, olay sonucu müvekkili davacılar …, … ve …’ın yaralandıklarını ileri sürerek davacı … için 2.000,00 TL, davacı … için 2.000,00 TL, davacı … için 2.000,00 TL maddi tazminatın; davacı … için 40.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın, davalı sigorta şirketi ile Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) sorumlulukları oranında olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … Dış Ticaret Sanayi Limited Şirketi, … Sanayi ve Ticaret AŞ, … ve … Sigorta AŞ ile SGK vekilleri ayrı ayrı sundukları cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince, davacı … tarafından … Sigorta AŞ’ye karşı açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davacı …’ın diğer davalılara karşı açtığı maddi tazminat davasının reddine, davacılar … ve …’ın maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı … için 750,00 TL, davacı … için 5,00 TL tedavi giderinin davalı SGK’den tahsil edilerek adı geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; davacılar …, …, … ve …’ın manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 3.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … Ticaret Sanayi Limited Şirketi ile … AŞ’den alınarak adları geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davacı …’ın fazlaya ilişkin manevi tazminat talebi ile çocuklarının yaralanmasından kaynaklanan manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; geçirdikleri kaza sonucu belli aralıklarla doktor kontrolüne giren müvekkillerinin sarf ettikleri giderler nedeniyle mevcudunda azalma meydana geldiğini, bu itibarla maddi tazminat yönünden davanın reddedilmesinin hukuka aykırı ve haksız olduğunu; müvekkili davacı …’ın yanağının patladığını, burnunun kırıldığını ve elmacık kemiğinin çöktüğünü, Yargıtay içtihatlarına göre yüzündeki yaralanmanın ileride ekonomik geleceğinde sarsılmaya neden olabileceğini, burnundaki kırık sebebiyle nefes almakta güçlük çeken müvekkilinin operasyon geçirmesi gerektiğini; köprücük kemiği kırılan …’ın ise ileride operasyon geçirmesinin gerekebileceğini, müvekkilleri adına düzenlenen hastane raporlarında söz konusu hasarlar açıkça ortadayken maddi tazminat davasının reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ayağındaki kırık nedeniyle üç ay yerinden kalkmadan yatmak zorunda kalan davacı … ve çocuklarının bakımı ile temizlik ve yemek dahil evin olağan işlerinin adı geçen davacının ablası ve komşusu tarafından yerine getirildiğini, müvekkiline verilen bakım hizmetleri karşılığında bu kişilere ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında tedavi gideri arasında sayıldığını, davaya konu kazada eşi ve çocukları yaralanan müvekkili … yönünden manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, müvekkilleri lehine kabulüne karar verilen manevi tazminatların talep edilenin çok altında ve manevi zararlarını karşılayamayacak nitelikte az olduğunu, hükme esas alınan sağlık harcamasına ilişkin 15/1/2021 tarihli bilirkişi raporunda 667,42 TL yönünden herhangi bir açıklamada bulunulmadığını, bu nedenle raporun yetersiz ve olayı aydınlatmaktan uzak olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının aleyhe olan hususlarının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Sanayi Limited Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; trafik kazasının gerçekleştiği yerde sert bir inişin bulunduğunu, şiddetli tipi ve yoğun kar yağışı nedeniyle yolun buz tutup kaygan hale geldiğini, buna karşın belediyenin kendisine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini, belirlenen güzergahın tuzlanmaması ve gerekli bakımın yapılmamasından dolayı İETT’den hiçbir bilgilendirme gelmediğini, müvekkili şirketin manevi tazminattan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Ticaret AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin kararı çerçevesinde, şehir sınırları içerisinde toplu taşıma yapılacak hatların üçüncü kişilere kiralanmasına ilişkin yetki verilen müvekkili şirketin ilgili mevzuat kapsamında işleten sıfatını taşımadığını, trafik kazasının gerçekleştiği otobüs hattının müvekkili şirket tarafından davalı işleten … Ticaret Sanayi Limited Şirketi’ne kiralandığını, kazanın oluşumunda %100 kusuru bulunan davalı …’in ise müvekkili şirketin çalışanı olmadığını, dolayısıyla müvekkili bakımından adam çalıştıranın sorumluluğunun da söz konusu olamayacağını, hizmet alım sözleşmesiyle çalışan personeller ile ilgili düzenlemeye göre müvekkili şirketin işveren sıfatına haiz olmadığının açıklık kazandığını, müvekkili şirketin yalnızca ihale makamı konumunda bulunduğunu, bu itibarla adam çalıştıran veya istihdam eden sıfatıyla yada araç işleten ve malik sıfatıyla eldeki davaya konu olaydan sorumlu tutulması olanağının bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı SGK vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 4 üncü maddesi uyarınca dava açılmadan önce SGK’ye başvurulmasının zorunlu olduğunu, zamanaşımına ilişkin itiraz konusunda ilk derece mahkemesince değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi raporlarında tedavi giderlerinin Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) karşılıklarının hesaplanmadığını, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kanununun 36 ncı maddesi uyarınca harçtan muaf olan müvekkili kurum aleyhine harca hükmedildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı SGK vekilinin istinaf dilekçesinin incelenmesinde:İlk derece mahkemesinin hükmünü verdiği 2021 yılı için HMK’nin 341 inci maddesinin, 2 nci fıkrasında öngörülen istinaf başvuru sınırının, aynı Kanunun ek 1/1-2 nci maddesi uyarınca her takvim yılı başından geçerli olmak üzere yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle hesaplandığında 5.880,00 TL olduğu, ilk derece mahkemesince ise davacı … için 750,00 TL, davacı … için 5,00 TL tedavi gideri tazminatının davalı SGK’den tahsil edilerek, adları geçen davacılara verilmesine karar verildiğinin anlaşılması karşısında; davalı SGK vekilinin incelenmesine yasal olanak bulunmayan ilk derece mahkemesinin davalı SGK aleyhine hükmolunan tedavi gideri tazminatına ilişkin hükmüne yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nin 341 inci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.Davacılar vekili ile davalılar … Ticaret AŞ ve … Ticaret Sanayi Limited Şirketi vekillerinin istinaf başvurularının incelenmesine gelince: Bakırköy 2 nci Asliye Ceza Mahkemesine sunulan bilirkişi raporunda, davalı sürücü …’in yönetimindeki otobüse zemine uygun lastik takılıp takılmadığı, olay anında da zincirin takılı olmadığı belirtilmiş, Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin 31/5/2018 tarihli raporunda ise kaza yeri irdelenip Bakırköy 2 nci Asliye Ceza Mahkemesine sunulmak üzere hazırlanan bilirkişi raporu da değerlendirilerek davalı sürücü …’in yönetimindeki otobüs ile seyri sırasında olay yerine geldiğinde, aracın lastiklerini ve hava ile zemin durumunu dikkate almadan dik iniş eğimli yola girmesi sonucu direksiyon hakimiyetini kaybettiği aracın yol içerisinde tutamadığı belirtilerek %100 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda; olayın meydana geldiği yer ve zaman, davalı sürücü …’in yönetimindeki otobüsün kaza sırasındaki konumu ve adı geçen sürücünün davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 85 inci maddesinin 1 inci ve son fıkraları uyarınca, sürücünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olan davalı işletenin, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zarardan müteselsilen sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 13/5/2011 gün ve 2011/1146 sayılı kararıyla, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 26 ncı maddesi uyarınca, Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğünün denetiminde olmak üzere ekli listede yer alan İstanbul genelinde üç bölgede ve metrobüs hattında toplam 1428 adede kadar otobüs ve toplu taşımacılık işletmesinin Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarının sermayesinin %50 sinden fazlasına sahip olduğu, … Ticaret AŞ’ye 15 yıl süreyle devredilmesine karar verildiği, kazaya karışan otobüsün ise kiralanan otobüs hattı kapsamında faaliyet gösterirken kazanın meydana geldiği anlaşılmıştır. KTK’nin 3 üncü maddesinde işleten, “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır. ” biçiminde tanımlanmış, aynı Kanunun 85 inci maddesinin 1 inci fıkrasında ise bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, dosya kapsamıyla birlikte değerlendirildiğinde; trafik kazasına karışan otobüs tamamen bağımsız olmayıp, denetimi altında bulunduğu davalı … Ticaret AŞ’nin denetimi altında yolcu taşıyabildiğinin anlaşılması karşısında, davalı … Ticaret AŞ’nin, KTK’nin 3 ve 85 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca trafik kazasından dolayı meydana gelen zarardan işleten sıfatıyla sorumlu tutulamasında isabetsizlik bulunmadığı gibi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 61 inci maddesi ile KTK’nin 85 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca aracın işletilmesinden doğan maddi ve manevi zararın tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğundan, davalı … Ticaret AŞ’nin vekilinin bu konulara yönelen istinaf nedenleri isabetli kabul edilmemiştir.ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun 16/4/2017 gün ve 11302 sayılı raporunda, davacılar … ve …’ın 8/1/2013 günü geçirdikleri trafik kazasına bağlı yaralanmalarının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde olmadığından sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı, davacı …’ın iyileşme süresinin trafik kazası tarihinden itibaren 1,5 ay, davacı …’ın iyileşme süresinin trafik kazası tarihinden itibaren 15 gün olduğu; davacı …’ın 8/1/2013 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinden yararlanılarak ve mesleği bildirilmemekle “Grup 1” kabul edilerek “E” cetveline göre %5 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren dokuz ay olduğu belirtilmiştir. Aktüerya hesap bilirkişi ile hekim bilirkişiden oluşturulan bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda ise davalı …’ın 9 aylık geçici iş göremezlik dönem zararının 6.507,72 TL olduğu, sürekli iş göremezlik dönem zararının ise 44.236,04 TL olarak hesaplandığı, davacı …’ın geçici iş göremezlik zararının 317,25 TL, davacı …’ın ise geçici iş göremezlik zararının 951,75 TL olarak hesaplandığı, toplam 1.422,42 TL olarak hesaplanan tedavi giderinin 667,42 TL tutarındaki bölümünün kişi bazında ayrımının yapılamadığı belirtilmiştir. Davacılar vekili ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporuna karşı itirazlarını içeren 4/8/2017 günü Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla sunduğu dilekçede; davacı …’ın iyileşme süresi içinde bakıcı yardımına gereksinim duyup duymadığına ilişkin rapor düzenlenmesi yönünde talepte bulunmadığı gibi, yüzünde sabit iz kalacak biçimde yaralandığını beyan ettiği davacı …’ın kaza nedeniyle ekonomik geleceğinin sarsıldığına ilişkin kanıt ileri sürmemiş; 11/3/2019 ve 10/12/2019 tarihinde sunduğu dilekçelerde de davacı …’ın ekonomik geleceğinin sarsılmasından ötürü açık bir beyanda bulunmamıştır. Bu itibarla, ATK 3 üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporlarıyla sürekli sakatlıkları bulunmadığı anlaşılan ve kaza tarihi itibarıyla 12 yaşında olduğu anlaşılan davacı … ile kaza tarihinde 5 yaşında olan …’ın sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatlarının reddine karar verilmesi yerinde olduğu gibi, davacı … yönünden açık biçimde bakıcı gideri tazminatı; davacı … yönünden ise ekonomik geleceğin sarsılmasına dayalı olarak tazminat talebinde bulunulmadığının anlaşılması karşısında, taleple bağlılık ilkesine ilişkin HMK’nin 26 ncı maddesi uyarınca davacı … yönünden bakıcı gideri tazminatı, davacı … yönünden ise ekonomik geleceğin sarsılmasına dayalı olarak tazminat taleplerine ilişkin karar verilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir.Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalıların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı SGK vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nin 352/1-b maddesi gereğince reddine, 2-Davacılar vekili ile davalılar … Ticaret AŞ ve … Ticaret Sanayi Limited Şirketi vekillerinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1 inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 120,60 TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.571,13‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 844,86‬ TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 726,27‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalılar … Ticaret AŞ ile … Dış Ticaret Sanayi Limited Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 5-Davacılar ve davalıların istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle harcadıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 7-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333 üncü maddesinin, 1 inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, manevi tazminata ilişkin kararlar ile davalı SGK aleyhine hükmolunan tedavi gideri tazminatı yönünden HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin, diğer maddi tazminat talepleri yönünden ise HMK’nin 361 inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/4/2023